‘Hapishaneler insan hakları ihlal merkezlerine dönüştü'
- 14:18 8 Kasım 2022
- Güncel
HABER MERKEZİ - İHD, cezaevlerinde yaşanan ihlallere ilişkin yaptığı ortak açıklamada, “Hapishaneler insan hakları ihlal merkezlerine dönüştü” diyerek, çözüm yerine yeni sorunların yaratıldığını vurguladı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkezi Hapishaneler Komisyonu, "Hapishanelerde yaşatılan hak ihlallerine son verilsin" şiarıyla birçok kentte eş zamanlı basın açıklaması gerçekleştirdi.
Hakkari
İHD, Hakkari’de şube binasında açıklama yaptı. “Hasta mahpuslar serbest bırakılsın”, “Cezaevlerinde ölümlere son verilsin” ve “Hasta mahpuslara özgürlük” dövizlerinin taşındığı açıklamada ortak metni, İHD Hakkari Şube Yöneticisi Sibel Çapraz okudu.
İzmir
İHD İzmir Şubesi, Konak eski Sümerbank önünde bir araya gelerek, açıklama yaptı. Açıklamaya, sivil toplum örgütleri, siyasi parti temsilcileri ve çok sayıda yurttaş katıldı. “Hasta mahpuslar ölüyor, susma suça ortak olma” pankartının yer aldığı açıklamada, “Tecrit insanlık suçudur”, “Yaşam hakkı kutsaldır”, “Hasta mahpuslara özgürlük” ve “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek” sloganları atıldı.
Açıklama metnini, İHD İzmir Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Meral Kaban okudu.
Ankara
İHD Ankara Şubesi’nde aynı kapsamda basın toplantısı düzenlendi. “Mahpusların Başta Yaşam Hakkının Güvence Altına Alınması İçin Hapishanelerde Devam Eden Hak İhlallerine Son Verilsin” pankartının açıldığı toplantıya birçok sivil toplum örgütü (STÖ) temsilcisi katıldı. Toplantıda konuşan İHD Hapishaneler Komisyonu Sözcüsü Nuray Çevirmen, F tipi cezaevlerinin “problemleri çözmediğini, yeni sorunlar yarattığını” aktardı.
Van
İHD Van Şubesi de cezaevinde yaşanan hak ihlallerinin son bulması çağrısıyla dernek binasında basın toplantısı gerçekleştirdi. İHD yöneticilerinin katıldığı toplantıda, İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonu üyesi Nedim Sarısaç konuştu. Nedim, evrensel insan hakları ilkelerine göre cezaevlerine yaklaşılması gerektiğine dikkat çekti.
İstanbul
İHD İstanbul Şubesi Hapishaneler Komisyonu, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine dair dernek binalarında basın toplantısı gerçekleştirdi. “Hapishanelerde yaşatılan hak ihlallerine son verilsin” pankartının açıldığı açıklamada, açıklamayı Komisyon üyesi Mehmet Acettin okudu. Pek çok ihlalin yaşandığını vurgulayan Mehmet, özellikle 12 Eylül 1980 darbesinin ardından muhaliflerin çeşitli işkencelerden geçirildiğine ve cezaevlerinin bu şekilde anıldığına dikkat çekti. Mehmet, yasa değişikliği hazırlığına dikkat çekerek, bilgi, belge ve raporlarla sürece katkı sunabileceklerini ekledi.
“Mahpusların başta yaşam hakkının güvence altına alınması için hapishanelerde devam eden ihlallere son verilsin” diye başlayan ortak açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Türkiye’de hapishaneler, başta muhalifler olmak üzere siyasi iktidar tarafından ‘tehlikeli’ olarak değerlendirilen insanların tutulduğu mekanlar haline gelmiştir. Özellikle 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi ile hapishanelerde birçok muhalif işkencelerden geçirilerek katledilmiş, hapishaneler çeşitli işkence ve kötü muamele uygulamalarıyla anılmıştır. Tam da böyle bir ortamda kurulan derneğimiz 35 yılı aşkın bir süredir hapishanelerde yaşanan ihlallerin son bulması, ihlali meydan getirenlerin hukuk önünde hesap vermesi ve bir daha benzer ihlallerin yaşanmaması için mücadele etmektedir. Ancak geçmişten bu yana hiçbir iktidarın hapishanelerde yaşanan hak ihlallerini giderme konusunda yeterli irade ortaya koymaması bugün de Türkiye hapishanelerinin birer insan hakları ihlal merkezine dönüşmesine neden olmaktadır.
11 adet F tipi yapımına başlandı
1990’lı yılların sonuna doğru Türkiye hapishanelerinde yeni bir model olan F Tipi hapishane sistemine geçiş kararı alınarak başlangıç olarak 11 adet F tipi hapishanenin yapımına başlanmıştır. Alınan bu karara karşı birçok sivil toplum örgütü, meslek odası, sendika, siyasetçi ve hak savunucusu F tipi hapishanelerde, mahpusların tek başlarına veya küçük gruplar halinde izolasyonun kaçınılması gereken bir tehlike olarak tarif etmiş ve ekstrem sosyal izolasyonun fiziksel ve mental sağlık açısından ciddi bir tehlike oluşturabileceğine, izolasyon şartlarında tutuklu ve hükümlülerin güvenliklerinin tehlikeye girebileceğine işaret etmişlerdir.
Sorunları çözmek yerine yeni problemler yaratılıyor
Yine CPT’nin 23 Şubat 1999 tarihli raporunda F tipi hapishanelerde yaşam üniteleri dışında ortak aktivite imkânları yaratılmadığı taktirde söz konusu yeni sistemin sorunları çözmek yerine yeni problemler yaratacağı belirtilmiştir. Tüm bu uyarı ve önerilere rağmen siyasi iktidarlar toplumun tamamında uyguladıkları aşırı güvenlikçi politikanın bir tezahürü olarak hapishanelerde bulunan mahpusları kontrol atında tutup yalnızlaştırmak amacıyla F tipi hapishanelerin uygulamaya konulması için çok hızlı şekilde çalışmalar yürütmüşlerdir.
Mahpuslar kalıcı hastalıklar yaşamak zorunda kaldı
Günümüz iktidarı F Tiplerinin yanı sıra izolasyonu daha da derinleştiren yeni tip Yüksek Güvenlikli Kapalı Hapishaneler ve S Tipi Kapalı Hapishaneler inşa etmişlerdir. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü verilerine göre şu anda Türkiye genelinde 14 adet F tipi, 17 adet Yüksek Güvenlikli, 6 Tane de S Tipi Hapishane bulunmaktadır. Özellikle Yüksek Güvenlikli hapishanelerde mahpuslar tek kişilik odalarda tutulmakta, bulunduğu odaların müstakil havalandırması bulunmamakta ve mahpuslar günde 1-1,5 saat ayrı bir yere götürülerek havalandırmaya çıkarılmakta ve geri kalan zamanı bu tek kişilik yerde geçirmek zorunda bırakılmaktadır. F tipi, S Tipi ve Yüksek Güvenlikli hapishanelerin uygulamaya konulması akabinde uzmanlar ve hak savunucuları tarafından siyasi iktidarlara yapılan uyarıların haklılığı ortaya çıkmış, bu hapishanelerde tutulan mahpusların başta yaşam hakkı olmak üzere; sağlık, aile ve özel hayata saygı, avukatı ile görüşme ve haberleşme hakları sürekli bir şekilde ihlal edilerek infaz yasasına aykırı uygulamalar meydana gelmiştir. Bu uygulamalara karşı mahpusların iç hukuk ve AİHM nezdinde açmış oldukları davalarda lehlerine çıkan yüzlerce karar olmasına rağmen dava konusu edilen hak ihlallerinin sona ermesi bir yana her geçen gün bu ihlallerin arttığına şahit olmaktayız. Mahpuslar, ulusal ve uluslararası mevzuattan doğan en temel haklarını kullanabilmek için birçok kez açlık grevi, kendini yakma ve intihar tarzı eylemler yapmak zorunda kalmış, yaptıkları bu eylemler sonucunda yaşamlarını yitirmiş, birçok mahpus ise bu eylemlerden kaynaklı kalıcı hastalıklarla yaşamak zorunda kalmıştır. Son olarak Konya Ereğli Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde bulunan Yakup Brukanlı isimli mahpusun, Türkiye hapishanelerinde devam eden tecrit ve izolasyon uygulamalarını protesto etmek amacıyla kendisini yaktığını ve sağlık durumunun ağır olduğunu basın yayın organlarından öğrenmiş bulunmaktayız. İnsan Hakları Derneği olarak bir kez daha mahpuslara hayatlarını risk altına sokacak eylemlerden uzak durmaları, siyasi iktidara da mahpusların taleplerini dikkate alacak politikalar geliştirmesi çağrısında bulunuyoruz.
Kötü muamele yasağı ihlal edildi
Ceza ve Tevkifevlerinin en son açıkladığı 01 Kasım 2022 verilerine göre 399 Ceza İnfaz Kurumunda 331 bin 706 mahpus bulunmakta ve bu sayı sürekli olarak artmaktadır. 2002 yılın sonunda bugüne kadar hapishanelerde tutulan mahpus sayısı yaklaşık olarak 5,6 kat artmıştır. Bu kadar mahpusun hapishanelerde tutulması bile başlı başına büyük bir soruna işaret etmektedir. Uzun bir süredir Türkiye kamuoyunda yer edinen hasta mahpusların tedavi hakkına erişememesi ve hapishanede kalabilecek durumda bulunmayan ağır hasta mahpusların tahliye edilmemesi sorunu da tıpkı hapishanelerde yaşanan diğer tüm ihlallerde olduğu gibi siyasi erkin meseleye insan hakları perspektifinden uzak bir şekilde oluşturduğu güvenlikçi politikalarla bakmasından kaynaklanmaktadır. Derneğimizin tarafından tespit edebildiği kadarıyla 29 Nisan 2022 tarihi itibariyle Türkiye hapishanelerinde 651’i ağır olmak üzere bin 517 hasta mahpus bulunmaktadır. Özellikle tek başına yaşamını idame ettiremeyecek düzeyde hastalığı ilerlemiş olan mahpusların hapishanede geçirdikleri her bir günün kendileri ve aileleri açısından işkence ve kötü muamele yasağının ihlaline neden olduğunu belirtmek isteriz.
İnfaz erteleme kararlarının bir anlamı da kalmadı
Mahpusların doğuştan veya sonradan başlayan hastalıkları hapishane koşullarında yeterli ve düzenli bir tedavi yöntemi bulunmaması nedeniyle ilerlemekte ve yaşam hakkının ihlaline varan sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Hastalığın artık tedaviye cevap veremeyeceği derecede ilerlemesi akabinde savcılıklar tarafından mahpuslarla ilgili verilen infaz erteleme kararlarının bir anlamı kalmadığını üzülerek belirtmek isteriz. Derneğimiz başvurucusu ve hasta mahpus listemizde bulunan Bedri Çakmak ve Ehettin Kaynar isimli mahpuslar hastalıkları nedeniyle infazlarının ertelenmesi ile tahliye edilmiş ancak tahliye edilmelerinden çok kısa bir süre sonra hayatlarını kaybetmişlerdir. Türkiye hapishanelerinde yaşanan ihlallerin her biri yasal değişiklik, personel eğitimi ve sıkı denetim uygulamaları gibi basit adımlarla önlenebilir ihlallerdir. 2022 yılının şu an ki dönemine kadar en az 70 mahpusun hapishanelerde yaşamını yitirmiş olması Türkiye hapishanelerindeki uygulamaların çok acil reformlara ihtiyaç duyduğunun en önemli göstergesidir.
Yasa değişikliği için aktif görev alabiliriz
Yakın zamanda Adalet Bakanı Bekir Bozdağ tarafından hasta mahpusların durumuna ilişkin yasal düzenlemeler yapılacağı yönündeki açıklamalar sonrasında İnsan Hakları Derneği olarak konuya dair görüş ve önerilerimiz ile değişiklik yapılmasını önerdiğimiz mevzuat hükümlerini hakkında ayrıntılı bir rapor hazırlayarak bu raporu hem siyasi partilere hem de kamuoyuna sunmuştuk. Adalet bakanlığı ve iktidarın hasta mahpuslar hakkında yapılacak yasal değişiklik öncesinde insan hakları kurumlarının, sivil toplum örgütlerinin, sağlık örgütlerinin ve baroların konu hakkında yapmış oldukları çalışmalarından faydalanarak bu kurumlarla koordineli bir yasa çalışması yapması meselenin kalıcı bir şekilde çözülmesine olanak sağlayacaktır. İnsan Hakları Derneği olarak yapılacak bu yasa değişikliği konusunda elimizde bulunan tüm bilgi, belge ve raporlarla aktif görev alabileceğimizi tekrardan belirtmek isteriz.
Güvenlikçi politikalardan vazgeçilmeli
Son olarak sıklıkla altını çizerek belirttiğimiz bir hususu tekrardan vurgulamak istiyoruz. Türkiye hapishanelerinde tutulan tüm mahpuslar devletin denetimi ve sorumluluğu altındadır. Her bir mahpusun yaşama, işkence görmeme, aile ve özel hayatına saygı gösterilmesi, haberleşme ve insan olmaktan kaynaklı tüm haklarının kullanılması konusunda devletin gerekli tedbirleri alması, bu hakları ihlal edenler hakkında etkili yaptırımlar uygulaması gerekmektedir. Bu nedenle Türkiye hapishanelerinde yaşanan hak ihlallerin giderilmesi için güvenlikçi politikalardan vazgeçilerek insan haklarını ve evrensel kuralları merkezine alan bir anlayışa geçilmesi gerektiğini belirtmek isteriz.