Kürtçe savunma yapan Öznur Değer: İyi ki JINNEWS’teyim, başım dik

  • 12:30 16 Mayıs 2023
  • Hukuk
 
ANKARA - Kürtçe savunma yapan muhabirimiz Öznur Değer, kadın haberleri yaptığı için yargılandığını belirterek, “JINNEWS, kadınlar için bir alternatiftir. Çünkü yüzyıldır kadınlarla ile ilgili haberleri erkeklerin bakış açıları ile okuyoruz ama JINNEWS’te bu yok. JINNEWS’in bütün çalışanları kadın, bu yüzden yaşamın alternatifidir. Bundan dolayı JINNEWS’teyim, başımda diktir” dedi.
 
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında 20 Ekim’de gözaltına alınan 29 Ekim’de tutuklanan muhabirlerimiz Habibe Eren, Öznur Değer, Mezopotamya Ajansı (MA) Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever ve MA muhabirleri Selman Gözelyüz, Deniz Nazlım, Berivan Altan, Emrullah Acar, Hakan Yalçın, Ceylan Şahinli, tutuksuz yargılanan Zemo Ağgöz, Mehmet Günhan ve 20 Mart ‘ta tutuklanan Yeni Yaşam muhabiri Hamdullah Bayram’ın yargılandığı davanın ilk duruşması Ankara Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
 
Duruşmaya, tutuksuz yargılanan Zemo Ağgöz ve Mehmet Günhan ile tutuklu gazeteciler duruşmaya katıldı. Duruşmaya Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Özgür Öğret, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Yöneticisi Cuma Daş, Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI), Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Ankara Şubesi, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Gökhan Durmuş, DİSK Basın-İş Ankara Temsilcisi Turgut Dedeoğlu, İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi, Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MGKP), Medya ve Hukuk Araştırmaları Derneği (MLSA), Polen Ekoloji Kolektifi, Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili Murat Çepni ve tutuklu gazetecilerin aileleri ve çok sayıda avukat ve gazeteci duruşmayı izledi.
 
Mahkeme başkanı Kerim Coşgun, 12.30’da duruşmaya ara vereceğini, 17.30’da bitireceğini, uzaması noktasında bir sonraki celseye bırakacağını kaydetti. Duruşma kimlik tespiti ile başladı. Yapılan kimlik tespitinde Öznur Değer Kürtçe cevap verdi.
 
Duruşma, mahkeme başkanı Kerim Coşgun’un, iddianameyi okumasıyla devam etti. 
 
Mahkeme heyeti: Türkçe biliyor musun?
 
Ardından ilk olarak söz alan Öznur savunmasını Kürtçe yaptı. Önce kendini tanıtan Öznur, “Kadınım, gazeteciyim ve Kürdüm” dedi. Bu üç kimliğinden dolayı burada olduğunu dile getiren Öznur, savunmasını bu üç kimliği üzerinden yapacağını kaydetti. Öznur, “3 yıldır birçok il ve ilçede aktif gazetecilik yaptım” diye belirtti. Mahkeme başkanı, Öznur’un savunmasını yarıda keserek, “Türkçe biliyor musun? Kürtçe savunmada kendini daha iyi mi hissediyorsun” diye sordu. Öznur Türkçe bildiğini ve Kürtçe savunma yapmak istediğini kaydetti. 
 
‘Ötekileştirenlerin sesini duyurmak için gazeteci oldum’
 
Yeniden savunmasına devam eden Öznur,  kadın, çocuk ve ekoloji üzerine haberler yaptığını dile getirdi. Kadın ve çocuk gibi haberlerin görünmediğine vurgu yapan Öznur, “Özellikle araştırma haberlerinden dolayı Musa Anter ve Özgür Basın Şehitleri Gazetecilik  ödülü de aldım. Gazetecilik nedir diye sorduğumuzda haber yazma olarak görülüyor. Ama gazetecilik bir yaşam şeklidir. Gazetecilik bir sorgulamadır, kendini ve haklarını, evreni, yaşamın tamamını sorgulamaktır. Bu yüzden gazeteciliği seçtim. Gazetecilik tarihin bir halkasıdır ve gazetecilikte haber yazmada tarihe bir not yazmaktır. 2016’dan bu yana yapılan baskılar hem hayatım içinde hem de hayat içerisinde devam ediyor. 2016’dan bu yana herkesin üzerinden baskılar var. Eğitim, sağlık, askeri en başta da yaşam hakkı çiğneniyor. Özellikle ekonomik sıkıntıyı siz orada otururken hissediyorsunuz bizde buradan. 2016’dan bu yana özellikle demokrasiye hasret kaldı. Eminim sizde özlüyorsunuzdur çünkü toplumunda bir isteğidir. 2 binin üzerinden kadın katledildi, binlerce çocuk istismar edildi ve binlerce insan hakları ihlal edildi. Özellikle yaşam hakları ihlal edildi. Size soruyorum; bu tablo karşısında insan kendini nasıl iyi hisseder. Bende vicdanım ve kalemimle hareket ettim ve gazeteci oldum. Çünkü baskılanan ezilen halkların sesleri duyulmuyor, kadınların, çocukların sesleri duyulmuyor. Ezilenlerin, ayrımcılığa uğrayanların sesleri duyulmuyor. Ötekileştirilenlerin sesleri duyulmuyor.  İfade ettiklerimin seslerini duyurmak için gazeteci oldum ve bu benim için vicdani bir gerekliliktir” dedi.
 
Mahkeme heyeti’nden Öznur’un savunmasına yeniden müdahale
 
“Kürt bir kadın gazeteci olarak buradayım” diyen Öznur,  “21 yılda on binlerce kadın öldürüldü. Çocuklar tarikatlarda, okullarda, vakıflarda tacize ve tecavüze maruz kalıyorlar. Buna da H.K.G örneği var. H.K. G. 6 yaşında zorla evlendirildi, hepimizin vicdanın da rahatsızlık yaratmıştır. Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki küçücük çocuklar nasıl istismar edilip evlendirilir.  İnsanım diyen bunu nasıl kabul eder?” sözlerinin ardından mahkeme heyeti yeniden Öznur’un savunmasını bölerek, “bunlar değil, kadın ve çocukların sesini duyurma idealiniz olabilir ama Jin haberde çalıştığınız üzerinize atılan suçlamalar üzerine konuşun” dedi. Öznur, İddianamedeki suçlamalara geleceğini öncesinde neden kadın ve çocuk haberleri yaptığının anlaşılması için toplumsal olayları anlatması gerektiğini söyledi. 
 
‘JINNEWS iyi ki var diye yargılanıyorum’
 
Yeniden savunmasına devam eden Öznur şu sözleri kullandı: “Bugün kadınların ve çocukların yaşadığı tüm sorunlara karşı JINNEWS’te çalışıyorum.  Hatırlarsanız, Batman’da ipek Er, uzman çavuş Musa Orhan tarafından tecavüze maruz kalarak yaşamını yitirdi. İpek Er sıradan bir kadın değildi, Kürt, genç bir kadındı ve onun karşısında bir asker vardı. Musa Orhan’ın zulmünden dolayı yaşamına son verdi. İpek Er, bütün kadınlara miras bıraktı. Bu miras İpek Er’in haykırışlarıydı. İpek Er yaşamına son verdiğinde, yaşadıklarım unutulmasın, kadınlar yaşadıklarımın mücadelesini versin ve hesabını sorun dedi.  İpek Er’in sesini, mektubunu JINNEWS duyurdu ve bu yüzden JINNEWS’te çalışıyorum. İpek Er bir örnekti, öldürülen, hakları gasp edilen, tecavüze maruz kalan kadınların örneğiydi. JINNEWS, kadınların haykırışlarını tüm dünyaya duyurmak için çalışıyor. Duyulmak istenmeyen çocuk seslerini JINNEWS duyuruyor. Bunun için bugün JINNEWS’te çalışıyorum.  JINNEWS, tüm dünyadaki kadınların sesini duyurmaya çalışıyor. JINNEWS, onlarca ödül aldı, özellikle kadın hakları, Türkiye’de ve Ortadoğu’daki zulme uğrayan tüm kadınların seslerini duyuruyor. Bu yüzden JINNEWS’te çalışıyorum iyi ki JINNEWS var. İyi ki JINNEWS var dediğimiz için yargılanıyorum, bunu özellikle belirtmek isterim ki iyi ki JINNEWS var.”
 
‘Jinnews’te olduğum için başım dik’
 
Jinnews’in çocuk ve kadın haberlerini yaptığını ve bu alanda çok sayıda ödül aldığını dile getiren Öznur, JINNEWS’in nasıl terörize edildiğini sordu. Öznur, “Bu da gösteriyor ki; kadınların bu ülkede ne halde olduğu. JINNEWS, kadınlar için bir alternatiftir. Çünkü yüzyıldır kadınlarla ile ilgili haberleri erkeklerin bakış açıları ile okuyoruz ama JINNEWS’te bu yok. JINNEWS’te bütün çalışanları kadın bu yüzden yaşamın alternatifidir. Bundan dolayı JINNEWS’teyim, başımda diktir” sözlerini kullandı. 
 
Ankara TEM’in işkenceleri
 
Ardından Ankara Emniyeti’nin işkencelerine değinmek isteyen Öznur’un sözünü yeniden mahkeme heyeti keserek, “çok uzatma” dedi.  Sözüne devam eden Öznur, “Ankara TEM’in bize yaşattıklarının kayıt altına alınmasını istiyorum. Bizler gözaltına alınana kadar TEM bir mizansen ayarlamıştı. TEM’de bizimde bu mizansende oynamamızı istedi. Ama bizim tepkilerimizle bu mizansen boşa çıktı. Arkadaşlarımız gözaltına alındığında başlarını öne eğmeye çalıştılar, bayrakların önünde elleri kelepçeli bir şekilde fotoğraf çektirmek istediler, çekmek istedikleri fotoğraflarla bizleri ‘teörize’ etmek istediler.  Ben de bu işkenceye maruz kaldım. 3 gün gözaltında kaldım, işkenceye maruz kalmama rağmen rapor almak istedim vermediler. 3 gün boyunca tek başıma hücrede kaldım. Ankara TEM tutanak tutmuşlar, ‘ellerim kelepçeli iken onlara saldırmışım ve vurmuşum” Bu mümkün mü? Ellerim kelepçi, 100’ün üzerinde polisin arasındayım nasıl bu olabilir.  İşkenceye maruz kaldığım yerde kamere vardı? Bu kameraların kayıtları nerede onu merak ediyorum” diyen Öznur ‘un savunması yeniden mahkeme heyeti tarafından kesildi. Yeniden savunmasına devam eden Öznur, “Sağlık raporunu size göstermek istiyorum, iddianameye de girdi. Bu rapor sahtedir, dosyaya giren sahte raporu teşhir etmek istiyorum. 3 gün boyunca gözaltında kaldık, bir yere çıkarılmadık nasıl imzam olur” diyen Öznur’a mahkeme heyeti, “Şikayet ettiniz mi?” diye sordu. Öznur şikayetçi olduğunun cevabını verdi.
 
2018 yılında cezaevinde
 
İddianamenin TEM’in fezlekesiyle sadece hazırlandığını vurgulayan Öznur, “Bu iddianameyi hazırlayan TEM’dir.  Eğer hukuk normlarına göre hazırlansaydı, bu sahte rapor nasıl iddianameye girdi. MASAK raporları diyor ki; Öznur Değer banka hesapları kullanmıyor o yüzden yaşamını gizli tutuyor diyor. Ama bende İş bankası kartı var ve aktif kullanıyorum.  Dosyanın başından bu yana benim Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri olduğumu belirtmişler. Bu doğru değil, ben MA’nın muhabiri değil, JINNEWS’in muhabiriyim. Diyorlar ki; MRNS adresi yanlış veriyor gizlilik diyorlar ama zaten verdiğim adreste gözaltına alındım.  Dosyayı kabartmak için gözaltına alındığım evde birçok yasaklı kitap bulunduğu belirtildi. Ama Kızıltepe TEM’in tutanağında belirtildiği gibi sadece telefonum alındı o kadar. Yine MASAK raporunda cepten bana 300 TL gönderilmiş. Zaten görülüyor ki, 2018 yılında ben zaten tutukluydum. Paralel evreden ben uçup gidip oradan para mı aldım. Yoksa bulunduğum cezaevi teknoloji olarak çok mu gelişmiş?” diyen Öznur’a mahkeme heyeti, “Yaptığın haberlerle ilgili parayı nasıl alıyordun” diye sordu. Avukatlar, savunmadan sonra cevap verecek diye belirtti.
 
‘Muhbirlik iş haline getirildi’
 
Dosyada bulunan gizli tanığa değinen Öznur, gizli tanık beyanlarını reddettiğini söyledi. Öznur, “Gizli tanığın beyanları itibarımı zedelemeye yöneliktir. Bunu asla kabul etmiyorum.  Kadın kimliğim karşısında da ırkçı bir saldırı olarak görüyorum. Bunların hepsi yalan olduğu için bunlara dair savunma vermeyi gerek görmüyorum. Bir örnekle gizli tanığın beyanlarının ne kadar yalan olduğunu anlatmak istiyorum. 8 Nisan 2023’te Birgün gazetesinde, “Muhbirlik işi” haberi vardı. Haber başlığında da anlaşıldığı gibi muhbirliğin nasıl bu hale geldiğini ve iş olarak yapıldığını gösteriyor. Bu rapor GİB raporu üzerinden düzenlendi. Bu rapor 2022 yılında hazırlandı. Binlerce ihbar için para ödenmiş. Muhbirliğin nasıl iş haline geldiğini gösteriyor” şeklinde konuştu.
 
Mahkeme heyeti duruşmaya beş dakika ara verdi.
 
‘Kurdistan demenin neresi suç’
 
Verilen aranın ardından Öznur yeniden savunmasına devam etti. GİB raporlarının amacın dışına taşındığına dikkat çeken Öznur, “Siz de o rapora bakabilirsiniz orada gizli tanıkların yanlış bilgilerini göreceksiniz. Haber yazmam, dijital medya paylaşımlarımda Kurdistan kelimesi kullanmam üzerinden iddianameye girdi. Kurdistan kelimesi kullanmam bir bağımsız devlet kurma amacıyla yaptığım belirtiliyor. Bu doğru değil, Kurdistan bir coğrafyadır devlet değildir. Ben de Kurdistan’da büyüdüm ve büyüdüğüm yerde çevremde o coğrafyayı Kurdistan olarak tanımlıyorlar. Kurdistan’ın coğrafik bir tanımlamadır. Siyasetçiler çok rahat bir şekilde Kurdistan diyebiliyor ama ben neden bir coğrafik tanımlama olan Kurdistan ismini söylediğimde suçlu olarak görülüyorum. 1921 Anayasası’nda Kurdistan bir eyalet ismi olarak geçiyor. Tarihten bu yana coğrafik isimler mi değişti. Kurdistan devlet değil, bir coğrafik tanımlamadır. Coğrafya değişmez, devlet olarak değil coğrafik olarak da bende haberlerimde kullanıyorum. Trakya suç değilse Kurdistan’da suç olamaz. Dijital medyamda Kürtçe yazdığım twitlerden dolayı da suçlanıyorum. Burada savunmamı Kürtçe yapabiliyorken, dijital medyadan nasıl suç sayılıyor. Buda Kürtçe dilinin inkar edilmesidir. 21 Şubat Anadil gününde dijital medyada, “Anadil kutlu olsun” dediğimiz için suç sayılıyor. Bu suç mudur? 21 Şubat Anadil günü paylaştığımız şey PKK ile bağlantı ile kurmuşlar. 21 Şubat Anadil gününü PKK ‘mi ilan etti” diye sordu. 
 
Öznur savunmasına şöyle devam etti: “Sanki PKK Kürtçe dilini yaratmış, bu da ayrı bir zıtlık. Yine dijital medya hesabımdan Wan ve Gewer ile ilgili paylaşımlarımda kentlerin isimlerini Kürtçe yazdığım için bugün suçlanıyorum.  Oranın Kürtçe isminin olması Türkçe ismini yok etmez. Nasıl oluyor da Gewer ve Wan dediğim içi yargılanıyorum. Kürtçe konuşmak suç mu? İnsan hakları ihlali en fazla cezaevlerinde oluyor. Bununla ilgili çok fazla haberde yaptım. Bugün dışarıda yazdığım ihlal haberlerini bugün cezaevinde yaşıyorum. Çıplak arama ile ilgili yaptığım haberlerle yargılanıyorum ama bugün cezaevinde çıplak arama ile yüz yüze kaldım. Şikayet de bulundum. Mecliste çıplak arama inkar ediliyor ama bizzat cezaevinde iken bunu yaşıyoruz. Bunu bizzat yaşadım bunu nasıl inkar edebilirim. İdare ve Gözlem Kurulu (İGK) raporlarından dolayı onlarca insan cezaevinden çıkamıyor. Bunun neden ise pişmanlık dayatmalarının kabul etmemeleri. HDP içerisinde  siyaset yürütüyorlar, bağımsızlara geçmek istememeleri. Bunları hepsini İGK’de gördük.”
 
Duruşma, Öznur’un savunmasıyla devam ediyor.
 
‘Yaptığım tüm haberler suç sayıldı’
 
Konya’da katledilen Dedeoğulları’na dönük onlarca haber yaptığına dikkat çeken Öznur, Dedeoğulları’na dönük tüm haberlerinde belgelerin olduğunu ifade etti. Öznur, “Dedeoğulları katliamından sonra sanık cezaevinde telefon görüşmesinde, ‘Kürtler usandı mı’ haberini yaptım. Ama bugün ben ırkçılıkla yargılanıyorum. Ankara Altındağ’da 30 Ağustos 2021 yılında Suriyeli mültecilere dönük ırkçı bir saldırı oldu ve bunun haberini yaptım. Bugün ben onları kışkırtmışım gibi yargılanıyorum. Ama oraya gittiğimde ırkçılığı kendi gözlerimle gördüm. Irkçı baskılar yüzünden Suriyeli aileler evlerine iş yerlerine bayraklar asmıştılar. Hatta öyle bir etki etti ki Türkler bile evlerine yanlış anlaşılmasın diye evlerine bayrak asmışlardı. Burada çok büyük bir ırkçılık ve ayrımcılık var. Suriyeli ailelerin dükkanları yakıldı, ailelerine saldırıldı. Orada bir çocuk yaralandı. Bu çocuğun ailesinin yaşadıkları ile ilgili haber yaptım. Ama yaptığım haber iddianamede suçlanma sebebi olarak dosyaya konulmuş. Yaptığım haberde çocuğun ailesi: ‘çocuğumun suçu nedir?’ diye sormuş. Bir aile evlerini terk etmek zorunda kaldı. Altındağ’daki olayların nasıl yorumlandığına dair gözlemlerime dair bir haberimdi.  İddianamede diyor ki; ‘Öznur mülteci ailelere ev ayarlamak istiyor.’ Bir diğer haberim ise Suriye’li ailelere ev vermeyen emlakçılarla görüşmem suç sayılmış” ifadelerini kullandı.
 
‘Gördüğüm ırkçılıkla suçlanıyorum’
 
Yaptığı tüm haberlerinin ortada olduğunu dile getiren Öznur, ayrıca yazılı savunmasını da mahkemeye sunacağını kaydetti. Öznur, “Orada ırkçılığı gördüm ama burada ırkçılıkla suçlanıyorum. O çocuğu o hale getiren mi ırkçı yoksa bunun haberini yapan mı ırkçı. Altındağ’daki yaptığım şey gazeteciliktir. Mezarlıklara yönelik saldırılara ilişkin yaptığım haberler de suç sayıldı. 3 Mayıs 2020’de, ‘Kızının mezarı tahrip olmasın diye nöbet tutuyor’ isimli bir haber. Bingöl’den bir anne kızının mezarının saldırıya uğramaması için sabah akşam nöbet tutuyordu. Gazeteci olarak onun haberini yaptım. Böyle bir haber yapmak suç mu? İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi diyor ki; yas tutmak ve gömmek en temel insan haklarıdır diyor. Bu haklar dünyanın her yerinde var. Ortak bir evrensel haktır bu durum. Bundan dolayı bu haberi hazırladım. Bir gazeteci içinde haber değeri taşıyor” sözlerini kullandı.
 
‘Her yerde kalemimiz yanımızda’
 
İddianamede, kendisinin eylemlere katıldığını ve eylemleri hazırladığına yönelik bir ibare geçtiğine işaret eden Öznur, buna dair somut bir şey bulunmadığını kaydetti.  MASAK raporlarına değinen Öznur, “Birlikte yargılandığım arkadaşlarımla maddi bir paylaşım yapmam dahi yargılanma sebebim. Bunların hepsi benim arkadaşlarım, arkadaşlarımdan para almak ve vermek suç mu? Benim iki yıl içerisinde 60 bilet aldığım söyleniliyor. Ben gazeteciyim elbette gezeceğim. Türkiye’nin birçok şehrinde haberler yaptığımı göreceksiniz. Gittiğim şehirlerde haber yapmak için gittim. JINNEWS’in sitesinde gezdiğim şehirlerde yaptığım haberler de yer alıyor. Bunun iddianameye konulması çok akıllıca değil. Tüm arkadaşlarım çok iyi biliyor ki; gazetecinin görevi gezmek ve haber yapmasıdır. Bir gazetecinin evi sırtındaki çantadır. İstediğim kadar yolculuk yapabilirim, bu da benim seyahat özgürlüğümdür. Gazeteci olmasam bile ben seyahat edemeyecek miyim? Türkiye Anayasası’nın 28’nci maddesinde, ‘Basın özgürdür sansürlenemez’ diyor. Benim yaptığım tek faaliyet gazeteciliktir. Gazetecilik yaptığım için yargılanamam. Türkiye Gazeteciler Hak Bildirgesi’nde, bu durum belirtilmiş. Ama bugün gazetecilerin özgürlüğü elinden alınıyor ve basın sansürlenmek isteniliyor. Ne kadar kanun çıksa da gazeteci özgürdür sansürlenemez. Gazetecilerin sesi susturulamaz. Cezaevinde olabiliriz ama yine haber yapıyoruz. Gazetecilik yer ve mekan tanımaz. Biz nerede olursak olalım kalemimiz yanımızdadır” şeklinde konuştu.
 
Demokrasinin ayaklar altına alındığına dikkat çeken Öznur, “Son 11 ayda 33 gazeteci tutuklandı. Şu an burada 12 kişi yargılanıyoruz, bu da demokrasinin ayaklar altına nasıl alındığını gösteriyor. Gazeteciler iktidarın söylemi ile hareket etmez. Arkadaşlarımın da yaptığı tek şey gazeteciliktir. Bundan dolayı kanunlarınızı gözden geçirerek tahliye edilmemiz gerekiyor” dedi.
 
Mahkeme: JINNEWS’e başlarken kiminle görüştün
 
Öznur’un savunmasının ardından mahkeme heyeti, gizli tanık beyanlarını okudu. Gizli tanık beyanlarını kabul etmeyen Öznur, itibarsızlaştırılmak istendiğini belirtti. JINNEWS’in örgütsel bir bağı olup olmadığını, örgütsel bir söylemden kaynaklı mı JINNEWS’e geçilmesi gerektiğini kendisinin söyleyip söylemediğini soran mahkeme heyetine tepki gösterildi. Mahkeme heyeti Öznur’a JİNNEWS’e nasıl başladığını sordu.  Medyayı yakından takip ettiğini dile getiren Öznur, işe bu şekilde başladığını kaydetti. Mahkeme heyeti Öznur’un JINNEWS’e başlamada birilerinin referans gösterip göstermediğini ya da kime başvuruda bulunduğunu sordu. Öznur hatırlamadığını kaydetti. 
 
Duruşmaya bir saat ara verildi.