Gazeteciler: Özgür basın diz çökmez

  • 09:05 8 Kasım 2022
  • Güncel
 
Gülistan Dursun
 
İSTANBUL - Gazetecilere yönelik yürütülen soruşturmalar kapsamında 5 ay içerisinde 26 gazetecinin tutuklanmasına tepki gösteren gazeteciler, “Kriminalize edilme çabalarına karşı Kürt medyasının yanındayız” dedi.
 
Diyarbakır ve Ankara merkezli soruşturmalar kapsamında 5 ay içerisinde 26 gazeteci tutuklandı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanan 16 gazeteci hakkında 5 ayı aşkın bir süre geçmesine rağmen hala iddianame hazırlanmamışken, yine 25 Ekim’de Ankara merkezli yürütülen soruşturma kapsamında, JINNEWS muhabirleri Habibe Eren, Öznur Değer, Mezopotamya Ajansı (MA) Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever, MA muhabirleri Berivan Altan, Deniz Nazlım, Selman Güzelyüz, Hakan Yalçın, Ceylan Şahinli ve Emrullah Acar 29 Ekim’de gece yarısı çıkarıldıkları mahkemece “örgüt üyeliği” iddiasıyla tutuklandı.
 
5 ay içerisinde 26 gazetecinin tutuklanmasını ve yaşananları gazetecilere sorduk.
 
‘Baskıların nedeni ışık tutulan gerçekler’
 
Bir gazeteci olarak Kürt medyasını sıklıkla takip ettiğini paylaşan Agence France-Presse (AFP) muhabiri Eylül Deniz Yaşar, çoğu zaman Kürt medyasının insan hakları konusunda daha duyarlı olduğunu vurguladı. Kürt medyasının sadece halka hizmet etmediğini diğer basınlara da bir haber içeriği sunduğunu ve gündemi belirlediğini belirten Eylül, “Bugün ülkedeki barış, demokrasi konusunda ilk gündemi her zaman JINNEWS, Mezopotamya Ajansı ve Yeni Yaşam gazetesine bakıp belirliyoruz. Onlar bize de bir öncülük, bir rehberlik ediyor” şeklinde konuştu. Tutuklanan bütün gazeteciler ile sahada haber takibi yaptığını da sözlerine ekleyen Eylül, “Gözaltı sürecinde ve sonrasında devam eden işkence ile kriminalize edilme sebebi yaptıkları haberlerdir. Gazetecilerin ışık tuttuğu gerçekler var ve 90’lı yıllardan bu yana ilk hedef gösterilen Kürt medyası oluyor” değerlendirmelerinde bulundu.
 
‘O eller bize de uzanacak’
 
Eylül, Türkiye’de sansür yasasının çok daha önceden de fiili olarak uygulandığını belirterek, “Bu ülkede yaptıkları haberlerden kaynaklı zaten bir basın gurubu hedef altındaydı. Şimdi de dezenformasyon yasası ile birlikte uluslararası medya Türkiye’de basına yönelik baskıyı daha somut görmeye başladı. Uluslararası medyanın bu topraklarda, ülkenin sesini, burada yaşayan halkların sesini duyuran sahadaki gazetecileri daha fazla takip etmesi gerekiyor. Uluslararası gündemlerde, diplomasilerde bu olup da kendi yanı başımızda haber takibi yapan arkadaşlarımıza yapılan baskılara kayıtsız kalırsak, yarın onlara uzanan eller, bize de uzanacak. Bu baskıların bir ve tek olduğunu görmek lazım. Sadece batıda gazeteciler tutuklandığında, gözaltına alındığında değil tüm coğrafyada özellikle de uyruk, etnik kimlik cinsiyet olmaksızın her zaman ses çıkarmak gerekir” diye konuştu.
 
‘Kürt kadın gazetecilere yönelik baskı iki kat daha fazla’
 
Kürt kadın gazetecilere yönelik baskının iki kat daha fazla olduğunu hatırlatan Eylül, “Batıdan bir meslektaşımız gözaltına alındığında yaygara çıkaran örgütler Kürt kadın gazeteciler alındığında ses çıkarmadı. Bu konuyu uluslararası gündemlere koymak için daha fazla çabalamamız gerekir. Eksik, yetersiz kalıyoruz. Her birimizin kendi alanında daha fazla mücadele etmesi gerektiğine inanıyorum” ifadelerine yer verdi.
 
'Kürt medyası susmaz'
 
Gazeteci Fatoş Erdoğan da iktidarın seçim arifesinde haberleri ile gerçekleri yazmaktan vazgeçmeyen gazetecilere ve Kürt medyasına yöneldiğine değindi. Haziran ayında 16 gazetecinin tutuklandığına işaret eden Fatoş, "Tutuklanan Kürt gazeteci sayısı 26'ya ulaştı. Kürt medyasına yönelik bu baskı, Türkiye'de seçime giderken muhalif diye tanımladıkları bütün medyaya yönelik bir baskıdır. Buna karşı mücadele etmeye devam edeceğiz. Kürt medyası, tamamen izole edilmeye çalışılıyor. Özgür medya herkese muhaliftir. Kürt medyası, Kürdistan'da veya burada olan, gördüğü her şeyi doğru şekilde yazmaya çalışıyor ve bunun için bir çaba içerisinde. Ve buna karşılık 'Sus' diyorlar. Ama susmaz, susmayacak. Bizler de yanlarında olmaya devam edeceğiz. Kriminalize edilme çabalarına karşı Kürt medyasının yanındayız. Susma ve susturma girişimlerine karşı herkesi Kürt medyasının yanında olmaya davet ediyoruz” diyerek çağrıda bulundu. 
 
‘Özgür basın geleneği diz çökmez’
 
Gazeteci Zeynep Kuray ise yaşanılanları bir filme benzeterek “Daha önce de bu filme tanıklık ettik” dedi. 2011 yılında "kumpas" sonucu yine 47 gazetecinin gözaltına alınıp tutuklandığını da hatırlatan Zeynep, "O dönem AKP ve FETÖ birlikte yaptı bunu. Bu dönemde de bunu AKP kendisi yapıyor. O dönem bizi yargılayan savcıdan hakime, polisine hepsi içeride şu an. Özgür basın geleneğine diz çöktüremezsiniz, biz yılmayız. Bu kuşak, böyle geldi ve böyle gidiyor. Hakikatin peşinden her zaman koşacağız. Ne baskılar, ne gözaltılar, ne tutuklamalar hiçbir şey bizi yıldıramaz" vurgusu yaptı.
 
‘Topyekun karşı koyuş’ vurgusu
 
Zeynep, iktidarın baskı politikalarına karşı Cumhurbaşkanı’na seslenerek, “Yaptığınız tüm açıklamalara koşulsuz evet mi diyeceğiz? Roboskî için de açıklama yapmıştınız. O zaman neler söylemiştiniz ama sonrasında neler çıktı hatırlıyoruz hepimiz. Bunu da özgür basın sayesinde öğrendi toplum. Biz bunların tabi ki üstüne gideceğiz. Gazetecilik bunu gerektiriyor. Gazetecilik araştırmayı, gerçeği ortaya çıkarmayı gerektirir. Bunu baskı ile yok edemezsin” dedi. 
 
Meslek örgütlerinin sessizliğini de eleştiren Zeynep, şöyle konuştu: "16 gazeteci alınıyor ama gazeteciler tutuklandıktan 4 gün sonra açıklama yapılıyor. Mesleki dayanışma bitmiş bir noktada. Biz tüm bunlara rağmen mesleğimize sahip çıkacağız. Kürt medyasına dönük yaşananlara karşı bir sessizlik var. Sahip çıkılmıyor ama hakikati topluma ulaştıran Kürt basınıdır. Tüm bu baskılara karşı topyekun bir karşı koyuş olmalı.”