Gülşen Sincar Güney Kurdistan ziyaretini değerlendirdi

  • 09:59 18 Aralık 2022
  • Güncel
Rojda Aydın
 
AMED - Güney Kurdistan'a yaptıkları bir haftalık ziyarete ilişkin bilgi veren DBP Eş Genel Başkan Yardımcısı ve Birleşik Kürt Kadın Platformu Üyesi Gülşen Sincar, amaçlarının dört parça Kurdistan'daki kadınları bir çatı altında bir araya getirmek,  Kürtlerin kazanımlarına, değerlerine ve kimliğine sahip çıkmak olduğunu söyledi.
 
Kuzey Kurdistan’dan Güney Kurdistan’a giden Birleşik Kürt Kadın Platformu üyesi olan parlamenter, akademisyen ve aktivistlerden oluşan kadın heyeti 11 Aralık'ta Güney Kürdistan'ı ziyaret etti. Heyet, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili ve Kürt Kadın Platformu üyesi Nuran İmir, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Genel Eşbaşkan Yardımcısı ve Birleşik Kürt Kadın Platformu Üyesi Gülşen Sincar, Akademisyen Evîn Aydın ve Kürdistan Özgür Parti Üyesi Zeyneb Dincer'den oluştu.
 
Heyet, Hewlêr ve Silêmanî'de çok sayıda parti, kuruluş, kurum ve kişiyle görüştü. Bu ziyaretler 15 Aralık'ta sona erdi. Görüşmelerde Kürdistan Kadınlar Birliği'nin kurulmasının önemi ve yöntemi ele alındı. Güney Kurdistan'a yaptıkları ziyarete ilişkin DBP Eş Genel Başkan Yardımcısı Gülşen Sincar JINNEWS'e konuştu. 
 
‘Amaç kazanımları korumak’
 
Esas hedeflerinin Kürt kimliği ve statüsünün korunması olduğunu vurgulayan Gülşen Sincar, “Bileşen yapımız faklı siyasal yapılardan oluşuyor. Ama 2017 itibariyle burada oluşturulan Birleşik Kürt Kadın Platformu üyeleri olarak bu ziyareti gerçekleştirmeyi hedefledik. Mevcut haliyle platformun ana yaklaşımı daha çok bu güne kadar ki kazanımların değerlerin korunması, Kürt kimliği ve statüsünün korunması yine kadın kimliği ve statüsüyle bunlarla birlikte ve eş zamanlı yürütmeye dönük bir yaklaşımdı. Gitmekteki esas hedefimiz aslında her bir parçada buna dair yürütülen çalışmalar söz konusu biraz daha bunları ortak platformda, ortak zeminde buluşturabilme gayesiyle bu ziyareti gerçekleştirdik. Bu temelde bir haftaya yakın bu temaslarda bulunduk” dedi. 
 
‘Birçok yapılanma ile görüştük’
 
1 hafta boyunca birçok kurum kuruluş ve siyasal yapılara bağlı kadın yapılanmalarıyla diplomatik görüşmeler gerçekleştirdiklerini belirten Gülşen,”Bir haftalık ziyaretlerimizin bir boyutu Hewler’de bir diğer boyutu da Silêmanî bölgesinde geçti. Her iki alanda da kurum ve kuruluşlarla birebir görüşmeler yaptık. Diplomatik görüşmeler düzeyinde oldu görüşmelerimiz. Hewler’de Kürdistan Parlamenterler Birliği, Özgür Kadın Birliği, Kadınlar Yüksek Kurulu, yine bire bir özel şahıslarla da görüşme şansımız oldu. Sinem Xan’la da bir görüşme gerçekleştirdik. Silêmanî'ye gittiğimizde de Goran ve YNK yapılanması yine bağımsız kadın kuruluşları, siyasal yapıya bağlı olan kadın yapılanmaları, İslami hareket içerisinde bulunan bileşenler olmak üzere 20’yi aşkın temasımız ve görüşmelerimiz oldu. Ulaşabildiğimiz, görüşme taleplerimize olumlu yanıt veren hemen her yapılanma ile görüşmeye çalıştık. Yüzlerce insanla bire bir temasımız oldu diyebilirim” şeklinde konuştu.
 
‘Saldırılar karşısında birlik olmanın önemi vurgulandı’
 
Gülşen, görüşmelerde birlik duygusunun mutlaka sağlanması gerektiği noktasında bir düşünce ile yola çıktıklarını ve saldırılar karşısında birlik olmanın öneminin tartışıldığını ifade ederek şöyle devam etti: “Kadın özgün çalışma olduğu için açıkçası hem platformumuzun kapsadığı hedefler ve ilkeler bazında özellikle parçalar arası birlik duygusunun mutlak suretle sağlanması gerektiği noktasında bir düşünce ile yola çıktık. Gittiğimiz hemen her görüşmede de bu fikirle sürdürdük görüşmelerimizi. Hem kadın kimliğini hem de Kürtlük kimliği üzerinde geliştirilen her türlü saldırı ve yönelimlere karşı ortak bir cephede ortak bir platformda buluşulması gerektiği, bunun mekanizmasının nasıl oluşturulması gerektiği noktasında kimi görüş ve önerileri de aldık. Yani elimizde hazır bir bilgi ve veri ile gitmekten ziyade daha çok ortak duygu ve düşünceleri geliştirebilmek buna dair öneri ve eleştirileri alabilmek temelinde yürüttük sohbetlerimizi, pek çok öneri gelişti diyebiliriz. Bu önerileri de daha sonraki süreçlerde toparlayıp süreci nasıl hızlı bir şekilde yürütebileceğimize dönük değerlendirmelerde bulunacağız. Yani kazanımlara ilişkin genel yaklaşım, 4 parçada da geliştirilen sürece baktığımızda gerçekten bir Lozan anlaşmasının söylemidir, sıkça kulağımıza gelir oldu. 100’üncü yılını bitirdiği süreç içerisinde özellikle 21’inci yüzyılın son 20-30 yıllık süreci tekrar Kurdistan coğrafyası üzerinde her bir parçanın çok ciddi hesaplarını ortaya koyduğunu görebiliyoruz. 
 
Farklılıklardan ziyade ortak değerlerde buluşmalıyız
 
Biz Kürtler olarak ve Kürt kadınları olarak yüzyıl önceki süreçte olduğu gibi iradesiz bir tutum ve tavır içerisinde olamayacağımızı, en azından son yüzyılın tamamına yakın güçlü bir mücadele tecrübesine direniş kültürüne sahip olduğumuzdan yola çıkarak önümüzdeki yüzyılı biz kadınların ve kadınlar şahsında yine Kürdistan coğrafyasında yaşayan halkların, Kürtlerin ortak mücadele değerlerinin nasıl güçlü bir şekilde geliştirilip güçlendirilebileceği, yüzyılın temel bir eleştirisidir işte birlik olmama, birliğin önemi üzerinde ortak tartışmalar yürüttük. Kaldı ki geçmişten bugüne bu temelde sürekli bir araya gelişler oldu. Belki siyasal yaklaşımlar ve düşünceler noktasında bir takım farklılıklar ortaya çıktı. Ama bu süreci siyasal çelişkiler ya da ideolojik farklılıklardan ziyade ortak kültürel değerlerimiz, mücadele değerlerimiz ve kazanımlarımız noktasında nasıl buluşturabiliriz temelinde bir yaklaşım ve buna dönük bir iradenin açığa çıkması temelinde görüşmelerimizi yürüttük. İnanıyoruz ki iyi bir moral iyi bir coşku da aldığımızı ifade edebiliriz. Aslında her bir görüşmenin buna dair duygu ve düşünceleri buna yakın temeldeydi. Bunu mutlak surette sağlanması gerektiğine dair duyguları düşünceleri söylemleri aldığımızı ifade edebilirim”
 
‘Kadın mücadelesi ve kazanımlarında ortaklaşma hedefindeyiz’
 
İlk temaslarının daha çok kadın mücadelesi ve kazanımları konusunda ortaklaşabilmek eksenli olduğunu belirten Gülşen, devamında “Birliğe ilişkin genel yaklaşımımız  her dört parçada kadın hareketleri ve mücadelesi içerinde yer alan kadınlarla ilk adımımız daha çok temasta bulunmak, fikrimizi ortaklaştırabilmek noktasında bir yaklaşımdı. Yine daha öncesinden aslında geliştirilen bir platform vardı geçtiğimiz yıllarda. Yaşanan süreçlerle siyasal gelişmelerle birlikte bu platformun özelliğini yitirmeye başladığı, zayıfladığı durumundan yola çıkarak, yeniden sıfırdan bir şeyi başlatmaktan ziyade daha öncesinden ortaya konulan bir emek, oluşturulan bir ortaklaşma düzeyi vardı. Biraz bunu nerde yetmezliğe düşüldü, neresinden devir alınıp yürütülebilir noktasında ortaklaştığımız noktalar oldu.
 
Rojava ve Rojhilat’ın da dahil olacağı bir mekanizma
 
Şu aşamada daha çok belki Kuzey ve Güney yapılanmasının iletişim kurma noktasında daha rahat olması üzerinden böyle bir temas bulunduk, güneydeki yapılanmaların buna dair sıcak bir yaklaşımı söz konusuydu ama Rojava ve Rojhilat yapılanmalarınında içerisine dahil olduğu bir mekanizmayı oluşturmayı düşünüyoruz. Aslında bir koordinasyon, ittifak, inisiyatif tarzında bir yapılanma olacak. Görüştüğümüz kurumlarında kendi iç tartışmaları sonucunda bize aktaracakları isimle olacak, bu isimlerle bir inisiyatif oluşturmayı düşünüyoruz ilk etapta, bu inisiyatifin bir araya gelmesiyle birlikte aslında yol haritamız ne olacak, temel ilkelerimiz, yaklaşımımız, tarzımız ne olacak noktasında bir program ortaya çıkarmayı düşünüyoruz. Bu noktada da zaten henüz yeni geldik, kurumlarla iletişim noktasında gerekli bilgileri aldık, iletişim kanalları, buna dair hatta zaman zaman belki sürekli bir fiziki anlamda bir araya gelme koşulları olamasa da en azından farklı platformlarda bir araya gelip ortak program ve tüzük üzerinden bir çalışma yapıp bunu her bir alanında gündeminde işletmek gibi bir hedefimiz var”
 
‘Öncelikle Kürt duygusu ve bilinci oluşturulmalı’
 
21’inci yüzyılın kadın yüzyılı olacağı söyleminin bugün yaşanan kadın devrimi gerçeğiyle pratikte görünür olmaya başladığını kaydeden Gülşen, “Öncelikle Kürtlük duygusu bilinci ve değerlerinin korunması ,bunu kadın kültürü, direniş mücadelesiyle birlikte geliştirilmesi gerekiyor. 21’inci yüzyılı kadın yüzyılı olarak ifade ediyoruz. Yani bunu hem Kuzey’de hem Güney’de hem Rojava’da hem de Rojhilat’ta geliştirmeliyiz. Bir alanda geliştirilen mücadelelerin merkezine baktığımızda hepsinde kadınların çok ciddi bir rol ve misyon üstlendiğini görmek mümkün. En son Rojhilat gerçekliğinde de ortaya çıkan duruma baktığımızda 3 ayı geride bırakan çok ciddi bir direniş kültürü açığa çıktı, sistem karşısında artık isyan dalgasının gün geçtikçe büyüdüğü gerçeği söz konusu. Buna ilişkin temel yaklaşımlarımız elbette ki tüm kazanımlarımızın her parçada sağlıklı bir şekilde korunması ve 21’inci yüzyıla girerken yeni bir yüzyılı daha kaybetme lüksüne sahip olmadığımız, bizi birleştiren ortak duygularımız, ortak düşüncelerimiz, ortak paydamız, ortak vatan, kültürü dili ve tarihi üzerinden daha güçlü bir duruşun daha güçlü bir tavrın ortaya konulması gerektiği ki bunu yaptığımız oranda karşımızdaki yapılanmaların çıkarlarımıza dönük saldırılarını bertaraf etme ruhu ve duygusu da daha güçlü bir şekilde açığa çıkacaktır”
 
‘Kadın özgürleştikçe toplum özgürleşir’
 
Gülşen son olarak şunları belitti: “Öncelikli olarak biz platform bileşenleri olarak kendi içimizde şimdiye kadar yaptığımız görüşmeler ve temaslarda açığa çıkan somut öneri ve eleştirileri bir araya getirip bunlar üzerinden bir tartışma düzeyini açığa çıkaracağız ve gittiğimiz, görüşme yaptığımız kadın birlikleri platformlarının da kendi içerisinde bu sürece nasıl katkı sağlayabiliriz, biz bu süreci nasıl yürütebiliriz noktasında değerlendirmeleri olacak. Buna ilişkin her bir kurumdan temsiliyet düzeyinde birer katılımla bir inisiyatifin açığa çıkması gerekiyor. Ortaya konulan eleştiriler ve öneriler üzerinden de bir perspektif metnini oluşturacağız. Siyasal yapılanma dışında dil, kültür, hukuk konuları da gündemimizde olacak. Mesela Güney’de karşılaştığımız en ciddi sorunlardan bir tanesi de kadının statüsü konusunda yaşanan çok ciddi eksiklikler ve yetmezlikler vardı. Kadına dairde geliştirilen yasal formlarda kazanımlarının geriye çekilmesi durumu söz konusu olmuştu. Medeni hukuk ve kanunla ilgili çok ciddi sorunlar ve sıkıntılar söz konusuydu. Şiddet kültürünün orada da çok ciddi geliştirildiğini görebiliyoruz. Biraz şeriat hükmünün orda da işletilmeye çalışılmasının faturası yine kadınlara kesiliyor. Sonuçta kadın kendini ne kadar değiştirirse, özgürleştirirse yaşadığı toplumu da o düzeyde değiştirip dönüştürüp özgürleştirebilir noktasında birleştiğimizi düşünüyorum.”