5 Haziran katliamının üzerinden 8 yıl geçti

  • 09:01 4 Haziran 2023
  • Güncel
 
Rojda Aydın
 
AMED - 5 Haziran 2015'te meydana gelen patlamada iki bacağını da kaybeden Lisa Çalan, 8 yıl geçmesine rağmen adaletin yerini bulmadığını söyledi. Hayatı zorluklarla geçen Lisa, en çok sınırsız hareket etmeyi özlediğini ifade etti. 
 
Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) 5 Haziran 2015'te Amed’in İstasyon Meydanı'nda düzenlediği ve 100 binlerce kişinin katıldığı "Büyük İnsanlık" mitingine düzenlenen bombalı saldırının üzerinden sekiz yıl geçti. Yüzlerce polisin konuşlandığı alanda 2 bombanın patlaması sonucu Ramazan Yıldız, Nejani Kurul, Şehmuz Kaçan, Civan Arslan ve Ali Türkmen isimli yurttaşlar hayatını kaybederken, 400'den fazla kişi de yaralandı.
 
Ankara'da Sincan Batı Adiyesi 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde 25 celse boyunca devam eden davada mahkeme heyeti,failler Orhan Gönder, İsmail Korkmaz ve Mustafa Kılınç hakkında beşer kez ağırlaştırılmış müebbet, öldürmeye teşebbüsten ve tehlikeli madde bulundurmaktan da 3 bin 336'şar yıl hapis cezası verdi. Mahkeme ayrıca İlhami Bali'nin davasını ayırmaya karar verirken, Burhan Gök'ü delil yetersizliğinden beraat ettirdi.
 
Saldırıda iki bacağını kaybeden Lisa Çalan, o dönemki atmosferi değerlendirerek adalet ve dayanışma çağrısında bulundu.
 
"O zamanlar değişime ve barışa çok hevesliydik. Günümüze döndüğümüzde bu atmosfer değişti. Daha kaotik bir ortam ve bir seçim daha yaşandı. Bu seçim de aynı coşkuyla yapıldı. 2015'in heyecanı gibiydi. Seçime büyük bir umutla girdik. O zaman ile şimdi arasında büyük bir fark var. "
 
*Öncelikle patlama sürecinin siyasi atmosferini sormak istiyorum. Saldırı nasıl bir süreçte gerçekleşti? Bu saldırının amacı neydi?
 
8’inci yılımızı tamamladık ve 9’uncu yılımıza girdik. 8 yıl öncesi ile bugün arasında çok fark var. Çünkü 8 yıl önce de bir seçim atmosferi vardı. 8 yıl önce atmosfer bugünden daha iyiydi. Çünkü bu bir barış süreciydi. Kürtler daha çok sokaklardaydı ve seslerini yükseltiyordu. Büyük bir umut vardı. Çünkü HDP sokaktaydı, seçimdeydi. Biz Kürtler ve Türkiye halkı için çok yeni bir perspektifti. O zamanlar değişime ve barışa çok hevesliydik. Günümüze döndüğümüzde bu atmosfer değişti. Daha kaotik bir ortam ve bir seçim daha yaşandı. Bu seçim de aynı coşkuyla yapıldı. 2015'in heyecanı gibiydi. Seçime büyük bir umutla girdik. O zaman ile şimdi arasında büyük bir fark var. Bu nedenle, hepsini tanımlamak mümkün değildir. Çünkü 5 Haziran patlamasından sonra her şey alt üst oldu. Sokak savaşı ve büyük savaş başladı. Tutuklamalar da başladı. Birçok arkadaşımız ülkeyi terk etmek zorunda kaldı, bazı arkadaşlarımız tutuklandı, bazıları da hayatını kaybetti. Zor bir dönemdi ve şimdi de aynı. Şimdi de aynı şeyler var. Bu nedenle bir şeylerin değiştiğini söyleyemem. Şimdi de karşımızda çok farklı bir atmosfer var.
 
O katliamın hedefi de seçimdi
 
Bu saldırının amacı seçimdi. Tabii ki ben bir politikacı değilim ve onlar gibi değerlendiremem. Çünkü HDP büyük bir başarı elde etti ve halk arasında büyük bir heyecan yarattı. O yüzden bu heyecanı kırmak istediler. Ama insanların umutları daha yüksekti. Umudun olduğu yerde direniş vardır. Direnişin olduğu yerde başarı vardır. O yüzden bu umudu ve direnci kırmak istediler. Sadece bir patlama yapmadılar. Bu patlamanın ardından çok sayıda patlama meydana geldi. Suruç'ta, Ankara'da, Taksim'de, Reyna'da ve daha birçok yerde olduğu gibi patlamalar ve katliamlar yaşandı. DAİŞ-Türkiye meselesi bambaşka bir hal aldı. Bu hala devam ediyor.
 
"Eskiden bacaklarım vardı, bugün yok, bu bana çok daha büyük bir güç verdi ve gerçekten daha çok direndim, toplumu ve siyaseti daha dikkatli inceledim, Kürtçe hikâyelere daha çok yöneldim."
 
*Patlamada ağır yaralananlar arasında siz de bulunuyorsunuz. Bu patlama hayatınızı nasıl etkiledi? Ne tür zorlanmalar yaşadınız?
 
Birçok insan soruyor, hayatın nasıl değişti, ne oldu? Olumsuz yönler ve olumlu yönler var. Olumsuz olarak ben artık engelli bir insanım. Çünkü şehir, ülke, sistem engellilere göre inşa edilmemiş. Benim için sokaklara akacak bir hayat yok çünkü bana göre bir yer hazırlanmamış, hiçbir yer bana göre düzenlenmemiş. Sonunda çok komplike bir şey olmasına rağmen iki bacağımı da kaybettim ve ardından tedavi süreci gerçekleşti. Tedavi sürecinden hükümetin kendisi sorumlu olmalıdır. Ama öyle bir şey olmadı. Kimse o sorumluluğu üstlenmedi, tüm yük bizim omuzlarımızdaydı. Tedavim devam ediyor. Hep yurt dışına tedavi için gittim, burada tedavi olmam mümkün değildi çünkü çok pahalıydı. O yüzden pek iyi gitmedi, çok yanlış tedaviler oldu, kötü doktorlara denk geldin, kötü insanlara denk geldim. Bu durum iyileşme sürecimi büyük ölçüde uzattı. Bugün bile açık yaralara sahip olma ve sürekli bunlarla uğraşma durumumla, her zaman iyileşme sürecindeyim. İyileşmeye çalışıyorum, fiziksel olarak daha iyi olmaya çalışıyorum, üretebilmek için, işime devam edebilmek için, sokakta az çok hayattan kopmamak için.
 
Birçok insan hayatımdan çıktı
 
Birçok olumsuz şey var. Aslında bu süreci anlatabilecek, okuyabilecek birileri varmış gibi cevaplıyorum çoğunlukla, çoğunlukla bu şekilde cevap veriyorum. Ama başka bir arka plan var. Bacaklarım gittikten sonra gerçekten bazen yalnızdım, kendimi yalnız hissettim. Kendimi bu toplulukta var etmeye çalışıyorum ama yapamıyorum. Hem çevremizde, hem aile içinde, hem sokakta, hem de siyasi ve politik açıdan engellilerin toplum içine girmesine izin verilmiyor. Benim savaşımda da bu biçimde. Arkadaşlarımız arasında da var, toplumda var ve siyasi açıdan var. Sesimiz kimseye ulaşmıyor ve ben buna karşıyım. Birçok olumsuz tepki vardı. Mesela birçok arkadaşım hayatımdan çıktı. Sorunlu olduğum için, büyük bir sorumluluk olduğum için. Çünkü insanların her zaman benimle birlikte ortak hareket etmesi gerekiyor, benimle yürümesi ve bana yardım edebilmesi gerekiyor. Çok da değildi. Tabii ki arkadaşlarım yanımdaydı, yardımcı oldular, hastanede yatış sürecimde yanımda oldular. Ama bunun için bile yeterince direndim. Var olmak için buradayım. Bırakın varoluşu, ideolojik, felsefik ve hayata bakış açımdan düşüncelerim büyüdü. O patlama olayı empatimi artırdı ve empatik bir insan oldum. Hayata farklı bir açıdan bakıyorum.
 
Değişim için bir rolüm olmasını istiyorlar
 
Daha çok direniyorum. Eskiden bacaklarım vardı, bugün yok, bu bana çok daha büyük bir güç verdi ve gerçekten daha çok direndim, toplumu ve siyaseti daha dikkatli inceledim, Kürtçe hikâyelere daha çok yöneldim. Çünkü bence en çok bu halkın engellileri var. Çünkü her zaman saldırı ve savaş var. Çok fazla engellimiz var ve onlara çalışmalar gerçekten çok az. Bugün mesela seçim oldu, bu bizim politikamıza, bakış açımıza dair yapabileceğim bir eleştiri; engelliler için alan açılmadı, çok az kaldı. Ben de görünmeyenlerin sesi olmaya çalışıyorum. 2015 sonrası hayatımda bir yalnızlık başladı diyebilirim ama bu yalnızlığa karşı büyük bir direniş başladı. Artık daha çok film yapmak istiyorum, sesimi daha çok yükseltmek istiyorum, değişim için bir rolüm olsun istiyorum.
 
*Tedaviniz için nereye gittiniz ve bu süreç sizin için nasıl geçti?
 
Bir kişi Google'a baktığında, insanların tüm anıları karşısına çıkıyor. Ben de baktım '72 şehre gittim' diye yazıyordu, bu 72 şehir arasında ülkeler de var. Avustralya'ya, Almanya'ya, İsviçre'ye, Hollanda'ya tedavi için gittim... İyileşip hayatıma devam edebilmek için şehir şehir, ülke ülke hastane hastane gezdim. Birçok insan bana 'seyahat ediyorsun, mutlu olacaksın' dedi ama keşke öyle olsaydı. Ama benim durumum seyahat değil. Hastanelere gidiyorum ve benim için pek iyi gitmiyor. Ülkelere vize ile gidiyorum. Ben onların ülkesinin vatandaşı değilim ve bu yüzden vize ile gidiyorum ve gitmek benim için gerçekten zor. Çünkü para, isim, dil farklı. Zorluk çıkarmamak için tüm bunları iyi organize etmem gerekiyor. Tanımadığım insanların evlerine gidiyor kalıyorum Bu sayede çok iyi arkadaşlarım oldu. Bu insanlar şimdiye kadar hayatımdaydı. Onlarla sağlığım sürecinde tanıştım. Kapıları bana her zaman açıktı ve bana yardımcı oldular. En iyi bölüm basitçe buydu. Daha önce hayatımda olmayan insanlar şimdi hayatımın en güzel yerindeler. Onlarla alıp verebiliyorum. Onlara hikayemi anlatıyorum. Bu da iyi bir enerji oluşturuyor ve kuruyor.
 
"Bazen insanın morali ve motivasyonu düşer ve insan pes eder. Çünkü her gün bir sürü haber çıkıyor karşımızı ve genelde kötü haber alıyoruz. Bunlar seni acıtır ve kendini kötü hissedersin." 
 
*Bir yandan zor bir dönemden geçtiniz, bir yandan da inatla hayatınıza, üretiminize ve işinize devam ettiniz. Direnişinizi ve motivasyonunuzu neye dayandırıyorsunuz?
 
Bu çok derin bir soru, bu yüzden yüzde yüz cevap veremem. Birçok kez bu soruyu cevaplamaya çalıştım. Ama zor. Çünkü doğduğunuz toplumun sosyolojinin temeli ne ise, o sosyolojiye göre yetişiyoruz. Beynimiz ve düşüncelerimiz buna göre şekilleniyor. Vicdanımız, duruşumuz, felsefemiz ve davamız da buna göre biçim alıyor. Siyasi bir ailede büyüdüm ve her zaman devlet şiddetinin altındaydım. 90'lı yıllarda çok büyük bir saldırı vardı. O süreçte mücadele kendiliğinden doğdu. Bugün beni daha güçlü yapan ve daha iyi direnmemi sağlayan "o şey" oldu diyebilirim. Bu çok uzun bir süreçtir ve bu süreçte kişiliğinizde buna göre oluşuyor. Karakteriniz ve kişiliğiniz şekilleniyor. Süreç benim açımdan da böyle ilerledi. Sonradan öğrendiğim söylenemez. Ben böyle büyüdüm.
 
Hayatım direniş içindeydi
 
Bazen insanın morali ve motivasyonu düşer ve insan pes eder. Çünkü her gün bir sürü haber çıkıyor karşımızı ve genelde kötü haber alıyoruz. Bunlar seni acıtır ve kendini kötü hissedersin. Bazen hiçbir şey yapamazsın, bazen sadece iki kelime söyleyip geri çekilirsin. Ama temelde büyük bir motivasyon var. Direnişin toplumsal yanı ve hayatın bu anlamda durduğu yere dair bir inancım var ve bu inanç daha önce oluşmuştu. Bu yüzden hayatımda buna göre şekillendi ve böyle devam edecek.
 
* Gerçekten seninle bir dayanışma ortaya çıktı. Bu dayanışma nasıl gelişti ve hala devam ediyor mu? Mesela o patlamada hayatını kaybedenlerin aileleriyle bir iletişiminiz var mı?
 
Ortak çalışmalarımız oldu ama maalesef 5 Haziran patlamasının aileleri sahipsiz kaldı. Sonuç olarak, dava aşamasında aileler yalnız kaldı. Gerçek şu ki, çok direndim, arkadaşlarımıza karşı savaştım. Davalarımız ilk zamanlar yalnız geçiyordu. Ben ve bir aile yalnız gidiyorduk. Ardından 5 Haziran aileleri ile bir girişim oluşturduk. Ama ne yazık ki ailelerimizin hepsi kayboldu çünkü kendilerini yalnız hissettiler. Bir girişim olarak, artık sadece birkaç aile üyemiz var. Birkaç gün sonra anma var ama aile konuşmak istemiyor. Çünkü kendilerini yalnız hissediyorlar. Bu şekilde partimizi eleştirdik ve bu konuyu çözmek için birçok toplantılar yaptık. Ama tabii ki partiyi de anlıyoruz. Çünkü 5 Haziran katliamından sonra birçok büyük patlama ve kitlesel katliamlar yaşandı. Elbette herkes her yere ulaşamıyor. Ama bir süre sonra insanlar dönüp bir özeleştiri vermeli. Aslında birçok kurum ve parti bu konuda eksikti. Hala bu sorunun çözülmesini bekliyoruz. 5 Haziran ailelerinin gönülleri alınmalı. Bu yüzden gerçekten bir ortaklaşma olduğunu söyleyemem. Çok uğraştım ve bazı aileleri bu konuya dahil ettim. Gerçekten yoruldum. Ama herkes sorumluluğunu kendi omuzlarına almalı. Herkes birbirine destek olmalı ve yanlarında olmalı.
 
"Hayatımızda aç olduğumuz şey adalettir. Adaleti tesis etmek için davamızdan vazgeçmemeliyiz. Ufak bir nokta bile olsa onun izinden gidelim."
 
*Tüm katliam davalarında olduğu gibi bu davada da adalet sağlanamadı. Bu konuda ne söylemek istersiniz? Adalet neden sağlanamadı?
 
Doğrusu 5 Haziran davası rafa kaldırıldı. Patlamayı yapanlar cezalandırıldı ancak o sırada sahada bulunan polislerin davası devam ediyor. Yeterince gündem olmadığı için dava da çok uzadı. Var olan gündemlerin içinde kayboldu. Bu davada polisler cezalandırılsaydı, Pirsûs (Suruç) davasında da ceza alacaklardı. Ama insanlar davalara sahip çıkmayınca diğer davalarda aynı şekilde sonuçsuz kalıyor ve kayboluyor. Bir diğer husus da insanların adaletten asla vazgeçmemeleridir. Sistem size bunu vermiyor. Çünkü hepsi tek parça olmuş durumda. Karar bir kişiden geliyor ve her şey ona bağlı hale getiriliyor. Adalet sadece 5 Haziran olayında değil, adalet hiçbir yerde yok. Bu ülkede adaleti uygulamak zorundasınız ama uygulanmıyor. İnsanlar bu konu hakkında ayrıntılı olarak konuşabilirler. Buna rağmen adalet aramaktan vazgeçmemeliyiz. Davamıza sahip çıkalım. Eleştirdiğimiz bu. Çünkü biz bu yolda azız. Adaletin tecelli etmesi ve kendimizden vazgeçmememiz için siz de davamızdan vazgeçmeyin. Hayatımızda aç olduğumuz şey adalettir. Adaleti tesis etmek için davamızdan vazgeçmemeliyiz. Ufak bir nokta bile olsa onun izinden gidelim.
 
*Bundan sonraki adalet mücadelenize nasıl devam edeceksiniz? Bir çağrınız var mı?
 
Herkesi davasına sahip çıkmaya çağırıyorum. 5 Haziran, Pirsûs, Emine Şenyaşar'ın ailesi ve mümkün olan her yerde biz halk olarak bunun bilincinde olmalı ve birlikte yürümeliyiz. Ancak o zaman birbirimize güveneceğiz. İnanç kırılmadıysa mücadele edip sesimizi yükseltebiliriz. Ama güven kırılırsa, motivasyonun inşa edilebileceğine inanmıyorum. Ama mücadeleme her alanda aralıksız devam edeceğim.
 
"Çok şey kaybettim. En iyi arkadaşlarımı kaybettim, kedimi kaybettim, doğayı kaybettim. Doğayı ve dağları seviyorum. Dağlarda yürümeyi severim. Ben kendim yürümeyi çok seviyorum. Bugün dağlara gitmek istesem fırsatım yok. Eğer denersem ve zorlarsam yapabilirim. Ama gücü yok."
 
*Yaşadıklarınızdan sonra kişisel bir soru sormak istiyorum. Bugün patlamadan önceki hayatınızdan neyi özlüyorsunuz?
 
Bazen bu soruyu çok fazla sormak istemiyorum. Kendime bu soruyu sorduğumda aklıma daha çok anılar geliyor. Anılar bazen insanın hayata adım atmasını engeller. Hayatımda unuttuğum, aradığım, daha az hissettiğim birçok şeyi hatırlamamaya çalışıyorum. O duygulara girdiğimde artık hayatıma devam edemiyor ve önüme bakamıyorum. Çünkü gitti. Toplulukta önceki zamanlarımız gündeme geldiğinde nadiren konuşurum. Ama bazı şeyleri çok özlüyorum. Çok şey kaybettim. En iyi arkadaşlarımı kaybettim, kedimi kaybettim, doğayı kaybettim. Doğayı ve dağları seviyorum. Dağlarda yürümeyi severim. Ben kendim yürümeyi çok seviyorum. Bugün dağlara gitmek istesem fırsatım yok. Eğer denersem ve zorlarsam yapabilirim. Ama gücüm yok. Çünkü insan ayağını yere koyduğunda onun yarattığı bir his var. Ben çok aktif bir insanım. Bu özelliğimden dolayı hareketlerdeki yavaşlığı sevmiyorum. Ama şimdi yavaş hareket etmeliyim. Çünkü bedenim kısıtlı. Ben de sınırları sevmiyorum. Ama hayatım az ya da çok sınırlı. En çok sınırsız hareketi özledim. Bu yüzden anılarımdan bahsetmek istemiyorum.