Tülay Hatimoğulları: Tüm cesaretimizi kuşandık ya demokrasi ya faşizm!
- 09:45 13 Mayıs 2023
- Siyaset
Melek Avcı
ANKARA - Yeşil Sol Parti Adana Milletvekili Adayı Tülay Hatimoğulları Oruç, yarın yapılacak olan seçimlerin tarihsel önemine bir kez daha dikkat çekerek, “14 Mayıs için tüm cesaretimizi kuşandık. Bütün halklar ve inançlar açısından ya demokrasi ya faşizm, ya hürriyet ya istibdat. Bu seçimin karakterini ve tarihi özeti budur” dedi.
Yarın yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve 28’inci Dönem Milletvekili Genel Seçimleri’ne ilişkin son çağrılar ve mesajlar sürüyor. Halkların Demokratik Partisi (HDP) 27'inci Dönem Adana Milletvekili olan ve bu dönemde de Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Adana Milletvekili Adayı Tülay Hatimoğulları Oruç ile seçimlere 24 saat kala demokrasi ve faşizm arasında olduğu sıkça vurgulanan tarihsel seçimi konuştuk.
“Yaptığımız kampanyalar süresince çok yoğun bir çalışma yürüttük ve girmedik ev, çarşı-pazar, esnaf bırakmamaya çalıştık. Şuan Yeşil Sol’u bilmeyen kalmadı.”
*HDP Adana Milletvekili olarak Meclis’te görev yürüttünüz, şimdi ise kapatma davası ve siyasi saldırılara karşı HDP, Yeşil Sol Parti olarak seçimlere gidiyor. Seçim çalışmalarını yürütürken halk Yeşil Sol’u nasıl tanıdı, bu fikre alıştı mı?
Halkta gerçek anlamda bir benimseme var çünkü özellikle Kürt halkı, geçmiş dönemde de partileri çok kapatıldığı için ve belirli partilerle yola devam ettikleri için bunlara ciddi bir alışkanlık var. Bu nedenle Yeşil Sol’u anlama ve anlamlandırmada bir problem çok olmadı fakat Kürtlerin dışındaki kesimlerde, örneğin Arapların da yoğun yaşadığı Adana’da insanlar ilk etapta şaşkınlık yaşadı. “Hayır” diyor ve oyunu HDP’ye vermekte ısrar eden seçmenlerimiz vardı, hatta bana “Neden HDP’den ayrıldınız Yeşil Sol’a girdiniz” gibi şeyler diyen de oldu. Ben de durumu anlatmaya çalıştım ama toplam olarak böyle bir durum var çünkü ana akım medya olsun, Kürt halkının dışındaki kesimin izlediği medya kanalları olsun bizi az işlediği için Yeşil Sol Parti kampanyalarına başlarken bilinirliliğimiz azdı. Yaptığımız kampanyalar süresince çok yoğun bir çalışma yürüttük ve girmedik ev, çarşı-pazar, esnaf bırakmamaya çalıştık. Şüphesiz yine eksiğimiz olmuştur çünkü zaman çok kısaydı ama yine de biz Yeşil Sol’u anlatabildiğimiz kanaatindeyiz. Seçimde nasıl oy kullanılacağına dair de oy pusulası üzerinden yapılan hane çalışmalarının da çok büyük katkısı oldu. Şuan Yeşil Sol’u bilmeyen kalmadı diye düşünüyorum.
“Türkiye’de bu iktidarın değişmesine dair arzu çok büyük çünkü bu iktidar zamanında, depremle birlikte daha az konuşur olduğumuz ekonomik kriz, açlık, hayat pahalılığı çok büyük bir sorun haline gelmiş durumda.”
*Kampanya süreci boyunca sahadaydınız. Bu sahada özellikle Adana’da halklardan gördüğünüz ve aldığınız hava nasıldı? Halklar değişimi talep ediyor mu, ne düşünüyorlar?
2018’de de adaydım ve o günler ile bugünleri kıyasladığımda Adana’da şunu çok net gördüğümü söylemeliyim ki insanlarda çok büyük bir değişim arzusu var. 2018’de değişim arzusu olan insanlar bile daha sessiz ve ürkekti. Şimdi ise bir esnaf ziyaretinde, ev ziyaretinde esnafların dışarı çıktığını, pazarcıların bağıra çağıra “Artık yeter, değişsin, gitsin bunlar” demesine rast geldik. Genel hava buydu ve toplumda çok büyük bir değişim arzusu olduğunu seçim kampanyasında çok net gördük. Tabi ki diğer kentlerden de bununla ilgili değerlendirmeleri alıyoruz, arkadaşlara durumu soruyoruz: Durum her yerde aynı, Türkiye’de bu iktidarın değişmesine dair arzu çok büyük çünkü bu iktidar zamanında, depremle birlikte daha az konuşur olduğumuz ekonomik kriz, açlık, hayat pahalılığı çok büyük bir sorun haline gelmiş durumda. Bunu tarif ederken ‘bıçak kemiğe dayandı’ diye tarif ederdik, oysa şimdi bıçak artık kemiği kesti gitti. Toplumda o kadar büyük acılar var, bu nedenle büyük bir değişim talebi var. İkinci olarak bölgemiz nezdinde söylersem depremin bunda çok büyük bir payı var. Depremde devlet ihmali ve iktidarın büyük sorumsuzluğu, büyük can kayıpları, yıkım ve hala insanların geleceklerine dair en ufak bir bilgiye sahip olmamaları bu toplumda çok büyük stres ve travma yaratmış durumda ve bundan dolayı iktidara çok tepki var. AFAD ve Kızılay gibi kurumların acımasızca ticarethaneye dönüşmüş olmaları, amaçlarından uzaklaşmaları, ayrıca bu iktidarın bütün devlet kurumlarının içini boşalttığını gören yurttaş büyük tepki duyuyor ve değişim istiyor.
“İktidarın, özellikle kadınları Afganistan’daki Taliban yönetiminde olduğu gibi yönetmek istediğine dair halkın geniş bir kesiminde bir algı var. Bu algı doğru bir algıdır. İktidara karşı en büyük tepkiyi gençler ve kadınlardan görüyoruz.”
Kadınlarda çok büyük bir değişim talebi görüyoruz çünkü hakikaten bu iktidar döneminde biz kadınlara dönük şiddet, ötekileştirme çok arttı ve derinleşti. Kadın cinayetleri Türkiye genelinde çok büyük bir artış gösterdi, Adana’da da özel olarak artış gösterdi, kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik şiddetin yoğun olarak yaşandığı kentlerden bir tanesi. Burada da bu şiddetten mustarip kadınların tepkileri çok büyük. Bu iktidarın İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmiş olması ve Cumhur İttifakı’na yeni katılan partilere Erdoğan’ın verdiği sözlere tepki var. Neydi o, kadına yönelik şiddetle mücadele yasası olan 6284 sayılı kanununu seçimden sonra bir yasama faaliyetiyle kaldırma sözünü verdi. Kadına yönelik şiddetle daha etkili mücadele etmemiz gerekirken bu iktidar kadına yönelik şiddeti daha da derinleştirdi ve bir cezasızlık sistemi var. Yargı erkekleri kadına yönelik şiddetten ve cinayetten dolayı cezalandırmıyor, sürekli hafifletici nedenler ile kısa sürede cezaevinde bırakıp salıyor ve bu da teşvik edici oluyor. İktidarın, özellikle kadınları Afganistan’daki Taliban yönetiminde olduğu gibi yönetmek istediğine dair halkın geniş bir kesiminde bir algı var. Bu algı doğru bir algıdır. Bu iktidar bunu yapmak istiyor, cumhurbaşkanı kadınlara “sürtük” diyebiliyorsa bizim kadınlar olarak böyle bir cumhurbaşkanından zaten beklentimiz olamaz. Gençlerin de değişim arzusu var. Bu dönem 5 buçuk milyon yeni seçmen oy kullanacak ve gençler, “Biz gözümüzü bu iktidarla açtık bu iktidarla devam etmek istemiyoruz” diyor. O nedenle biz iktidara karşı en büyük tepkiyi gençler ve kadınlardan görüyoruz. Yaptığımız saha çalışmalarındaki gözlemlerimiz umutlarımızı daha da büyüttü ve 14 Mayıs gecesi büyük bir değişime Türkiye kesinlikle merhaba diyecek.
“AKP iktidarı bu kadar çatışmacı ve Kürt düşmanı bir siyaset izlemeseydi Suriye’de savaş çoktan bitmişti. Orada Kürtler kendi statülerini çoktan elde etmiş olurdu. Öyle bir yaklaşım içindeler ki Fizana giden Kürde yaşam hakkı tanımayacak kadar kötücül ve düşman politikası yürüttüler.”
*Bu seçimlerin “Tarihi bir önemi” olduğu vurgusu sıkça yapılıyor. Kadınlar, halklar, gençler ve herkes için bu 2023 seçimleri neden tarihi?
Türkiye’de tabi ki çokça tarihsel dönemeçler olmuştur, siyaset tarihinde darbelerle anılan ve sıkıyönetimlere çok fazla tanıklık etmiş bir ülke. 15 Temmuz askeri darbe girişimiyle birlikte Türkiye’de çok ciddi bir rejim değişikliği oldu. Bu değişiklik, bizim bugüne kadar yaşadığımız askeri cunta yönetimlerinden, sıkıyönetimlerinden daha da kötü bir rejime dönüşümüydü ve bu rejimle tek ve adam rejimi inşa edildi. Bugüne kadar ezilen ve sömürülenlerin kimi demokratik kazanımları tek tek tırpanlanıyor. İşçi ve emekçiler açısından baktığımızda bütün sendikal hakları ellerinden alındı. Zamlar gelirken bir işçi greve gittiğinde polis copuyla karşılaşıyor. Kürtler açısından sürece baktığımızda 40 yıldır süren savaş, çatışma süreci yaşıyoruz. Bu dönemde, özellikle 2011 Suriye Savaşı başladığında sınır ötesi operasyonlar Suriye topraklarından Rojava’ya, Kuzey Doğu Suriye’ye yapılan operasyonlar hiç hız kesmedi ve ben şunu iddia ediyorum; AKP iktidarı bu kadar çatışmacı ve Kürt düşmanı bir siyaset izlemeseydi Suriye’de savaş çoktan bitmişti. Orada Kürtler kendi statülerini çoktan elde etmiş olurdu. Öyle bir yaklaşım içindeler ki fizana giden Kürde yaşam hakkı tanımayacak kadar kötücül ve düşman politikası yürüttüler. İşçileri, emekçileri, ezilen ve sömürülenleri kadar Kürtler açısından da tarihi bir seçim. Kadınlar açısından da biraz önce söylediğim gerekçelerle tarihi bir seçimdir. Bu iktidar kadınların bugüne kadar ki kazanımlarını tek tek elinden alan, cumhurbaşkanın kadınlara etmediği küfür ve hakaret kalmadı ve kadınlara “gidin evinizde oturun çocuk doğurun” diyor. Kadınların isyanı çok büyük ve hiç tanımadığımız erkekler tarafından şiddet görebilen bir pozisyona geldik. Daha önce bizim için demokrasi cenneti miydi, elbette değildi. Kadına yönelik baskıların ve toplumun cinsiyetlerle ilgili politikalarını biliyoruz, ataerkil sistemin yaşamın her alanında toplumun bütün hücrelerine nasıl etki ettiğini biliyoruz ama buna rağmen bu iktidar ataerkil sistemle el ele vererek bizi daha fazla ezdi, öteledi ve şiddet uyguladı.
“Bütün halklar ve inançlar açısından bu iktidarın gitmesi bu seçimlerle tarihi önem arz ediyor. Özgürlük isteyen her kesim açısından artık bu bir varlık yokluk meselesine dönüşmüştür”
Bu nedenle kadınlar hem İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmak için hem hayatlarımıza sahip çıkmak için hem bugüne kadar ki kazanımlarımızın korunması ve bunların ilerletilmesi için biz bu seçimi tarihi olarak görüyoruz. Bu seçimde bu rejimin tasfiyesini ve yeni oluşacak bir parlamenter sistemde biz demokrasinin kapılarını aralayacak, zorlayacak bir akışın gelişmesini istiyoruz. Elbette yerine geleceklerin restorasyoncu anlayışını biliyoruz, bununla birlikte biz bir nefes alıp yolumuza kaldığımız yerden devam edeceğimizin de farkındayız. Bu iktidar değişince, kadınların devasa hakları olmayacak, ataerkil sistem yaşamın her alanında hakim ama bu iktidarı gönderdikten sonra kazanılmış haklarımızı koruma ve yeni haklarımız için mücadele etmenin olanaklarının daha çok açılacağına inanıyoruz. O nedenle tek adam rejimine hayır diyoruz ve Sayın Kılıçdaroğlu’nu destekleyerek aslında Erdoğan’a kaybettirmek istiyoruz. Stratejimizi kadınlar olarak bu şekilde geliştirdik ve tüm ezilenler, sömürülenler açısından durum aynıdır. Bu ülkede Aleviler tarih boyunca katledilip ötekileştirildi fakat bu iktidar döneminde Türk-İslam sentezi ya da tersten bir denklem itibariyle İslam-Türk sentezi devletin bütün hücrelerine, kurumlarına nüfuz etti ve kendinden olmayan bütün kesimleri dışlayan bir mekanizmaya dönüştü. Bugün Alevi de Kürt de, Hristiyan da bu ülkede kendini özgür hissetmiyor. Bütün halklar ve inançlar açısından bu iktidarın gitmesi bu seçimlerle tarihi önem arz ediyor. Özgürlük isteyen her kesim açısından artık bu bir varlık yokluk meselesine dönüşmüştür. Bizim için, ya demokrasi ya faşizm, ya hürriyet ya istibdat. Bu seçimin karakterini ve tarihi özeti budur.
“Yeşil Sol Parti’nin bugün savunduğu ana paradigması itibariyle gerek Kürt sorunun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmesi için gerekse iktidar değişikliğinde yaşanacak bu geçiş döneminde demokratik bir parlamentonun inşa edilmesi için rolü ve misyonu çok önemli olacak. Türkiye tarihinde ilk kez böyle bir aritmetiğin çıkması bu kadar yüksek.”
*Yeşil Sol Parti’nin ve genel itibariyle Emek ve Özgürlük İttifakı’nın Meclis’te güçlü bir grup oluşturması gerektiği defalarca belirtildi. Yeşil Sol Parti’nin Meclis’teki milletvekili sayısı ve kapladığı alan neden önemli?
Çok net, bu seçimlerde yapılan anketler gösteriyor ki ne Cumhur ne de Millet İttifakı’nın tek başına Anayasa değişikliği için yetecek 301 milletvekiline sahip olamayacağı sonucunu ortaya koyuyor. Hal böyle olunca burada Emek ve Özgürlük İttifakı aslında Yeşil Sol’un güçlü bir grubunun olması itibariyle Yeşil Sol Parti’nin önemi çok büyük olacak. Yani bugün alınan kararların hepsinde Yeşil Sol’a dönülüp sorulacağı için ve burada Yeşil Sol kendi ana fikri ve paradigması üzerinden hareket edeceği için emin olalım ki topluma çok büyük hizmetler ve katkılar sağlayacak. Kadınlarla ilgili kanun değişikliklerinden tutalım, işçilerin ücretlerinin verilmesine, asgari ücretin belirlenmesine, enflasyonun düzenlenmesine kadar uygulanacak ekonomik politikalarda yine Yeşil Sol’un tercihleri ön plana çıkacak. Mesela, deprem bizim için hayati ve en acil mesele haline geldi bugün deprem bölgesinde insanlar çadırda yaşıyor. Yeşil Sol olarak seçimlerden hemen sonra üzerimize düşen en temel görevin yıkılan kentleri yeniden imar etmek ve evlerin ücretsiz bir şekilde deprem mağdurlarına verilmesi olacak. Sadece bu örnekten bile hareket edersek Yeşil Sol’un parlamentoda bir anahtar parti olma görevinin ne kadar çok işlevli olacağını bize gösterecek. Yeşil Sol Parti’nin bugün savunduğu ana paradigması itibariyle gerek Kürt sorunun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmesi için gerekse iktidar değişikliğinde yaşanacak bu geçiş döneminde demokratik bir parlamentonun inşa edilmesi için rolü ve misyonu çok önemli olacak.
Yeni alınacak kararlarda Yeşil Sol denge ve denetleme mekanizmasını kuracak. Bizim için de şunu söylemeliyim Türkiye tarihinde ilk kez böyle bir aritmetiğin çıkması bu kadar yüksek. Yani 3’üncü bir kutbuz, biz ne bu faşist-otoriter rejimden yanayız ne de kendini Millet İttifakı’nda var eden restorasyoncu anlayıştan yanayız. Biz hep kendimizi, HDP’nin ana paradigmasıyla tarif ettik ve bu Yeşil Sol’la sürecek, biz 3’üncü yolu gerçekten somut olarak, siyaseten Türkiye tarihinde ilk kez hayata geçirme konusunda parlamentoda bu kadar büyük bir güce sahip olacağız. Tarihi bir anlamı ve önemi var. O nedenle ülkedeki bütün işçiler, emekçiler, yoksullar, kadınlar, gençler, kimlikler, inançlar şundan emin olsun ki Yeşil Sol Parti bu parlamentonun yeni dönemde denge itibariyle, önemli tarihsel rolü ve misyonu itibariyle ezilen ve sömürülenlerden yana 3’üncü yolu inşa etme konusunda hem yasama faaliyetlerinde hem de toplumsal mücadelenin büyümesinde çok önemli kapılar önümüze açıldı ve sözümüz olsun ki bu tarihsel rolü en iyi şekilde oynayacağız. 100 senelik mücadele ve birikim tarihimizin en güzel yansımasını biz 2023’te göstereceğiz. Bu ülkenin bütün solcuların, sosyalistlerin, Kürtlerin, Alevilerin, Arapların, farklı halklardan ve inançlardan insanların, dindarlık bu değildir diyen bütün mütedeyyinlerin bileşkesi olacağız. Bu nedenle Yeşil Sol’u en güçlü şekilde parlamentoya taşıyalım.
“Şuna inanıyoruz ki 14 Mayıs gecesi rahat bir nefes alacağız. Onlar her ne kadar 14 Mayıs’ı bir darbe ve kaos olacak gibi lanse etseler de bizler muhalefetin bütün seçmenleri olarak zaten cesaretimizi kuşandık, bu mücadelemizi artık sesli bir şekilde hayata geçiriyoruz.”
*Yarın seçim günü, oy kullanacak her kesime son mesajlarınız nedir?
Üzerinden bir kez daha geçmek istiyorum ki; cumhurbaşkanlığı seçiminde önümüze 3 kişinin olduğu bir pusula gelecek orada Sayın Kılıçdaroğlu’na evet mührümüzü kullanacağız. Parlamento seçimi için önümüze çok uzun ve karmaşık bir pusula gelecek ve orada bir tek mühür basacağız, birden fazla mühür pusulamızı geçersiz kılacaktır. Bir tek mühür Yeşil Sol Parti’ye, ağacın altına mührümüzü basarak oyumuzu sağlıklı kullanacağız. Şuna inanıyoruz ki yaşadığımız bütün bu karanlık günleri geride bırakacağız. Boğazımızdan sıkılarak nefessiz bırakıldık toplum ve kadınlar olarak, her kesim nefessiz bırakıldı ve şuna inanıyoruz ki 14 Mayıs gecesi rahat bir nefes alacağız. Onlar her ne kadar 14 Mayıs’ı bir darbe ve kaos olacak gibi lanse etseler de bizler muhalefetin bütün seçmenleri olarak zaten cesaretimizi kuşandık, bu mücadelemizi artık sesli bir şekilde hayata geçiriyoruz. O nedenle cesaretimizi kuşanmış bir şekilde oylarımızı gidip kullanalım, deprem bölgesinden göç eden canlarımıza yine seslenmek istiyorum, lütfen gidin oylarınızı kullanın bu sizin geleceğiniz için çok önemli. 14 Mayıs’ta da istedikleri kaosu yaratmaya çalışsınlar onları boşa düşüreceğiz, o kadar güzel sandık önlemleri alındı ki bu iktidar bu kez başaramayacak biz başaracağız. Hepimiz emin olalım ve seçim gününde Anadolu Ajansı gibi havuz medyanın hiçbir haberine kanmayalım ve sadece Yeşil Sol Parti’nin genel merkezinden, eş başkanlarımızdan ve eş sözcülerimizden gelen açıklamalarla hareket edelim. Bizler kesinlikle başaracağız.