Göç Haftası: Halk belleksiz bırakılmak istendi
- 15:48 20 Haziran 2023
- Güncel
AMED – Haziran Göç Haftası dolayısıyla Mezopotamya Göç İzleme ve Araştırma Derneği tarafından yapılan açıklamada, 2015 yılında çözüm sürecinin bitmesiyle beraber halkın belleksiz bırakılmak istendiğine dikkat çekildi.
Mezopotamya Göç İzleme ve Araştırma Derneği, 14-21 Haziran Göç Haftası’na ilişkin Amed’in Sûr ilçesinde bulunan tarihi Dört Ayaklı Minare önünde açıklama yaptı. Açıklamaya Halkların Demokratik Partisi (HDP) ile Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Amed il eşbaşkanları ve eşsözcüleri, Amed Emek ve Demokrasi Platformu, Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) üyeleri de katıldı. Basın açıklamasını Dernek Eşbaşkanı Veysel Moray okudu.
Kürt halkı zorunlu göçe maruz bırakılıyor
Veysel, 14 Haziran 1934’te çıkarılan Mecburi İskân Yasası nedeniyle 14-21 Haziran haftasının “Göç Haftası” olarak ilan edildiğini hatırlatırken, Şark Islahat Planı ile Kürt göçünün yasal bir dayanak doğrultusunda gerçekleştirilmeye başlandığı bilgisini paylaştı. Veysel açıklamada, “Kürt halkı, 80’li yıllardan itibaren başlayan köy boşaltmaları ve köy koruculuğu dayatması, zorunlu göç politikalarıyla dün olduğu gibi bugün de savaş ve sermaye işbirliği ile yerinden yurdundan ediliyor. Kırsalda yaşayan halkın geçim kaynağı olan mera alanları, meyve bahçeleri, dağları ve ormanları içerisindeki bütün bir canlılıkla birlikte yakılıyor, daha sonra bölge halkı zorunlu göçe ve yoksulluğa, devletin yetersiz ve yanlış politikaları ile sürükleniyor” dedi.
‘Halk belleksiz bırakılmak istendi’
2015 yılında çözüm sürecinin bitmesinin ardından Sûr, Cizîr, Nisêbîn, Farqîn (Silvan), Şirnex kentleri ve ilçelerinde çok sayıda yıkım olduğunu ve bunun sonucunda da halkın zorunlu göçe maruz bırakıldığını belirten Veysel, “Kürtlerin yaşadığı yerler sermayenin acımazlığına teslim edildi ve halkın kendi yaşadığı evler halka tekrar fahiş fiyatlar ile satılmak istendi/isteniyor. Bunu kabul etmeyen bölge halkı kentinden göç etmeye mecbur bırakıldı. Yakınlarından ve kültüründen uzaklaştırılan halk ekonomik ve sosyal yoksulluğa sürüklendi. Kürt halkı belleksiz bırakılmak istendi” ifadelerine yer verdi.
‘Mültecilik küresel bir kriz haline geldi’
Açıklamada, ülkede yaşayan muhalifler ve Kürt siyasetçilerin siyasi iktidarın tutuklama ve işkence politikaları nedeniyle mülteci olmaya zorlandığını vurgulayan Veysel, devamında şunları söyledi: “Ortadoğu’daki diğer ülkelerin de savaş, sömürü ve siyasi hegemonya ile insanları kendi yaşadıkları topraklardan başka topraklara göç etmek zorunda bıraktığından küresel bir mülteci krizi açığa çıkarmaktadır. Bunun bir örneğini 1990’lı yıllarda köyleri yakılan ve devlet baskısı altında kaldığı için çoğunluğu Şirnex ve Colemêrg’den göç eden Kürtlerin 1998’de kurduğu Maxmur Kampı'nda yakın zamanda gördük. Bu kamp kurulduğu ilk yıldan beri sürekli tehdit ve saldırılara maruz bırakılmıştır.”
Halk ihlalleri yaratılıyor
Mültecilere uygulanan hedef gösterici ve ötekileştirici politikaların son zamanlarda arttığına işaret eden Veysel, “Zorunlu göç ve mültecilik dünyanın neresinde olursa olsun bir insan hakları ihlali olmakla beraber bir halk sağlığı sorunudur. Devlet ve sermayenin yarattığı bu ihlallere karşı toplumun bütün kesimlerini duyarlı olmaya davet ediyoruz” çağrısında bulundu.