Kayıp yakınları 5 kişinin akıbetini sordu

  • 12:02 14 Ocak 2023
  • Güncel
AMED - Kayıp yakınları eylemlerinin 727’nci haftasında, 6 Mart 1994 tarihinde kaybettirilen 5 kişinin akıbetini sordu.
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi ve kayıp yakınları, "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" eyleminin 727’ncisini Rezan (Bağlar) ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirdi. Eyleme kayıp yakınları katılırken, faili meçhul şekilde kaybettirilenlerin fotoğrafları taşındı.
 
Bu hafta gerçekleştirilen eylemde Şirnex’in Cizîr ilçesinde 6 Mart 1994 tarihinde kaybettirilen Ömer Candoruk, Süleyman Gaysak, Yahya Akman, Mehmet Gürrü Özer ve Aziz Gaysak’ın (12) akıbeti soruldu.
 
Katledilenlerin yakınlarının olayla ilgili beyanlarını İHD Amed Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Derya Yıldırım okudu. Derya, hikayeyi kaybettirilenlerinin yakınlarının ağzından paylaştı.
 
Leyla Gaysak: Eşim hayvan alım satımı yapıyordu. Amcam Ömer Candoruk, taksicilik yapıyordu. Eşim, amcam Ömer’i aradı, birlikte evden ayrıldılar. Olaydan sonra duydum ki akrabamız olan İzzettin ve Yahya da onlarla birlikte Silopi tarafına gitmişler. Eşim evden ayrıldıktan yaklaşık 20 dakika sonra evimizi telefonla arayan tanımadığım bir şahıs, “Adamlarınızı kaçırdılar Aşağı Holan mezrası yakınlarında birini vurdular. Ömer’in ehliyetini düşürdüler, ehliyetini ben aldım ve diğer 3 yakınınızı kaçırdılar” dedi. Eşim yaralıdır düşüncesiyle hastaneye gittim. Ancak hastanenin önünde panzer vardı. Beni içeri sokmadılar, bana küfrettiler. Eve döndüm hepsinin öldürüldüğünü duyduk. Eşim ve kaybolan diğer yakınlarımızı aramaya başladık.
 
Çukuru açtım, yüzlerini gördüm
 
Ancak askerler, Cizre’nin dışına çıkmamıza izin vermiyorlardı. Biz de 1-2 kişi ayrılıp, telefonda belirtilen Aşağı Holan mevkiine ve civar köylerin arazilerine ulaşmaya çalışıyorduk. Eşimin kaybolmasının ardından üçüncü gün biz Kirij mezrasını geçtikten sonra Bozalan’a doğru giderken, yoldan ayrılan bir aracın teker izini gördük. İzleri takip ederek yaklaşık 10 dakika yürüdükten sonra doğal büyük bir çukur gördüm. Çukur biraz kazılmıştı. Toprağın yeni kazıldığını, üzerine büyük taşların konulduğunu görünce orada gömüldüklerini anladım. Çukuru açtım. Yüzlerini gördüm, hepsini tanıdım. Öylece bırakıp geri döndüm. Akrabalarıma haber verdim. Akrabalarımız asker ve koruculara gittiler, cesetleri getirip gömdüler. Yakınlarımıza önden ateş edilmişti. Ömer Candoruk’un aracı bulunamadı.
 
‘Göğüsleri parçalanmıştı’
 
İsa Akman: Leyla Gaysak, oğlum ve Yahya da kaybolan akrabalarımızla birlikteydi. Yakınlarımızı aramaya çıktık, bulamadık. Cizre, Silopi ve İdil savcılıklarına dilekçe vermek istedik. Ancak kapıdaki polisler içeri girmemize izin vermediler. Yanımdaki Reşit ve Abdullah Akman’ı dipçiklerle darbettiler. 2 gün sonra Botaş Karakoluna, oradan da Bozalan yolunun iki tepe arasındaki vadi içerisindeki derenin halk arasında Besta (Melkemut Azrail) deresine 3 aracın getirildiğini, araçlardan birinin Ömer Candoruk’a ait olduğunu duyunca ben de oraya gitmeye çalıştım. Ancak panzerdeki askerler bana engel oldular. Ben de gizli gitmeye çalıştım. Uzamış olan ekinlerin arasından giderken lastik izlerini gördüm. Bu izleri takip ederken çukuru gördüm. Leyla yaşıyordu ve çukuru açmaya uğraşıyordu. Oğlumun yüzünü gördüm, yüzünü temizlerken çevremizi asker ve korucular sardı. Oğlumun yüzük parmağı kesilmiş, parmağındaki yüzük alınmıştı. Süleyman’ın burnunu kesmişlerdi. Her dördünün bedenlerini çok hırpalamışlardı, göğüsleri parçalanmıştı. Vücutlarında mermi izleri vardı. Önden ateş edildiği belliydi. Olay yerine gelen askerler bir traktör getirmişlerdi. Cenazeleri traktöre taşıdık. Hastaneye getirdik. Askerler bizi yaklaştırmadı. Cesetleri tabuta koydular cenazeleri gömdük. Hiçbir resmi kurum bizi bilgi ve ifade için çağırmadı.
 
Oğlumu zorla araca bindirdiler
 
Bu olaydan sonra Agit Malgaz isimli şahıs yanıma gelip, minibüsle Silopi’den gelirken Botaş’ta kimlik kontrolü için durduruldukları sırada, Ömer Candoruk’un aracının da durdurulduğunu söyledi. O sırada Ömer’in ehliyetini dışarı attığını görünce şüphelendiğini, itirafçı Abdulhekim Güven’in, Ömer’i zorla kendi aracına bindirmeye çalıştığını; onlar uzaklaştıktan sonra minibüs şoförünün gidip, Ömer’in ehliyetini aldığını, kendisinin de Ömer’i tanıdığı için ehliyeti şoförden alıp Koç Oteli’ne götürdüğünü, gördükleri hakkında orada bulunanlara bilgi verdiğini bana anlattı. Oğlumu zorla beyaz bir Toros araca bindirip götüren Abdulhekim Güven, Bedran ve Selim Hoca kod isimli şahıslardan ve onlara emir veren, onlarla hareket edenlerden davacıyım, şikâyetçiyim.
 
Paylaşılan hikâyenin ardından faili meçhul şekilde kaybettirilenler anısına bir dakikalık saygı duruşu ile eylem sonlandırıldı.