Gazeteciler tutuklanırken sesi çıkamayanlar
- 09:05 6 Kasım 2022
- Bir Haber De Senden
Neşe İdil
HABER MERKEZİ - Günümüz muhaliflerini tanımak epey kolay. En belirgin özellikleri, ağırlıklı olarak Kürt illerindeki hak ihlallerini haberleştiren gazeteciler gözaltına alındığında veya tutuklandığında derin bir sessizliğe bürünmeleri…
Hayatım boyunca yazdığım en öfkeli ve sitemkar yazımı yazacağım. Geçtiğimiz beş ayda Mezopotamya Ajansı ve JINNEWS’dan 25 gazetecinin tutuklanmasına “muhaliflerin” göstermediği tepkiyi bünyemde öfke olarak toplamış gibiyim. Uzatmadan başlayayım.
Bildiğiniz (ya da bildiğinizi, duyduğunuzu umduğum) üzere Kürt illerinden yayın yapan, Kürt meselesinde can alıcı, yıllardır süregelen insan hakları ve özellikle yaşam hakkı ihlallerini, kimliksizleştirmeyi bize cesurca bildiren gazeteciler oldukça yoğun bir saldırı altındalar. Gözaltılar, ev aramaları, tutuklamalar ve tüm süreçlerde işkencelerle boğuşuyorlar. Duruşlarından, hakikat arayışlarından, haber yapma sevdalarından bir nebze ödün vermedikleri için hepsine büyük saygı duyduğumu belirtmem gerek. Müteşekkir olmalıyız, siz olmasanız, azminiz ve cesaretiniz olmasa binlerce kişinin vahim gelişmelerden haberi olamazdı. Kritik olan da bu. Sizi susturma gibi beyhude bir çaba içine girmelerinin sebebi de bu.
“Beyhude” diyorum, çünkü gazetecilik sevdasını susturmanın imkansız olduğunu biliyorum. Arkadaşlarımız mesleğe girerken ya da söz konusu yayın organlarında gazetecilik yapmaya başlarken başlarına gelecekleri - ne yazık ki - biliyor ve tüm tehlikelere rağmen susmuyorlar. Peki, “muhalifler” ve tarafsız gazetecilik yaptığını iddia edenler, iktidarın pratiklerini eleştirenler neden susuyor?
Gazetecilikte ‘üçüncü’ grup
Bahsettiğim suskunluğun mide bulandırıcı olduğunu vurgulamakla beraber kendi içinde de oldukça tutarlı olduğunu belirtmeliyim. Yandaşlar ve “muhalif” gazeteciler gibi iki gruptan oluşan bir ayrıma katılmıyorum. Gazetecilik, uzun süredir iktidarın propaganda aygıtları, kurucu ve resmi ideoloji ve devletin sorgulanamaz olduğuna kayıtsız şartsız inananlar ile devletin ve iktidarın işlediği suçları kayıt altına alanlar olarak üçe ayrılmış durumda. Üçüncü grup doğal olarak çoğunlukla Kürt illerinden; devlet eliyle işlenen suçlar ve hak ihlalleri en yoğun “oralarda”.
Günümüz muhalifleri…
İlk gruptan söz etmeye gerek yok, ne oldukları ortada. İkinci grupla ilgili söyleyeceklerim çok lakin. Hani şu devlet kurumlarını eleştirilemez, yaptıklarını ise sorgulanamaz bulanlar. İktidar pratiklerini eleştirmenin sınırlarını “teröre” kadar çeken ekipten bahsediyorum. Bu kişilere “günümüz muhalifleri” demeyi tercih ediyorum.
Günümüz muhaliflerini tanımak epey kolay. En belirgin özellikleri, ağırlıklı olarak Kürt illerindeki hak ihlallerini haberleştiren gazeteciler gözaltına alındığında veya tutuklandığında derin bir sessizliğe bürünmeleri. “Batı” tarafında polis protestoculara saldırdığında, bir gazeteciyi gözaltına aldığında haklı olarak ses yükseltip kampanyalar başlatan ama Kürt gazeteciler gözaltına alındığında, “Terörle bağlantılı gözükmeyeyim” endişesine kapılanlar. Van’da askerlerin iki kişiyi helikopterden attığını bildiren gazetecilerin tutuklanması karşısında ölüm sessizliğine bürünenler.
Yine sessizlik
Bu yazının yazılma sebebi olan 25 arkadaşımızın tutuklanmasında da aynı davranış ortaya çıktı, göstermelik de olsa bir dayanışma mesajı gelmedi. Emniyet sanki büyük bir operasyon yapmışçasına arkadaşlarımızın başını öne eğmeye çalıştığı videoyu yayınladığında “Ne saçmalıyorsunuz” sorusu sorulmalıydı. Yer yerinden oynamalıydı bu tutuklamalar karşısında, “Meslektaşlarımızı serbest bırakın” çığlıkları atılmalıydı. Olmadı. Bu açıdan tutarlılar, haklarını vermek lazım. Kürt illerinden haber bildirenler gazeteci değil onlara göre çünkü, sevmiyor ve eleştiriyor gözüktükleri iktidarın dediği gibi “teröristler”.
Sesimi yükselteceğim gazetecilik yapanlar için
Bazı meslektaşlarımız iyi niyetle, “Başınıza gelince mi anlayacaksınız” diye sormuş bu gruba. Katılmadığımı vurgulamam gerek. Başlarına gelince de anlamayacakları gibi bu nedenle verilen bir desteği de prensipsiz buluyor ve kıymetsiz olduğunu düşünüyorum. İlkesizlik tam olarak bu.
Sesimiz az çıkıyor olabilir, kriminalize ediliyor ve marjinal damgası yiyor olabiliriz. Beklenendir, olur. Bunun ilerleyen günlerde artacağını, daha fazla arkadaşımızı hedef alacaklarını (hele de bu sessizliğin verdiği özgüvenle) görmek zor değil. Kendi adıma sesimi yükseltmeye devam edeceğim gazetecilik yapanlar için. Arkadaşlarımıza özgürlük istemekten vazgeçmeyeceğim.