Neden ÇEDES projesi, neden imamlar?
- 09:06 15 Haziran 2023
- Güncel
Dilan Babat
ANKARA - İmamların okullara “manevi danışman” adı altında girmesine dair hazırlanan ÇEDES projesine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Eğitim Sen Merkez Kadın Sekreteri Simge Yardım, yaz sürecinde İstanbul’da 237 okulun TÜGVA’ya açılacağını söyledi. Simge, “Okullarda bilimsel pedagojik eğitim almış danışmanlar varken, manevi danışman ihtiyacı hangi temel ihtiyaçtan doğmuştur?” diye sordu.
AKP, 21 yıllık iktidarı boyunca Türkiye’deki eğitim sisteminde birçok değişikliğe imza attı. Eğitim sistemini tamamen laik alandan uzaklaştırmayı hedefleyen AKP iktidarı, birçok okulu da İmam Hatip Liseleri’ne dönüştürürken, kız ve erkek çocukların ise aynı sınıflarda ders almasına dahi müdahale etme girişiminde bulundu. Eğitim sisteminde yaptığı müdahaleler sonucu eğitim kalitesini de düşüren AKP iktidarı, bu kez de “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES)” projesini diğer ismi ile “manevi danışman” adı altında bir okulda başlattı.
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Merkez Kadın Sekreteri Simge Yardım, ÇEDES projesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Eğitim sistemi üzerinden milliyetçi bir sistemi görmek mümkün’
Eğitim sisteminin dinselleştirilmesinin, tekçileştirilmesinin ve cinsiyetçi bir hale büründürülmesinin 80’li yıllarda başlatılan bir politika olduğunu söyleyen Simge, söz konusu politikanın bugünde devam ettiğine işaret etti. Simge devamında, “AKP iktidarı ile birlikte çok fazla derinleştirilen bir uygulamaya dönüştü. Bu politikayı, AKP iktidarı kendi çok iyi konsolide etti. Son dönemde bunu daha net bir şekilde görüyoruz. Aslında AKP iktidara geldiği günden bu yana yapmak istediği şey, hedeflediği topluma dönük bir inşayı gerçekleştirmekti. Eğitim sistemi, bunun için temel araçlardan birisi. Çünkü yüksek öğretim dahil olmak üzere eğitim sistemi içerisindeki müfredat ile birlikte uygulanan projelerle, öğretmen kadrosuyla, okul yapılarıyla istenilen şekilde bir toplumun inşası çok mümkün. AKP iktidarının yaptığı şey de, özellikle seçim sonrasında Meclis çoğunluğu üzerinden daha milliyetçi bir Meclis sistemini eğitim sistemine evirmek” dedi.
‘İstanbul’da 237 okul TÜGVA’ya açılacak’
Eğitim sisteminin yeniden yapılandırılması gerektiğini vurgulayan Simge, mevcut haliyle ayrımcılığı besleyen, cinsiyetçiliği arttıran bir eğitim sistemi ile karşı karşıya olduklarını söyledi. Simge, “Eğitimde gericileşmenin yoğunlaştığı bir dönemle karşı karşıyayız. Çocuk haklarına, Anayasa’ya aykırı olan bu sistemin, çocukların yararını gözeten, demokratik, bilimsel ve laik bir anlayıştan uzak olduğunu görüyoruz. Uzun zamandır imamlar okullara bir biçimde sokulmaya çalışılıyordu. Bunu projeler üzerinden yürütmeye çalışan bir Milli Eğitim Bakanı (MEB) var. Çok fazla gerici vakıf, cemaat ve tarikatla protokolü var. Bu protokoller, hukuken iptal edildiğinde, ismini değiştirerek yeni bir protokol olarak önümüze geliyor. Ancak bu amacından asla vazgeçmiyor. Çünkü uygulamaya çalıştığı bir hedef var. Buna ulaşmak için elinden geleni yapıyor. Son olarak da seçimden sonra karşımıza çıkan ÇEDES projesi. Yine yaz döneminde 237 okulun TÜGVA’ya tesis edilmesi durumu ile karşı karşıyayız. Yaz boyunca bu kurumlar, okullara girecekler. Tam da dini eğitim ile beraber kurumsal alanların vakıflara açıldığı bir dönem ile karşı karşıya olacağız. Önümüzdeki yeni eğitim ve öğretim yılında bu durum daha fazla derinleşecek” şeklinde konuştu.
‘Bir buçuk milyon kız öğrenci eğitim dışı kaldı’
Cemaat yurtlarında çocukların maruz bırakıldığı taciz, tecavüz ve şiddete dikkat çeken Simge, sözlerine şöyle devam etti. “Bu yurtların kapatılmış olması gerekiyor. kamu yurtlarının açılması gerekiyor. Özellikle ekonomik krizin yarattığı etki ve köy okullarının kapatılması, pek çok ilçede nitelikli okulların olmaması çocukların eğitim alabilme ortamların olmaması sebebiyle aileler, çocuklarını bu yurtlara mecburen göndermek durumunda kalıyor. Çünkü özel yurtların ücretlerini karşılayacak durumları yok. Kamu yurtları olsa, çocuklar bu yurtlara ücretsiz yerleştirilmiş olsaydı, daha güvenli ve sağlıklı ortamlarda yaşama durumu mümkün olacaktı. Özelde kız çocukları için çok büyük risk. Kız çocukların son süreçlerde eğitimden uzaklaştığını biliyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı’nın verilerine göre bir buçuk milyon kız öğrenci eğitim ve öğretim dışında. Bu, çok ciddi bir oran. Okullarda, tarikatlarda artan istismarın ve çocuk yaşta evliliklerin devam ediyor olması ve bunun da politik olarak desteklenmesi, geleneksel cinsiyet rolleri gibi ve toplumun buradan dizayn edildiğini düşündüğümüzde kız çocukları eğitimden uzaklaşmaya başlıyor. Aileler, kız çocuklarını bu vakıflara gönderiyor. Buralar, kız çocukları için ciddi anlamda risk taşıyor. Bu imamların vaizlerinin okullara girmesiyle birlikte cinsiyet rolleri derinleşecek. Hem eğitimden uzaklaşma hem de okullarda istismar daha fazla artacak.”
‘Nasıl bir eğitim istiyoruzu daha net tartışmamız gerekiyor’
Antalya’da bir lisede yaşanan istismar olayını örnek veren Simge, bir ayı aşkın süredir soruşturmanın açıldığını, ancak fail müdür yardımcısının korunduğunu ve hala okulda görevine devam ettiğine dikkat çekti. Simge, “Tüm bunlara baktığımızda önümüzdeki dönemde özellikle kız çocukların yaşam hakkı ve eğitim hakkına dönük tehlikelerle karşı karşıyayız. Bunlardan ötürü, ‘bizler nasıl bir eğitim istiyoruz’ diye net bir şekilde tartışmamız gerekiyor. Bilimsel, demokratik, anadilinde, cinsiyet eşitlikçi bir eğitimi önümüze hedef olarak koymalıyız. Bu anlamıyla tüm sivil toplum örgütlerinin, veli derneklerinin, eğitim sendikalarının bir planlama yaparak, karşı duruş sergilemesi gerekiyor. Eğitimi düşünmeden, üsten bir politik hat çizdiğimizde aslında o çocuklar tam da bizim istediğimiz biçimde değil, iktidarın istediği biçimde yetişmiş oluyor. Daha sonraki dönemlerde bu toplumu değiştirmek daha zor, çünkü bir zihniyet değişimi sağlanmış oluyor” dedi.
‘Bu sürecin değişimi bizlerin elinde’
Önümüzdeki sürecin, mücadele gerektiren bir süreç olduğuna işaret eden Simge, mücadelenin sadece eğitim bağlamında değil, ülkenin milliyetçi, gericileşmenin ve cinsiyet eşitsizliğinin derinleştiği süreç için mücadelenin gerekli olduğunu kaydetti. Simge, “Meclis’teki bir vekilin ‘yalnız kadınları sahiplendireceğiz’ sözleri biz kadınlar için ciddi bir tehlikeyi beraberinde getirecek. Önümüzdeki dönem kadınlar açısından daha güçlü bir mücadele yürütme noktasında önemli. Seçimden sonra bir umutsuzluk sürecini hep birlikte yaşadık ama bu süreci de olumsuza giden süreci değiştirmek de bizlerin, halkların, gençlerin, kadınların elinde. Ortak mücadele bu anlamda önemli. Hep birlikte bir muhalefeti örgütlediğimizde, daha güçlü toplumsal değişimi de hedefleyen, eylem ayağını da ören, her hattan bir mücadeleyi örerek değişim ve dönüşümü sağlayabiliriz. Ancak bu haliyle ciddi anlamda tüm alanları kuşatmış bir iktidar var. Bu, tüm alanlar üzerinden de kendi toplumsal inşasını yaratan bir iktidar var. Buna karşı da aynı karşı duruşla hem zihniyet değişimi hem de toplumsal bir mücadele hattını en geniş biçimi ile örgütlenmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.
‘Manevi danışmanlar hangi temel ihtiyaçtan doğmuştur?’
Eğitim alanlarında en fazla işin eğitim kurumları ile birlikte veli derneklerine düştüğünü dile getiren Simge son olarak şöyle konuştu: “En temelde direnişi ortaya koyacak olan veliler. 18 milyon öğrenci var ve bu 18 milyon öğrencinin velisini düşündüğümüzde bu çok ciddi bir kitle. Çocukların geleceği için, hakları için, bu kitleyi harekete geçirdiğimizde, bu eğitimde yürütülen laikliği hedef alan, cinsiyetçiliği derinleştiren uygulamaların da biraz daha önüne geçmeyi umuyoruz. Ciddi bir ayrımcılığın körüklendiği bir eğitim sistemi ve toplum var. Zorunlu din dersleri var, aileler, çocuklarının zorunlu din dersi almasını istemiyor, ayrıca dilekçe vermek de istemiyor. Çünkü çocuklarının okul içerisinde ayrımcılığa maruz kalmasından endişe duyuyor. Çocukların endişesi, bu tür projelerle daha fazla derinleşecek. ÇEDES projesi gönüllülük üzerinden yürüyor ama birçok aile çocuklarını bu projeye dahil etmek durumunda kalacak. Bununla birlikte imamların okullarda ‘manevi danışman’ adı altında giriyor olması çok büyük bir risk oluşturacak. Okullarda bilimsel, pedagojik eğitim almış danışmanlar varken, ‘manevi danışman’ hangi temel ihtiyaçtan doğmuştur?’ sorusu önemli. Bu anlamıyla da biz, bu projeyle ilgili yürüttüğümüz politikalarda da tüm demokratik kitle örgütleri ile veli dernekleri ile ortak çalışmayı hedefliyoruz. Ancak bu biçimiyle de bir mücadele hattı ile kazanıma dönüştürmeyi hedefliyoruz.”