Aysel Tuğluk hakkında hazırlanan iddianamenin amacı: Gözdağı vermek
- 09:05 3 Mayıs 2023
- Güncel
İZMİR - Aysel Tuğluk hakkında hazırlanan yeni iddianameye ilişkin konuşan kadınlar, amacın gözdağı vermek olduğunu belirterek iddianamede hukuki vasıfların taşınmadığına dikkat çekti.
2016’da tutuklanan, yaklaşık 2 yıl önce demans hastalığı teşhisi konulan ve cezaevinde kalamayacağı yönünde ATK (Adli Tıp Kurumu) raporu verilen Aysel Tuğluk 27 Ekim tarihinde tahliye edilmişti. Geçtiğimiz günlerde Aysel Tuğluk adına yeni bir iddianame hazırlandı. İddianamede, Turgut Taşkıran’ın Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’na, 17 Ocak 2021 tarihinde verdiği ifade nedeniyle Aysel Tuğluk için 7 yıl 6 ay ve 15 yıl arasında değişen hapis cezası istendi. Hazırlanan iddianamede, iddianamenin ve Diyarbakır 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde Aysel Tuğluk hakkında aynı suçlamayla açılan dosyanın birleştirilmesi de talep edildi. Birleştirme talebi mahkeme tarafından kabul edildi. İlk duruşma ise yarın görülecek. Aysel'e açılan davaya ilişkin kadınlar, ajansımıza konuştu.
‘Aysel Tuğluk rejimin hedef tahtasında’
Aysel Tuğluk’un ilk kadın eşbaşkan olması nedeniyle Kürt siyasi hareketinde önemli bir role sahip olduğunu söyleyen Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir milletvekili Serpil Kemalbay, Aysel'in Türkiye’nin barışı ve demokrasisi için çabalamış bir siyasetçi olduğunu ifade etti. Serpil, “Şu anda Türkiye’de hakim olan, Kürt sorununu yok sayan ve Kürt düşmanlığını esas siyasetinin merkezine koyan otoriter rejim açısından hedef tahtasına konmuş durumda. Aysel Tuğluk bir davadan ceza aldı ve o cezası Yargıtay tarafından da onaylandı. Bugüne kadar demokratik siyasetin içinde bulunmasına rağmen örgüt yöneticiliğiyle itham edildi ve hukuksuz yargılama süreçlerinden sonra da karar kesinleşti” diye konuştu.
‘ATK siyasi kararlar verdi’
Aysel'in sağlık problemleri yaşadığını vurgulayan Serpil, 2021 yılının başlarında Aysel'e demans başlangıcı raporu verildiğini hatırlatarak teşhisten sonra çok zaman kaybedildiğini söyledi. ATK’nin tıbbın gerektiğini yapmadığını belirten Serpil, “Nasıl ki yargı hükümetin tahakkümü altındaysa Adli Tıp Kurumu da bilimin, tıbbın gerektirdiğini yapmadı ve bir yerlerden aldığı kararlarla o raporları verdi. Israrlı çabalarımıza rağmen Adli Tıp Kurumundan arka arkaya verilen kararlar, ceza ehliyetinin olduğuna yönelik kararlar olmuştu. Bu siyasi bir karar, hukuki bir karar değil, tıbbı bir karar değil” dedi.
‘Tahliye kararından rahatsız olan bir kesim var’
Bir insanın sağlığını elinden almanın suç olduğuna dikkat çeken Serpil, “Devlet bu suçu işliyor. Üstelik de siyasi bir karşıtına bunu yaparak intikam da alıyor. Bu bir siyasi intikam tutumudur. Kamuoyu baskısı altında iktidarın içerisindeki bazı güçler buna dayanamadılar serbest bıraktılar, ama bazıları da hala Aysel Tuğluk’tan intikam almak istiyorlar” şeklinde konuştu.
Cezaevlerinde çok sayıda hasta tutsak olduğuna ve çoğunun siyasi tutsaklar olduğuna dikkat çeken Serpil, tümünün aynı zihniyet tarafından cezaevinde tutulduğunu dile getirdi. Serpil, “Şu anda cezaevlerindeki tecrit politikasının, siyasi intikam operasyonlarının, savaş politikalarının bir uzantısı olarak bunlar yapılıyor. Aysel Tuğluk için verilmiş olan karar, 2014 yılında yaptığı bir çalışmadan dolayı veriliyor. 2014’ten bu yana neredeydiniz diye sormak gerekiyor. Demek ki bu tahliye kararından rahatsız olan birileri var ve yeni iddianamelerle Aysel Tuğluk’u tekrar cezaevine götürmeye çalışıyorlar. Bu siyasi kararlara karşı mücadelemiz sürecek” dedi.
‘Kürt kadınları imha ve inkar politikalarına maruz kalıyor’
Kürt kadınlara yönelik baskı, imha ve inkar politikası yürütüldüğünü ifade eden Mor Dayanışma üyesi ve Hasta Mahpuslar Platformu'ndan Didar Gül, “Bunun şimdi cisimleşmiş biçimini Aysel Tuğluk üzerinde görüyoruz. Aysel Tuğluk uzunca bir zamandır tutsak edilmiş bir kadın arkadaşımız. Annesinin cenazesine insanlık dışı yapılan bir saldırı sonrasında demans hastalığının ilerlemesi ve artık cezaevinde hayatını idame ettiremediği bir düzeye geldi. Bizler insan hakları savunucuları, kadın örgütleri, Aysel’in yoldaşları olarak Aysel Tuğluk’a özgürlük sesini yükselttik. Yıllardır bu sesi yükseltmeye çalışıyoruz. Burada aslında yavaş yavaş bir katletme pratiği var. Aysel’i katletmeye çalışıyorlar, izin vermeyin dedik ve en sonunda biz kazandık. Geç de olsa Aysel’i cezaevinden aldık” şeklinde konuştu.
‘Hasta tutsakların özgürlük mücadelesini yürütmeye devam edeceğiz’
İfade vermenin ve itirafçılığın devletin en temel politikaları haline geldiğine dikkat çeken Didar, insanların somut nedenlere dayanmadan tutsak edildiklerini söyledi. Didar, ”Bugün de Aysel’e yaptıkları şey bu aslında. Kazanımı tekrardan kendi lehlerine çevirmek için yeni şeylerle karşımıza çıkıyorlar. Aysel’i bıraktıkları gün, Şebnem Korur Fincancı’nın tutuklandığı gündü. Aysel’i bıraktıkları zaman gazeteci arkadaşlarımızın gözaltına alındığı, işkence görüp tutuklandığı süreçti. Gözdağı veriliyor, hepinizin sonu bu denmeye çalışılıyor. Buna rağmen biz bugün Aysel Tuğluk’un ve diğer hasta tutsakların özgürlük mücadelesini yürütmeye devam edeceğiz” sözlerini kullandı.
‘Tanık Aysel Tuğluk’un adını polislerden öğrendi ’
Hazırlanan iddianamenin hukuki açıdan doğru bir şekilde hazırlanmış bir iddianame olmadığını söyleyen Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) eşbaşkanı Şükran Öztürk, iddianame hakkında bilgi vererek, “Tanık ifadesinde bir tarihte yaralandıktan sonra Türk askerleri Suruç Devlet Hastanesi'ne götürüyor ve orada ziyarete gelen kişinin Aysel Tuğluk olduğunu hatta ismini de polislerden öğrendiğini söylüyor, Aysel Tuğluk’u tanımadığını beyan ederek. İddia edilen örgüt üyeliğine dair bir suçlama yok. Kişi yaralanmış ve Türk askerlerine teslim edilmiş o zaman o Türk askerlerinin de ifadesi alınması gerektiğini düşünüyoruz. Kimdir bu Türk askerleri, onlar da mı yardım etmektedir? Bunlar iddianamede karşımıza çıkan sorular ama cevapsız kalan sorular. İşin bu kısmı hiç görülmeden Aysel Tuğluk’un ziyaret eyleminin örgüt üyeliği olarak değerlendirilmesi hukuki bir değerlendirme olmadığı gibi 2018’de yürütülen dosyaya nasıl bir katkısı olacak düşünmek gerekir” diye belirtti.
‘Yargının tarafsız ve bağımsız olmadığı çok açık’
Aysel Tuğluk’un 2014-15 sürecinde yaptığı siyasi faaliyetler nedeniyle suçlandığını dile getiren Şükran, aynı döneme denk gelen bir iddianame hazırlanmasının gözdağı vermek amacıyla olduğunu sözlerine ekledi. Şükran, yargının sadece siyasi dosyalarda değil birçok dosyada tarafsız ve bağımsız olmadığını vurguladı. Şükran, “Aysel Tuğluk’un rahatsızlığından doğru çok ciddi sosyal medya kampanyaları yapıldı, birçok STK (Sivil Toplum Kuruluşları) gerekli kurumlara başvuru ve çağrılar yaptı. Meclis'e taşındı ve bu da diğer kesimi muhtemelen rahatsız etti. Bu, hem kendi yandaşlarını hem de kendi hukuksuzluklarını gölgelemek için yaptıkları işlemler” dedi.