‘HÜDA PAR zihniyetine karşı örgütlü mücadele şart’
- 09:01 22 Haziran 2023
- Güncel
Elfazi Toral
İSTANBUL - AKP-MHP iktidarı ile HÜDA PAR bloğunun çocuk ve kadın düşmanı politikaları karşısında örgütlü mücadeleyi büyüteceklerini söyleyen Mor Dayanışma üyesi İrem Kayıkçı, “İktidar ve beraberindekilerin kadın kazanımlarımdan beslendiğini biliyoruz. Bizler bu zihniyet karşısında mücadelemizi yeniden ve en sert bir şekilde şekillendireceğiz. Bu mücadele kurtuluş mücadelesidir” dedi.
Türkiye ve Kurdistan’da kadın ve çocuğu hedef alan iktidarın politikaları her geçen gün derinleşirken, bu politikalar sonucunda şiddet taciz tecavüz ve katliamlarda da artış yaşanıyor. Yine iktidarın politikalarıyla sonucunda yargının da cezasızlıktaki ısrarı ise failleri de cesaretlendiriyor. İstanbul Sözleşmesinden çıkılmasının ardından bu kez de 6284 sayılı kanunu hedef alarak kadın ve çocuğa yönelik suçların önünün açmaya hazırlanan iktidara karşı direnişini sürdüren kadınlar, kazanımları için seslerini yükseltmeye devam edeceklerini vurguladı.
Mor Dayanışma üyesi İrem Kayıkçı, iktidarın, kadın ve çocuk düşmanı politikalarına karşı nasıl bir mücadele vereceklerini ajansımıza anlattı.
‘Örgütlü mücadele!’
Sözlerine İstanbul Sözleşmesi ve 6284 Sayılı Kanun’un önemine ve sahip çıkılması gerektiğine dikkat çekerek başlayan İrem, giderek artan kadın ve çocuğa yönelik taciz, tecavüz ve katliamların unutulmamasını istedi. İrem, 2012’den bu y ana bir yandan yükselen kadın mücadelesini görüyoruz, ama karşı tarafta da yükselen bir erkek şiddeti ve çocuk istismarı mevzu bahis. Zaten İstanbul Sözleşmesi’nin bir gecede feshedilmesi, önümüzdeki süreçte ne gibi tehlikelerle karşı karşıya kalacağımızı da gösteriyor. 6284 Sayılı Kanun ilk hedeflerden biri konumuna düşürülmüş durumda. Yıllardır da yürüttüğümüz örgütlü kadın mücadelesinde de birçok saldırıyı beraber yaşadık. 2012’de gördüğümüz bu önleyici, koruyan kanun uygulamalarının 2015’ten itibaren inanılmaz bir saldırı altında kaldığına şahit olduk” sözleriyle iktidarın politikalarına karşı hep bir mücadele içerisinde olduklarını belirtti.
‘ 90’ların faili meçhullerin failleri Meclis’e sokulmuş’
Tarikat, cemaat ve vakıfların eğitim sistemine dahil edilmesine işaret eden İrem, eğitim müfredatlarındaki değişim nedeniyle okullarda, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ayrımcılığı daha da derinleştirdiğine dikkat çekti. İrem, “Tarikatlarla imzalanan protokolle, çocuk istismarını normalleştiren, evlilik yaşını düşürmeye dair söylemler ya da birçok bürokrattan, AKP ve MHP koalisyonundan gelen sözler. ‘Eğer bir kadın tecavüz uğruyorsa suçlu kadındır, çocuğa devlet bakar’ gibi söylemler, bu eşitsizliği ve istismarı normalleştirerek artmasına sebep oldu. Türkiye, erkek egemen, heteroseksüel, muhafazakar ve beyaz Türk bir topluma doğru gidiyor. Burada da ilk hedef yine kadınlar, LGBTİ+’lar ve çocuklar oluyor. AKP-MHP faşist koalisyonun geldiği sıkışıklık, o tıkanma sürecinden sonra ilk hedef aldığı yerlerin, kadın ve çocuk düşmanı partilerden olacağı çok belliydi ve HÜDA PAR’da böyle bir yerde konumlanıyor. 14 ve 28 Mayıs’ta geçirdiğimiz iki seçim sürecinden sonra en net bir şekilde gördüğümüz yaşanan yönetememe krizi ve yaşanan devlet krizinden sonra denize düşenlerin neye sarılacağı. Yeniden Refah ve HÜDA PAR’da bunlardan biri oldu. Özellikle yeni inşa etmeye çalıştıkları dinci, muhafazakar, gerici, Türkçü ve tabi ki erkek egemen bir toplum inşasında özellikle 90’ların faili meçhullerinin failleri Meclis’e sokulmuş oldu” sözlerini kullandı.
‘Mücadeleyi yeniden ve en sert şekilde şekillendireceğiz’
İktidarın toplum için ilk olarak şiddet mekanizmalarını inşa etmek istediğini dile getiren İrem, bunu da doğrudan Meclis’te yaptıklarını vurguladı. İrem, “Kadınlara ve çocuklara yönelik saldırıları çok farklı mekanizmalarla, politikalarla yürütmeyi istiyorlar. Aslında Yeniden Refah ve özellikle HÜDA PAR, özelinde ciddi bir tehlike. Kendi parti politikalarını, kadın düşmanlığı ve çocuk istismarı üzerinden şekillendirmiş bir partinin varlığından bahsediyoruz. Bu toplumu yeniden buralardan doğru inşa etmeye çalıştıklarını çok iyi biliyoruz. Bu tehlikenin farkında olarak aslında 6 yaşındaki bir çocuğun buluğ çağında olması yetiyormuş gibi nitelendirilen her çocuğun, evlendirilmesinin istismar olduğunu, bunun karşısında durduğumuzu da bir kere daha söylemek gerekiyor. Bunun mücadelesinin daha sert geçeceği bir dönem içerisindeyiz. Yıllardır yürüyen örgütlü kadın mücadelemiz de tam da burada şekillenecek” dedi.
‘İktidar kadınların kazanımlarından besleniyor’
“İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çekilme kararı verilmesi, tek adam rejimini ve ondan öte şu an kurulmak istenilen ve kurumsallaştırılmaya çalışılan faşist gidişatın en önemli emarelerinden bir tanesiydi” diyen İrem, şu an hedefte 6284 Sayılı Kanun’un olduğunu ve iktidarın kadın kazanımlarını hedef aldığını ifade etti. İrem, “ Devlet çocuk istismarını normalleştirmekten besleniyorlar. Bizim açımızdan tabi ki mücadelemiz İstanbul Sözleşmesi’yle başlamadı ve bitmedi. Bizim için bitmedi dememizin sebebi oydu. İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıktığımız, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz kampanyasını yürüttüğümüz süreçte yükselttiğimiz tüm sözleri söylemeye devam ediyoruz çünkü biz kaybetmedik. Biz bu mücadeleyi Nahide Opuz davasından tutalım da şu an Leyla için birçok kız kardeşimiz için yürüttüğümüz mücadeleden de biliyoruz ve sokakta yürüttüğümüz, mahalle mahalle yürüttüğümüz, kapı kapı dolaştığımız, mutfaklardan kampüslere her yerde yürüttüğümüz bu mücadelenin bir karşılığı var. Çünkü bu bir kurtuluş mücadelesidir” ifadelerini kullandı.
‘Örgütlenme ve üyelik kampanyamızı büyütüyoruz’
“Hukuksuzluğun, bir hukuk bir düzen haline geldiği bir dönemdeyiz” diyen İrem, bu durum karşısında kadınların kazanımlarından vazgeçmeyeceklerinin altını çizdi. İrem şöyle devam etti: “Çocuk istismarı için harekete geçiyoruz. Kampanyamızı ilk olarak 2015’te örmüştük ve ‘çocuk istismarına karşı harekete geçiyoruz’ şiarıyla tüm mahallelerde kampanyayı yürüttük. Bildirilerle, mahalle buluşmalarıyla, ‘çocuk istismarı nedir? Bu çocuk evliliği değildir, çocuk istismarıdır’ sözünü aslında hem güncel politikaya hem de gündelik yaşama nasıl sokacağımıza dair kafa yormuştuk. Çocuk istismarı artmış durumda. 6284 Sayılı Kanun’un çocukları nasıl koruduğuna dair önleyici ve koruyucu kapsamda neler yaptığına dair de çok fazla buluşmalarımız oldu. Tabi iki müftü nikahına dair karşı tutumumuzda da bu kampanyaları çok fazla yürüttük. Birçok yerde çocuk istismarı davalarını takip ettik. Mor Dayanışma olarak böyle bir süreç içerisinde örgütlenme ve üyelik kampanyamızı büyütüyoruz biz de.”
‘Mücadelemiz net!’
Çocuğa yönelik her türlü suçun önlenmesine dair tutumlarının ve mücadelelerinin net olduğunu kaydeden İrem, “Kadınların örgütlü mücadelesiyle erkek şiddetinin önüne, AKP-MHP faşist gidişatın önüne ve şu an Meclis’te olan kadın düşmanlarının , çocuk düşmanlarının, LGBTI+ düşmanlarının önüne koyacağımız bariyerin çok önemli bir yeri var ve bunlar hem kampanyalarla, eylemliliklerle örgütlü mücadeleye devam edeceğiz. Yıllardır bu örgütlü mücadele içerisinde sosyalist feminist mücadelemizle beraber mahalle mahalle, kadın meclislerimizi komitelerimizi, derneklerimizi açmaya davet ediyoruz. Örgütlü mücadeleyle kadınlar birlikte güçlü” diye konuştu.