‘Şiddete karşı kadın kurumları ve toplum mücadele etmeli’

  • 09:05 17 Aralık 2022
  • Hukuk
 
Zelal Tunç 
 
WAN - Kadın katliamları ve şüpheli ölümlerin arttığı Wan ve ilçelerinde yeni dönemle birlikte çalışmalarına başlayan Baro Kadın Hakları Komisyonu’ndan Avukat Dilan Kunt Ayan, şiddeti önlemede yalnızca komisyonun çalışmasının yetersiz olacağına işaret ederek, şiddetin politik olduğunu ve kentte bulunan tüm kadın kurumları ve toplumun mücadele etmesi gerektiğini vurguladı. 
 
Neredeyse her gün en az bir kadının katledildiği Türkiye ve Kurdistan'da iktidar  kadınları koruyan yasaları yürürlükten kaldırmakta, kadınlara “makul” roller biçerken, şiddetin de artmasına neden oluyor. Kadına yönelik katliam, şiddet ve şüpheli kadın ölümlerine ilişkin Wan Barosu Kadın Hakları Komisyonu üyesi Dilan Kunt, bu konular üzerine yaptıkları çalışmaları anlattı. 
 
Wan Barosu Kadın Hakları Komisyonu’nun daha önce de aktif olduğunu ve bu kapsamda şiddet hattı olduğunu, şiddete uğrayan kadınlarla iletişim halinde olduklarını söyleyen Dilan, “Yeni dönem ile birlikte bizler de çalışmalarımızı yürütüyoruz. Bu kapsamda bir şüpheli kadın ölümüyle ilgili başvuru aldık. Hukukçu olmamızdan kaynaklı bu tarz dosyaların hukuki takibini gerçekleştiriyoruz. Bu şüpheli kadın ölümüyle ilgili hemen savcılıkla bir görüşme gerçekleştirdik. Otopsi raporunu istedik. Ve hala dosya devam ediyor. Biz de bunu takip ediyoruz. Şiddetle mücadele sadece bir hukuk komisyonuna bağlanamaz. Şiddet bir sistem sorunu ve bu sistem sorununa karşı aslında tüm kurumların, kadın dernekleri, platformların ve toplumun karşı durması ve mücadele etmesiyle mümkün olabilir. Şiddetin artmasında, sistemin bunu besleyen yönlerini de ortaya çıkarmak gerekiyor. Şiddetin hem şüpheli kadın ölümleri hem de kadın cinayetlerinin önlenebilmesi için Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi vardı, ancak tüm itirazlara rağmen feshedildi. Bununla ilgili de Van Barosu Kadın Hakları Komisyonu olarak dosyanın takibini de yaptık. Dava da açtık. Zaten şu an baro olarak da itirazımız devam ediyor. Başvurumuzla ilgili henüz bir hüküm verilmedi” diye belirtti. 
 
‘Sözleşme feshedildi diye vazgeçilecek bir durum yok’ 
 
İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesiyle, hukuki mücadelenin son bulmadığını kaydeden Dilan, “Gerek şiddet hattını yaygınlaştırma üzerine, gerek bu başvuruları alıp en azından hukuki takip yapmak, en büyük hedeflerimizden biri. Amacımız şiddet mağduru kadınların ihbar hatlarımıza kolaylıkla ulaşabilmesini sağlamak. Şiddet hattının kadınların sesi olmasını ve gelen ihbarlar üzerinden çalışmalarımızı genişleterek kadınlara ulaşmayı hedefliyoruz” dedi. 
 
‘Kadının adalete erişimi engelleniyor’ 
 
Kentte de hayata geçirilen ve emniyetin “şiddete maruz kalan kadın ancak ikametin bulunduğu karakola şikayette bulunabilir” kararını hatırlatan Dilan, “Failler için verilen uzaklaştırma kararını da karakoldan alıyor. Örneğin İpekyolu’nda şiddete maruz kalan bir kadının eğer ikametgahı, Edremit’te ise bu kadının başvurusu İpekyolu ilçesinde alınmıyor. Bu da, kadının adalete erişimini engelliyor” şeklinde konuştu. 
 
'Kadına yönelik şiddet politiktir'
 
Söz konusu kararla ilgili de çalışma yürüttüklerini dile getiren Dilan, “Kadının yaşamına kastedecek bir durum varsa kadının bir tehlikesi söz konusuysa biz hukuki olarak alabileceğimiz tüm önlemleri alabilmek için de çalışıyoruz. Bunun yanı sıra ‘kadına yönelik şiddet politiktir’ dediğimiz yerden de bakmamız gerekiyor. Asıl olan cinayeti önleyebilmektir. Kadın yaşamını kaybettikten sonra hukuki süreci takip etmek cezasızlık politikası açısından elbette önemlidir. Bundan önceki adım bu politikaları biraz daha geliştirip güçlendirmek olmalı” dedi. 
 
‘Sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte çalışıyoruz’ 
 
Şiddetin toplumsal bir olay olduğunu vurgulayan Dilan, sözlerine şöyle devam etti: “Bu açıdan biz Kadın Hakları Komisyonu olarak kentteki sivil toplum kuruluşları ile birlikte bir çalışma yürütme planımız da var. Bunu daha önce Van Kadın Platformu ile de tartıştık; tartışmalarımız kapsamında  ‘bu kentte şüpheli kadın ölümü gerçekliği var, biz bununla ilgili neler yapabiliriz’ diye. Tartışmalarımızın sonucunda şüpheli kadın ölümleri ve cinayetleri sorunu komisyonun yalnızca baş edebileceği bir durum değil. Ama örgütlü mücadele dediğimiz şey; diğer sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte mücadele ederek, en azından bununla ilgili çalışmalar ve bunun altında yatan sebepler ile ‘kadına yönelik şiddet politiktir’ derken bu politikliği nereden tuttuğumuza bakarak, bir şeyler yapmayı planlıyoruz” şeklinde konuştu.  
 
‘Kolluğun ikna çabaları’ 
 
Kadınların maruz kaldığı şiddet sonrası başvurduğu karakollarda, yine aynı mekana dönmek için ikna edilmeye çalışıldığına işaret eden Dilan, “Şiddete maruz kalan bir kadın, kolluğa başvurduğu zaman kolluğun iknasıyla karşı karşıya kalıyor. Komisyon olarak bu durumla ilgili bir çalışmamız da söz konusu. Örneğin bir kadın bizi arıyor, maruz kaldığı durumu anlatıyor. Bizler de ona en yakın karakola gitmesini söylüyoruz. Gerekirse bizlerde mağdura eşlik ediyoruz. Kadın ilgili karakola, gidip başvurduğu zaman bize geri döndüğünde karakolun ona ‘Evine geri dön, kocandır, sever de döver de’ tarzından söylemlerin olduğu bilgisi alıyoruz” diye konuştu. 
 
'Karakol bundan bir şey çıkmaz' 
 
Kentte polisin, kadına karşı tavrının yıllardır sürdüğünü yine valiliğin şiddete önleme kapsamında kadılara çeşitli eğitimler verdiğini söyledi. Dilan, “Evet, her ne kadar valilik, bununla ilgili eğitim vermiş olsa dahi bu halen devam ediyor. Çünkü geri bildirimler ve şikayetler alıyoruz. Özellikle başvuru yerlerinde yani şiddete maruz kalan kadının başvurduğu yelerde bununla ilgili geri bildirimler alıyoruz. Kadınlar diyor ki; ‘ben gidip şikayet ediyorum’ polis bana ‘Bundan bir şey çıkmaz’ sözleriyle geri döndüğünü ifade ediyor. Buna karşı mağdur kadın, ‘Ben o zaman niye sürünüyorum’.” sözleriyle kadınların karakollara başvuru sürecinde yaşadıklarını özetledi. 
 
‘Kadınlar ‘ceza alacak değil mi’ diye soruyor’
 
Kadınların faillere dönük cezasızlık politikaları nedeniyle endişeli olduğunu kaydeden Dilan, “Mağdur kadınlardan başvuruyu aldığımız zaman ilk söylem, ‘ceza alacak değil mi’ çünkü tek umutları bu. Bir kadın cinayeti veya şiddet dosyasında kadının tek hedefi şiddeti bertaraf etmek. Yani hukuki mekanizma arıyor. Bunun cezasız kalmaması için destek istiyor ve biz hukukçular da bu desteği vermek için uğraşıyoruz. Cezasızlık politikası maalesef Türkiye’nin gerçekliği. Bir kısım dosyada cezasızlık politikasını görebiliyoruz. Bu, böyle olduğu için ‘ne de olsa ceza almayacak’ diye hukuki takipten vazgeçmek de bizim kadın bakış açımıza terstir. O yüzden bu tarz durumlarda komisyon olarak bunu ancak dosyaları ısrarlı takiple üstesinden gelebileceğimizi düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.