14 Cumartesi Annesi / İnsanı beraat etti
- 14:32 26 Mayıs 2023
- Hukuk
İSTANBUL - 14 Cumartesi Annesi / İnsanı, geçtiğimiz yıl Uluslararası Zorla Kaybedilenler Günü’nde Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’nda polis saldırısı ile gözaltına alınıp, haklarında “kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere katılarak ihtara rağmen dağılmama” iddiasıyla açılan davanın ikinci duruşmasında beraat etti.
Uluslararası Zorla Kaybedilenler Günü dolayısıyla 30 Ağustos 2022 tarihinde Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’nda gerçekleştirmek istedikleri basın açıklamasına polisin saldırması sonucunda gözaltına alınan 14 Cumartesi Annesi / İnsanı, haklarında “kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere katılarak ihtara rağmen dağılmama” iddiasıyla açılan davanın ikinci duruşmasında beraat etti.
Polislerin annelere dönük korkusu!
Küçükçekmece Adliyesi 1’inci Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşma öncesi adliye önü yüzlerce polis tarafından kalkanlarla sarıldı. Polisler, çok sayıda gözaltı aracının getirildiği adliye önünde duruşma öncesi Cumartesi Anneleri / İnsanları’nın önünden kalkanlarla sık sık geçerek taciz etti. Daha önce gazetecileri ve kadınları sık sık taciz ve tehdit eden, Cumartesi Anneleri / İnsanları’na Galatasaray Meydanı’ndaki eylemlerinde işkence uygulayan İstanbul Güvenlik Şube Amiri Muhammed Hanifi Zengin’in de adliyede bulunması dikkat çekti.
Her kesimden dayanışma
Yargılanan Cumartesi Anneleri / İnsanları ile avukatları duruşmada hazır bulunurken, Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri Oya Ersoy, Filiz Kerestecioğlu ile Musa Piroğlu, çok sayıda hukukçu ve emek meslek örgütü de duruşmayı takip etti. İnsan hakları savunucuları, kayıp yakınları, siyasetçiler ile birlikte çok sayıda kişi de dayanışma amaçlı duruşmayı izledi.
Kimlik tespiti ile başladı
Duruşma, kimlik tespiti ile başladı. Ardından hakim, olay günü görüntüleriyle ilgili bilirkişi raporunun dosyaya eklendiğini ve avukatların İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri ile 21 Mart 1995’te gözaltına alındıktan 58 gün sonra cenazesi eylem yaptıkları kimsesizler mezarlığında bulunan Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak Kışlakçı’ya Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) iki kez verdiği hak ihlali kararlarının dosyaya eklendiğini belirtti. 1995 yılında evlerinin önünden 3 sivil polis tarafından götürülen ve 28 yıldır kayıp olan Fehmi Tosun’un kızı Besna Tosun’un da İnan Kışlakçı’nın tanık olarak dinlenmesi için verdiği dilekçenin dosyaya eklendiği paylaşıldı.
‘Hiçbir koşul gözaltında kaybetmenin gerekçesi olamaz!’
Daha sonra duruşma, yargılananlardan bir önceki duruşmada savunmaları alınmayan Ferit Barut ve Hüsnü Alkan’ın savunmalarının alınmasıyla devam etti. Savunması alınan İHD üyesi Hüsnü Alkan, mezarlık yakınından geçerken sesleri duyması üzerine açıklamaya katılmak istediğini, bu esnada da Cumartesi Anneleri ile gözaltına alındığını ifade etti. Hüsnü, “Herhangi bir suç işlemedik, basın açıklaması yapamadan gözaltına alındık, beraatımı talep ediyorum” dedi. Cumartesi İnsanı Ferit Barut ise açıklamalarının hukuka aykırı bir şekilde engellendiğini dile getirdi. Ferit, “Bu hukuksuzluk gözaltı, gözaltında kötü muamele ve dava ile devam etti. Polis, henüz mezarlığa dahi varmadan bizi gözaltına aldı. Hiçbir koşul, gözaltında kaybetmenin gerekçesi olamaz. Bu suç zamanaşımına da tabi olamaz. Bir insan hakları savunucusu olarak her tür insan hakları ihlaline karşı çıkmayı bir görev addediyorum. Tolstoy’un dediği gibi, ‘Bir insan acı duyabiliyorsa canlıdır, başkasının acısını duyabiliyorsa, insandır” şeklinde konuştu.
Görüntüler izlendi
Duruşma, olay gününe ait görüntülerin salondaki ekrandan izlenmesiyle devam etti. Hakim, görüntülerin izlenmesi ardından kamera çözüm raporu ile uyumlu olduğunu belirterek raporu okudu. Salondaki izleyiciler, hakimin kayıttaki konuşmaların dökümünü okuduğu esnada diyaloglara gülerek tepki gösterdi.
Polisler ‘dağılın’ demesine rağmen izin vermedi
Daha sonra tanıklar dinlenmeye başladı. İnsan hakları savunucusu, kayıp yakını ve avukat Ahmet Cihan, Gülseren Yoleri’nin polis amirine açıklama yapmak istediğini ancak polislerin açıklamayı “yasak” gerekçesiyle engellediğini ifade etti. Ahmet, “Kolluk kuvvetlerinin son derece keyfi ve hukukla hiçbir şekilde bağdaşmayan müdahalesi oldu. Son derece vakur bir şekilde orada bekleyen grup dağılmak istese de polis, dağılmalarına izin vermedi. Müvekkiller hiçbir şekilde direnme göstermediler, dağılmak istediler. Ancak dağılmalarına izin verilmedi ve ‘Ben sizi gözaltına alacağım’ diye güvenlik şube amiri son derece keyfi ve hukuksuz bir şekilde gözaltına aldı” cümlelerini kullandı.
Hakime göre şiddet ‘ufak tefek’!
Ahmet, “Kolluğun oluşturduğu çemberde, dağılmayı sağlayabilecek hiçbir boşluk yoktu. Zaten amir de ‘Çıkamazsınız’ dedi. İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, ‘Makul süre tanımadınız’ demesine rağmen gözaltı işlemi başlatıldı” diye belirtti. Ahmet ayrıca kendisi avukat olduğu için gözaltına alınmazken, Gülseren’in ise avukat olmasına rağmen gözaltına alındığını aktardı. Ahmet, eylemcilerin “direnmemesine rağmen” polisler tarafından hakarete ve şiddete uğradığını dile getirdi. Ancak hakim yaşananları zapta, “ufak tefek şeyler” şeklinde geçirdi. Besna Tosun’un avukatı, Ahmet’e polislerin dağılın ihtarı ardından koridor açıp açmadığını sordu. Ahmet soruya, koridorun açılmadığını söyleyerek yanıt verdi. Hüseyin Ocak’ın avukatı Several Ballıkaya da Ahmet’e, 15 kişiye karşı kaç polisin olduğunu sordu. Ahmet, olağanüstü bir güvenlik önlemi alındığını, TOMA, kalkanlı araçlar ile gözaltı aracı ce binlerce polisin olay günü mezarlıkta olduğunu dile getirdi. Ahmet, araba ile 3 yerden mezarlığa girmeye çalışsa da her yerin kapatıldığının bilgisini verdi.
Polisin amacı gözaltıymış!
Ardından bir diğer tanık, Maside Ocak Kışlakçı’nın eşi, insan hakları savunucusu ve kayıp yakını İnan Kışlakçı dinlendi. İnan, “Kolluk benim de etrafımı çevirdi. GBT yapacaklarını söyleyerek kimliğimi alıp 15 dakika alıkoydular. Gözaltı işlemleri yapılırken beni alandan uzaklaştırdılar” dedi. Gülseren’in polislere, “Gözaltı işlemi yapacaksanız açıklama yapmayalım” demesine rağmen polislerin dağılmalarına izin verilmediğini vurgulayan İnan, polislerin her tarafı sardığını ve dağılmaları için bir alan olmadığının bilgisini verdi. İnan, gazetecilerin de alandan uzaklaştırıldığını söyledi.
Metin İriz: Kaymakamlığın yasaklama kararı yetkisi yok
Tanıkların dinlenmesi sonrası yargılananların avukatlarının savunmalarına geçildi. Avukat Metin İriz, “Yas travmasının boyutları değerlendirildiğinde, bunun 2911 sayılı yasa kapsamında olmadığı çok açık. Kaymakamlığın aslında bir yasaklama kararı alma yetkisi konu bakımından yok. Kimsesizler Mezarlığı’na yapılan bir ziyaret, bu yasa kapsamında değil” sözlerini kullandı. Metin ayrıca, 2911 sayılı yasa ile “kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere katılarak ihtara rağmen dağılmama” suçlamasıyla yargılandıklarını ancak olay günü yaşananların “direnme suçu” oluşturmadığına dikkat çekti. Metin devamında, “Hem tanık beyanlarını dinledik, hem de görüntüleri izledik. Dağılmalarını sağlayacak bir koridor açılmamış. 2911 sayılı yasanın 32’nci maddesinin koşulları oluşmamış. Beraatlerine karar verilmesini talep ediyorum” şeklinde konuştu.
Ahmet Cihan: 28 yıldır mücadeleden vazgeçmiyorlar
Daha sonra tanık olarak dinlenen kayıp yakını, insan hakları savunucusu ve avukat Ahmet Cihan yargılananların avukatı olarak savunma yaptı. Ahmet, “Müvekkiller 28 yıldır kayıplarını arayan insanlar. 28 yıldır dışlanmalarına, baskı altına alınmalarına rağmen mücadeleden vazgeçmeyen insanlar. Kolluk olay yerine sanki bir savaş varmış gibi gelmiş. Kaymakamlığın aldığı kararın hiçbir hukuki dayanağı yok. Kolluğun davranışıyla ilgili suç duyurusunda bulunduk. Biz bu hakkımızı sonuna kadar savunacağız. İki ayrı AYM kararına rağmen Cumartesi Anneleri’nin toplanmasını engelleyen antidemokratik tavrın sonucu bu. Hukuki haklarımızın sonuna kadar takipçisi olacağız” dedi.
Nermin Kaplan: Kolluğun yığınağı kriminalize etmeye yönelik
Cumartesi Anneleri’nin 28 yıldır kayıplarını aradığını ve mücadeleleri karşısında da bir “suç” aranmaması gerektiğinin altını çizen avukat Nermin Kaplan da, “Müvekkillerimin suç vasfı taşıyan herhangi bir fiili yok. Ancak kolluğun oraya yaptığı binleri bulan yığınak, müvekkillerimin barışçıl bir şekilde kullandıkları en temel insan haklarını kriminalize etmeye yönelik. Ortada bir suç yoktur” sözlerini kullandı.
Ümmühan Kaya: Rüyalarında dahi oğlunu arıyor!
1995’te 19 yaşındaki oğlu Murat Yıldız’ı “bir suçtan arandığını” söyleyen polislere “teslim eden” ve bir daha haber alamayan Cumartesi Annesi Hanife Yıldız’ın avukatı Ümmühan Kaya, “Cumartesi Anneleri 28 yıldır gözaltında kaybedilen yakınlarını aramaya devam ediyor. Hanife Yıldız, 28 yıl önce henüz 19 yaşındayken kendi elleriyle devlete teslim ettiği oğlu Murat Yıldız’ı aramaya devam ediyor. Bugün devlet bu davada Hanife Yıldız’ı yargılıyor” sözleriyle konuşmasına başladı. Oğlu Murat’ı kendisinin karakola götürüldüğünü ve bir daha haber alamaması nedeniyle 28 yıldır mücadele yürüttüğünü dile getiren Ümmühan, “Rüyalarında dahi oğlunu arıyor. Bunca yıldır bilgi vermeyen devlet, Hanife Yıldız’ı yargılıyor” diyerek beraat talebinde bulundu.
Jiyan Kaya: Kolluğun suç işlediği ortada
Daha sonra Hanım Tosun ile Hasan Karakoç’un avukatı Jiyan Kaya, “Ortada anayasaya aykırı bir iddianame var. Suçun oluşmadığı ve kolluğun suç işlediği ortada olmasına rağmen iddianame düzenlendi. İstanbul Güvenlik Şube Amiri Muhammed Hanifi Zengin gözaltına almak üzere alana gelmiştir. Ve bugün de adliye çevresinde yüzlerce polisle birlikte bulunmaktadır” sözleriyle yargılamanın son bulması gerektiğinin altını çizdi. Cumartesi Anneleri’ne destek vermek amacıyla eyleme katılan insan hakları savunucusu Türkan Acar’ın avukatı Davut Arslan da, “Burada yargılananlar aslında insan hakları savunuculuğundan yargılanıyor. Oysa Türkiye, Birleşmiş Milletler’in (BM) İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirgesi’nin imzacısıdır. Davanın bu açıdan da değerlendirilmesini ve beraatlerini talep ediyorum” dedi.
‘Evlatlarını arayan 14 kişi kamu düzenini nasıl tehlikeye atmış?’
İnsan hakları savunucusu Aynur Ergül’ün avukatı Avukat Cevriye Aydın ise, “Kamuoyunda Cumartesi Anneleri olarak bilinen ve bugün burada yargılanan bu grup, 28 yıldır gözaltında kaybetmenin yani insanlığa karşı bir suçun araştırılmasını talep ediyor. Yetkililer ise bu talep karşısında susarak görevlerini ihmal etmişlerdir” ifadeleriyle beraat talebinde bulundu. Daha sonra savunma yapan Hüseyin Aygül ile Hüsnü Alkan’ın avukatı Jiyan Tosun da müvekkillerinin üzerlerine atılı suçun maddi ve manevi unsurları oluşmadığından beraatlerine karar verilmesini talep etti. Daha sonra savunma yapan Hasan Ocak’ın abisi Hüseyin Ocak’ın avukatı Several Ballıkaya da, “Hukuka aykırılık iddianameye yansımış. Görüntüleri izledik, tanıkları dinledik, gördüğünüz gibi direnme yok. Ama buna rağmen savcı dava açmakta beis görmemiş. Evlatlarını, kardeşlerini arayan 14 kişiyi gördünüz. Kamu düzenini nasıl tehlikeye atmış olabilirler? Bu bir toplumsal hafızadır. Bir ülkede kayıplar varsa o ülkede demokrasi yoktur” diyerek davanın beraatla sonuçlanması gerektiğini vurguladı.
‘Polisler suç işledi!’
Derya Deniz’in avukatı Ömer Kavili, “Üniformalı şahıslar suç işlemiştir. Toplanan 15 kişiye terör estirmiştir. Kanuna bağlı kalacaklarına namusları üzerine yemin etmiş, Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu’na bağlı kalması gereken üniformalı şahıslar hukuksuzca davranmış, mezarlıkta terör estirmiştir. Mezarlık ziyareti, özel yaşam alanına dahildir ve açıkça suç işlemiştir” diye belirtti. Derya’nın bir diğer avukatı Kamil Tekin Sürek de, “Özgürlükler ancak mahkeme kararıyla ve yasaya uygun olarak kısıtlanabilir. Olayımızda idarenin yasaklama kararı anayasaya ve yasalara aykırıdır. Müvekkillere yönelik bir önyargı ve husumet söz konusudur. Polisin önyargısı görüntülerde de açıktı” ifadeleriyle beraat talebinde bulundu.
Savcıdan beraat talebi
Avukatların savunmaları ardından savcı mütalaasını sundu. Savcı, polislerin dağılın ihtarına “direnmemeleri” nedeniyle tüm yargılananlar için ayrı ayrı beraat talebinde bulundu.
‘Oğlumu nasıl verdiysem öyle istiyorum!’
Daha sonra Ali Ocak söz alarak, olay günü serbest bırakıldıktan sonra tekrar gözaltına alınarak gece geç saate kadar tutulduklarını ve bu hukuksuzluğa karşı suç duyurusunda bulunacaklarını dile getirdi. Hanife Yıldız da, “Eğer bu suçsa ben tekrar bu suçu işleyeceğim. Oğlumu nasıl verdiysem öyle istiyorum” dedi. Yargılanan diğer isimler beyanlarını tekrarladıklarını paylaştı.
Beraat kararı
Ardından kararını açıklayan mahkeme başkanı, 14 Cumartesi Annesi / İnsanı hakkında beraat kararı verdi.