Sevilay Çelenk: Demokratik yaşamı inşada ısrar edeceğiz
- 09:01 7 Haziran 2023
- Siyaset
Melek Avcı
ANKARA - Seçim sonuçlarını değerlendiren Amed Milletvekili Sevilay Çelenk önümüzdeki süreçte yapacakları çalışmalara ilişkin, “Her şeyden önce asla pes etmeyeceğiz, vazgeçmeyeceğiz. İstanbul Sözleşmesi için, 6284 sayılı yasa için, nafaka hakkı için, çocuk istismarıyla ve kadına şiddete karşı cezasızlıkla mücadele için ne yaptıysak yerel, ulusal ve uluslararası örgütler ve ağlardan güç alarak yine yapacağız. Demokratik bir yaşamı yeniden inşa sözümüzde ısrar edeceğiz” dedi.
14 ve 28 Mayıs seçimlerinin ardından parlamentoda muhalefet tarafından hedeflenen çoğunluğun elde edilmemesi ve Tayyip Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı seçilmesiyle seçim sonuçlarının değerlendirildiği süreç başladı. Oylarda düşüş yaşanmasına rağmen seçime Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) listelerinden giren Halkların Demokratik Partisi (HDP) taban oylarını koruyarak Meclis’te yerini aldı. Hem kadın temsiliyetini sağlaması hem de demokratik parlamento için rolünü yeniden tesis etti. Bununla birlikte seçimler sonrası kongre sürecini başlatan HDP ve Yeşil Sol Parti hem önümüzdeki dönem için yol haritasını belirlemek hem de seçimlerde istenilen hedefe ulaşılamaması yönünde değerlendirmeleri yapmaya başladı.
Seçimler sonrası oluşan tablo, bu tablonun neyi gösterdiği, halkların ve kadınların önümüzdeki süreçte öreceği mücadeleye ilişkin Yeşil Sol Parti Amed Milletvekili Sevilay Çelenk JINNEWS’in sorularını yanıtladı.
“Medya ambargosuna karşı mahalle mahalle, sokak sokak çalışma yürüttük. Görünürlüğümüzü ekranlarda değil, fiziki olarak da sağlamaya çalıştık. Muhalefet partilerinin tümünün oylarında düşüş olması ya da hedeflenen başarı yakalanmamasına rağmen bu tür bir değerlendirme ve özeleştiriyi samimiyetle yapanlar yine HDP eş genel başkanları oldu.”
*Her iki seçimi de geride bıraktık ve Yeşil Sol Parti 61 milletvekili ile Meclis’te yer aldı. Seçim sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yeşil Sol Parti seçime yargının ve medyanın ikili sıkıştırmasıyla girdi. Kamu kurumu olan TRT dahil olmak üzere, anaakım hiçbir kanalda çalışmalarımıza, seçim kampanyamıza, hatta tarafımıza suç olarak isnat edilen yalan yanlış karalamalara verdiğimiz cevaplarımıza dahi yer vermedi. Seçime günler kala HDP Eş Genel Başkanı bir tartışma programına davet edildi, birkaç gün sonra da Yeşil Sol Parti Eş Sözcüsü’nün TRT konuşmasına yer verildi. Bu, işin medya ayağı. Bir de yargı ayağı var. HDP’ye açılan kapatma davası, dava kapsamında siyasi yasak istenen isimler, aday olduğum Diyarbakır’da onlarca gazetecinin, avukatın, STK temsilcisinin, parti çalışanlarımızın gözaltına alınması, seçim kampanyamızın alenen sekteye uğratılmaya çalışılması ve daha nicesini sayabilirim. Partimize yönelik baskılar yeni değil. Ancak seçim sathı mailine girilmişken yapılan bu tür müdahaleleri ben açıkçası “seçim hilesi” olarak adlandırıyorum. Tabii ki bütün bunları öngörüyor ve hazırlığımızı yapıyorduk. Medya ambargosuna karşı mahalle mahalle, sokak sokak çalışma yürüttük. Görünürlüğümüzü ekranlarda değil, fiziki olarak da sağlamaya çalıştık.
Bütün bu çalışmalara, emeğe karşın seçim sonuçları Yeşil Sol olarak hedeflediğimiz bir başarıyla sonuçlanmadı maalesef. Muhalefet partilerinin Meclis çoğunluğunu elde ettiği, cumhurbaşkanının değiştiği, diğer bir deyişle tek adam rejiminin sona erdiği o derin değişim ihtiyacına karşılık gelen bir sonuç alınamadı. Bununla birlikte cumhurbaşkanlığı seçiminde desteklediğimiz Kemal Kılıçdaroğlu Diyarbakır’da ve genel olarak Kürt nüfusun yoğun olduğu illerde çok yüksek oy aldı. Örneğin Şırnak, Hakkari, Dersim ve Diyarbakır’da Kılıçdaroğlu’nun oy oranı yüzde 70’in üzerindeydi. Fakat bir önceki seçimdeki HDP oylarına oranla Yeşil Sol Parti’nin 3 puanlık oy kaybı oldu. Yüzde 11,7’den 8,8’e düşüş söz konusu oldu. Bu oy kaybının girişte belirttiğim birçok boyutu var. Bunların her birini düşünmek, incelemek ve elbette bu sonuçta kendi eksiklerimizin ya da yanlışlarımızın payını en dürüst biçimde değerlendirmek gerekiyor ki bu değerlendirme süreçleri de hemen başladı. HDP Eş Genel Başkanları bu yönde en samimi ve dürüst değerlendirmeleri yaptı, olağanüstü kongreye gidileceğini ve yeni dönemde aday olmayacaklarını açıkladılar. Muhalefet partilerinin tümünün oylarında düşüş olması ya da hedeflenen başarı yakalanmamasına rağmen bu tür bir değerlendirme ve özeleştiriyi samimiyetle yapanlar yine HDP Eş Genel Başkanları oldu.
“İttifaklara gidilen süreçlerde, tek adam rejiminin muhakkak değişmesi gerekliliği öne çıktı. Demokratik dönüşüm hedefi doğrultusunda, HDP ve Yeşil Sol Türkiye halklarının çıkarını ve iyiliğini en sorumlu biçimde gözetti. Bunun hiçbir pazarlık yürütmeden yapılması seçim öncesinde ciddi bir güven, özgüven ortamı da oluşturdu. Nihayetinde diğer faktörlerle birlikte bunun HDP’ye getirdiği açık oy kaybı da eleştirilerin konusu oldu. Bu konu da enine boyuna değerlendiriliyor.”
*Bu süreçte HDP ve Yeşil Sol Parti’ye çok fazla eleştiri geldi, ittifaklar, vekil sayıları noktasında bu eleştirileri nasıl görüyorsunuz? Diğer yandan değerlendirmeler için toplantı ve kongre süreçlerini başlattınız.
Dile getirilen eleştiriler Eş Genel Başkanlarımız ve partinin yetkili organlarının açıkladığı gibi dikkatle ele alınıyor ve değerlendiriliyor. Bu eleştiriler arasında haklılık payı olan da partimizin karşı karşıya kaldığı haksız ve hukuksuz süreçleri fazla dikkate almayan ve bu anlamda adil olmayan değerlendirmeler de var. Bazı eleştiriler “içeriden” diyebileceğimiz kesimlerden geliyor. Partiye istikrarlı bir ilgisi ya da emeği olan, HDP’yi, Yeşil Sol’u ve Kürt toplumunun geleceğini sahiplenen, Kürt sorununun çözümü noktasında siyaset alanının güçlü ve istikrarlı olması hedefini önceleyen, demokratik dönüşümün bu sayede mümkün olduğunu bilen ve bu doğrultuda siyaset üretilmesini savunan eleştiriler ne kadar kurumsallaşır ve içerilirse oy kaybı ya da başarısızlık olarak yaşanan süreçlerin geri döndürülmesi de o derece mümkün olacaktır. İttifaklarla ilgili eleştirilerin de haklılık payı var. Çok da konuşuldu fakat ittifaklara gidilen süreçlerde, tek adam rejiminin muhakkak değişmesi gerekliliği öne çıktı. Demokratik dönüşüm hedefi doğrultusunda, HDP ve Yeşil Sol Türkiye halklarının çıkarını ve iyiliğini en sorumlu biçimde gözetti. Bunun hiçbir pazarlık yürütmeden yapılması seçim öncesinde ciddi bir güven, özgüven ortamı da oluşturdu. Fakat toplumsal ve siyasal muhalefetin diğer bileşenleri AKP-MHP iktidarının Kürtler, Aleviler, kadınlar, Suriyeliler veya genel olarak göçmenler ve LGBTİ+larla ilgili dışlayıcı ve sık sık nefret söylemine varan dil ve açıklamalarının, milliyetçi ve ırkçı söylemlerinin karşısında sık sık aynı dil ve söyleme sürüklenerek muhalefet üretti. Güçlü, heyecan verici bir muhalefet rüzgârı estirilmesine de bu engel oldu.
Yeşil Sol desteğinin açık net biçimde istenmiyor olması, HDP ve Yeşil Sol’un kriminalize edilmesi karşısında -bu kriminalleştirme artık CHP, İYİ Parti gibi diğer muhalefet partilerini de ağır biçiminde hedef alırken bile- bir itiraz üretilememesi de bir heyecan yaratılamamasına yol açtı. Yine de Yeşil Sol’dan bu süreçlerde ittifaklara karşı isteksizlik gelseydi ya da TİP’in seçime kendi listesiyle girme kararının reddi vs. söz konusu olsaydı muhtemelen başarısızlık yine Yeşil Sol’a fatura edilecekti. Öncelikli hedef elbette bu sistematik haksız fatura edişin önünü kesmek değildi ama sonuçta bugün gelinen noktada bunun önü bir ölçüde kesilmiş oldu. Suçu Kürt siyasetinde bulma konusunda iflah olmaz bir kesim hariç, seçim sonuçlarındaki başarısızlıkta ittifak süreçlerinde gelen taleplerin ve ittifak biçimlerinin etkisi geniş ölçüde görüldü. Tabii ki bunun görülmesi de bir amaç değildi. Nihayetinde diğer faktörlerle birlikte bunun HDP’ye getirdiği açık oy kaybı da eleştirilerin konusu oldu. Oluyor. Bu konu da enine boyuna değerlendiriliyor.
“Toplumsal muhalefeti güçlendiren, sosyal medya ortamı dışında yüz yüze ilişkiler ve bağlar içeren, toplumun gerçek sorunlarına ciddi biçimde odaklanan bir taban örgütlenmesi ve demokratik itiraz örgütlenmesi her zamankinden de daha önemli hale geldi.”
*Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Tayyip Erdoğan iktidarında değişim sağlanamadı fakat değişim isteyen neredeyse toplumun yarısını oluşturan bir oy oranı da var. Bu sonucu mücadele açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, başlı başına sorunlu, başladığı günden beri her alanda yüzlerce yıkıcı komplikasyona yol açmış bir sistem. Bütün yetkileri tek elde toplayan bu sistemin başında kim olursa olsun, ülkenin ne demokrasi ne ekonomi ne de diğer sorunları çözülür. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu sistemle bir dönem geçirdi ve ülkenin halihazırdaki durumu ortada… Önünde iki seçenek var; ya sistemi hukuksuzluk, işsizlik, açlık pahasına sürdürür ya da sistemin yıkıcılığının, kendi kitlesi de dâhil olmak üzere ülkeye verdiği zararı görür ve buna göre politika üretir. Ülke ekonomisindeki, iç- dış politikadaki gerilimli gidişat, ikinci seçeneği açıkça gösteriyor aslında. Ancak bunu tercih etmeyecekleri de belli. Bu yüzden zorlu bir sürece girileceğini öngörüyor, buna yönelik politika üretmeye odaklanıyoruz. Mücadeleye devam edeceğiz. Toplumsal muhalefeti güçlendiren, sosyal medya ortamı dışında yüz yüze ilişkiler ve bağlar içeren, toplumun gerçek sorunlarına ciddi biçimde odaklanan bir taban örgütlenmesi ve demokratik itiraz örgütlenmesi her zamankinden de daha önemli hale geldi.
“Demokratik bir yaşamı yeniden inşa sözümüzde ısrar edeceğiz. Diğer partilerdeki kadınlara öncesinde de zaman zaman mücadele ortaklığı kurduğumuz, aynı platformlarda bir araya geldiğimiz durumlar oldu. Meclis’te de bunu başarmak için çalışacağız.”
*Sonuçlara baktığımızda parti olarak eşit temsiliyeti en yüksek parti oldunuz. Kadınları temsil eden bir parti olarak bu çoğunluğunuzu pratikte nasıl değerlendireceksiniz?
Kadınlar olarak kadınlarla birlikte yapacağımız çok şey var. Her şeyden önce asla pes etmeyeceğiz, vazgeçmeyeceğiz. İstanbul Sözleşmesi için, 6284 sayılı yasa için, nafaka hakkı için, çocuk istismarıyla ve kadına şiddete karşı cezasızlıkla mücadele için ne yaptıysak yerel, ulusal ve uluslararası örgütler ve ağlardan güç alarak yine yapacağız. Meclis çatısı altında birbirimizin varlığından güç alarak yapacağız. Demokratik bir yaşamı yeniden inşa sözümüzde ısrar edeceğiz.
*Meclis’te diğer partilerin de kadın vekilleri var. Bu tabloda diğer kadın vekiller ile nasıl bir ortaklaşma ve yol haritası izlenecek? Buna yönelik çalışmalarınız olacak mı?
Muhakkak olacak. Meclis çatısı altında kadınlar -hâlâ son derece eşitsiz olsa da- bugün yüzde 20 oranında temsil ediliyor. Bugüne kadar sağlanan en yüksek oran. Maalesef Cumhuriyet tarihinde sağlanan en yüksek seviye bu. Yeşil Sol’da 61 vekilin 29’u kadın. Eşit temsil ve eşit katılım hedefi gözeten ve bu doğrultuda kota uygulayan tek partiyiz. Diğer partilerdeki kadınlara öncesinde de zaman zaman mücadele ortaklığı kurduğumuz, aynı platformlarda bir araya geldiğimiz durumlar oldu. Meclis’te de bunu başarmak için çalışacağız. Yol haritası birlikte tasarlanması gereken bir harita. Sanırım muhalefet partilerinin kadın vekilleri olarak hızla hem kendi partimizin hem genel olarak muhalefetin yol haritasının belirlenmesi için harekete geçeceğiz.
“HÜDA-PAR Kürt kimliği üzerinden siyaset yapıyor fakat Demokratik Cumhuriyet ve eşit yurttaşlık temelinde Kürt sorununu temellendiremeye çalışan perspektiflerle tümüyle farklı bir kimlik siyaseti söz konusu. Bütün bunlar elbette gözleri hem Yeşil Sol’a hem kadınlara, kadın vekillere çeviriyor. Açıkçası korku ikliminin güçlenmesine asla izin vermemek lazım.”
*Son olarak şunu sormak istiyorum, Meclis’te hem halklar, temelde Kürt kimliğini kullandığı için Kürt halkı ve kadınlar için tehdit oluşturan ve Hizbullah ile ilişkisi tartışılan bir HÜDA-PAR gerçekliği var. Buna ilişkin nasıl bir tutum alınacak ve halklara ve kadınlara bu tehdide karşı ne söylemek istersiniz?
Evet, HÜDA-Par’ın Cumhur İttifakı’nın bir parçası olduğu günden bugüne bu yönde tartışmalar var. Bilhassa ittifaka dâhil olurken parti yetkililerinin 6284 sayılı yasadan kurtulmayı bir gündem olarak önüne koyması, ittifak pazarlığının kadın kazanımlarının üzerinden olması, Hizbullah’la ilişki konusundaki hafızanın Kürt coğrafyasında çok travmatik olması gibi birçok sebeple HÜDA-PAR’ın TBMM çatısı altında olması kaygı yarattı. Mevcut kaygıları tırmandırdı. Evet, HÜDA-PAR Kürt kimliği üzerinden siyaset yapıyor fakat Demokratik Cumhuriyet ve eşit yurttaşlık temelinde Kürt sorununu temellendiremeye çalışan perspektiflerle tümüyle farklı bir kimlik siyaseti söz konusu. Bütün bunlar elbette gözleri hem Yeşil Sol’a hem kadınlara, kadın vekillere çeviriyor ve ne yapacağımız soruluyor. Açıkçası korku ikliminin güçlenmesine asla izin vermemek lazım. HÜDA-PAR’ın kadın kazanımlarına yönelttiği varsayılan tehdidi AKP’nin yıllar boyunca bu siyasetin birçok aktörünün söz ve eylemlerinden tecrübe ettik. Mücadele tecrübemiz var. Kararlılığımız var. Kesintisiz bir mücadele… Bu eril, dışlayıcı ve ayrımcı söylemlerin zaten her ihtiyaç halinde ittifak içinde olduklarını, “müttefik” olduklarını biliyorduk. Mücadeleyi sürdüreceğiz, daha da güçlü sürdürmenin yollarını kadınlarla, kadın örgütleriyle birlikte müzakere ederek öreceğiz.