Gazeteci Habibe Eren: TEM amiri hakime tutuklama talimatı verdi
- 11:45 11 Kasım 2022
- Güncel
ANKARA - Gazateci Habibe Eren, 8 meslektaşıyla birlikte gözaltı ve tutuklanma sürecinde yaşadıklarını anlatarak, TEM amirinin mahkemeye verdiği talimat üzerine tutuklandıklarını söyledi.
Ankara merkezli yürütülen soruşturma kapsamında 25 Ekim’de Diyarbakır’daki evine yapılan baskınla gözaltına alınan, mesleki faaliyetleri nedeniyle 29 Ekim’de çıkarıldığı mahkemece 8 meslektaşıyla birlikte tutuklanan JINNEWS Muhabiri Habibe Eren, gözaltı alınmasından tutukluluk sürecine yaşadıklarını anlattı.
25 Ekim’de yapılan ev baskınlarıyla 11 gazetecinin gözaltına alındığını, evine yapılan baskınla kendisiyle beraber meslektaşı JINNEWS muhabiri Derya Ren'in de başka bir dosya kapsamında Yargıtay’ca onanan cezası nedeniyle gözaltına alındığı bilgisini paylaşan Habibe, "Emniyette Selman Güzelyüz’ü gördük, bir saat sonra Mardin Kızıltepe’den Öznur Değer’i getirdiler. Daha sonra Derya’nın mahkemeye çıkarıldığı ve sonrasında tutukladığını öğrendik. Gözaltına dönecek olursam, yaklaşık öğlene kadar beklettikten sonra, Ankara’ya doğru yola çıkacağımız söylendi” dedi.
Kelepçeli yolculuk
Kendisiyle beraber Öznur ve Selman’ın kelepçeli şekilde araca bindirildiğini, götürülme hazırlıklarının başlamasının ardından her geçen dakika polis sayısının arttığını aktaran Habibe, şöyle anlattı: “Birer sıra boşluklarla oturtulduk ve kesinlikle bir temas kurmamıza izin vermediler. 30 polis ile Ankara’ya doğru yola çıktık. Araçta uzun namlulu silahlarla bulunan polislerin yanı sıra, yine uzun namlulu silahlarıyla 5 kişilik jandarma eşlik ediyordu. Urfa’ya vardığımızda MA muhabirleri Ceylan Şahinli ve Emrullah Acar’ı getirdiklerini gördük. 4 kişiye 'polis ordusu' eşliğinde yaklaşık 15 saat boyunca kelepçelerle bir yolculuk geçirdik. Bu süre zarfında birbirimizle konuşma ve temas kurmamıza kesinlikle izin verilmedi. Bir defa yemek molası ve tuvalet ihtiyacı dışında kelepçeler çıkarılmadı. Sabaha doğru Ankara’ya vardık, hastane kontrolü sonrasında Ankara TEM’e getirildik ve burada gözaltının çok kapsamlı olduğu gördük.”
4 günlük gözaltı süresince tüm gazetecilerin ayrı ayrı tekli nezarethanelerde tutulduğunu ve kişisel ihtiyaçlarını karşılamak üzere götürüldüklerinde dahi birbirlerini görmemeleri için polislerin yoğun çaba sarf ettiğine değinen Habibe, "Birçok ihtiyacımızda 'otel mi burası' denilerek karşılanmadı. Muameleyi gördüğümüzde talimatın nereden geldiğini ve tutuklanacağımızı da ilk defa derinden hissettirdiler” diye anlattı.
Polis Amiri: Ben devletim
Gözaltının ikinci gününde parmak izi işlemleri için başka bir alana götürüldüklerini, burada Öznur Değer'in gülmesi gerekçe gösterilerek polis amiri tarafından tekmelenip işkenceye maruz kaldığını aktaran Habibe, "Öznur buna direndiğinde yere yüz üstü yatırılıp, ters kelepçelenerek merdivenden aşağı kadar 3 kat boyunca sürüklendi. Bu sırada tüm gücümüzle tepkimizi gösterdiğimizde ve işkenceci olduklarını yüzlerine söylediğimizde, aynı tehdidi bizim için de sürdü. Yargılanacaksınız dediğimizde ise TEM amiri 'ben ne solcular, ne hükümetler gördüm, 30 yıldır buradayım bana bir şey olmaz, ben devletim' dedi. İşkencenin tutanak altına alınmasını istediğimizde ise 'duvarlara yazın' cevabını aldık. Araca götürüldüğümüzde Öznur için darp raporu alınmasını direttiğimizde ise aracı gaza basıp sürdüler. Bu sırada Öznur ölümle tehdit edildiğini söyledi. Tekrar TEM’e götürüldüğümüzde, aynı muamele devam etti” diye belirtti.
Yandaş basın için görüntü çekiliyor
Savcılığa çıkarıldıkları gün tüm arkadaşlarının birbirini görebildiğini, sırasıyla odalardan çıkarılırken ters kelepçe dayatıldığını ifade eden Habibe, şöyle devam etti: "Bunun suç olduğunu ve İstanbul Protokolü’nü hatırlattığımız da AA (Anadolu Ajansı) ve bilimum yandaş basın için yeni bir mizansene başvurduklarını fark ettik. ‘Şovunuz bitmedi mi? Bu sefer nereye servis etmek için hazırlanıyorsunuz’ dediğimizde ise 'araca kadar kelepçeli götüreceğiz' dediler. Sonrasında hepimizi tek sıra halinde, yine bir polis ordusuyla yandaş basına servis etmek için görüntümüzü çektiler. Slogan attığımızda 'kelepçeleri çıkarmayın' talimatı geldi. Ankara Adliyesi'ne geldiğimizde yine görüntülerimiz çekildi.”
9 ayrı savcı ifade aldı
Adliyede 9 ayrı savcının eş zamanlı olarak gazetecilerin ifade işlemlerine başladığını belirten Habibe, "Benim ifade verdiğim savcı hem kanaat bildiren hukuk dışı sorular sordu hem de ifade tutanağına bazı ifadeleri söylemediğim şekilde geçirtti. Avukatım bu duruma itiraz ettiğinde ise bir süre sonra polis çağırarak dışarı çıkarttı. Polisler tekrar kelepçeyi taktı. Ve bu şekilde okumadan apar topar kelepçeli şekilde ifade tutanağını imzaladım. İfade boyunca yaklaşık 1 saat 45 dakika boyunca ayakta bekletildim” dedi.
Polisten hakime talimat
Saatler sonra bir arkadaşının dışında 9 kişinin tutuklamaya sevk edildiğini, nöbetçi hakimlikte ifade vermeye başladıklarında saatin gece yarısına yaklaştığını kaydeden Habibe, şunları ifade etti: “Nöbetçi hakimlikte son ifade sabaha karşı 3’te alındı. Hakimler 10-15 dakika sonrasında kararı açıkladı. Ve hepimiz tutuklandık. Ancak hakimlik ifadeleri boyunca her ifadeye 3 TEM polisi girdi ve kararı açıklamadan önce yine polisler mahkemeye girdi ve talimatı verdi. Tutuklama kararı sonrasında hepimiz kelepçelenerek adliyeden dışarı çıkarıldık. Bu sırada ‘Özgür basın susturulmaz’ sloganı attığımız için apar topar ağzımız kapatılarak ve darp edilerek çıkarıldık. Sincan Cezaevi’ne götürecek araca bindiğimizde ise yine başka bir amir ‘o zafer işaretini kim yaptı?’ dedi. Biz ‘hepimiz’ deyince, ‘Hadi 15 yıl çürüyün’ diyerek kapıyı kapattı.”
İhtiyaçlar karşılanmadı
Kadın meslektaşlarıyla birlikte sabah 05.00’te Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’ne götürüldüklerini aktaran eden Habibe, “Teknik işlemlerin ardından arama adı altında her ne kadar ‘Cezaevinde böyle bir uygulama yok’ denilse de çıplak aramaya maruz kaldık. Ancak buna karşı direnince geri adım attılar. 2 gün boyunca koğuşa geçmek için ‘müşahede odasında’ bekletildik. Bu süre zarfında 1 buçuk gün boyunca su verilmedi. Böbrek hastası arkadaşımız olduğunu söylememize rağmen direttiler. Uzun uğraşlar sonucunda 1 buçuk litre su getirdiler. Koğuşa getirildiğimizde ise koğuşun biz tutuklanmadan iki gün önce boşaltıldığını öğrendik. Bomboş bir koğuşta 5 gün boyunca hiçbir ihtiyacımız karşılanmadı. 5 günün sonunda ancak temel ihtiyaçları defalarca iletmemiz ve onlarca dilekçeden sonra karşıladılar. Ancak yine de cezaevinin demir başı olan masa ve sandalye için onlarca dilekçe ve görüşmeden sonra önce masayı, 2 gün sonra ise sandalyeyi büyük bir itiraz sonucu alabildik. Hala birçok ihtiyacımız için diretiyoruz” dedi.