Cezaevlerindeki tecrit, katliam ve işkenceye karşı ‘sessiz kalmayın’ çağrısı

  • 14:06 24 Ağustos 2022
  • Güncel
 
HABER MERKEZİ - PKK ve PAJK’lı tutsaklar adına açıklama yapan Deniz Kaya, cezaevlerinde yaşanan katliamların bilinçli ve planlı olduğuna dikkat çekerek, buna karşı sessiz kalınmaması gerektiğini vurguladı. 
 
Cezaevlerinde her geçen gün artan hak ihlalleri ve katledilen tutsaklara için PKK ve PAJK’lı tutsaklar adına Deniz Kaya yazılı bir açıklama yayınladı. ANF’de yayınlanan açıklamada, yılın başından bu yana birçok tutsağın katledildiği, sadece 14-18 Ağustos tarihleri arasında üç tutsağın “bilinçli ve planlı” bir şekilde katledildiği belirtildi. 
 
Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi: 
 
“İnsanlık tarihinin maddi ve manevi kültür inşasında öncü düzeyde rol oynamış olan Kürt halk gerçekliği, bugün de insanlık erdemlerinin korunmasında ve geliştirilmesinde aynı rolünü oynamaktadır. Hakikate olan aşkı ve özgür yaşama olan bağlılığından dolayı, toplum ve toplumsallık düşmanı olan Devletçi-uygarlık güçleri tarafından daima sömürgeleştirilerek eritilmek istenmiştir. Kendi hakikatinde taşıdığı ahlaki-vicdani erdemler, onu daima özgür varlığı için savaşmaya ve direnmeye zorlanmıştır. Devletçi-Uygarlık güçlerine karşı özgür varlığının yegane teminatı olan gerçekliğin mücadeleden geçtiğinin bilinciyle asırlardır direnmekte ve bugün de özgür varlığı için T.C sömürgeciliğine karşı PKK ve PAJK hakikatiyle destanlar yazarak savaşmakta ve tarih yazmaktadır. Önder Apo'nun iğne ile kuyu kazarcasına inşa etmiş olduğu PKK ve PAJK militan gerçekliği; çelikten iradesiyle zindanlarda, dağlarda, şehirlerde, köylerde tüm toplumsal alanlarda faşizme karşı direnerek, yaşamın direnişle anlamlı olacağının bilinciyle hareket etmiştir.
 
82 Büyük Zindan Direnişçiliği, T.C sömürgeci-işgalcilerinin Kürt halk gerçekliğine giydirmek istediği onursuzluğa ve teslimiyete karşı, onurunu ve insanlığını korumanın mücadelesi olmuştur. Zindanlarda yankılanan ‘Direnmek Yaşamaktır’ , ‘Teslimiyet İhanete Direniş Zafere Götürür’ , ‘Yaşamı Uğruna Ölecek Kadar Seviyoruz’ , ‘PKK Bize Teslimiyeti Değil Direnişi Öğretti’ şiarları, PKK'nin direnişçi temellerini oluşturarak, gerilla mücadelesinin asli ruhunu oluşturmuştur.  Direnen gerilla direnen zindan direnişçiliği, direnen zindan direnişçiliği direnen gerilla olmakta, direnen zindan ve gerilla ise direnen insanlık erdemleri olmaktadır.
 
Önder Apo'nun İmralı'da sergilediği direniş başta olmak üzere, gerillanın Zap'ta, Avaşin'de, Metina'da sergilediği amansız-kesintisiz direniş ve zindanlarda yükselen Onur Savaşçılığı NATO'nun Kürdistan'daki faşist yapılanması olan AKP-MHP çetesini zorlamaktadır. Zorlanan faşist rejim, bu çöküşten kendini kurtarmak için daha da saldırganlaşarak Kürt halkına ve bölge halklarına saldırmaktadır. Kürt soykırımını fiziki ve kültürel olarak tamamlamayı kendine amaç edinmiş faşist, sömürgeci-işgalci AKP-MHP rejimi bu amacını gerçekleştirmek için de hiçbir insanlık değerini tanımayarak çocuğundan gencine, kadınından yaşlısına, doğasından kültürüne bir bütünen Kürt'ün imhasına yönelmiştir. Önder Apo'nun yoğun bir işkence ve tecrit altına alınarak  avukat ve aile görüşünün sağlanmaması, gerillaya dönük kimyasal ve taktik nükleer bomba ve silahların kullanılması, şehit cenazelerine ve mezarlarına uygulanan vahşet, halkın sürekli bir baskı ve şiddet altında sindirilmek istenmesi, zindanlarda dayatılan teslimiyet onursuzluğu ile beraber uygulatılan işkence ve izolasyon, Kürdistan doğasının talan edilmesi daralmış ve çökmüş faşist AKP-MHP çete yapılanmasının iç yüzünü bir kez daha ortaya sermiştir. Önder Apo'nun gerek savunmalarında gerekse de çözümleme ve değerlendirmelerinde tarihsel ve güncel yapmış olduğu Devlet-İktidar gerçekliği AKP-MHP faşist çete yapılanmasının da nasıl bir karaktere sahip olduğunu göstermiştir.
 
ATK suça ortak olmaktadır
 
Kültürel, sosyal, siyasal, askeri açıdan yenilmiş faşist AKP-MHP çete yapılanması; yenilgisini hazmedemediği için her alanda olduğu gibi zindanlarda da vahşet politikaları uygulamakta ve bunun için her türlü yol ve yöntemi devreye koymaktadır. Bunun için adaletten nasip almamış olan Adalet Bakanlığı bünyesinde faşist-ırkçı çeteler yetiştirerek cezaevleri yönetimlerini oluşturmakta ve bu yönetimleri üzeri de devrimcilere saldırmaktadır. Saldırının boyutu sadece cezaevi içi ile sınırlandırılmamakta, hastaneler de bu özel savaşın bir aracı konumuna getirilerek devrimcilerin sağlıklı bir tedaviye kavuşmaları dayatılan onursuzluklarla engellenmektedir. Yine ATK denen kurumlar da saraydan gelen talimatlara uygun olarak cezaevinde kalamaz raporu bulunan ağır hasta devrimcilere Ölüm Fermanı olarak "Kalabilir" demekte ve bu vahşet suçuna ortak olmaktadır.
 
AİHM ve CPT katliamın sorumlusu 
 
2022 yılı boyunca birçok yoldaşımız faşist AKP-MHP çete yapılanmasının vahşet uygulamaları sonucu şehit düşmüştür. En son 14 Ağustos'ta Elazığ 1 Nolu Cezaevi'nde İbrahim YILDIRIM, 15 Ağustos'ta Giresun Espiye Cezaevi'nde Mehmet CANDEMİR ve 18 Ağustos'ta Urfa 2 Nolu T Tipi Cezaevi'nde Bazo YILMAZ yoldaşlarımız katledildi. 5 gün içerisinde 3 yoldaşımız faşist AKP-MHP çete yapılanması tarafından bilinçli ve planlı olarak katledilmiştir. Cezaevlerinde yaşanan her yoldaşımızın şehadetinin, bilinçli ve planlı olarak AKP-MHP faşist çete yapılanması tarafından gerçekleştirildiğini biliyoruz. Bu bilinçli ve planlı katletmelerde temel sorumlular; AKP-MHP faşist çete yapılanması başta olmak üzere, bu infazların uygulayıcı araçları konumunda olan Adalet Bakanlığı, ATK'ler, AKP-MHP çete yapılanmasına kendisini bağlamış olan işbirlikçiler ve AİHM ve CPT de bu katliamlardan sorumludur!
 
Mücadele çağrısı
 
Yaşanan bilinçli-planlı katletmelere karşı tutuklu ailelerimiz başta olmak üzere Kürdistan ve Türkiye'deki tüm devrimci-demokrat-sosyalistlerin bu yaşanan vahşet karşısında sessiz kalmayarak Devrimci Halk Savaşı temelinde sorumlulardan hesap sorarak, tarihsel-toplumsal rollerini yerine getirmeye çağırıyoruz. Gelişecek olan topyekün bir direniş ve serhildan gerek faşist AKP-MHP faşist çete yapılanmasına son darbeyi indirerek çöküşünü sağlayacak gerekse de zindanlarda direnen yoldaşlara en büyük sahiplenme adımı olacaktır. Uygulatılan tecrit-işkence sisteminin ilk olarak İmralı'da hayata geçirilerek tüm topluma yaydırıldığı artık tüm kesimlerce bilinmektedir. Bu gerçeklikten hareketle onurlu halkımızı ve tüm devrimci-sosyalist-demokrat çevre ve kurumları zindanlarda uygulatılan vahşetin son bulması için, Önder Apo üzerinde uygulatılan tecrit ve işkenceye karşı yüksek bir ses çıkarmaya, alanlarda mücadele etmeye çağırıyoruz.
 
Teslim olmadılar
 
İbrahim Yıldırım, Mehmet Candemir ve Bazo Yılmaz yoldaşlarımız, zindanlarda uygulatılan ağır işkence ve tecrit uygulamalarına karşı, fiziki rahatsızlıklarına rağmen onurluca direnmiş ve faşist AKP-MHP çete yapılanmasına teslim olmamışlardır. Değerli yoldaşlarımızın başta ailelerine ve tüm halkımıza başsağlığı diliyoruz. Şehitlerimizin inşa etmiş olduğu zafer çizgisinde onurlu mücadele yürüyüşünü sürdüreceğimizin sözünü yineliyor, değerli İbrahim, Mehmet ve Bazo yoldaşlarımız şahsında tüm özgürlük mücadelesi şehitlerini saygı ve minnetle anıyoruz.”