Erdem Aşkan’ın katledilmesi: Toplumsal mücadele örülmeli
- 09:05 15 Haziran 2023
- Güncel
ANKARA - Erdem Aşkan’a kullandığı araçla çarparak yaşamını yitirmesine neden olan fail uzman çavuş A.K.P.'nin serbest bırakılmasını ve Kürt çocukların katledilmesini değerlendiren HDP Çocuk Komisyonu Eşsözcüsü Nuray Türkmen, 5 yaşındaki bir Kürt çocuğun devlet ve hukuk tarafından “suçlu” ilan edildiğini, yaşananın politik olduğunu belirterek, buna karşı toplumsal bir mücadeleyi örmek gerektiğinin altını çizdi.
İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) yayınladığı güncel rapora göre, 7 Haziran 2023 tarihi itibari ile Kürt kentlerinde son 15 yılda meydana gelen zırhlı araç ve kolluk hâkimiyetindeki araçların karıştığı 82 çarpma olayında 21’i çocuk 44 yurttaş yaşamını yitirirken, 23’ü çocuk 94 yurttaş da yaralandı. En son da Colemêrg’in (Hakkari) Gever (Yüksekova) ilçesinde 5 yaşındaki Erdem Aşkan’ın uzman çavuşun kullandığı aracın çarpması sonucu hayatını kaybetmesiyle birlikte Kurdistan’da katledilen çocuklar ve cezasızlık politikaları bir kez daha gündeme geldi. Katledildiği yerde üst geçit ve yaya geçidi olmamasına rağmen Erdem asli kusurlu bulunurken, katleden uzman çavuşa ilişkin ise herhangi bir şey yapılmadı.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Çocuk Komisyonu Eşsözcüsü Nuray Türkmen, Kurdistan’daki çocuk katliamlarına dair değerlendirmelerde bulundu.
‘Kürt illerinde devletin ideolojik tarafları var’
Çocukların yok sayılmasının bir devlet politikası olduğunu söyleyen Nuray, yok sayılmanın gerekçesinin de ideolojik bakış açısıyla alakalı olduğunu belirtti. Nuray, “Aslında tüm ülkede böyle yaklaşılırken, çocukların rahatça gezebilecekleri, kendilerini özgürce ifade edebilecekleri varlıklarını inşa edebilecekleri, sokakların ve yaşam alanlarının olmadığını görüyoruz. Kürt illerinde ayrıca devletin başka bir ideolojik tarafı var. O da Kürtlerin yok sayılması. Bunu çocuklar nezdinde düşünebiliriz. Bu çocukların varlığını sürdürmesi için de ‘makbul’ bir Kürt vatandaş olması gerekiyor. Makbul bir vatandaş ya da bir çocuk olmadığı zaman ise devreye korkutma politikaları giriyor. Bu korkutma politikaları da imaj ve sembollerle yapılıyor” dedi.
‘Bu kazalarda aşama aşama arka plan hazırlanıyor’
Batıdaki polis araçlarının Kurdistan’da zırhlı araçlara dönüştüğünü kaydeden Nuray, “Mayınlı arazilerin Kürt ilerinde olması ya da Kürt illerinde her yerde çok sayıda bayrağın olması devletin birer imajı. Devlet bu imajlarla bölgede bir korku salıyor. Yüksekova’da yaşanılan son olay ise; bir sivil uzman çavuşun bir çocuğu kendi aracıyla vurması. Bunun bir trafik kazası olarak görüldüğünü ve suçun direk çocuğa yüklendiğini görüyoruz. Ama coğrafyanın koşullarına ve tarihine baktığımız zaman bunu bir trafik kazası olarak kabul edemiyoruz. Trafik kazası olarak kabul edemememizin sebebi; askeri kişilerin sürekli yaşam alanlarında olması ile ilgili. Batı illerinde bir polisin ya da uzman çavuşun ya da bir güvenlik personelinin çocuklara çarptığını görmüyoruz ama Kürt illerinde bunu yoğun olarak görüyoruz. Bu durumu politik olarak görmemiz gerekiyor. Uzman çavuşun Erdem Aşkan’a çarptıktan sonra üstlerini aradığını görüyoruz. Bir ambulans çağrıldı mı çağrılmadı mı bilmiyoruz. Avukatlar mobese kameralarını almaya gittiklerinde olayın asıl görüntülerinin kaydını olmadığını görüyor ve diğer görüntüler veriliyor. Yaşanan olayın politik bir şekilde aşama aşama arka planı da hazırlanıyor. Diyelim ki; bu bir trafik kazası. Ama Kürt illerinde bu trafik kazaları yaşandığı zaman bu kazalar trafik kazası olmaktan çıkıyor sistematik bir sürece girerek politik inşalarla devam ediyor” diye belirtti.
Cezasızlıkla sonuçlanıyor
Kürt çocuklarına dönük katliamların cezasızlık ile sonuçlandığına da değinen Nuray, şunları ekledi: “5 yaşında bir Kürt çocuk yeniden hem devlet hem de hukuk tarafından ‘suçlu’ olarak etiketlendi. Aslında bu da bize devletin Türkçülük kodlarından kaynaklı Türkler dışında kalanlara yaşam alanlarında yer olmadığını gösteriyor. Mücadeleye baktığımız zaman kıyım, öldürme, sessiz kılma, susturma politikası da en fazla ses çıkaranlar üzerinden yürütülüyor. Yaşamları için en fazla mücadele eden Kürt halkı ile ilgili yürütülen bu politikalar da bu şekilde devam ediyor. Kürt halkına dönük bu politikalar devam ederken, küçük yaşta olan çocukları makbul yurttaş olma politikası devreye sokuluyor. Dolayısıyla baştan daha yetişkin olmadan çocuklar kontrol altına alınmak isteniliyor. Bu da bir ulus devletin yapabileceği en rasyonel iş. Tüm bunlara bakıldığında Kürt düşmanlığına dönük yürütülen politikalar karşısında devletin Kürt çocuklarını doğrudan toplumsal ve politik özne olarak görerek bir politika inşa etmesi mümkün değil. Münferit bir durumdan değil sistematik bir parçadan söz ediyoruz.”
‘Toplumsal bir mücadele örmek gerekiyor’
Yaşamlarını kaybeden çocuklar ve sakat bırakılmış çocuklar için hukuki mücadelenin çok güçlü bir şekilde yapılması gerektiğini belirten Nuray, “Aileler bu mücadeleden imtina ediyor. Çünkü tehdit alıyorlar, sessiz bırakılıyorlar. Buna rağmen bu ölümlerin önüne geçebilmek için ailelerin ya da bu çocukların yakınlarının, demokratik kitle örgütlerinin, baroların bu süreçleri sahiplenmesi ve takip etmesi gerekiyor. Sadece aileye bırakmakla olmuyor. Bu sorunun kendisi politik bir sorun olduğu için çocuğu gören bir yerde toplumsal ve politik olarak mücadeleyi aileler ile birlikte sürdürmek zorundayız. ‘Bu aile neden mücadele etmiyor?’ gibi suçlayıcı ifadeler yerine çocuğu toplumsal bir varlık görerek mücadele örmek daha doğru olur” şeklinde konuştu.