10 yıldır Abdullah Öcalan ile görüştürülmeyen avukatı: Sessiz kalınmamalı
- 09:01 12 Kasım 2022
- Hukuk
Marta Sömek
İSTANBUL - 10 yıldır PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüştürülmeyen avukatlarından Asya Ülker, tüm hukukçulara görüş başvurusunda bulunma çağrısı yaparak, “Görüşmek istiyoruz, avukatlar olarak bu bizim hem görevimiz hem de müvekkiller açısından da en doğal ve yasal hakları” dedi.
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 24 yıla yakındır ağırlaştırılmış tecrit içerisinde tecride maruz bırakılan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile Ömer Hayri Konar, Veysi Aktaş ve Hamili Yıldırım’dan 19 aydır haber alınamıyor. Abdullah Öcalan ve diğer tutsakların avukat görüşleri Bursa İnfaz Hakimliği’nin 6 ayda bir verdiği “avukat görüş yasağı” ile, aile görüşleri ise İmralı Disiplin Kurulu Başkanlığı tarafından verilen 3 aylık “disiplin cezaları” ile engelleniyor.
775 avukatın başvurusuna yanıt yok
19 aydır süren ve sistematikleşen haber alamama haline karşı Türkiye’de Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) öncülüğünde 775 avukat, mutlak tecrit ve görüş engellemelerinin son bulması için 10-17 Haziran tarihleri arasında Bursa İnfaz Hakimliği’ne görüşme başvurusunda bulundu. Yine kamuoyunda eylemler ve protestolarla PKK Lideri’nin fiziki özgürlüğün sağlanması için dünyanın birçok yerinde çağrılar büyürken, hakimlik ise yapılan başvurulara bugüne dek olumlu ya da olumsuz herhangi bir yanıt vermedi.
2001 ile 2011 yılları arasında Abdullah Öcalan’ın avukatlığını yapan ve 11 yılı aşkın süredir de kendisiyle görüştürülmeyen avukatı ve başvuruculardan Asya Ülker, İmralı’daki özel hukuku ve haber alınamamasına dair ajansımıza değerlendirmelerde bulundu.
‘Adaya getirildiğinden beridir tecrit altında!’
“Sayın Öcalan İmralı Adası’na getirildiğinden beri bir tecrit altında” diyen Asya, PKK Lideri’nin bir adada ve yalnız olmasının, avukatları ve ailesiyle devletin “izni” ve belirli formalitelerle görüştürülmesini de bir tecrit hali olarak değerlendirdi. Tecridin başından beri olduğunu ancak hiçbir zaman bu kadar yoğun, uzun aralıklı ve ağırlaştırılmış bir şekilde uygulanmadığını dile getiren Asya, “Sayın Öcalan’la 2001 yılında görüşmeye başladım. 2002 yılından sonra zaman zaman hava muhalefeti, koster bozukluğu gibi gerekçelerle görüşme engellenip aksatılıyordu” dedi. PKK Lideri ile görüştüğü süreçte en uzun görüş engelinin bir ay sürdüğünü belirten Asya, sonrasında görüşmelerin yeniden sağlandığının bilgisini verdi. 2011 yılına kadar koster bozukluğu ve hava muhalefeti “gerekçeleri” ile zaman zaman görüştürülmediklerini belirten Asya, “Ama bir yıl içerisinde belirli aralıklarla mutlaka görüşme oluyordu” ifadelerini kullandı.
Engellemeler keyfi ve siyasi
Abdullah Öcalan’la görüştükleri ilk zamanlarda görüş saatlerinin daha fazla olduğunu söyleyen Asya, “Örneğin haftanın 2-3 günü gidiliyordu ve 2 saat kadar görüşülüyordu. Daha sonra bunlar kısıtlanmaya başlandı, giderek avukat görüşü haftada bir güne indirildi ve bir saatle sınırlandırıldı. 2005 yılında da bir yasal değişiklik oldu, avukat ve müvekkil görüşmesinde bir görevli hazır bulunduruldu. Ondan önce yoktu, ki iç hukuk yasalarına göre zaten avukatla müvekkilin görüşmesi gizlidir, kimsenin olmaması gerekir. Tecrit olayı, yargılama sürecinden itibaren kademe kademe kısıtlamalar getirilerek hafiften ağıra doğru giderek ağırlaştırıldı. Fakat 2 yıla yakın bir süreçtir görüşülmemesi tecrit anlamında zaten çok ağır bir durum. İç hukuk ve uluslararası hukuk açısından zaten açıklanamaz bir durum. Hiçbir hükümlü veya tutuklu, avukatlarıyla bu kadar uzun süre görüşememe haline maruz kalamaz. Dayanağı da yok, tamamıyla keyfi ve siyasi bir durum” değerlendirmesinde bulundu.
Yasakların hukuksal dayanağı yok
İmralı’daki avukat görüş yasakları ve disiplin cezalarının hiçbir hukuksal dayanağının olmadığının altını çizen Asya, “Orada zaten tek kişi kalınıyor, yanındaki üç arkadaş da tekli hücrelerde. Yani disiplinsizlik yapılacak hangi eylemi var, ne durumu var? Zaten avukatları ve akrabalarıyla görüştürülmüyor. Bu kişi ne yapabilir de disipline aykırı davranıyor? Disiplin cezası idari bir uygulama, insan hakları hukukuna aykırı zaten. İdari cezalar dediğimiz, insan özgürlüğünü kısıtlayamaz. Bu yönüyle de hukuksal dayanağı yok” diye ekledi.
Rolünü oynamayan CTP’ye çağrı
Hukukun ayrımsız bir şekilde herkese uygulanması gerektiğine dikkat çeken Asya, “Dolayısıyla Sayın Abdullah Öcalan ve yanındaki arkadaşlarına da ayrımsız bir şekilde insan haklarına uygun uygulanması gerekir. CPT, İşkenceyi Önleme ve İzleme Komitesi olduğuna göre 19 aylık bir ağırlaştırılmış tecrit olayı da işkence hali olduğuna göre CPT’nin bu konuda rolünü oynaması gerekir. Devletlerin iznine tabii olmaması gerekir. CPT’den beklenti buyken, yakınları ve avukatlarıyla dahi görüşemeyen bir insanla ilgili sağlık, yaşam varlığı var mı yok mu bunları bilmek, bu konuda bilgilendirilmek CPT’nin görevidir” sözleriyle CPT’yi görevini yapmaya çağırdı. Uluslararası hukuk kurumlarının da harekete geçmesi gerektiğini vurgulayan Asya, “Evrensel hukuk kuralları da özgürlükler, varlık ve sağlık açısından ayrımsız olarak herkese uygulanması gerekir. Ve bu konuda hukuk kurumlarına da görev düşüyor” dedi.
‘Görüşmek istiyoruz’
Disiplin cezaları ve avukat görüş yasağı durumunda tutsak ve avukatların bilgilendirilmesi gerektiğini fakat İmralı’da bunun uygulanmadığına dikkat çeken Asya, kişiye kendisini savunma ve avukatlarına da itiraz hakkı tanınmadığını vurguladı. Asrın Hukuk Bürosu avukatlarının yanı sıra ÖHD öncülüğünde 775 avukatın görüş başvurusunda bulunmasın da önemli olduğunu söyleyen Asya, kendisinin de imzacılardan biri olduğunu hatırlatarak şunları belirtti: “Önceki avukatları olarak bizler 2011 yılından beridir görüştürülmüyoruz zaten. Bu hukuki gerekçelerle, hukukçular olarak başvuru yapıldı. Görüşmek istiyoruz, avukatlar olarak bu bizim hem görevimiz hem de müvekkiller açısından da en doğal ve yasal hakları. Yani biz olmayan bir şeyi istemiyoruz. Olan bir şeyin engellenmemesi gerektiğini söylüyoruz. Bu hukuksuzluğa karşı çıkan ya da bu durumu hukuksuz olarak gören herkesin duyarlı olması ve başvuru yapması lazım.”
‘Sayın Öcalan’a baştan beri hukuk uygulanmadı’
PKK Lideri’nin uluslararası komplo ile hukuksuzluklar silsilesine maruz kaldığına işaret eden Asya, “Şunu da belirtmek gerek, Sayın Öcalan’a baştan beri hukuk uygulanmadı, uluslararası hukuk da uygulanmadı. Sayın Öcalan iltica talebinde bulundu ama Suriye’den çıkarıldığı andan itibaren hiçbir ülkede iltica hukuku kendisine uygulanmadı. Hemen herkesin iltica talebi kabul ediliyor ama Sayın Öcalan’ın talepleri kabul edilmedi. Yakalanıp teslim edildiğinde de Kenya’nın Yunanistan Büyükelçiliği’ndeydi. Dolayısıyla Avrupa hukukunun güvencesi altındaydı ama Avrupa hukuku uygulanmadı. Yani burada hukuk dışı bir durumla karşı karşıyayız” yorumunu yaptı.
Hukukçulara çağrı: Sessiz kalınmamalı
CPT, AİHM gibi kurumların siyasi durumların etkisi altında kaldığını vurgulayan Asya, “Çok da hukuksal hareket etmedikleri görülüyor. Bunların dışındaki sivil hukuk büroları, kurumlarıyla bir kampanya olabilir. İç hukukta da gerçekten hukuka inanan her kesim ve insandan böyle bir kampanyaya katılması ve başlatması beklenebilir. Çünkü bu hukuksuzluk genel olabilir, uzun süreli olabilir, herkesi kapsayabilir. Böyle bir risk var. Böyle bir hukuksuzluk varsa, başta hukukçular olmak üzere toplum eğer tepki göstermezse bu giderek yaygınlaşır ve genelleşir. Bu anlamda da hukuku korumak açısından tepki göstermek gerekir. Bu disiplin cezaları uzun süre devam edemez, sürdürülebilirliği yok. Her ne kadar CPT ve AİHM bu konuda şimdilik kör, sağırı oynasa da uzun süre bunu sürdürülebilir göremezler, görmemelidirler de. Bu açıdan gelecek olan tepkiler de bu olayı daha erkene aldırabilir” ifadeleriyle hukukçuları, tecride karşı sessiz kalmamaya çağırdı.