MKGP ve DFG: Yargı bu utanca ortak olmaktan vazgeçmeli

  • 13:36 16 Kasım 2022
  • Güncel
 
AMED - 16 gazeteci hakkında yürütülen soruşturmada 5 aydır ilerleme olmadığını kaydeden DFG ve MKGP, “Yargı makamları da iktidar politikalarıyla şekillenen bu duruma daha fazla seyirci kalmamalı; arkadaşlarımızın fiziki özgürlüğünü sağlamalı. Cezaya dönüşen bu utanca ortak olmaktan vazgeçmeli” dedi. 
 
Mezopotamya Kadın Gazeteciler Platformu (MKGP) ve Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG),  16 gazetecinin tutuklanmasına dair Diyarbakır'ın Yenişehir ilçesinde Diyarbakır Adliyesi önünde açıklama yaptı. Açıklamada tutuklanan 26 gazetecinin fotoğrafının olduğu pankart taşınırken, “Özgür basın susturulamaz” sloganı atıldı. Açıklamaya gazeteciler, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır il eşbaşkanları Gülistan Atasoy ve Zeyyat Ceylan, HDP İl ve İlçe Örgütü, Diyarbakır Barosu avukatları, Barış Anneleri Meclisi ve kentte bulunan sivil toplum örgütleri katıldı.
 
Açıklama metninin Kürtçesini DFG üyesi Kadri Esen okurken, Türkçesini MKGP üyesi Gülşen Koçuk okudu. 
 
‘Hukuksuzluk devam ediyor’
 
Gülşen, Özgür Basın çalışanlarına yönelik yürütülen soruşturma kapsamında 8 Haziran’da gözaltına alınan 20’si gazeteci olmak üzere 22 kişiden 16 gazetecinin, 8 günlük gözaltı sürecinin ardından çıkarıldıkları mahkemece hukuksuz bir şekilde tutuklandığını hatırlattı. Meslektaşlarının, kameralarıyla hakikate mercek tuttukları için, toplumu nefessiz bırakmak isteyen iktidarın hukuksuzluklarını teşhir ettikleri için, ezene karşı ezilenin, gençlerin, kadınların ve kısaca tüm "ötekilerin" sesi oldukları için tutuklandığının altını çizen Gülşen, “İşkence ve cezalandırmaya dönüşen bu tutukluluk, üzerinden 5 ay geçmesine rağmen maalesef halen devam ediyor” dedi. 
 
‘Arkadaşlarımız geri adım atmadı’
 
Türkiye'de iktidara gelen her partinin, hakikatin topluma ulaştırılmasını engellemek için ilk olarak özgür basın çalışanlarını hedef aldığını belirten Gülşen, “Topluma dönük her yönelim öncesi en başta özgür basın çalışanları gözaltına alındı, tutuklandı, katledildi, çalıştıkları yerler bombalandı. Tüm bu saldırılara rağmen özgür basın çalışanları geri adım atmadı, değişen ve gidenler hep iktidar oldu. Demokrasi, insan hakları ve sivil anayasa sözleriyle iktidara gelen AKP de daha önce denenmiş yol ve yöntemlerle özgür basına saldırmaktan geri durmadı. 16 Haziran'da 16 arkadaşımızın tutuklanmasının ardından, 25 Ekim'de de yeni bir operasyonun startı verilerek, 10 arkadaşımız tutuklandı. Bu da yetmedi tıpkı 1990'lı yıllar, 2011 ve 2016 sürecinde olduğu gibi bürolarımız basıldı, tüm materyallerimize el konuldu” diye kaydetti. 
 
‘5 aydır iddianame yok’
 
Gülşen, aradan 5 ay geçtiğini ancak halen 16 gazeteci hakkında yürütülen soruşturmanın tamamlanmadığını ekleyerek, “Katiller, uyuşturucu baronları, insanlığa karşı suç işleyenler, tecavüz failleri için hızlıca hareket eden yargı, bu suçları açığa çıkaran gazeteciler söz konusu oldu mu 5 aydır yerinde sayıyor! Bu durumun nedenini çok iyi biliyoruz; Çünkü iddianame hazırlandığında arkadaşlarımızın tek ‘suçlarının’ gazetecilik faaliyeti olduğu ve mesleki faaliyetlerinden kaynaklı tutuklandıkları ortaya çıkacak; ‘Büyük operasyon’ şeklinde lanse edilen gözaltı ve tutuklamaların altının ne kadar boş olduğu açığa çıkacak; Emniyet fezlekelerinde yer alan ‘örgütsel materyallerin’ aslında hakikate mercek tutan kameralar ve fotoğraf makineleri olduğu açığa çıkacak. İşte tam da bu nedenle arkadaşlarımız 5 aydır tutuklu ve iddianameleri halen hazırlanmış değil” sözlerine yer verdi.
 
‘Utanca ortak olmaktan vazgeçilmeli’
 
Gülşen, devamında şunları söyledi: “Şunun bilinmesini isteriz; ne 8 Haziran ne de 25 Ekim'de yapılan operasyonlar sonrası tutuklanan gazetecilerin işleri yarıda kaldı. Özgür Basın, tüm gözaltı ve tutuklamalara karşı direndi, direniyor ve direnecek. Çünkü bu gelenek tüm baskılara ve katliamlara rağmen baş eğmeyen ve diz çökmeyen halkın yarattığı bir gelenek. Yargı makamları da iktidar politikalarıyla şekillenen bu duruma daha fazla seyirci kalmamalı; arkadaşlarımızın fiziki özgürlüğünü sağlamalı. Cezaya dönüşen bu utanca ortak olmaktan vazgeçmeli.”
 
Açıklama, “Özgür basın susturulamaz”, “Bijî çapemeniya azad” sloganları ve alkışlarla son buldu.