Ebru Günay: Barajları yıktık bloke kararı ile mi durduracaksınız?

  • 11:33 12 Ocak 2023
  • Siyaset
 
ANKARA - Gündemdeki gelişmeleri değerlendiren HDP Sözcüsü Ebru Günay, kapatma davası ve Hazire yardımına bloke konulmasına ilişkin parti olarak barajları yıktıklarını  belirterek “Bloke kararı ile durduracaksınız” diye sordu. Ebru, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın 15 Ocak’ta yapacağı mitinge de katılım çağrısı yaptı. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, HDP Genel Merkez binasında basın toplantısı düzenleyerek gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.
 
Türkiye’nin gündeminde son birkaç gündür AKP iktidarının sistematik olarak gerçekleştirdiği, anayasal düzenin ihlal edilmesi, Anayasa’nın ayaklar alınması ve hukukun asıya alınması olduğunu söyleyen Ebru, bu konun en büyük mağduriyetini ise partilerinin yaşadığını ifade etti. Ebru, “Kapatma davasının ilk gününden bugüne tüm süreci baştan sona hukuksuzluk ve Anayasa ihlali ile gerçekleşti. Son olarak hesaplarının bloke edilmesi ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca sözlü savunma yapması bir kez daha gözleri ihlallere ve AKP’nin hukuku çiğnemesine çevrildi. Türkiye’nin saygın hukukçuları da bizler de hesaplarımızın bloke edilmesini hem de kapatma davasıyla ilgili kararın hukuki olmadığını açıkladı. Başta kamuoyu olmak üzere gerçekten bu ülkenin gerçek hukukçuları meselenin hukuk meselesi olmadığını siyasi olduğunu çok iyi biliyorlar” dedi. 
 
‘Dilekçe savcılık elinden çıkmadı’
 
Partilerine dönük kararların sarayın karanlık dehlizlerinde alınan bir karar olduğunu dile getiren Ebru, Yargıtay Başsavcılığı’nın talep dilekçesi dilinin bile tek başına bunu ispatlar nitelikte olduğunu kaydetti. Ebru, “Baştan sona savcının talep dilekçesini okudum. Meslek hayatım boyunca binlerce talep dilekçesi gördüm ama böylesini görmedim. Bunun savcılık elinden çıkmış bir dilekçe olduğuna inanmak sadece ve sadece saflıktır. Savcılar ne zamandan beri iddia değil ithamlarda bulunmaya başladılar. Dilekçeyi okurken hukuki çerçevede hazırlanmış bir talep dilekçesi değil iktidar ortaklarının grup toplantısı metnini okumuş gibi oldum. Partinin kapatma davası henüz neticelenmemişken, bu davadaki rolü sarayın katipliğini yapmaktan ibaret olan savcı hızını alamamış; sözlü mütalaadan sonra basına açıklama yapmış.  Nerede görülmüştür bir başsavcının basına demeç verdiği? Basına sarayın, saray danışmanlarının sayıklamalarını üstelik gülerek bir sevinç içinde açıklıyor. Öyle bir konuşuyor ki sanırsınız konuşan savcı değil her fırsatta HDP’yi hedef alan iktidarın sözcüsü Devlet Bahçeli. Savcı kesin olarak taraflıdır, talimat almıştır, görevini kötüye kullanmıştır. Oturduğu makamı hak etmeyecek kadar da hukuk bilgisinden yoksundur. Kendisine tavsiyem yeniden bir hukuk fakültesine kayıt yaptırarak hukuk öğrensin” diye belirtti.
 
‘HDP’nin 7 Haziran seçim zaferinin rövanşını görüyoruz’
 
Seçim öncesi HDP’yi seçime dezavantajlı koşullarda sokmak için çevrilen kötü bir tiyatrodan başka bir şey olmadığına vurgu yapan Ebru, “Bunun en büyük kanıtı da iddianame ile talep edilen bloke tedbirinin, hukuksuz bulunarak reddedilip seçim öncesi yeni tek bir iddia içermeyen bir talep ile bloke kararının verilmesidir. AYM siyasi baskılara dayanamayarak daha önce hukuksuz bularak reddettiği talebi gerekçesiz bir şekilde kabul etmiştir. Biz Savcının iddianamesinde HDP’nin 7 Haziran seçim zaferinin rövanşını görüyoruz. Biz bu iddianamede halkın temsil hakkının yok sayılmasını görüyoruz. Biz bu iddianamede Kürtlerin, Alevilerin, muhaliflerin, kısacası ötekilerin parlamentoda temsil edilmesinden duyulan rahatsızlığı, halkın yönetimde söz sahibi olmasının istenilmediğini görüyoruz. Çünkü HDP, bu ülkede gerçekleri cesurca dile getirenlerin, eşit hakları, eşit paylaşımı savunanların, barışın, umudun ve adaletin partisidir. Partimizin hesabının bloke edilmesi maddi bir mevzu değil. Halkımızın ve bize oy veren seçmenlerimizin yurttaşlık statüsünün askıya alınması talebidir. Evet yurttaşlık haklarının; seçmelerimizim HDP’lilerin Kürtlerin sol ve sosyalistlerin bu ülkedeki demokrasi güçlerinin elinden açık biçimde alınmasıdır. Bu açık biçimde HDP’li seçmenin kararına, tercihine, siyasi görüşüne bloke konulmasıdır” ifadelerini kullandı.
 
Ebru’nun konuşmasından satır başları şöyle:
 
“7 Haziran seçimlerinde önümüzde barajlar vardı; yıktık da geldik. Şimdi bizi kapatma ile ekonomik yaptırımla mı durduracaksınız? Bir halkı durdurmak kolay değil, bunu bilin! HDP salt bir binadan mı ibaret sanıyorsunuz? HDP’nin siyaseti parlamento ile sınırlı mı sanıyorsunuz? Bizler barajları aşarak geldik bugünlere ve kendisinden doğan kendisini büyüten bir mücadele bu yasaklarla küçülmez. Halk hareketiyiz, halkın gücüyle varız ve var olacağız, bunu kimse unutmasın. HDP’nin kapısına vuracağınız kilitle mi halkı ve halkın barış talebini durduracaksınız? Hiç mi tarih okumadınız? Geçmişe bir bakın, ardında halk gücü olmayan hangi siyasi hareket yaşayabildi? HDP ve evvelki geleneklerimize bir bakın. HEP’ten bugüne demokratik mücadelemiz milim sapmadı, sapmayacak. 
 
Halkların kaderi ile geleceği ile oynamanın vebali ağır olacak
 
Ha bir de sarayın hukuk danışmanıyım diyen bir zat var.  Kendini direkt yargıç yerine koyup partimiz hakkında karar veriyor bunu da utanmadan sıkılmadan ilan ediyor. Bu zat bilsin ki söylediği şey, salt partimiz hakkında değil halkların kaderini etkileyecek bir şey. Halkların kaderi ile geleceği ile oynamanın vebali ağır olacak! Cumhurbaşkanı danışmanı sıfatıyla bu yorumları yapan bir hukukçu ülkenin yaşadığı karabasanı özetliyor. Bu ülkenin demokratik olmadığını, tek adam rejiminin yarattığı baskı ortamını özetliyor. Dahası partimize yönelik kapatma davasının sarayın talimatı ile açıldığının itirafıdır. Bir hukukçu anayasanın, yargının bağımsızlığı ilkesini bilmiyorsa ve buna göre davranmıyorsa kendisine hukukçuyum demesin. 
 
Hiçbir engelleme bu siyasi geleneği küçültmedi
 
HDP’yi kapatmaya çalışanlar şunu iyi bilsin ki, hiçbir engelleme bu siyasi geleneği küçültmedi. Tam tersi bir çığ misali büyüttü. Hiçbir karar bizi demokratik siyaset çabamızdan geri adım attıramadı. Nasıl ki karanlığı bir kibrit çöpü ile yardıysak dün ve yıllar sonra milyonların elinde meşaleye döndüyse; geçmişten aldığımız miras ile cesaret ile kararlılık ile halk gücü ile büyüdük, büyümeye de devam ediyoruz. Kısacık tarihimiz gösterdi ki AKP-MHP ittifakı muhalefeti susturmak için önce HDP’den başlıyor. Partimizi şeytanlaştırma, düşmanlaştırma, belediyelerine kayyum atama, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması, gözaltı, tutuklama ve cezaevi. Tüm bunlar önce HDP’ye uygulanıyor, sonra da tüm muhalefete uygulanıyor. Bu ülkenin geleceğine talip olduğunu söyleyen 6’lı masa bileşenleri, bu tarihsel sorumluluktan oldukça uzak görünüyor. Bizler elbette kimseden demokrasi dilenecek değiliz ancak bir siyasi parti olarak, bizim hakkımızda kuracağınız her cümle, aynı zamanda seçmenlerimiz için ileriye dönük bir gösterge olacaktır. Tercihlerini belirleyecektir.
 
Muhalefet partilerine çağrı: Seçim güvenliğini sağlamalıyız
 
Önümüzdeki seçim süreci hiç olmadığı kadar adaletsiz bir yarış olacak, adaletsiz bir ortamda gerçekleşecek. Bir tarafta vergilerimizle fonlanan devletin tüm imkanlarını kendi çıkarlarına kullanacak bir Cumhur İttifakı, diğer tarafta seçim kampanyalarını sürekli engellemeler, yalan haberler ve manipülasyonlar ve çeşitli hilelerle mücadele etmek zorunda kalacak muhalefet partileri olacak. Bu nedenle muhalefet partilerine tekrar çağrıda bulunuyoruz. En azından ‘seçim güvenliği’ ve manipülasyonlarla mücadele temelinde tüm muhalefet partileri olarak bir araya gelmeli ve seçmenlerimizin sandığa gitme ve oylarını güven içerisinde kullanmalarını sağlayacak bir işbirliğini sergilemeliyiz. Muhafazakar veya seküler, sağcı ya da solcu ayırt etmeksizin seçmenlerimize karşı sorumluluğumuzun bir gereği olarak, seçimlere katılacak olan tüm muhalif partilerin ortak bir seçim güvenliği platformunu oluşturmasını elbette zaruri görüyoruz, zira iktidarın oyunları sandık oyunlarıyla da geçmiş deneyimlerimizden biliyoruz. Ümit ederim ki, bu çağrımıza ve önerimize tüm muhalefetten aklıselim bir yanıt alabiliriz.  
 
Anayasa Değişikliği Teklifi
 
Bizim, AKP’nin Anayasa değişikliği teklifi görüşmelerini reddetmemiz, halen kamuoyunda tartışılan önemli bir mesele olmaya devam ediyor. Bu konuda arkadaşlarımız kapsamlı açıklamalar ve değerlendirmeler yaptılar. Bizim ardımızdan CHP ve İyi Parti’nin de görüşmeyi reddetmesi de konunun önemini artırmıştır. Bizim tavrımızın esası 2 önemli nedene dayanmaktadır. Birincisi: Özgürlüklerin olabildiğine kısıtlandığı, baskı ve zorun gün be gün arttığı, demokratik kazanımların her gün tırpanlandığı bir zamanda başörtüsü ile ilgili getirilen teklif, ülkenin özgürlükler ve demokrasi sorunlarına yanıt üretmenin çok çok uzağındadır. Bu teklif, AKP’nin seçim hesaplarının bir parçası olarak ortaya konmakta, toplumu ayrıştırmakta, toplumsal kutuplaşmayı artırarak seçimi kazanmaya hizmet etmek amacıyla getirilmiştir. Tüm kamuoyunun da bildiği gibi ortada ne türbanla ilgili ne de aile kurumu ile ilgili bir tartışma vardır. Her iki konuyla ilgili yapılan bu hamle, AKP’nin oyunu kendi sahasına doğru çekme, kendi seçmenini konsolide etme ve hayat pahalılığı, ekonomik kriz nedeniyle kendisinden kopmakta olan muhafazakar seçmeni tekrar kazanmaya dönük nafile bir çabanın ürünü olarak görülmelidir.
 
Demokrasicilik oyunu
 
Görüşmeyi reddetmemizin ikinci sebebine gelirsek; iktidar ve küçük ortağının doğrudan yargıya müdahalesi sonucu yürütülen Kobanê Kumpas Davasın’daki hukuksuzluklar, bunların parti kapatma davasına delil olacak şekilde yetiştirilme çabası, kapatma davasının hız kesmeden devam etmesi, son olarak da partimizin anayasal hakkı olan Hazine yardımının iktidar blokunun baskısı sonucu bloke edilmesi, bizim bu ‘demokrasicilik oyunu’nu oynamama kararı almamıza neden olmuştur. Partimiz, tüm saldırılar, gözaltı, tutuklamalar, kayyum siyaseti, seçilmişlerine dönük ağır hak ihlalleri, seçmenlerimizin seçme ve seçilme haklarının açıkça elinden alınması hamlelerine karşın, ülkede barış ve demokrasinin tesisi için müzakereden yana tavrını korumaktadır. Ancak bu kanun teklifine destek vererek veya görüşmeleri sürdürerek AKP’nin demokrasi için yaptığı PR çalışmalarına cila atmak istemiyoruz. Onların oyunlarına dahil olmuyoruz. Bunun tüm kamuoyu tarafından açıkça bilinmesi gerekmektedir.
 
Emek ve Özgürlük ittifakımız güçlenerek yoluna devam ediyor
 
Birçok kez söyledik, yine söylüyoruz. Bizler, ezilenlerin, sömürülenlerin, yok sayılanların yüzyıllara dayanan bir mücadele ve direniş geleneğinin devamı ve temsilcileriyiz. Devraldığımız bu onurlu mirası, her türlü baskıya ve inkara karşı savunmaya ve daha da güçlendirmeye devam edeceğiz. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Bu coğrafyanın ezilenlerinin, yoksullarının, kadınlarının, gençlerinin, yaşam alanı savunucularının, yok sayılanlarının haklarını savunmak ve egemen iktidar bloklarına karşı halkların asıl birliğini temsil eden Emek ve Özgürlük İttifakımız, güçlenerek yoluna devam ediyor. 
 
15 Ocak mitingine katılım çağrısı
 
Emek ve Özgürlük İttifakımız sadece bir seçim ittifakı değil, özgürlüğün, demokrasinin, eşitliğin ve adaletin yolunun mücadeleden, sokaktan geçtiğini bilerek yoluna devam ediyor. Tam da bu çerçevede; yoksulluğa, baskıya, sömürüye, tecride, faşizme ve asimilasyona karşı en büyük cevabı, Emek ve Özgürlük İttifakı olarak 15 Ocak’ta İstanbul Kartal Meydanı’nda bir kez daha vereceğiz. Bizler ne restorasyonculara ne tek adamcılara mahkum değiliz. Bizim yolumuz, bütün ezilenlerin ittifakını ve birliğini esas alan özgürlüğün, eşitliğin ve emeğin yoludur. Bu anlayış ile HDP olarak halklarımıza dayatılan faşizme, yoksulluğa, işsizliğe ve emek sömürüsüne karşı, tecride karşı, yüreği emekten, özgürlükten ve eşitlikten yana atan herkesi 15 Ocak’da Kartal Meydanı’na bir kez daha davet ediyoruz.”