İktidarın deprem öncesi hazırlığı: Yeni imar affı!

  • 09:02 11 Şubat 2023
  • Güncel
Melek Avcı
 
ANKARA - Mereş merkezli depremde on binlerce insanın yaşamını yitirmesi ve binlercesinin de hala enkaz altında olması ile depreme dayanıklı olmayan yapılar tartışılırken iktidar, deprem öncesi bir kez daha “İkinci imar affı” adıyla Meclis’e teklif getirmeye hazırlanıyordu. 
 
6 Şubat günü merkez üssü Mereş’in Bazarcix ve Elbistan ilçeleri olan 7.7 ve 7.6 büyüklüğünde depremler meydana geldi.  Depremin 6’ncı gününe geldiğimizde yaşamını yitirenlerin sayısı on binleri buldu.
 
Önlenebilir bu büyük felaketin ardından enkaza dönüşmüş şehirler ve kurtarılmayı bekleyen insanlar kalırken, bölgelere ise ya ekipler sevk edilmedi ya da deprem yaşandıktan 24-30 saat sonra ekipler sevk edildi. Yıkılan yapıların altında hala çıkarılmayan binlerce insan varken, yardım faaliyetleri de iktidarın ilan ettiği olağanüstü hal engeline çarptı. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın depremzedelere ve gazetecilere tehditler savurarak ilan ettiği OHAL sonrası Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve diğer demokrasi bileşenlerinin, devletin olmadığı deprem bölgesine yardım ulaştırma çabaları da engellenmeye çalışıldı.
 
“Afet bölgesi” ilanı yerine depremzedelere ve halka “haysiyetsizler” diye seslenen AKP’li Cumhurbaşkanı’na sınırsız yetki sunan “OHAL”in neden ilan edildiğine ilişkin şu yorumlar yapılıyor: “Deprem öncesi Meclis’e yeniden gelmesi planlanan “İmar Affı/Barışı”, enkaz bölgelerinde olmayan devletin fotoğrafı, yıkılan yapıların inceleme süreçlerine bloke ve sosyal yardımların aktarıldığı savaş bütçesi.”  
 
10 milyondan fazla kaçak yapıya ‘yapı kayıt belgesi’ verildi
 
İmar affı veya imar barışı denilen teklif, imar mevzuatına uygun olarak yapılmayan kaçak yapılara “yapı kayıt belgesi” verilerek yasal olarak kayıt altına alınmasını ifade ediyor. Bina sahipleri ve müteahhitleri sevindirmekten ve kayıt için ödenen paralar ile hazinenin kasasını doldurmaktan öteye gidemeyen bu af, çarpık kentleşme, imara uygun olmayan alanlarda konut yapımı ve deprem halinde bir insani felakete zemin hazırlamaktadır. En son 2018 yılında torba yasa içinde gelen imar affı, 2017 tarihinden önce inşa edilmiş, ruhsatsız veya ruhsata aykırı yapıların kayıt altına alınması için bir başvuru sürecini başlattı. 2018-2019 tarihleri arasında yani 1 yıllık süreçte 10 milyon 40 bin 406 yapı, imar affından yararlandı. Toplam kaçak yapılara bakıldığında da mevzuata aykırı 13-14 milyon civarında bir rakam söz konusu. 3-4 milyon yapı hariç geri kalan tüm yapılar imar affından yararlanmış ve en çok yararlanan kent ise deprem bölgesinde olan İstanbul olmuştu.
 
Deprem yaşanmasıydı 2’nci imar affı Meclis’teydi
 
En son 2018 yılında gelen imar affının 2’ncisi ilk kez 2023’te Kabine toplantısında paylaşıldı. İmar Barışı Kanun teklifi uzmanların uyarılarına ve endişelerine rağmen Meclis Başkanlığı tarafından 11 Ekim 2022’de komisyona sevk edilmişti. Deprem felaketi meydana gelmeseydi eğer 2’nci af Meclis Genel Kurulu’nda görüşülecek ve kaçak yapıların yıkımı para karşılığında engellenecekti. İmar affı, risk altında bulunan ve afet bölgesinde yer alan yapıların düzenlenmesi ile ilgili kanunlar çerçevesinde düzenleniyor. Bu verilen yapı kayıt belgesi herhangi bir teknik değerlendirmeye ve incelemeye tabi tutulmuyor. Adeta, “benim evim sağlam” diyen yapı sahibine belge para karşılığında verilmekte. Sadece yapı sahibinin beyanını esas alan kanun, koşulsuz bir güvenle yapı sahibine inanıyor. Yapı sahibinin beyanı esas alınarak verilen belgede, binanın depreme dayanıklı olup olmadığından, doğal afet için hazırlıklı olup olmamasından sadece beyanda bulunan kişi sorumlu olmakta. Böyle kanunlar ile koşulsuz “güvenilen” yapı sahiplerini ve müteahhitlerini önlenebilir deprem felaketleri yaşandığında, sorumlu olan tek muhatap olarak önümüze çıkıyor. Bir diğeri de “kader” çizgisi oluyor.
 
OHAL incelemeleri nasıl etkileyecek
 
Önlenebilir katliam yaşandıktan 35 saat sonra iktidar tarafından 10 ilde OHAL ilan edildi. OHAL ile sınırsız yetkiye sahip olan iktidar, ilk icraatını yardım TIR’larını bloke ederek gösterdi. Deprem bölgelerinin fotoğraflanması, görüntü ve haber yapılması havuz medyası dışında herkese adeta yasaklanmış durumda. Bölgede çalışan gazeteciler gözaltına alınırken, deprem vergilerinin nereye aktarıldığını ve çürük binaların tuzla buz olmasını soran halk susturuldu. “Haysiyetsiz” gibi küfürler ile karşılaştılar. OHAL sürecinde yıkılan yapıların betonları, ruhsatlar ve bu ruhsatların nasıl verildiği, demirden çalınıp çalınmadığı gibi inceleme süreçlerinin aksatılacağı ve kamuyla bu bilgilerin paylaşılmasının engelleneceğinin ilk ipuçlarını 4 günlük süreçte görmüş olduk. İlk yıkılan yerler AKP iktidarıyla yükselen rezidanslar, “deprem vergilerini harcadık” denilen yollar ve planlamadan yoksun havaalanları oldu. Kendi dönemlerine ait olan bu rezidanslar ve diğerlerinin incelemeye tabi tutulup tutulmayacağını OHAL sürecinde göreceğiz.
 
Depremzedelere açlık sınırında ‘yardım’
 
Enkazların içinde yurttaşlar yakınlarını hala ararken, rant hevesi ile TOKİ’nin reklamını yapmak ve halka hakaretler savurmak için havuz medyasının önüne çıkan Tayyip Erdoğan, depremde her şeyini kaybeden insanlara 10 bin lira aylık yardım yapılacağını da duyurdu. 4 kişilik bir ailenin sadece gıda harcamalarını içeren açlık sınırının 9 bini bulduğu, yoksulluk sınırının ise 27 bine dayandığı ekonomik krizde evsiz ve elinde hiçbir şeyi bulunmayan halka verilen “yardımın” kiraya mı, beslenmeye mi, yoksa eşya almaya mı yeteceği bilinmiyor. Hem hâlihazırda kiraların en az 5-6 binden başladığı hem de market harcamalarının had safhaya çıktığı bu koşullarda depremzedelere bu para “müjde” gibi sunuldu. 
 
Savaşa aktarılan bütçenin bilançosu
 
Depremin ardından ortaya çıkan tabloya baktığımızda evsiz kalan insanlara yapılacak olan yardım miktarının yetersizliği bütçenin oluşturulurken toplumsal fayda ve kamu çerçevesinde oluşturulmamasından kaynaklandığını da görüyoruz. Halkın vergileri ile oluşturulan hazinenin 2023 yılında yaklaşık yüzde 10’u yani 470 milyarı "savunma ve güvenlik bütçesi"ne aktarıldı. Savaş ve güvenlik harcamalarına yüzde 98 oranında zam yapılmıştı. Türkiye deprem bölgesinde yer almasına rağmen iktidar yapılan uyarılara rağmen buna yönelik bir planlama ve kalem oluşturmak yerine halkın tüm vergilerini savaş bütçesine aktarmış deprem için toplanan vergileri ise ranta harcadı. Zira depremin ilk gününde bölgeye arama kurtarma çalışmaları için gereken askeri yardım dahi ulaşamazken depremin etkilediği ve binlerce kişinin öldüğü Suriye, havadan uçaklarla bombalandı.  İktidarın enkaz altında kaldığı yorumları yapılırken iktidar, halkın gereken ihtiyaçlarını karşılamak yerine “bağış” talep ederken diğer yandan dayanışma ile depremzedelerin elini tutanlara “ben yapmazsam kimse yapamaz” diyerek engel oluyor. 
 

Etiketler:

Okumadan geçme!