‘Çocuklar güvencesiz ortamlarda tutuluyor’
- 09:11 8 Haziran 2023
- Güncel
Rojda Aydın
AMED - Çocuklara yönelik artan saldırılara işaret eden ÇocukÇA-Der üyesi Necla Korkmaz, çocukların güvencesiz ortamda tutulduğunu belirtirken, Eğitim Sen Amed 1 Nolu Şube Eşbaşkanı Emine Akşahin ise cezasızlığa işaret etti.
Kurdistan ve Türkiye kentlerinde erkek-devlet şiddeti artarken, bu saldırılar özelde de çocuklara yöneliyor. Taciz ve tecavüz saldırılarına uğrayan çocuklar, özellikle cemaat ve tarikatlar eliyle şiddete maruz kalıyor. Bunun örneklerinden biri İsmailağa Cemaati'ne bağlı Hiranur Vakfı'nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in 6 yaşındaki kızı H.K.G.'yi “müridi” Kadir İstekli ile “evlendirmesi” ve sistematik bir şekilde tecavüze uğraması oldu. Yine İstanbul’da İsmailağa Cemaati’ne yakın olan Uzlet İlim Yayma Derneği Başkanı Alperen Sade’nin de 7 Mart’ta zihinsel engelli E.D.’ye tecavüz ettiği ve intihara sürüklediği ortaya çıktı. Erkek-iktidar-yargı ortaklığında faillere yönelik cezasızlık devam ederken, bu politika yeni saldırıların da yaşanmasını beraberinde getiriyor.
Çocuklara yönelik saldırılara ilişkin konuşan Çocuk Çalışmaları Derneği (ÇocukÇA-Der) Danışma Kurulu üyesi Necla Korkmaz ve Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Amed 1 Nolu Şube Eşbaşkanı Emine Akşahin, çocukların hedef haline gelerek korunmadığını belirtti.
‘Çocuklar güvensiz bir ortamda tutulmakta’
Türkiye’de yoğun ve sürekli bir şekilde yaşanan hak ihlallerinin başında çocuk hak ihlalleri geldiğini söyleyen Necla Korkmaz, çocukların karşılaştıkları her türlü şiddetin doğrudan devletin “çocuk” algısıyla ilişkisi bulunduğunu belirtti. Çocukların saldırıların hedefi olmasının nedenlerine dikkat çeken Necla, bir etnik, dini veya kültürel kimlik yok edilmek ya da aşındırılmak istendiğinde en önemli hedefin çocuklar olduğunu vurguladı. Necla, “Bir toplum inşasında önemli bir potansiyele sahip olan çocuklar, haliyle irade olarak kabul edilmek istenmemektedir. Çocuğu zayıf, bakıma ve denetime muhtaç olarak kabul etmek, çocuk bedeni ve iradesi üzerinde her türlü söz hakkını söyleme yetkisine sahip olmaya dair algı üretmek, çocuğun özne olma durumunu ortadan kaldırmaya dair üretilen söylemlerdir. Klasik paternalist bir anlayışla kurgulanan toplumsal sistemde çocuğun söz hakkının olmaması, çocuğu hem zayıf kılmakta hem de güvensiz bir yerde tutmaktadır” dedi.
Çocuk koruma sistemi işlevsel değil
Türkiye’nin, BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’nin 17, 29 ve 30’uncu maddelerine çekince koymuş olsa da imzalayan ülkeler arasında yer aldığına değinen Necla, devletin, şemsiye haklar olarak da adlandırılan “çocuğun yüksek yararı, ayrımcılık yapmama, çocuğun yaşama ve gelişme hakkı ve katılım hakkını sağlama” sorumluluğuna dikkat çekti. Çocuk hakları gözetilmediği ve çocuk koruma sistemleri işlevsel olmadığı, çocuklara yönelik suçlar cezasızlıkla sonuçlandığı için benzer vakaların arttığına işaret eden Necla, “Özellikle yaşadığımız bölgede işin içine dil, kimlik meselesi de eklenince cezasızlık tam da bir politika olarak karşımıza çıkıyor” şeklinde konuştu.
‘Kapalı kurumlarda şeffaflık yok’
Vakıflara ait kapalı kurumlarda çocukların yaşam ve güvenlik koşullarına dair şeffaf yaklaşılmadığını ekleyen Necla, “Dolayısıyla bu kurumlarda hem denetim mekanizmalarının yetersizliği hem de toplumdan görece daha yalıtılmış olmaları nedeniyle şikayet mekanizmalarının bildirim süreçlerinin işletilememesi çocuk istismarına zemin sunuyor. Yine basına yansıyan Ensar Vakfı olayında dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı tarafından ‘Büyütülecek bir şey değil, bu nedenle vakıf suçlanamaz’ gibi suçluları aklayıp kurumu koruması, yaşananları münferit bir olaymış gibi açıklamaya çalışması da bu durumların meşrulaşmasına kaynaklık etmektedir. Yargıya intikal eden durumlarda da ya dosyaya gizlilik getiriliyor ya da bir şekilde şikayetin geri alınması gibi durumlarda takipsizlikle sonuçlanıyor. Bu konuda ailelerin de sorumluluğunu hatırlatmakta fayda var” ifadelerini kullandı.
Şiddet her alanda!
Emine Akşahin ise son yıllarda çocukların kendilerini en güvende hissettikleri okullarda, evlerde, parkalarda ve toplu yaşam alanlarında aslında güvende olmadıklarını ve uğradıkları çok boyutlu şiddetin giderek arttığını vurguladı. Emine, “Çocuklar bir yandan okullarından geri kalarak şiddete uğruyorlar, bir yandan evde fiziksel ve psikolojik şiddete uğrayarak bir istismara maruz kalıyorlar. Çok boyutlu yoksulluk yaşayarak şiddete maruz kalıyorlar. Mülteci yaşamı onları şiddete maruz bıraktırıyor. Çocuk yaşta evlilik, madde bağımlığı, fuhşa sürüklenme gibi çok boyutlu şiddetle karşı karşıya kaldıklarını biliyoruz. Bunun da sebebi son yıllarda çocukları korumaya yönelik bütünlüklü ve tedbir amaçlı politikaların yürütülmemesidir” sözlerine dikkat çekti.
‘Cezasızlık, diğer vakaların da önünü açıyor’
Çocuklara yönelik cinsel suçların cezasızlık politikasıyla doğrudan ilişkili olduğunu söyleyen Emine, “Bu nedenle bizler çocukların yaşamlarını güvence altına almak zorundayız. Buna yönelik politikalar yürütmek zorundayız. Bu faillerin bulunması, etkin soruşturma yürütülmesi ve gereken cezanın verilmesi noktasında en azından bu tür sorunların son bulması açısından iktidarın politikalar üretmesi gerekiyor. Bunlar bireysel vakalar değil, toplumsal sorun haline gelmiş vakalar. Çünkü bunlar sadece kamuoyuna yansıdıkları için haberdar olduğumuz vakalar. Hepimiz biliyoruz ki kamuoyuna yansımayan binlerce istismar söz konusu. Çocukların, ailelerin bu konuda hiçbir şey yapılmadığına kendilerine bir güvence verilmediğine dair bir duyguya kapıldıkları için maalesef içinde yaşadıklarını da biliyoruz. Kendi haklarına yönelik adım atmadıklarını da biliyoruz. Çünkü uğradıkları istismarı dava konusu yaptıklarında hukuksal olarak hak aramaya gittiklerinde maalesef ki faillerin hak ettikleri cezaları almadıklarını gördüklerinde daha da perişan oluyorlar. Bu cezasızlık politikası da bir diğer vakanın önünü açıyor” dedi.
‘Çocuk hakları güvence altına alınmalı’
Toplumda çocuklar ve kadınlar toplumsal özne olarak görülmediği ve sadece toplumsal bir nesne olarak görüldüğü için gereken politikaların üretilmediğinin altını çizen Emine, buna karşı bütünlüklü politikalar üretmek, uluslararası çocuk haklarına yönelik yükümlülükleri yerine getirmek gerektiğini ekledi. Emine, “Faili ve kurumları korumak yerine, çocuk haklarından yana politikalar üretilmesini ve bu yönlü etkin soruşturma yürütülerek kamuoyunda çocuk haklarını gözeten yerden bir hukuksal süreç yürütülmesini istiyoruz. Çünkü bizler çocuklarımızın yaşamlarını güvence altına almak zorundayız, çocuklar bizim yarınlarımızdır” mesajını verdi.