Açıklaması olmayan şeyler üzerine...

  • 09:03 23 Kasım 2022
  • Kadının Kaleminden
 
“Yine de aradan yüzyıllar geçse de çiçekle gülle özdeşleştirilip direnişçi kıldığı kadın zekası, örtünmeyi reddeden kadın güzelliği yaklaşık iki aydır İran sokaklarında Jîna Emînî şahsında filizlenmekte. Kadınlı, erkekli özgürlük rengine bürünmektedir.”
 
Özlem Söyler*
 
Derler ki; dünya üzerinde olagelen her şey ister tanrının nefesi değmiş olsun, isterse de buz gibi determinist bir solukla şekillensin, kendi rengine göre iki yoldan birine akar. Bu yollardan biri tarih, diğeri de efsanedir. Tarihi biliriz, çoğunlukla aktörleri yüzünden bekaretini yitirmiş, kana bulanmış, yalana bulaşmıştır. Oysa efsane saftır. Ve tarih karşısında ezilenin biricik tarihinde yapabileceği en yüce ve en iyi şeyi anlatır. Bu yüzden tarihi okur, efsanelere ise inanmayı seçeriz. Biz yani güneşin varlığını bu taraftan duyurduğu, öfkenin bu yüzden “doğu” diye adlandırdığı yüce doğu kavramı.
 
Taca Zêrîn
 
Kadim tarihin orta yerinde... Tüm acılı ve sancılı geçmişine rağmen çocukluğumuzun zihninde Şehrazat’ın masallarıyla, üstüne parlak ayın doğduğu yıldızlı geceleri ile mistik bir zihindir artık İran... Eğer bilinçaltımızı zorlarsak güncel ve gerçek hayatımıza yansıyan İran’ın Ortadoğu’da en yabancı ve yalancı zamanlarını yaşadığını görürüz. Hikaye bu ya, altın gibi sarı saçları olduğu için gerçek adı Fatma iken Taca Zêrîn ya da Zêrîn Tac demişler, kendisine. Zêrîn Tac Babilik mezhebinde etkin olan bir kadındır. Çok güzeldir Taca Zêrîn. Zekasının ve hitabetinin gelişkinliği, güzelliği kadar dillere destan bir kadındır. Taca Zêrîn, döneminin toplumsal koşullarında kadınları örgütleyip harekete geçiren bir karakterdir. Dini yasaklarla mücadelesinde “Her şey mubahtır” diyerek karşısına aldığı tabularla, cesaretiyle nam salmıştır. İran rejimi onu da “ahlaksızlıkta kadına örnek olanlar listesi”ne aldı. Taca Zêrîn, Babilik’in Bedeşt Kongresi’ne açık bir kıyafetle katıldı. Kongre konuşmasında erkek dinleyicilere hitaben “Sizinle kadınlarınız arasında bulunan bugünkü hicabı (perdeyi, örtüyü) onlarla ortaklaşa iş yaparak, faaliyetleri paylaşarak yırtınız. Ayrılıktan sonra artık onlarla birleşiniz. Onları kapalılık ve yalnızlıktan umumi hayata, cemiyete çıkarınız. Onlar dünya hayatının çiçeklerinden, güllerinden başka bir şey değildir” demiştir. Ve Taca Zêrîn bu sözlerin bedelini hayatıyla ödedi.
 
Açıklanamayan...
 
Kendi mucizelerini yaratanların efsanelerine tanıklık ettiğimiz dünde ve bugünde bir çarpıklık var. Efsanelerin korunaklı ve akıl almaz anlayışına sığınmamız bu yüzden. Açıklayamayız çünkü saç telinin neden cinayet sebebi olduğunu, bir genç kadının neden hep genç hatırlanmak zorunda olduğunu. Kadim ve her şeyin mümkün olduğu yaşlı “doğu”da neden bazı hayatların hep genç kaldığını... Bu yüzden efsane deriz. Bu olağanüstülüğü böyle geçiştirmeye çalışırız. Kadınların zaten ve hep öldürüldüklerini bunun için sebep gerekmediğini, gücünü geçmişten alan korkunç testosteron egemenliğinde olduğumuzu, bu genç kadının zaten her türlü ayrımcılık için seçilebilecek uygun bir kimliği olduğunu yani Kürt olduğunu, genç olduğunu, itiraz eden olduğunu, talep eden olduğunu, bunların bir teki yüzünden bile ölümün mümkün olduğunu anlatamayız. Tarih bilen aklımıza belki, kalbimize asla. Bu yüzden efsane deriz. Hem içinde taşıdığı olağanüstülükler için hem de bir an önce efsane olmasını gerçek dışı kılmayı içten içe arzuladığımız için.
 
Efsanenin adı Jîna Emînî
 
Bu efsanenin adı Jîna Emînî’dir. Ve efsaneye göre bir saç telinin sokağa çıkma yasağını ihlal etmesiyle başlamıştır her şey. Ve bu efsane, yaşamak için izne ihtiyacı olanlardan biriydi. Yani kadınlar da dizleri üzerinde dünyaya gelmek zorunda bırakılanlardan. Oysa insan kaderine ancak dikey vaziyette karşı koyabilir. Jîna Emînî dimdikti. Her gün felaketler ve mucizeler devşiren yaşlı doğu kim bilir en son ne zaman bu kadar güzel durabilmişti. Mantığında efsanelere yönelttiği sorular vardır. Mesela güzelliği yaratmak için böylesi olağanüstü biri acıya gerek var mı?
 
Özgürlük anın enerjisi olmaktır
 
Yine de aradan yüzyıllar geçse de çiçekle gülle özdeşleştirilip direnişçi kıldığı kadın zekası, örtünmeyi reddeden kadın güzelliği yaklaşık iki aydır İran sokaklarında Jîna Emînî şahsında filizlenmekte. Kadınlı, erkekli özgürlük rengine bürünmektedir. Özgürlük kolay değildir. Sürekli gelişmek ister. Ve özgürlük anın enerjisi olmaktır. Kadınlar bugün İran sokaklarında eşarplarını atarak, yırtarak, yakarak, saçlarını keserek özgürlük zamanının enerjisi olmuştur. Kadın enerjisi akışkandır. Kadın, zengin zekasının çeşitliliği sayesinde bu akışkan enerjisini toplumun hemen her yerinde ortaya çıkarır. Kadın enerjisinin önemi şekilsel çeşitlilikten ibaret değildir. Buna hareket de dahildir. Ve bizzat iradesi varlığının enerjisidir.
 
İran’da toplumsal hareketlilik forum kazanmamış, akışkan enerjisiyle kadının öncülüğünde bir kez daha uyanışını yaşıyor. Böyle bir güzellik toplumsal yaşamı inşa etmenin bilinçli eylemleridir. İdam sehpalarına inat bir cesaret güzelliği yaşanıyor. Ve İran eril iktidarı şu durumda ve her zaman hakikati örtmek üzerine çarşaf giyen erkektir. Devlet formu ile yüzü peçeli erkektir. 
 
*Gebze Kadın Kapalı Cezaevi