İran: Amanpour, örtü, sarık
- 09:09 12 Kasım 2022
- Bir Haber De Senden
Behice Feride Demir
HABER MERKEZİ - İranlı Gazeteci Cristina Amanpour mesleğinin etik değerini koruyabilen örnek kadınlardan biridir. New York’a gelip Amanpour’a röportaj vermeyen lider çok az olmuştur. Ta ki İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin bu yılki “başörtülü” manevrasına kadar.
New York’taki yıllık YN’nin (Birleşmiş Milletler-UN) Eylül oturumları dünya medyasının seyri açısından önemlidir. Değişen politik iklimin taşıyıcıları olan lider katılımları, konuşmaları ve gayrı resmi faaliyetler ile bu faaliyetleri iyi bilen gazetecilerin karşılaşması bir nevi politika ve medyanın sene-i devriyesi sayılır.
Dünya medyası belli başlı habercilerini bu toplantılara yollar, liderler bu global fırsatı ülkeleri lehine değerlendirmek ister.
İranlı Gazeteci Cristina Amanpour uzun yıllardır Amerikan basınının kıdemli gazetecisi olarak bu toplantılara katılır, diplomasi koridorlarında cevapsız kalan soruların peşine düşerek mesleki başarısını her fırsatta kanıtlayan programlara imza atar.
Amanpour, dünyadaki sayılı röportajcı gazetecilerden ve mesleğinin etik değerini koruyabilen örnek kadınlardan biridir. New York’a gelip de Amanpour’a röportaj vermeyen ya da Amanpour’un röportaj teklifini reddeden lider çok az olmuştur.
Ta ki İran Cumhurbaşkanı Reisi’nin bu yılki “başörtülü” manevrasına kadar. Zira İran devlet güçleri Rojhilatê Kurdistan’da bir Kürt kadınını saçları açık olduğu bahanesiyle işkence ile katletmiş ve akabinde Kürtlerin protestoları başlamıştı. Reisi New York’a bu protesto ve onun kanlı bilançosuyla gelip, Amanpour gibi soru sorma serbestisini sonuna kadar kullanan gazetecilerden korkmadığını ima etmişti.
Ancak program çekimleri esnasında Reisi nobran bir tavırla röportaj için başörtüsü takma şartını ortaya atmış, Amanpour ise bu talebi reddetmişti. Amanpour’un kendisi İran asıllı ve esasında rejim muhalifi uluslararası bir gazeteci. Kuşkusuz İranlı yetkililer bundan haberdar ve böylesi bir ismin Amerika’da örtü takmayacağının bilincindelerdi. Buna rağmen bunda ısrar etmiş, röportaj karşılıklı retlerle yarıda kalmış, İranlı yetkililer ise uluslararası bir platformdan bu manevra sayesinde kurtulmuşlardı.
Jîna Emînî’nin katledilmesinden sonra İran resmi olarak göstericilere karşı merkezi bir girişimde bulunmamış, olayların seyrini yerel güçlere bırakarak sessizliğini korumuştu. Batı medyası ve İran diasporası ise baş örtüsü ve sadece kadınların isyanı mahlasıyla sınırlandırarak, adeta Tahran yönetiminin kanlı hazırlıklarına başka örtü serdiler.
Başını Kürtlerin çektiği raperîn, ikinci ayına girerken Tahran yönetimi nihai kararını 15 bin kişiye idam vererek belli etti. Bu yakın politik tarihte örneği pek olmayan bir meydan okuma ve tahran yönetimi gibi onlarca idamı gerçekleştiren bir devlet için ne ayıp, ne günah ne de bir yaptırım çekincesi. Zira aynı yönetim için başörtüsü devletin bir müdahale aracı ve herhangi bir değişime zemin teşkil etmez. Kaldı ki siyasal angajmanlardan muaf bir kadın hareketinin İran gibi demir perde zihniyeti ile yönetilen bir ülkede bir devrim yapabilme şansı da imkansızdır. Bu nedenle Reisi Amanpour gibi bir gazeteciye New York’ta bile örtünmeyi dayatırken kendileri açısından isyana nasıl baktıklarını ima edercesine kanlı hazırlıklar için zaman kazanmıştır. Bir devlet ilk kez 15 bin kişilik bir katliamı canlı yayınla dünyaya izlettirmeye hazırlanıyor.
*Bu yazı 29 Ekim’de tutuklanan gazeteci kadınlarla dayanışmak adına, tutuklananlar arasında bulunan Ceylan Şahinli yerine kaleme alınmıştır.