İmar affı değil doğru kentsel dönüşüm
- 10:42 10 Şubat 2023
- Güncel
Melike Aydın
İZMİR - Yapı stoklarının sağlıklı olmadığına dikkat çeken İMO İzmir Şube Başkanı Eylem Ulutaş, mühendisliği aradan çıkaran imar affına izin verilmemesi gerektiğini söyledi. Eylem, kentsel dönüşümlerin ise yerinde, depremzedeleri önceleyen nitelikte ve sağlıklı konutlar inşa edilerek gerçekleştirilmesi gerektiğinin altını çizdi.
Mereş’te 6 Şubat’ta yaşanan iki büyük depremin ardından binlerce bina enkaza dönüştü, hayatını kaybeden ve yaralanan sayısı ise her geçen saat artıyor. Bir doğa olayı olan depremin değil depreme uygun binaların yapılmamasının can aldığı ise büyük kayıplara neden olan her depremden sonra tekrar ediliyor. İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İzmir Şube Başkanı Eylem Ulutaş, bu durumun sosyal açıdan da adaletsizliği ve yozlaşmayı da beraberinde getirdiğini dile getirdi.
İmar affı mühendisliği aradan çıkarmak demek
Eylem, CHP Milletvekili Mahmut Tanal’ın Ekim 2022’de imar affına ilişkin TBMM’ye verdiği soru önergesine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın verdiği yanıtta Türkiye çapında 2017 ve 2022 yıllarında çıkarılan imar affından sonra 7 milyon 85 bin 969 adet yapı kayıt belgesi verildiğini, bunların da 5 milyon 848 bin 927’sini konutların oluşturduğunu hatırlattı. İmar barışlarının mühendislikten uzak ve yönetmeliklere uyulmadan yapılan yapılaşmanın teşvik ettiğini ifade eden Eylem, 2017’de çıkarılan imar affının ‘Vatandaş mühendislere 3-5 bin Lira kaptırmasın, biz o kısmını devre dışı bıraktık” denerek yasalaştığını hatırlattı. Eylem “Vatandaş kendi beyanıyla ‘benim yapım güvenli’ dedi ve yapı kayıt belgesine sahip oldu. Bunu mülkiyet için yapıyorsunuz ama can sağlığı açısından baktığımızda bunu hiçbir mantığa sığdıramıyoruz. Tümden reddedilmesi gereken bir uygulama” dedi.
‘İmar affının amacı yine bir ranta çıkıyor’
2022 yılında Meclis komisyonuna getirilen ikinci imar affı taslağında yer alan gerekçede 2017 yılında imar affını kanunlaştırdıktan sonra sahada 2018’de yapılan ve imar affına başvuran yapılara ceza kesilmesinin mağduriyet olarak gösterildiğini belirten Eylem, “Nereden baksanız tutarsız bir gerekçe. Bir yandan da teknik açıdan olmaması gerektiğini söylerken, diğer yandan adaletsiz. Çünkü bir yandan her şeyi kuralıyla uygulayan bir vatandaş varken diğer yandan ‘Ben yapayım arkası gelir’ diyen bir vatandaş yaratmış oluyorsunuz. Bu da adaletsiz bir ortamı getiriyor. Aynı zaman da imar affı bizleri yozlaştırıyor. Sadece barınma ihtiyacını kullanmak için kullanılmıyor imar afları. Hak ettiği imarın üstünü almak isteyen daha büyük sermayeye sahip kesimler çok daha fazla kullanıyor. Amacı yine bir ranta çıkıyor” şeklinde konuştu.
‘İkili düzenlemeler işi gerçekleştirilemez kılıyor’
Hem Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na yetki sağlayan 6306 Sayılı Kanun’un hem de belediyelerin kendi kanununun sağladığı kentsel dönüşüm gerçekleştirebilme yetkisinin bulunduğunu kaydeden Eylem, bunların iki başlılık getirerek sorun ürettiğini söyledi. Bu durumun çözülmesi gerektiğine işaret eden Eylem, “Merkezi ve yerel idarelerin işbirliği içinde olması gerekiyor. ‘Senin alanın mı benim alanım mı’ durumu İzmir’de de sorun ve işi gerçekleştirilemez kılıyor. Daha iyi şartlarda yaşamak herkesin hakkı ve ilimizin yapı stokuna bakınca buna ihtiyacımız da var. Bir kısmının güçlendirilmesi bir kısmının da yıkılması gerekecek. ‘Ben yaptım oldu’ diyerek geçiştirilecek bir mesele değil” ifadelerini kullandı.
‘Kentsel dönüşüm yerinden etmek değildir’
Eylem, kentsel dönüşüm kavramının çok boyutlu ve çok disiplinli bir kavram olduğunu dile getirirken, şunları ekledi: “Orada bir sosyal yaşam var. Orada yaşamak isteyen orada kalmalı. Oradaki halkın ihtiyaçlarını da karşılayacak şekilde aynı yerde dönüşüm sağlanmalı. İstanbul’da çok olumsuz kentsel dönüşümler oldu; insanlar yerlerinden çıkarıldı, başka yere yerleştirildi ve yerine yüksek yapılar inşa edildi, başkaları yerleştirildi. Eski doku kayboldu. Bütünsel bakmak lazım. Yıkıp yenisini yapmak değildir. Toplumsal sosyolojik, psikolojik, ekonomik boyutları var. İnsana dair ne varsa teknikle birleşip kentsel dönüşümün sağlanması gerekiyor.”
‘Yerinde, depremzedeleri önceleyen, sağlıklı konutlar inşa edilmeli’
Depremzedelerin bu bölgelerde kalmayı tercih ettiğini, ancak çaresiz kalmaları durumunda bölgeden ayrıldıklarını kaydeden Eylem, “Onlara orada yaşam alanı sunulması gerekiyor. Orda yeni bir yapılaşma, kentsel dönüşüm olduğunda onların ihtiyaçlarını önceleyen, barınmalarına imkan sağlayan konutların üretilmesi gerekiyor. Yoksa bir yeni oluşacak inşaat faaliyetinden bir rant beklenmemesi gerekiyor, o amaçla üretilmemesi gerekiyor. Sağlıklı çevrede üretilmesi gereken konutlar gerekiyor artık” diye konuştu.
Yurttaşın can sağlığını önemseyen yöneticiler şart
İmar affı bir daha gündeme gelirse herkesin tüm gücüyle reddetmesi gerektiğinin altını çizen Eylem “Sürekli aynı şeyleri yaşıyoruz. Çok yavaş atıyoruz adımları. Artık ‘Benim yurttaşımın hayatı önemli’ diyecek yöneticilerin bu sorumluluğu alması, bunun da bir devlet politikası haline gelmesi gerekiyor. Seferberlik ilan edilmesi gerekir. Esas konu siyasi idareden geçiyor. Hem merkezi hem yerel yönetimlerde ve kamu kurum ve kuruluşlarından geçiyor. ‘Koltukta oturanların sorumluluğu yurttaşların can sağlığını korumaktır aynı zamanda’ deyip hamle yapması gerekiyor. Siyasilerin ağzında ya deprem siyaset üstü diye bunun gereğini yerine getirmeleri gerekiyor” sözlerine yer verdi.
Meslek odaları, yerel yönetimler ve üniversiteler
Merkezi idarenin ekonomik kaynak sağlanması gerektiğini belirten Eylem, “Merkezi idare arkada olmalı ama yerel yönetimler, meslek odaları, üniversiteler aynı masada bir araya gelmeli. İşbirliğine dair adım atmamız gerekiyor, yoksa yaşanan şeyi başka ilde yine yaşarız” dedi.