Dr. Ayşe Uğurlu: Tecrit ile tutsakların dirençlerinin kırılması amaçlanıyor

  • 09:03 10 Haziran 2023
  • Güncel
 
Elfazi Toral 
 
İSTANBUL - Tecrit politikası ile tutsakların dirençlerinin kırılmasının amaçlandığını söyleyen TTB Yürütme Kurulu üyesi Dr. Ayşe Uğurlu, “Cezaevlerinde yaşananlar toplumu da dizayn etme uygulamalarından biri. Tüm insanların, insan hakları üzerinden duyarlılığının artmasını istiyorum. Kapalı kapılar ardındaki tutsaklara bir şekilde hak örgütleri ile birlikte ulaşabilmemiz gerekiyor” sözleriyle duyarlılık çağrısı yaptı.
 
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan, 24 yıldır ağırlaştırılmış tecrit koşulları altında tutuluyor. Abdullah Öcalan ile İmralı’da bulunan diğer tutsaklar Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş’a dönük haber alınamama hali ise 27’nci ayında devam ediyor. İmralı’da başlayan bu “özel” tecrit konsepti, Kurdistan ve Türkiye cezaevlerine de sirayet ediyor. 
 
Cezaevlerindeki tecrit, infaz yakma, hasta tutsakların tedavi edilmemesi, tutsakların ölüme terk edilmesi gibi birçok politika ise her geçen gün daha da ağırlaşıyor. Tecrit koşulları ile tutsakların yaşam ve iletişim haklarının engellenmesi özellikle hasta tutsaklar için yaşamı daha da zorlaştırırken, günden güne artan hak ihlalleri ağırlıklı olarak siyasi tutsaklar üzerinde sürdürülmeye devam ediyor.
 
Tecrit ve şüpheli ölümler
 
Hasta ve ağır hasta tutsakların durumunun her geçen gün daha da kötüleştiği son yıllarda, Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) “Cezaevinde kalabilir” raporları ile tutsaklar adeta ölüme terk ediliyor. Yine giderek ağırlaşan tecrit ve infaz yakma uygulamaları devam ederken, tecrit politikası ile birlikte binlerce tutsak işkenceye, şiddete ve birçok baskıya maruz bırakılıyor. Bu uygulamaların bir diğer boyutu da tutsakların “şüpheli”  bir şekilde yaşamını yitirmesi. İşkence ve şiddete maruz bırakılan tutsakların son yıllarda cezaevlerinde “şüpheli” bir şekilde hayatını kaybetmesi ve bu duruma dair birçok girişimde bulunulmasına rağmen bu politikalar hala sürmeye devam ediyor.
 
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Yürütme Kurulu üyesi Dr. Ayşe Uğurlu, cezaevlerindeki ağır tecrit politikaları ile infaz yakmalara ilişkin ajansımıza değerlendirmelerde bulundu. 
 
Ağır hasta tutsakların maruz kaldıkları
 
Türkiye cezaevlerinde en büyük sorunun tecrit olduğunun altını çizen Ayşe, tecrit politikasının temel amacının tutsakların dirençlerini kırmak olduğunu söyledi. Ayşe, “Cezaevlerinde uygulanan tecrit, tutsakların güçlerini bir şekilde kırarak kendilerince daha makul insan haline dayalı olarak yapılan bir yöntemdir” dedi. Ayşe, hasta tutsakların durumuna dair ise şunları kaydetti: “Ağır hasta tutsaklar, sağlık raporlarında ‘cezaevlerinde yaşamlarını idame edemeyeceklerine’ dair bir sonuç yazılmasına rağmen mahkeme tarafından Adli Tıp Kurumu’na gönderiliyor. Ağır hasta tutsaklar çok uzak illerden başka bir kente gönderiliyor. Bu da o hasta için çok ağır bir durum oluyor. Kronik rahatsızlığı olan hasta tutsaklar ring araçları ile kötü koşullarda oraya gidip gelmek zorunda kalıyor. Hakikaten vicdani olarak da doğru değil. Ve sağlık açısından da çok tehlikeli bir durum. Son süreçlerde cezaevlerinde tutsaklar tahliye edildikten çok kısa bir süre sonra yaşamlarını kaybediyor.”
 
Duyarlılığı arttırma çağrısı
 
Tutsakların infazlarının yakılmaması ve sağlık hakkına erişmesi gerektiğinin altını çizen, Ayşe, “Hepimiz bunun bir şekilde politik olduğunu biliyoruz. Hak ve meslek örgütleri olarak bizim esas amacımız insanların ‘cezalarını’ en insani koşullarda çekmeleridir. Özellikle infaz yakmalara karşı TTB olarak birçok açıklama yaptık. Bizler, bu infaz yakmaların doğru olmadığını düşünüyoruz. İnsan haklarıyla ilgili TTB olarak bizlere gelen mektuplarla öğrendiklerimiz tecrit, sağlığa erişim ve birçok fiziksel şiddetin belirlemesiyle ilgili çalışıyoruz. Cezaevlerinde yaşananlar toplumu da dizayn etme uygulamalarından biri. Çok katmanlı bir mesele var burada. Mümkün olduğunca bu konuda duyarlılığı arttırarak bir yerlere ulaşabiliriz” ifadeleriyle hak savunucularına duyarlılık çağrısında bulundu.
 
‘Tutsaklara ulaşabilmemiz gerekiyor’
 
Ayşe, son yıllarda çok sık yeni cezaevleri açıldığına dikkat çekerek, “Türkiye sürekli cezaevi açılan bir ülke ve sürekli yeni cezaevi tipleriyle açılan durum söz konusu. Dolayısıyla bu hem sistemle alakalı hem de politik iklimle alakalı bir şey. Şu anki durumla alakalı sadece duyarlılığı arttırmaktan başka yapabileceğimiz bir şey yok. Cezaevlerinde herhangi bir iyileşme süreci yok. Bu da bir baskı unsuru olarak kullanılmak isteniyor. Tutsaklar sürekli ve uzun süreli bir şekilde kapalı bir ortamda bulunursa intihara sürüklenme durumu da ortaya çıkıyor. Çok yoğun baskılar varsa bunlar gün yüzüne çıkmalı. Bu açıdan bize de gelen bilgiler açısından çok sayıda kişi cezaevlerinde yaşamını kaybediyor” değerlendirmesinde bulundu.  “Tüm insanların, insan hakları üzerinden duyarlılığının artmasını istiyorum” sözleriyle seslenen Ayşe, “Kapalı kapılar ardındaki tutsaklara bir şekilde hak örgütleri ile birlikte ulaşabilmemiz ve şeffaflık gerekiyor” şeklinde konuştu.