‘Cezaevlerinde bağımsız bir heyet inceleme yapmalı’

  • 09:01 6 Kasım 2022
  • Güncel
 
VAN - Hasta tutsakların serbest bırakılması gerektiğini söyleyen TİHV Van Temsilcilik Sekreteri Sevim Çiçek, cezaevlerinde yaşanan ihlallerin endişe verici bir durumda olduğunu kaydetti. Sevim, bağımsız heyetlerin cezaevlerinde inceleme yapması gerektiği çağrısında bulunarak, “Sorunlar ve ihlaller engellenebilir” dedi.
 
Siyasi tutsaklara yönelik baskılar işkence boyutuna ulaşırken, cezaevinde bulunan hasta tutsaklar tedavi edilmiyor ve tutsaklara karşı keyfi muamele yapılıyor. İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) son verilerine göre cezaevinde 651'i ağır olmak üzere bin 517 hasta tutsak bulunuyor. Öte yandan İHD raporuna göre son 10 ayda 63 tutsak hayatını kaybetti.
 
Yaşanan ihlallere ilişkin ajansımıza değerlendirmelerde bulunan Türkiye İnsan Hakları Vakfı (THİV) Van Temsilciliğinde, temsilcilik sekreteri Sevim Çiçek, son dönemlerde özellikle gösteri ve yürüyüş hakkı protestolarında polisin orantısız bir şekilde güç ve şiddete başvurduğunu belirtti.
 
Toplumun temel hakkı olan “gösteri ve yürüyüş hakkını” kullanan kişilerin maruz bırakıldığı şiddet ve işkencenin artık olağanlaştırıldığının altını çizen Sevim, “Ülkenin her tarafı ‘açık bir işkencehane’ dersek çok yanlış bir cümle kurmuş olmayız. Bunlardan bir örnek de, Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde gösteri ve yürüyüş hakkını kullanmak isteyen HDP Iğdır Milletvekili işkence edilmesi sonucu bacağı kırıldı. Anayasa’ya göre işkencenin yapılması kesinlikle yasak olmasına rağmen, kolluk güçleri işkenceye ve şiddete başvuruyor. Buna aykırı davranan kolluk güçleri hakkında derhal gerekli işlemlerin başlaması yerine; orantısız güç kullanabilmeleri için yüksek inisiyatif tanınıyor. Örneğin görevini yapan gazetecilere karşı hakaret, tehditlerde bulunabilir, yere yatırabilir, darp edebilir. Bunun hiçbir yargısal karşılığı olmuyor. Bu ihlallerle ilgili etkin bir soruşturma yürütmek yerine maalesef bu kötü muameleyi yapan polislerin siyasal iktidarlarla pohpohlandığını görüyoruz” ifadelerini kullandı.
 
‘Mahpusun iyilik halini sağlamak devletin sorumluluğudur’
 
Dışarıda olanların bu kadar ağır ihlallere maruz bırakıldığı bir ortamda, tutsakların yaşadıklarını tahmin etmenin zor olmayacağını ifade eden Sevim, içeride çok daha ağır ihlallerin yaşandığına işaret etti. Sevim, “Zaten yaşanan ihlallere ilişkin insan hakları örgütlerinden, dönem dönem avukatların da yaptığı cezaevi ihlal raporlarına yansıdığı gibi gerçekten hapishaneler, mahpuslar açısından yaşanması çok zor mekanlar haline gelmiştir. Kişinin hapishanede olması ihlallere maruz bırakılabileceği ve bunların meşrulaştırılabileceği anlamına gelmez. Sadece mekânsal olarak özgürlüğü kısıtlama ile alınan bir tedbir şeklidir. Mahpusun sosyal iyilik halini sağlamak devletin sorumluluğundadır” dedi.
 
‘Keyfi uygulamalar’
 
Cezaevleri raporlarına işaret eden Sevim, keyfi muamelelerin siyasal iktidarın tutumundan bağımsız olmadığını söyleyerek, “Siyasal iktidarın son süreçlerde asla insan hakları perspektifi ile bırakın hareket etmeyi öyle bir derdi, tasası da yok. Yasayı da anayasayı da tanımamaktadır. Kendisi gibi düşünen, kendisi gibi konuşan, kendisi gibi yayın yapan, kendi istekleri doğrultusunda söz söyleyen, görev yapan bir işleyişi hayata geçirmiş durumda. Neredeyse tüm alanlar buna göre dizayn edildi. Yargıdan tutun, kolluktan tutun, hapishanedeki kamu görevlilerinden tutun, her kesim bu doğrultuda bir hizaya girmiş durumda. Bu endişe edici bir durum” şeklinde konuştu.
 
‘Yaşanan sorunlar engellenebilir’
 
İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) raporlarına göre 600’ü ağır olmak göre bin 600 hasta tutsağın olduğunu belirtti. Tutsakların başta sağlık hakları olmak üzere hiçbir hakkına ulaşamadığını ifade eden Sevim, “Mahpuslar düzenli olarak tedavi edilmemekte, hastaneye ring aracı ve kelepçeyle götürülmeye çalışılıyor. Mahpuslar kelepçeyle tedavi edilmeye zorlanmakta. Hapishane giriş çıkışlarında ince aramanın da ötesinde bir uygulamayla karşılaşmaktalar. Oysaki hapishanelerdeki sağlık sorunuyla ilgili yaşanan sorunlar engellenebilir. Ağır hasta mahpuslara baktığımızda zamanında sağlık hakkına erişimi sağlanabilse, hastalığının ilerlemesi önlenebilir. Fakat bundan da vazgeçmiş durumdalar. Hapishanedeki hasta mahpusların hiçbir sağlık sorunu yokmuş gibi bir tavır rutine dönmüş durumda. Hapishanelerden birçok tabut çıktı. İntihar ve şüpheli ölümler yaşandı mahpushanelerde fakat bununla ilgili bir tek bağımsız kurum hapishanelere girmiş değil. Orada neler yaşadığına dair sadece görevli memurların verdiği bilgiler dışında bir bilgi veri elde edemiyoruz” ifadelerine yer verdi.
 
‘Kalabalıklaşan koğuşlarda, ihlallerde artarak devam edecektir’
 
Cezaevlerinin dışarıyla bağının tamamen koparıldığını belirten Sevim, “Mahpusların en temel haklarını kullanmaları engelleniyor. Bununla ilgili etkili bir soruşturma yok. Cezasızlık her alanda olduğu gibi buralarda da aynı şekilde uygulanıyor. Bu sessizlik kabul edilir bir sessizlik değil. Cezaevlerinde koğuşlarda mahpus sayısı kalabalıklaşıyor. Mahpuslarla ilgili artan ihlaller karşısında endişe taşıyoruz. Çünkü bilgi alabileceğiniz bir yer yok. Sadece mahpusun mektubu ve avukatının verdiği bilgiler ile sınırlıyız. Hapishanelerin bağımsız heyetlere açılması gerekir. Hapishaneler bağımsız kurumlara kapatılamaz” diye ekledi.
 
Öte yandan Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) geçtiğimiz günlerde HDP eski Milletvekili ağır hasta tutsak Aysel Tuğluk ile ilgili verdiği kararı değerlendiren Sevim, şunları söyledi: “ATK de maalesef siyasal kararlarla hareket etmekte. ATK’nin onlarca tutsağın ağır hasta olmasına rağmen ‘hapishanede kalabilir’ raporları vermesi siyasi bir tutumdur. Yine iki yıldır Aysel Tuğluk için defalarca Kocaeli hastanesinin raporuna rağmen cezaevinde kalabilir raporu veren ATK ne hikmetse geçtiğimiz günlerde ‘cezaevinde kalamaz’ raporunu vermesi tamamen siyasal iktidarlarca verilen bir karardır. İstediğinde ne kadar hızlı işleyebileceğini ve ‘cezaevinde kalamaz’ raporu ile tahliye edilebileceğini gördük.”