Yüzlerce kişi yaşam alanları için bir araya geldi

  • 17:31 6 Kasım 2022
  • Ekoloji
 
MUĞLA - Muğla’da yaşam alanlarını savunmak için bir araya gelen yüzlerce yaşam savunucusu Muğla’nın sorunlarını dillendirerek mücadelenin yükseltileceği mesajını verdi.
 
Muğla'nın Menteşe ilçesinde yaşam alanlarını savunmak amacıyla yüzün üzerinde siyasi parti, ekoloji platformu ve kurum Mehmet Ali Eren Parkı’nda bir araya gelerek Menteşe Açık Otoparkı’na yürüdü. Eyleme Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Ekoloji Meclisi, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ekoloji Meclisi. CHP’li milletvekilleri de katıldı. Burada düzenlenen mitingde "Muğla için çok geç olmadan yaşam alanlarını savunuyoruz" yazılı pankart taşındı, sık sık “Yaşam alanları müşterektir”, “Havama suyuma toprağıma dokunma”, “Akbelen Ormanı’nı vermeyeceğiz”, “Deştin Çayı özgür akacak”, “Dinamitçi Sinpaş Marmaris’i terk et”, “Jin jiyan azadî”, “Birleşe birleşe kazanacağız” sloganları atıldı. Basın metnini miting komitesi adına Haluk Özsoy ve Melda Omay okudu.
 
‘Doğal varlıklar sermayeye devrediliyor’
 
Yaşam alanlarına ve ekolojik varlıklara yapılan saldırının tüm dünyada ve Türkiye’de devam ettiği kaydedilen açıklamada, kar üzerine kurulu kapitalist sistemin Muğla’da da yurttaşları geçinme araçlarından yoksun bırakarak sürdürülmek istendiği belirtildi. Türkiye’de kamu organlarına yoğun şekilde dava açıldığına değinilen açıklamada, “Fethiye’den Bodrum’a, Kavaklıdere’den Datça’ya doğal varlıklar talan ediliyor. Bu talan maden ocaklarıyla, termik santrallerle, kıyıların işgaliyle, halkın yaşam alanlarına erişemez hale gelmesiyle sürüyor, kabul etmiyoruz. Bu talan hepimize, halka ait olanın halka karşı kullanılmasıyla, şirketlerin, parası bol olanların özel mülkü haline getirilmesiyle yürütülüyor. Yetmiyor, acele kamulaştırmalarla yoksulların elindeki geçinme araçları da alınmak isteniyor. Sürdürülen talan aynı zamanda parçası olduğumuz doğayı, ekolojimizi yok ediyor” denildi.
 
‘Muğla’nın yüzde 59’unun maden ruhsat alanı ilan edildi’
 
Muğla’nın yüzde 59’unun maden ruhsat alanı ilan edildiği belirtilen açıklamada, Muğla’daki termik santrallerin kapatılmasına 1996’da karar verildiği hatırlatılarak, karar uygulanmadığı gibi santrallerin sermayeye satıldığı ifade edildi. Açıklamada, “Güneş enerjisi, temiz enerji adı altında santrallerin ömrü uzatılmaya çalışılıyor. Bunun bir aldatmaca olduğunu biliyoruz, bu yanıltmaya ortak olmamız isteniyor; kabul etmiyoruz, canımızdan olmaya ortak olmayacağız” vurgusu yapıldı.
 
‘Temel geçim alanlarında çimento fabrikası’
 
Zeytinlik gibi temel geçim kaynaklarının yok edildiğini, var olan yasaların yönetmelik hatta kanun değişiklikleriyle tahrif edildiği ifade edilen açıklamada, “Bunun yol açacağı sonuç, zaten yoksullaşmış olanların, geçinmeye çalışanların daha çok yoksullaşmasıdır. Akbelen, 450 günü aşkın zamandır bu yoksullaşmaya hayır diyor. İkizköy geçinmek, üretmek, yaşamak istiyor. Deştin’de süren, tarım alanlarını yok edecek, tarımı imkansız hale getirecek, ortak varlıkları yok edecek çimento fabrikası inşaatının bir an önce durdurulmasını istiyoruz. Fabrika yapıldığında bir avuç para babası karlarını büyütürken, oradaki halk yoksullaşacak, fabrikada canı pahasına çalışanlar olacak” ifadeleri yer aldı.
 
‘Kızılbük’te kaçak inşaat devam ediyor’
 
Marmaris Kızılbük’te kaçak inşaatın devam ettiği dile getirilen açıklamada, “Bütün ülke mahkeme kararlarını dolanarak sürdürülen kaçak inşaatın durdurulmasını istiyor. Kaçak inşaatı durdurması gerekenler, mahkeme kararına uyulmasını sağlamakla görevli olanlar, ÇED sürecini mahkeme kararını hiçe sayarak yürütüyor. Fethiye’den Datça’ya, Gökova’dan Bodrum’a kıyılar talan ediliyor. Bu talan sürdüğünde geriye yok edilen doğa, kirlenen deniz, kıyı ekosistemi, beton yığınlarına dönmüş kıyılar kalacak. Kıyıların doğallığının yok edilmesini istemiyoruz. Birbiriyle uyumlu olmayan Bütünleşik Kıyı Alanları, Aydın-Muğla-Denizli Çevre Düzeni Planı, koruma amaçlı ÇDP planlarını yapanların tek derdi bir avuç şirketin daha da zengin edilmesi” denildi.
 
‘Sulak alanlar şirketlere veriliyor’
 
Önemli sulak alanlardan Köyceğiz Dalyan ve Sandras Dağı'nda madencilik faaliyetlerine karşı mücadelenin devam ettiği ifade edilen açıklamada şöyle denildi: “Korunması gereken diğer bir sulak alan, Bodrum-Milas Bargilya Tuzlası ise büyük inşaat şirketlerine peşkeş çekiliyor. Buradan bir kez daha ilan ediyoruz: resmi kararlara konu edilmeyen sulak alanlar da dahil, korunması ve gelecek nesillere bırakılması gereken doğal alanları, kararlılıkla savunmaya devam edeceğiz.” 
 
‘Kısıtlı su kaynakları santrallere veriliyor’
 
Açıklamada su kıtlığı Muğla’nın temel sorunlarından biriyken; termik santrallerin bütün Muğla halkının ihtiyacından daha fazla suyu kullanıp kirlettiğine dikkat çekilirken, “Su kıtlığına çözüm olarak deniz suyunu kısmen arıtmak ve atık suyu denizi mahvetmek üzere deşarj etmek önümüze konuyor. Zenginin sermayesini artıracak ama hepimizin yoksullaşmasına, suya erişmek gibi temel haklarımızın gasp edilmesine yol açacak yöntemlerden vazgeçilmesini istiyoruz” ifadelerine yer verildi.
 
‘Ormanlar amaç dışında kullanılıyor’
 
Endüstriyel plantasyon kararlarıyla, yollarla, enerji nakil hatlarıyla ormanların yok edildiği dile getirilen açıklamada, “Geçen yıl ve bu yıl Muğla’nın ormanlarının  yüzde 10’u yangınlarla yok oldu. Yangınlar ülkenin her yanında sürüyor, yangınları önlemek, söndürmekle görevli olan kurumlar görevlerini layıkıyla yerine getirmiyor. Halkın yangını söndürmesi de engelleniyor. Yangınlarla yok olanın 3 katı kadar orman alanının mevzuata uygun sayılan kararlarla orman dışında amaçlarla kullanıldığını bilim insanları söylüyor. Yoksul orman köylülerinin yaşamak, geçinmek için çalıştıkları ormanlarda yaptıkları işlerin özelleştirilmesi yüzünden daha da yoksullaştıklarını biliyoruz” sözleri yer aldı.
 
‘Orman yangınlarını kabul etmiyoruz’
 
Amazon, Cudi, Dersim ve Muğla ormanlarının hem yangınlarla, hem ağaç endüstrisine girdi sağlamak için kesilip yok edildiği vurgulanan açıklamada “Dünya’yla birlikte biz de görüyoruz, tabi ki kabul etmiyoruz. Ormanların hayat için vazgeçilmez olduğunu biliyoruz, orman yok edilerek hayat yok ediliyor, kabul etmiyoruz” denildi. 
 
‘Bakanlık uyumsuz işler için mi düzenlendi’
 
Şehirleşmenin, şehircilik düzenlemelerinin ekolojinin, hayatın korunmasını esas alması gerektiğine işaret edilen açıklamada, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın birbiriyle uyumsuz işleri yürüten, korumayı şehirleşmeye feda eden bir Bakanlık olarak düzenlendiği dile getirildi.
 
Açıklamada talepler şu şekilde sıralandı:
 
*Devlet tarafından uluslararası sözleşmelerle üstlenilen yükümlülüklere uygun davranılmasını, Çevreye-ekolojiye ilişkin kararların, ortak varlıkların, hayatın korunması, süreklilik esas alınarak verilmesini, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının işlevlerine göre bölünerek, doğal olanı korumak için yeniden  yapılandırılmasını,
 
*İklim krizinin hepimizin, bütün dünyanın sorunu olduğunun kabul edilmesini; iklim krizinden sadece etkilenmediğimizi, aynı zamanda krize katkıda bulunulduğunun kabul edilmesini,
 
*Başta fosil yakıt kullananlar olmak üzere, iklim krizine katkıda bulunan tesislerin ve projelerin bir an önce sona erdirilmesini,
 
*Özelleştirme uygulamalarına derhal son verilmesini; tersine, kamulaştırma yoluna başvurulmasını,
 
*Kıyıların metalaştırılmasından vazgeçilmesini,
 
*Bilimsel olmadığı mahkeme kararları ile kanıtlanmış Ekolojik Temelli Bilimsel Raporlara dayanarak ve şirketlerin çıkarlarına göre kullanmayı esas alarak, bütün Türkiye’de doğal sit alanlarının belirlenip ilan edilmesinden derhal vazgeçilmesini,  talep ediyoruz.”
 
Açıklamada son olarak yaşam alanlarının savunulmaya devam edileceğinin altı çizildi. 
 
Miting Tolga Çandar’ın müzik dinletisinin ardından sona erdi.