Tülay Hatimoğulları: AB siyasi iklimden kaynaklı sessiz kalıyor
- 09:04 20 Kasım 2022
- Siyaset
Dilan Babat
ANKARA - Türkiye’nin Güney Kürdistan’da kullandığı kimyasal silah kullanımına dair AB’nin siyasi iklimden kaynaklı sessiz kaldığını belirten HDP’li Tülay Hatimoğulları, İstanbul Taksim’de meydana gelen patlamada yaşanan çelişkilere dikkat çekti. Tülay, seçimlere doğru giderken, 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri gibi Türkiye’nin yeniden bir kaosa sürüklenme olasılığına işaret etti.
İstanbul Taksim Meydanı’nda 13 Kasım’da bombalı saldırı sonucu 6 kişi yaşamını yitirmiş, 81 kişi de yaralanmıştı. Patlamanın ardından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun çelişkili açıklamaları dikkat çekti. Yine Süleyman Soylu yaptığı açıklamada ise Ahlam’ın 4 ay önce Kobanê’de eğitim aldığını ve Türkiye’nin desteklediği selefi cihatçı çetelerden olan HTŞ ( Şam Kurtuluş Heyeti) kontrolündeki Efrîn’den kaçak olarak Türkiye'ye geçiş yaptığını söylerken, bu gece saatlerinde de Kobanê, Şehba ve Zirgan bombalandı.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun kimyasal silah kullanıma dair “Ne varsa araştırılsın” sözlerini ve Taksim’de meydana gelen patlamadaki çelişkileri değerlendirdi.
‘Tek bir adım atılmadı’
Geçtiğimiz günlerde görüşülen Dışişleri Bakanlığı Komisyonu’nda kimyasal silahların kullanımına dair Mevlüt Çavuşoğlu’nun “Ne varsa araştırılsın” sözlerine değinen Tülay, kendilerinin de uzun zamandır kimyasala dair bunu söylediğini belirtti. Bu cümleye karşın, yapılması gerekenlerin yerine getirilmediğine işaret eden Tülay, “Ortada görüntüler var, o görüntülerden hareketle Şebnem Korur Fincancı, kendi uzmanlık alanı olması nedeniyle bu kimyasal silah kullanımını destekleyen görüntüler olduğuna dair bir fikir beyan ettiği için şuan cezaevinde. Biz de fikrimizi tam olarak, bütçe görüşmeleri sırasında Mevlüt Çavuşoğlu’na, ‘Bir yandan ATK uzmanı açıklama yaptığı için cezaevinde. Siz bu sorulara cezaeviyle, tutuklamalarla mı cevap vereceksiniz yoksa Türkiye’nin tarafı olduğu sözleşmelere uygun bir şekilde bu konunun araştırılmasını mı talep edeceksiniz’ diye sorduk. Çavuşoğlu ‘Ne varsa araştırılsın’ dedi. Peki adım atıldı mı? Hayır. Araştırılması konusunda ufak bir kapı aralandın mı? Hayır. Sadece Türkiye’deki mevcut iktidar durumdan kaçma halinde değil, Avrupa ülkeleri de kaçma içindeler” dedi.
‘AB siyasi iklimden kaynaklı sessizliğini koruyor’
Kimyasal silah üzerinde çalışan bir Alman uzman hekimin sahaya gittiğini, araştırmalar yaptığını, bu kapsamda hazırladığı raporunu Almanya hükümetine ve Lahey’e vereceğini belirttiğini söyleyen Tülay, bu raporun verilip verilmediğine dair takiplerin yapılması gerektiğine dikkat çekti. Avrupa’da birçok parlamenterin bu konuyu OPCW’ye taşıdığını bildiklerini ekleyen Tülay, “Herkes kaçıyor ortada bir gerçek var, kimyasal silah kullanıma dair ortada görüntüler var. Bu görüntülerin yerinde araştırılması gerekiyor. Türkiye’de mevcut olan iktidar, Türkiye’nin yargılanmasının önünü açan suçlar işliyor. Bu suçların sorumlusu bizler değiliz, bugün ben sadece HDP milletvekili olarak konuşmuyorum, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir yurttaşı olarak da konuşuyorum. Mevcut olan iktidarın kendi iktidarını korumak için Kürt düşmanlığına taraf olmasına taraf değilim. Ben bir yurttaş olarak talep ediyorum bu durumun araştırılmasını. Avrupa Birliği tamamen siyasi iklimden kaynaklı sessizliğini koruyor” ifadelerini kullandı.
‘Avrupa Türkiye ile zıtlaşmamaya çalışıyor’
Güney Kürdistan’da dünya kamuoyunun gözü önünde bir savaş ve çatışmanın cereyan ettiğine dikkat çeken Tülay, uzun zamandır bölgenin istikrarsız olduğuna vurgu yaptı. Tülay, şöyle devam etti: “Bu istikrarsızlığa Rusya-Ukrayna savaşı da eklenince bütün bu karmaşanın müsebbibi olan küresel sermayenin yaşadığı kriz, emperyalist güçlerin paylaşım savaşları, dünyadaki güçlerin yeniden dizilişi bütün bunların yarattığı çatışma ortamları ve genel fotoğrafın içerisinde AB, doğan göç sorununu tolere edebilmek için Türkiye ile zıtlaşmamaya çalışıyor. Bu kaosun içinde, savaşların, ekonomik krizlerin tetiklediği göç dalgalarına karşı Türkiye’yi bir göçmen deposu olarak kullanmak istiyorlar. Bunun üzerine Türkiye’ye para da veriliyor. AİHM’nin Demirtaş ve Kavala kararı vardı, sadece Demirtaş için değil, yargılandığı davada yargılanan seçilmiş arkadaşlarımızın serbest bırakılması istendi ama onu da uygulamadı. Bununla ilgili AB bir yaptırım da uygulamadı. Aynı şekilde kimyasal silah konusunda da görüyoruz.”
‘İktidardan korkacak bir şey kalmadı’
Kimyasal silah kullanımının derhal son bulması gerektiğini kaydeden Tülay, “Vietnam Savaşı’nda ABD’nin işgali karşısında, ABD’li barış savunucularının verdiği mücadele sonucu ABD oradan geri çekilmek zorunda kaldı. Türkiye’deki barış savunucularına, demokrasi güçlerine çağrımızdır; bu iktidardan korkacak bir şey kalmadı, bu iktidar iyice teşhir oldu, Türkiye’yi bir narko devletine çevirdi. Bu iktidar bu ülkenin çivisini çıkardı, artık neyinden korkacağız. Bütün cesaretimizle, yaptığı insanlık dışı uygulamalarına, kimyasal silah kullanımına, sınır dışı operasyonlara hepsine dur deme zamanıdır. Bu dönemi çok iyi değerlendirmemiz lazım” sözlerini kullandı.
Süleyman Soylu’nun senaryosundaki çelişkiler
İstanbul Taksim’de yaşanan patlamaya da değinen Tülay, “Soylu bu işin senaryosunu yazma konusunda adeta görev üstlendi. Soylu’nun yaptığı her açıklama bir çelişki yumağı, her açıklama öncekini yalanlayan bir açıklama. Her görüntü Soylu’yu yalanlayan bir görüntü. Ahlam’ın Suriyeli olduğunu söylediler, daha sonra farklı bir yerden olduğu çıktı. PYD, YPG yaptı diyor, PYD, YPG Arapları mı kullandı? Soylu ‘ABD’nin taziyesini kabul etmiyorum’ dedi. ABD neden hedeflendi? Erdoğan’a baktığımızda G20 zirvesinde Biden ile görüştüğünde orada taziyeyi kabul ediyor. Burada Soylu ve Erdoğan arasında derin bir çelişki olduğunu görüyoruz. Ahlam’ın yayınlanan görüntülerine baktığımızda; poşeti kendisi mi bırakmış ya da bıraktığı poşetin içerisinde ne olduğunu biliyor muydu? Bunlar da muamma” şeklinde konuştu.
‘Antep’te neyin toplantısı gerçekleştirildi’
Tülay, Türkiye’nin Efrîn’e operasyon gerçekleştirdikten sonra orada bulunan Kürtlerin göç ettirildiğini ve onun yerine Suriye Milli Ordusu (SMO) ve ailelerinin yerleştirildiğini vurguladı. Tülay, “Oranın siyasi kontrolü SMO ve TSK’nın elinde. HTŞ’nin bir bakıma önü açıldı, Türkiye’nin gücünü konsolide etmiş olmasına rağmen, HTŞ oraya kendiliğinden gelmedi. Türkiye, mevcut iktidar orada bulunan Kürt halkına karşı bu güçlerin savaştırılmasını istiyor. Fakat bu güçlerin bölük pörçük kendi içlerinde sorunlu olmasından dolayı da zorlanıyor. Türkiye’deki iktidarın,2 Kasım’da Antep’te bir toplantı gerçekleştirdiği belirtiliyor. Orada SMO komutanlarına ‘Ortak ordu, tek sivil yönetim, tek birleşik emniyet teşkilatı kurulacak’ diye bir telkinde bulunuyorlar. ‘2 aylık sürecimiz var’ diyorlar. ‘Bu iki aylık süreçte bunu yapmazsanız başka güçlerle anlaşırız’ demiş oluyorlar. Başka güç HTŞ oluyor” sözlerini kullandı.
Türkiye yoluna HTŞ ile mi devam edecek
HTŞ’nin Türkiye ve uluslararası listelerde “terör örgütü” kapsamında görülen bir yapı olduğuna dikkat çeken Tülay, Türkiye’nin HTŞ ile çok ciddi görüşmeler yaptığının altını çizdi. Türkiye’nin Efrîn için HTŞ güçleriyle yolunu devam ettirebileceği ihtimali üzerinde duran Tülay, “Suriye savaşı başladığı günden bugüne kadar, sürekli Türkiye’nin izlediği dış politikanın iki ayak üzerinden ilerlediğini söylemiştik. Birincisi neo-Osmanlıcı politika, diğeri ise Kürt düşmanlığı üzerinden ilerliyor. Şunu devamlı söyledik; ‘910 kilometrelik sınırı güvensiz hale getiren onlar. ‘Kürt halkından kurtulacaksınız diye HTŞ, ÖSO, El Nusra’yı Türkiye’ye komşu yapıyorsunuz. Siz onları komşu yaparak Türkiye’yi tamamen güvensiz bir hale getiriyorsunuz’ diye dile getirdik” dedi.
‘Gerçekleşecek her bir katliam AKP’nin aleyhine işleyecek’
Türkiye’nin seçim sath-ı mailine girdiğini söyleyen Tülay, AKP iktidarının oylarının eridiğini ve iktidarın kaybetmemek için “Her yol mubahtır” ilkesiyle hareket ettiğini vurguladı. Tülay, şöyle konuştu: “Bu yolların mubahları arasında katliamlar da var. 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri arasında yaşanan kaosun yaşanma olasılığı da vardır. Taksim’de yaşananlar bir göstergedir ama iktidar şunu unutuyor; 7 Haziran ve 1 Kasım seçimleri teşhir olmuştur, AKP eline yüzüne bulaştırdı. Taksim’de yaşanan bu olayda HDP ile bağlantısı olmayan insanlar hemen dijital medyada, ‘Biz bu senaryoyu görmüştük’ dedi. Dolayısıyla bu iktidar 7 Haziran, 1 Kasım seçimlerinde kanla o seçimleri aldı ve bir daha o kanla seçim alamaz. Gerçekleşecek her bir katliam AKP’nin aleyhine işleyecek. Suriye’nin topraklarına girerek, Kürtleri katlederek yöntemlerinin artık tutmadığını fark etmeleri lazım. Suriye’nin sınır güvenliğinin bir yolu var, o da barışı sağlamak, Kürt halkıyla sorunları çözmek, Kürt sorununa demokratik yöntemlerle sorunu çözmektir.”