‘Erkek şiddeti depremden sonra başlamadı!’

  • 09:06 24 Nisan 2023
  • Güncel
Marta Sömek
 
İSTANBUL - Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden beslenen erkek-devlet şiddetinin depremlerden sonra başlamadığına dikkat çeken Mor Çatı gönüllüsü ve Kadın Koalisyonu üyesi Elif Ege, “Zaten çok yaygın, var olan bir şey erkek şiddeti. Fakat daha da derinleşmiş ve yoğunlaşmış durumda şu anda” diyerek, kadınların şiddet karşısındaki direniş ve mücadele gücünün hatırlanması gerektiğini vurguladı.
 
Erkek-devlet şiddeti hız kesmeden artış gösterirken, failler yargı eliyle cezasızlık politikalarıyla ödüllendirilmeye devam ediyor. Mereş merkezli gerçekleşen ve 11 kenti etkileyen depremler sonrası yaşanan yıkımla birlikte deprem bölgelerindeki erkek şiddeti de arttı. Hayalet kentlere dönen deprem illerinde kadınları koruyacak bir mekanizma da bulunmuyor. Yine depremden 35 saat sonra AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından depremden etkilen 10 kent için Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edilmiş ve Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile davalar 6 Nisan’a ertelenmişti.
 
Erkek yargı şaşırtmadı: Depremde de faillerin yanında!
 
Çıkarılan kararname ile her geçen gün artan kadın katliamları, şiddet, taciz ve tecavüz olaylarında da erkek-devlet-yargı ortaklığında cezasızlık politikaları ile ödüllendirilen failler için yargının “resmen” işlemediği 3 ay yaşandı. Yaşadıkları travmanın yanı sıra deprem bölgelerinde ağırlıklı olarak psikolojik şiddete maruz kalan kadınlar ile deprem bölgeleri dışındaki kentlerde de şiddetin artış gösterdiği, kararnamenin hemen ardından açık bir şekilde görüldü. Kadınlar 3 aylık bu süreçte şiddete, tacize ve tecavüze maruz kaldığında başvuru ve şikayette bulunamadı, nafaka icrası, koruma tedbirlerinin alınması ve icra süreleri de durduruldu. Erkek yargının failleri ödüllendiren kararları ile birlikte yürürlükte olan bu kararname, erkek şiddetinin iktidar tarafından “umursanmadığını” bir kez daha gözler önüne serdi.
 
Depremzede kadınlarla dayanışıyorlar
 
Deprem bölgelerinde yaşanan şiddete ilişkin ise çok sayıda kadın örgütü seferber oldu. Depremin ilk gününden beridir çalışma yürüten birçok kadın örgütü ve kadın, artan şiddete karşı mücadele ve çalışma yürütmeyi sürdürüyor. 1990 yılında kadına yönelik şiddetle mücadele etmek amacıyla feministler tarafından kurulan Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı da, erkek şiddetine karşı feminist yöntemlere dayalı mücadelesiyle deprem bölgelerindeki erkek şiddetine karşı çalışma yürüten kurumlardan biri. Kadınların özgür ve eşit koşullarda yaşaması, toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık ve erkek şiddetinden uzakta bir yaşam kurabilmeleri için her alanda çalışma yürüten Mor Çatı, ulusal ve uluslararası kadın örgütleri ile dayanışma içinde kampanyalar ve eylemlilikler yoluyla patriyarkaya karşı kadınların özgür ve bağımsız hayatlar kurabilmeleri için mücadele yürütüyor.
 
Mor Çatı gönüllüsü ve Kadın Koalisyonu üyesi Elif Ege ile erkek-devlet şiddeti ve depremzede kadınlar için çalışmalarına dair konuştuk.
 
‘Erkek şiddeti depremden sonra başlamadı!’
 
Erkek şiddetinin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden doğduğunu söyleyen Elif, “Sadece yoksulluk, kriz, afet nedeniyle olan bir şey değil. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, toplumun her tarafına sirayet etmiş durumda. Ancak böyle kriz dönemlerinde yaşadığımız şey bunun çok çok daha derinleşmesi oluyor” dedi. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği derinleştikçe ve yoğunlaştıkça, bunun şiddete etkisini de gördüklerini belirten Elif, “Şiddet artıyor diye gördüğümüz şey çok basit bir ifade, daha katmanlı bir şeyden bahsediyoruz. Yalnızca bir artmadan bahsetmiyoruz. Çünkü erkekler sadece deprem olduktan sonra şiddet uygulamaya başlamadı. Zaten çok yaygın, var olan bir şey erkek şiddeti. Fakat daha da derinleşmiş ve yoğunlaşmış durumda şu anda. Bir de toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden çok besleniyor” değerlendirmesini yaptı.
 
Kadınlar şiddete karşı mücadele ediyor
 
Şiddetin şu anda daha da artmış durumda olduğunu vurgulayan Elif, “Kadınların ev içi yükü, emeği çok daha arttı. Pandemideki sürece aynen geri gidiyoruz. Kadınların bütün kazanımlarının sanki hiç yokmuşçasına bir anda geriye çekildiğini pandemide görmüştük. Kadınlar bir anda kendilerini evde yemek yapan, çocuğun hem bakıcısı hem öğretmeni hem doktoru pozisyonunda olmuştu. Şu an da tam olarak öyle. Çocuğun, kocanın, başkalarının ihtiyaçlarını kadınlar arayıp bulmak durumundalar. Bununla beraber gelen her türlü şiddetle de mücadele etmek zorundalar” şeklinde konuştu.
 
7 dilde çalışma yürütüldü
 
Depremin başlangıcında ilk olarak yaptığımız broşürün bir anlam ve mantığı olduğunu dile getiren Elif, “Bir kadın şiddete uğradıysa nereye başvurur, ya da ‘şiddet nedir’in ipucunu veren bir broşür. Ama tabii bu sadece Türkçe olduğunda kadınlara erişmemiş oluyor. O yüzden Arapça, Farsça, Kürtçe ve Türkçe olarak hazırladık. Ama sadece o da değil, feminist dayanışma sınır tanımayan bir şey. Ulus devlet sınırlarını tanımayan bir şey. Tam da o nedenle Kadın Koalisyonu olarak yaptığımız dayanışma çağrısını da hemen 7 ayrı dile çevirdik. Batı dillerini de kapsıyor çünkü oradaki kadınlara da ulaşmak, sesimizi duyurmak istiyoruz. Hatta onlardan da geri bildirim alıyoruz. Örneğin Mor Çatı aracılığıyla birçok kadın örgütü bize ulaştı, ‘ne durumdasınız, iyi misiniz, neye ihtiyacınız var, nasıl destek olabiliriz’ gibi. Feminist mücadelenin ulus aşırı çok dilli halini orada görüyoruz” sözleriyle çok dilli çalışmalar yürüttüklerini ifade etti.
 
Farkındalık ve geliştirme deneyimi
 
Deprem sürecinde erkeklerin kadınların ihtiyaçları noktasında bilinçlendiğini de paylaşan Elif, “Sadece pedi değil, pedin türlerini de öğrendiğini, kadınların başka başka ihtiyaçlarının olduğunu ve öğrendiklerini birebir gördük. Kadınlar bunu isteyemedi, isteyememeye devam da ediyorlar, bir utanç listesi haline geliyor. Ama aynı zamanda hem kadınlar açısından, esas olarak da erkekler ve toplum açısından dev bir öğrenme ve farkındalık geliştirme deneyimi de olmuş oldu” sözlerini kullandı.
 
Kadınların mücadele gücü…
 
Kadınların, böyle süreçlerde yaşadıkları şiddetin etkisiyle güçsüz olduklarını düşünmeye yatkın olabildiklerini aktaran Elif, “Zaten toplum bize sürekli güçsüz olduğumuzu söylüyor. Hem fiziksel hem ruhsal olarak kadınlar hastalanan, eşya taşıyamayacak canlılar olarak görülüyor. Ve bunun da ötesinde şiddetin de etkisiyle Mor Çatı’yı arayan kadınlar hep bir güçsüzlükten dem vururlar. Mor Çatı’da sosyal çalışmacı arkadaşlarımız da şunu anlatıyor hep kadınlara, ‘Siz bu zamana kadar geldiniz, bu şiddete direndiniz. Bu şiddet içinde yaşamaya, onun içinde kendinize ve çocuklarınıza hayat kurmaya gayret ettiniz, bunu başardınız. Dolayısıyla esas güç orada. Sadece o gücü hatırlamak gerekiyor. Zaten onlarda olan, bugüne kadar getiren bu mücadelenin gücünü hatırlamak gerekiyor” vurgusunu yaptı.
 
Direniş sürecek
 
Kadınların yalnız olmadığının altını çizen Elif son olarak, tüm şiddet çeşitleri karşısında büyük bir mücadele ve direniş sergilediklerini sözlerine ekledi.