‘Asgari ücret uluslararası normlar baz alınarak belirlenmeli’
- 09:16 20 Haziran 2023
- Emek/Ekonomi
Dilan Babat
ANKARA - Son günlerde asgari ücrete dair belirlenmesi gereken rakama ilişkin yapılan toplantıları değerlendiren KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kablan Yeşil, asgari ücretteki artışın, uluslararası normların baz alınarak belirlenmesi gerektiğinin altını çizdi.
İktidarın politikaları sonucunda Dolar ve Euro’nun sürekli artmasıyla beraber Türk Lirası da günden güne değerini kaybediyor. Yoksullaşma oranının da aynı bazda artarken, emekçilerin ve emekliliern gözü yapılacak asgari ücret zammında. Birleşik Metal –İŞ Sınıf Araştırmaları Merkezi’nin (BİSAM) Mayıs 2023 dönemine ait verilerine göre, açlık sınırı 10 bin 72 lira, yoksulluk sınırı ise 34 bin 838 TL. Öte yandan Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun gerçekleştirdiği ikinci toplantıda asgari ücrete dair net bir rakam çıkmadı. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yerine enflasyon artışının baz alınarak, asgari ücretin belirlenmesini isteyen sendikaların uyarısına rağmen iktidarın, işverenler ile yaptığı toplantılarda ise halkı bir kez daha açlık sınırının altında tutmaya devam edeceği görülüyor.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Şükran Kablan Yeşil, ekonomik kriz ve asgari ücrete dair değerlendirmelerde bulundu.
‘Ekonomide istikrar oturtulmadı’
AKP’nin ekonomi politikalarından dolayı krizin gün geçtikçe derinleştiğini söyleyen Şükran, iktidarın sermayeyi öncelediğini, emeği ve emekçileri yok saydığını belirtti. Neredeyse her gün temel gıda ürünlerinden ekmekte küçülmeye gidildiğini kaydeden Şükran, “Alım gücündeki düşüşün, yüksek enflasyonun karşı karşıya bıraktığı yaşam koşullarını, zorluklarını, süreç içerisinde AKP iktidarı inşa etti. Bir istikrarın yerleşmediği, ekonomi bakanı sürekli değişti, Merkez Bankası’nın başına gelecek kişi sürekli değişti. Bu istikrarsızlık, iktidarın var etmek istediği ekonomi modelinin en somut göstergesi oldu. Bunun, emekçilere, halka yansıması ne oldu diye baktığımızda, başta işsizlik aldı başını gitti. Bugün 10 milyona yakın işsiz var. Özellikle genç işsizliğin çok yaygın olduğu bir ülke haline geldik. Yine güvencesiz çalışma koşulları, kayıt dışı çalışma modeli bu iktidar eliyle hayata geçirildi. Bununla birlikte örgütlenmenin olmadığı bir sistemi var etmiş oldu” sözlerini kullandı.
‘Yoksulluğun arttığı bir süreç yaşıyoruz’
Ekonomideki kötü gidişatın yurttaşların günlük yaşamına nasıl yansıdığına dikkat çeken Şükran, gıdadan giyime, ulaşımdan kiraya ve akaryakıta sürekli zamlarla birlikte yoksullaşmada da her geçen gün artış olduğuna işaret etti. Şükran şöyle devam etti: “Ücretlerdeki erime, alım gücündeki düşüş, bugün karşı karşıya kaldığımız sonucu getirmiş oldu. Market kasaları, insanların dert yandığı, hiçbir şey alamadan fahiş rakamları ödedikleri noktalar haline gelmiş durumda. Peynirin gramaj ile alınmaya başlandığı, meyvenin tane ile alındığı, iki çeşit meyvenin hanelere girmediği koşulları AKP iktidarı var etmiş oldu. Uyguladıkları ekonomi politikalarıyla iktidar bloğu, TÜİK’i enflasyonu baskılamanın aracı olarak kullanıyor. Enflasyonun neden gerçek rakamlarla açıklanması önemli? Çünkü asgari ücretin belirlenmesi, enflasyon oranlarıyla bağlantılı olarak gerçekleştiriliyor. İktidar bunu yarı yarıya düşürerek, çeşitli oyunlar yaparak, bu sefalet ücretlerin yaşama geçirilmesinde bu politikaya devam ediyor.
‘Emekçiler mücadeleyi yükseltmeli’
Başta başkentler olmak üzere Türkiye’nin her tarafında insanlar konut kiralarına yapılan kontrolsüz artışlar nedeniyle maaşlarının çok büyük bir oranını, sadece gıda ve kira gibi iki kaleme harcamak durumunda. Bu, kamu emekçileri açısından da öyle. Her geçen gün yoksulluğun arttığı bir süreç yaşıyoruz. Sendikamız, BİSAM’ın yaptığı mayıs ayı yoksulluk ve açlık sınırı çalışmalarında yoksulluk sınırı 40 bin 700 olarak, açlık sınırı ise 12 bin 600 olarak açıklandı. İnsanlar bu ücretler ile yaşamaya çalışıyor. Bu ekonomik krizin bu kadar derinleştiği, açlığın ve yoksulluğun her geçen gün daha da büyümeye devam ettiği koşullarda emekçilerin mücadeleyi yükseltmesi önemli.”
‘Önceden belirlenen asgari ücretin göstermelik toplantıları gerçekleşiyor’
Mevcut kurdaki yükseliş göz önüne alındığında, yapılacak herhangi bir ücret artışının yaşam koşullarını düzeltmeyeceği vurgulanan Şükran, meseleye birkaç basamakta görmek gerektiğine işaret etti. Şükran, “Ücretlerin artışı, alım gücündeki düşüş, reel kayıpların karşılanması gibi tüm bunlar üzerinden belirlenecek ve yapılacak düzenleme ile aslında kamu emekçileri ya da ülkedeki milyonlarca emekçi ve emekliler, yaşam standartlarını insanca yaşama noktasına getirebilir. Asgari Ücret Tespit Komisyonu, ikin kez toplandı, ama öncelikle burada bir demokrasi sorunu olduğunu görmek gerekiyor. Ekonomik koşulların düzeltilmesi, aynı zamanda Türkiye’nin demokratikleşmesi ile çok yakından ilintili. Gerek kamu emekçilerinin toplu iş sözleşmesi, gerek asgari ücretin belirlenme sistematiğinin kendisi, antidemokratik olarak gerçekleştiriliyor. Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 5 hükümet yetkilisi, 5 işverenden oluşuyor. İşçilerin direk içinde olmadığı, işçilerin taleplerinin olmadığı, uzlaşmazlık noktasında grev hakkının tanınmadığı, uluslararası sözleşmelerin taraf olmadığı bir anti-demokratik ortamda gerçekleştiriliyor. Bu sistemin kendisi, işçileri yansıtan, beklentileri karşılayan bir komisyon olmaktan çok uzak. Aslında tek adamın inisiyatifine kalmış, çoktan belirlenen bir asgari ücretin göstermelik toplantıları gerçekleşiyor” şeklinde konuştu.
‘Asgari ücret belirlemede uluslararası normlar esas alınsın’
Daha demokratik bir düzenin kurulması gerektiğini vurgulayan Şükran, şunları dile getirdi: “İşçilerin taleplerinin ve iradelerinin yansıyacağı bir düzen olması gerekiyor. Asgari ücret bu ülkede bir temel ihtiyaç haline geldi. Güvenceli çalışanların yüzde 50’den fazlası asgari ücret ile çalışıyor. Avrupa’da en fazla asgari ücret alan ülke olarak ikinci sıradayız. İlk olarak asgari ücretin oranlarının düzeltilmesi gerekiyor. İnsanca yaşayacak bir ücret olması gerekiyor. Sadece gıda ve en temel ihtiyaçlarımızı düşündüğümüzde açlık sınırını tariflersiniz. Açlık sınırının 12 bin 700’ü geçtiği durumda bugün asgari ücrete yapılacak bir düzenleme, bunun altında kalırsa ki asgari ücret zammı senede bir gün belirleniyordu. Ama ülkedeki derin yoksulluk arttığı için güncellemeler yapılmaya başlandı. Dolar karşısında TL’nin böylesine değer kaybettiği, alım gücünün her geçen gün düştüğü, sürekli zamların yapıldığı koşullarda bir iyileştirme olmayacaktır. Özellikle KESK olarak, asgari ücret belirlenirken, öncelikle uluslararası normlara dayalı olarak belirlenmesine talep ediyoruz. Türkiye’deki tek bir işçinin çalışması baz alınıyor. Biz diyoruz ki, tüm dünyada asgari ücret belirlenirken, dört kişilik bir ailenin standartları baz alınarak o rakam belirlenir, buna uyulması gerekiyor. Az da olsa insanca yaşayacak bir ücret talebini karşılayacak bir noktaya gelelim.”
‘Dayanışma ile alanları örgütleyelim’
AKP’nin, halkın yaşamından en fazla demokratik, sendikal ve örgütlenme haklarını çaldığını söyleyen Şükran, son olarak şu şekilde konuştu: “Örgütlenmenin olmadığı, sendikal mücadelenin önündeki engellerin kaldırılmadığı bir ülkede ekonomik krize karşı halkın, emekçilerin, işçilerin, kadınların seslerini yükseltebilmesi önünde çok ciddi bariyerler örülmüş durumda. Dolayısıyla bu meselenin saf çözümü, iktidarın değişmesi veya değişmemesinden ibaret değil. Taleplerimiz, haklarımız için örgütlenmek en temel noktalardan biridir. Bu örgütlülüğü var edecek şey de, örgütlenmenin önündeki tüm engellere rağmen umudu kaybetmeden bu alanları büyütmek. Bu alanlarda karşı karşıya kaldığımız sefaleti, yoksullaşmayı tersine çevirecek, birlikte dayanışma ile bu alanları örgütlemektir. Biz, sendikalara düşen görev de budur. İş yerlerinden başlayarak gün be gün eriyen ücretler karşısında eğitimden sağlığa, kamusal alandaki tüm zorluklara, hem kendimiz hem de toplumun bütününü bir alanda birleştirmektir. Bugün siyasal ya da ideolojik görüşümüz ne olursa olsun, aynı yoksullaşmayı yaşıyorsak örgütlenme ve ortak mücadeleyi buradan doğru büyütmek son derece önemli.”