Tecride karşı direniş ve mücadele yılı
- 09:01 19 Aralık 2022
- Güncel
HABER MERKEZİ - 2022 yılı PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecridin derinleştirildiği bir yıl olurken aynı zamanda binlerce avukat, dünyaca tanınmış ismin ve halkın tecridi kırmak için girişimlerde bulunduğu ve mücadele ettiği bir yıl olarak geçti.
AKP-MHP iktidarının Kürt halkına karşı yürüttüğü savaşı giderek boyutlandırdığı 2022 yılını geride bırakmaya sayılı günler kaldı. Savaşın yansıması yaşanan siyasi, ekonomik ve toplumsal kriz de geçtiğimiz yıllara oranla daha da arttı. AKP-MHP iktidarına yönelik başta kadınlar olmak üzere toplumda oluşan tepki ve rahatsızlık düzeyi de mevcut sistemin sürdürülemezliğinin göstergesi olarak değerlendiriliyor.
AKP-MHP iktidarının yürüttüğü savaş politikalarının kaynağında Kürt sorununun çözümsüzlüğü olduğu daha net bir şekilde ortaya çıkarken bunun temelinde de PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik uygulanan ağırlaştırılmış tecridin olduğu başta Kürtler olmak üzere demokrasi çevrelerince kabul ediliyor. İmralı’da yürürlükte olan özel sistem bu yıl da Kürt ve Türk kamuoyu başta olmak üzere bölgenin ve dünyanın gündemindeydi.
Geride bıraktığımız 2022 yılında İmralı’da neler oldu, İmralı sadece bir ada mı, İmralı sistemi nedir, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın kendisi bu sistemi nasıl değerlendirmişti, adaya gitmek için yapılan başvurular, uluslararası kurumlar bu yönlü bir şey yaptı mı, Kürt halkının İmralı kapılarının açılması için içinde bulundukları eylemsellik vb… İşte 2022 yılında tecrit ve buna karşı girişimler…
İmralı sadece bir ada mı?
İmralı Adası ya da tarihteki adıyla Kalolimnos. Yüz ölçümü olarak Marmara Denizi içerisinde dördüncü büyük adadır. Bizanslılarla savaş sonucunda Emir Ali tarafından alındığı için bu isimle anılmış daha sonrasında İmralı’ya dönüşür. 1924 yılında yapılan nüfus mübadelesi sonucunda adada yaşayan tüm Rumların Yunanistan’a gitmesi ile ada, bir süre boş kalır.
Boş kalan ve daha önce halkın tarım ve balıkçılıkla uğraştığı adayı Türkiye halkın yerleşim yeri olarak kullanmaktan ziyade cezaevi olarak açar ve ilk yarı açık cezaevi burada yapılır. “Asri hapishaneler” yapmakla övünülürken, burası “örnek” bir cezaevi olarak yansıtılır. Adanın bu tarihine bakıldığında denizin içerisinde sıradan bir ada olmadığı dikkat çekiyor.
‘Övünülen yerde’ başbakanlarını idam ederler
Cumhuriyetin “örnek” cezaevi diye övdüğü İmralı’da 1960 darbesinden sonra Yassıada’da yargılanan dönemin Başbakanı Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan idam edilir. Aradan onlarca yıl geçtikten sonra her 3 ismin itibarları iade edilip İstanbul’da yapılan anıt mezarlara alınsalar da Türkiye kendi başbakanı ve siyasetçilerini bir adada idam eden bir ülke olarak tarihe geçti.
İmralı’dan bir devrimci sanatçı geçti
İmralı Adası’nda söz konusu siyasetçilerin dışında bir de tarihe not düşmüş kişiler de tutuldu. Devrimci sanatçı Yılmaz Güney de “cezalandırılarak” burada tutulmuştur. Yine ressam İbrahim Balaban ve bir Rum ressam Angulos Stafonodis da burada tutuldu.
1999’dan sonra İmralı’da değişim
1935 yılından 1999 yılına kadar yarı açık cezaevi olarak bilinen adanın tarihi bu tarihten sonra tamamen değişti. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın uluslararası bir komplo ile esir alınıp 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilmesinin ardından hem İmralı’da yine bir tarih başladı. Yarı açık cezaevi İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi olarak değiştirildi. Ada “özel güvenlik bölgesi” olarak ilan edildi.
Abdullah Öcalan İmralı’ya ilişkin ne dedi?
Abdullah Öcalan’a yönelik komploda yer alan güçlerin yürütücüsü olduğu İmralı’daki sistemin tarihte de günümüzde de hiçbir örneği yok. Dünyanın hiçbir yerinde örneği olmayan İmralı sistemini en çarpıcı şekilde Abdullah Öcalan’ın kendisi tanımlıyor. İmralı’nın üç ayaklı bir sistemle yönetildiğini söyleyen Abdullah Öcalan bunların ABD, Avrupa ve Türkiye olduğunun altını çiziyor ve şöyle değerlendiriyor: “İmralı Cezaevi, Türkiye’deki cezaevleri sisteminden çok farklıdır. Diğer cezaevlerinin statüsü burada uygulanmıyor. Buranın statüsü ve yapısı gizli bir anlaşmayla olmuştur. ABD buna benzer gizli anlaşmalarla birçok yerde böyle birçok cezaevi kurmuştur. İmralı Cezaevi de ABD tarafından gizli anlaşmayla kurulan özel cezaevlerinden biridir. Bunu yaparken AB’nin de fikri ve onayı alınmış ve buranın yapısı ve koşullarının da ne olması gerektiğini belirlemişler. Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’ne (CPT) sıradan yaklaşmamak gerekir, arada bir gelip giden bir heyet olarak görmemek gerekir, burada olup bitenlerden haberleri vardır. Avrupa Komitesi’ne bağlı bir oluşumdur, dolayısıyla bir bütün olarak Avrupa Konseyi’nin de bilgisi var. Burayı Başbakanlığa bağlı kriz merkezi yönetiyor diyorlar ama değil, burası direkt ABD’ye bağlı. Başından beri cezaevi yönetmeliğinin bile uygulanmamasına anlam verememiştim. Ama ortaya çıktı ki İmralı Cezaevi ilk Guantanamo tarzı cezaevidir. Burada bana yapılan uygulamalardan dersler çıkarılıyor. Bir insanın bastırılmaya ne kadar dayanabileceğini ölçüyorlar.”
Sistematik tecrit 2011’de daha da derinleştirildi
Abdullah Öcalan’ın kendi değerlendirmelerinin de ortaya koyduğu İmralı sistemi gerçekte bir tecrit üzerine kurulmuş bir sistem. Esir alındıktan sonra İmralı’da zaman zaman dışarı ile iletişim kurma imkanı olsa da özünde devam eden sistematik bir tecrit oldu. Kimi zaman avukatları ile yıllar sonra da çok sınırlı bir şekilde aile fertleri ile görüşmeler gerçekleştirse de tecrit sistemi hiç değişmedi ve süre geldi. Abdullah Öcalan 27 Temmuz 2011 yılından bu yana da hiçbir şekilde avukatları ile görüştürülmüyor.
2013-2015 yılları görüşmeler süreci
PKK Lideri, Kürt sorununun demokratik yollarla çözüm çabası içerisine girdiği 2013-2015 yılları arasında tecrit çok kısmı kırıldı. Adada devlet heyeti ve İmralı Heyeti olarak adlandırılan heyetle görüşmeler gerçekleştirilse de avukatları ile yine görüştürülmedi. Bu dönemdeki sınırlı görüşmelerde Türkiye kamuoyu ve dünya kamuoyu PKK Lideri’nin siyasetteki etkinliğine ve Türkiye’nin demokratikleşebileceğine yönelik çok önemli gelişmelere tanıklık etti. Ancak PKK Lideri’nin bu çabası sunduğu çözüm önerilerinin etkisine somut olarak tanık olan AKP iktidarı, Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesinin kendi iktidarını kaybedişi olarak değerlendirerek İmralı kapılarını kapattı.
2019’da İmralı kapısının aralanması
5 Nisan 2015 tarihinde AKP iktidarının İmralı kapılarını tamamen kapatması üzerine tecridin kırılması için 8 Kasım 2019 tarihinde Demokratik Toplum Kongresi Eşbaşkanı Leyla Güven öncülüğünde başlayan cezaevlerine ve tüm topluma yayılan direniş sonucu iktidar İmralı kapılarını açmak zorunda kaldı. PKK Lideri’nin avukatları sınırlı birkaç görüşme yaptı. Kürt halkı ve demokratik kamuoyu PKK Lideri’nden haber alabildiği gibi düşüncelerinin toplumla buluşmasının etkisini bir kez daha gördü. Avukatların bir iki görüşmesi ve sınırlı bir iki telefon görüşmesi sonrası bu kez AKP’nin ortağı olarak sahneye çıkan MHP ile birlikte İmralı kapıları bir kez daha kapatıldı.
Bahaneler yerini itiraflara bıraktı
Bu tarihten sonra İmralı tecridinin kılıfı olarak gösterilen “koster bozuk”, “hava muhalefeti” gerekçeleri şekil değiştirdi. İmralı sisteminin özel olduğu bizzat AKP-MHP yetkililerince itiraf edilmeye ve başladı. Art arda bu kez “disiplin cezaları” devreye girdi.
Her şeye ‘ceza’
AKP-MHP iktidarının zaman zaman aralanın İmralı kapılarını bir kez daha kapatmasının ardından halkın eylemliliklerinin yanı sıra avukatlar ve siyasetçiler olmak üzere demokratik çevrelerin girişimleri aralıksız sürdü. Ancak yapılan her başvuruya iktidarın yanıtı İmralı’da solunan havaya bile “disiplin cezası” verildiğini ortaya koyma biçiminde olur. Diğer yandan da çoğu kez yanıt da verilmez.
Aylar sonra yanıt
Abdullah Öcalan ve 3 tutsaktan haber alınması amacıyla 2 Aralık 2021’de Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekilleri Fatma Kurtulan ile Hüseyin Kaçmaz Meclis İnsan Hakları Komisyonu’na başvuru yaparak İmralı’ya gitmek istedi.
Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, HDP’nin başvurusuna, Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün 22 Mart 2022 tarihli yazısıyla, iki ay sonra 16 Haziran 2022’de yanıt verdi. Meclis İnsan Hakları Komisyonu’na yapılan başvurudan 7 ay, Abdullah Öcalan ile yüz yüze yapılan görüşmenin üzerinden de 27 ay geçtikten sonra verilen yanıtta, Abdullah Öcalan’ın 18 Kasım 2021 tarihinde İmralı’da bulunan diğer tutuklular Ömer Hayri Konar, Veysi Aktaş ve Hamili Yıldırım ile spor faaliyetleri sonrasında sohbet ettikleri gerekçesiyle 3 ay disiplin cezası verildiği ortaya çıktı. Yanıtta, disiplin cezasıyla ilgili şu bilgilere yer verildi: “…adı geçenlerin 18.11.2021 tarihinde bedminton faaliyetine çıkartıldığı, hükümlülerin iyileştirme ve eğitim programları çerçevesinde eğitim, spor, sosyal ve kültürel faaliyet olarak 1 saat olmak üzere düzenlenen faaliyetin kalan süresinde spor faaliyetine katılan diğer hükümlüler ile sohbet faaliyetine dönüştürüldüğü, faaliyet plânına uygun olmayan eylemde bulunduklarının tespit edilmesi üzerine adı geçenler hakkında tutanak tanzim edilerek disiplin soruşturması başlatıldığı, Kurum Disiplin Kurulunun 23.11.2021 tarihli ve 2021/4 sayılı kararıyla ‘3 ay süre ile ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma’ disiplin cezası ile cezalandırılmalarına karar verildiği…”
Yüz yüze görüşme üzerinden geçen 27 ay sonraki yanıtta ayrıca, “…adı geçenlerin sağlık durumları ile ilgili olarak olumsuz herhangi bir durumun söz konusu olmadığı” ifadeleri kullanıldı.
AİHM kararı ve AKBK’ye verilen yanıt
Bu yıl yaşanan bir gelişme de AİHM) PKK Lideri için 2014’te aldığı karar doğrultusunda Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin (AKBK) Türkiye’den istediği yanıta ilişkin oldu.
AİHM, 18 Mart 2014 tarihinde Abdullah Öcalan’a şartlı tahliye olmaksızın ömür boyu hapis cezası verilmesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 3’üncü maddesinin ihlali olduğuna karar verdi. "Öcalan 2" olarak çıkarılan kararda, Abdullah Öcalan'ın, "müebbet veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan tutukluya serbest kalma imkanının tanınması" anlamına gelen "Umut hakkı"ndan yoksun bırakılmasıyla işkence yasağının ihlal edildiği tespitine yer verildi. Gerekli yasal düzenlemenin yerine getirilmesi istenen karara ilişkin Türkiye hiçbir adım atmadı.
Türkiye’den itiraf
Türkiye’nin kararın gereklerini yerine getirmemesi üzerine Abdullah Öcalan’ın avukatları, AİHM kararlarının yerine getirilip getirilmediğini denetleyen AKBK’ye ihlal kararlarını gündemine alması için ayrı başvurular yaptı. Türkiye, “umut hakkı” ile ilgili tespit ve önerileri görmezden geldi. Komite, bu konuda attığı adımlara dair bilgi vermesi için Türkiye’ye 2022 yılının Eylül ayına kadar süre verdi. Türkiye verdiği yanıtta "Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan hükümlülerin şartlı salıverilmesinin mümkün olduğunu ancak istisnai olarak bazı suçlar bu olasılıktan muaf tutulmuştur” denildi. Böylece Öcalan’ın "umut hakkı"ndan muaf tutulduğunu İmralı’da uygulanan hukukun da özel olduğunu itiraf etmiş oldu.
Tecridin kırılması ve özgürlük eylemleri
Türkiye’nin Abdullah Öcalan’a yönelik tecritte ısrar etmesi bu yıl da başta Kurdistan olmak üzere dünyanın birçok ölkesinde eylemlerle protesto edilirken eylemlerde Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için mücadele vurgusu hep öne çıktı. Halkın eylemlerinin yanı sıra 2022 yılında hukuki girişimler arttı.
Haziran ayında aralarında kurum temsilcileri ve baro başkanlarının da bulunduğu 29 baroya kayıtlı 775 avukat, İmralı’daki avukat yasağının ortadan kaldırılması için Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak İmralı’ya gitmek istedi.
22 ülkeden avukatların girişimi
19 Eylül’de 22 ülkeden 350 avukat Abdullah Öcalan ile görüşme talebiyle Adalet Bakanlığı’na başvurarak İmralı’ya gitmek istediğini duyurdu. Avrupalı avukatlar European Association of Lawyers for Democracy & World Human Rights (Avrupa Demokrasi ve Dünya İnsan Hakları için Avukatlar) (ELDH) Zoom üzerinden bir basın toplantısı gerçekleştirerek başvurularını kamuoyu ile paylaştı.
Ortadoğu ve Kuzey Afrikalı 756 avukat
Abdullah Öcalan’ın müdafiliğini yürüten Asrın Hukuk Bürosu, 19 Eylül’de yaptığı açıklama ile Fas, Filistin, Güney Kurdistan, Irak, Lübnan, Mısır, Rojava, Suriye ve Ürdün’ün içinde yer aldığı Ortadoğu ve kuzey Afrika ülkelerinden 756 avukatın İmralı’ya gitmek için başvuru yaptıklarını duyurdu. Avukatların taleplerini Güney Kurdistan’ın Silêmanî kentinde yapacakları açıklama ile duyurmalarının da “asayiş güçleri” tarafından engellendiği belirtildi.
Güney Kurdistan’da kampanya
Aynı dönemde Güney Kurdistan’da da avukatlar tarafından bir kampanya başlatıldı. Kampanyanın hazırlık komitesinin Silêmanî Mahkemesi önünde yapmak istediği açıklama “asayiş” tarafından engellendi. Engele rağmen 44 avukat imza atarak kampanyanın startını verdi.
CPT açıklaması: PKK Lideri ile görüştü mü görüşmedi mi?
İmralı tecridinin kırılması ve Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için bu girişimler devam ederken Avrupa İşkencenin ve İnsanlıkdışı veya Onurkırıcı Ceza veya Muamelenin Önlenmesi Komitesi ya da daha kısa adıyla Avrupa İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT), 20-29 Eylül tarihlerinde Türkiye'de temaslarda bulunduğunu ve ziyaret ettiği kurumlar arasında İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi de olduğunu duyurdu. CPT’nin Abdullah Öcalan ve diğer tutsaklar görüşüp görüşmediğine ve ziyaretin içeriğine ilişkin hiçbir açıklama yapmadı.
Asrın Hukuk Bürosu’ndan CPT açıklaması
Kürt halkı ve demokratik kamuoyu CPT’den ziyaretin içeriğine ilişkin açıklama beklerken, Asrın Hukuk Bürosu 29 Kasım’da “İmralı’da Mutlak İletişimsizlik Koşullarına Dair Basın Açıklaması” başlığıyla yaptığı açıklamada “CPT’nin Eylül 2022 tarihinde İmralı Adasına yaptığı ziyarette Sayın Öcalan’ın görüşmeye çıkmadığı duyumuna sahibiz” bilgisini kamuoyu ile paylaştı.
Girişimler arttı: ÖHD barolara başvurdu
20 ayı aşkın süredir Abdullah Öcalan’dan haber alınamaması ve Asrın Hukuk Bürosu tarafından yapılan bu paylaşımı “İmralı’da neler oluyor”, “İmralı kapılarının açılması” için girişimleri de yoğunlaştırdı.
ÖHD’li avukatlar, İmralı’ya gitmek ve Kurdistan ve Türkiye’deki baroların da harekete geçmesi için başlattığı girişimleri yoğunlaştırdı. İstanbul, Ankara, Amed başta olmak üzere ÖHD’li avukatlar bulundukları yerlerde barolara başvuru yaparak girişimlerde bulunmalarını istedi. ÖHD’li avukatlar yaptıkları başvurularda “İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde bulunan Sayın Abdullah Öcalan, Sayın Hamili Yıldırım, Sayın Ömer Hayri Konar ve Sayın Veysi Aktaş’a uygulanan tecrit koşullarının sona erdirilmesi, avukat görüş yasağının kaldırılması, müvekkillerin iç hukuk ve uluslararası mevzuattan kaynaklanan haklarının temini ile avukatlık görevinin yerine getirilmesi amacıyla başta Barolar, Türkiye Barolar Birliği ve Adalet Bakanlığı olmak üzere ilgili tüm kurum ve mercilerin duyarlı olmaları ve etkin bir şekilde sorumluluklarını yerine getirmeleri gerekmektedir” talebinin altını çizdi.
Siyasetçilerden İmralı’ya gitme başvurusu
Kurdistan ve Türkiye başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinden avukatların girişimleri, dünyaca tanınmış isimlerin yayınladıkları açıklamalar, halkın kesintisiz eylemlerinin yanı sıra İmralı’ya heyetin gittiği dönemin ardından siyasetçilerden de İmralı’ya gitmek için başvurular yapıldı. İlk olarak HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan, Mithat Sancar İmralı’ya gitmek için Adalet Bakanlığı’na başvuru yaptı. Ardından da Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz ve HDP milletvekilleri Gülistan Kılıç Koçyiğit, Nuran İmir ve Erdal Aydemir bakanlığa başvuru yaptı. En son da HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, bulunduğu Edirne F Tipi Cezaevi’nden, Abdullah Öcalan ile Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile görüşme yapmak için bakanlığa başvuru yaptı.
Gerek avukatların gerekse de siyasetçilerin yaptıkları başvurulara ilişkin bugüne kadar olumlu ya da olumsuz bir cevap verilmiş değil.
Avukatlar yıl boyu görüşme başvurusu yaptı
PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşmek için avukatları yıl boyunca başvurular yaptı. Yılın başından, Ocak ayından yıl sonuna kadar Aralık ayına kadar avukatlar Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı ile İmralı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü’ne toplan 93 başvuru yaptı. Avukatların yaptığı başvurulara çoğunlukla cevap verilmezken, kimi başvurular da “disiplin cezası” olduğu gerekçesi ile reddedildi.
Aile ve vasi başvuruları da sonuçsuz
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatlarının yanı sıra aile ve vasisi de yıl boyunca görüşme başvuruları yaptı. Ocak ayından Aralık ayına kadar aile ve vasi tarafından yapılan toplam 42 başvuru da sonuçsuz kaldı ve Adullah Öcalan ile görüşmelerine izin verilmedi.
Mücadele kesintisiz sürdü
2022 yılı İmralı’da tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış mutlak tecridin giderek derinleştiği ve başka Kürt halkı olmak üzere tüm toplum ve bölge halkları üzerinde savaşın derinleştirildiği bir yıl olurken, buna karşı direnişin de aralıksız sürdüğü İmralı kapılarının açılması ve Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünün talep edildiği eylemselliklerle dolu bir yıl olarak tarihe geçti.