Üniversitelilerden genelge tepkisi: Öğrenci örgütlülüğü hedef alınıyor
- 09:01 22 Ağustos 2022
- Güncel
Rozerin Gültekin
İSTANBUL - İktidarın “Üniversitelerde Güvenlik ve Barınma Tedbirleri” isimli genelge adımını değerlendiren öğrenciler, örgütlülüğün ve birlikte hareket etmenin yasaklanmaya çalışıldığını fakat buna karşı üniversiteler özgürleşene kadar mücadele edeceklerini belirtti. Öğrenciler, “Bu genelgeyi yazanlar muradına eremeyecek’ dedi.
Gençlik ve Spor Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı'nın ortaklaşa hazırladığı ve geçtiğimiz günlerde 81 il valiliğine gönderilen “Üniversitelerde Güvenlik ve Barınma Tedbirleri” isimli genelge ile iktidar yine “güvenlik” adı altında örgütlülüğü, kadın mücadelesini hedef aldı. Genelgede, x-ray cihazlarının, güvenlik kameralarının arttırılması, öğrenci kulüplerinin, kadın platformlarının faaliyetlerinin engellenmesi, stant açma ve broşür dağıtmanın yasaklanması gibi birçok hukuksuz madde bulunuyor. İktidarın gönderdiği genelge, önce kayyım rektörleri görevlendirdiği, şimdi de üniversiteleri ve öğrencileri tamamıyla kendine bağlayarak demokratik ortamı ortadan kaldırmayı hedeflediği şeklinde yorumlanıyor.
Genelgeyi ve doğuracağı sonuçları üniversite öğrencileri değerlendirdi.
Direniş onlar için tehdit
Koç Üniversitesi Endüstri Mühendisliği öğrencisi Özge Tuğran, iktidarın öğrencilerin yaşadıkları sorunları, gerçekleştirdikleri direnişleri görmezden geldiğini belirterek, “Bugün, bu sorunların yarattığı krizler daha şiddetli bir şekilde hayatımıza etki ediyor. Devletin ortak sorunları ve talepleri çerçevesinde yan yana gelen öğrencilere yaptığı son saldırı olan bu genelge, aslında öğrencileri baskı altına alıp sindirerek kendi yönetemediği kriz tablosunun üzerini kapatmaya çalışmaktan ibaret. Bizim direnişlerimizi, sorunlarımızın üzerini kaplamak istedikleri örtüyü yırtıp atacak bir tehdit olarak görüyorlar. Bu yüzden örgütlülüğümüzü kırmak istiyorlar” iktidarın amacına işaret etti.
‘Korku atmosferini kabul etmeyeceğiz’
Kadın direnişinin her alanda büyümesinin iktidarı korkuttuğunu söyleyen Özge, bu yüzden de üniversitelerde kadın kulüp ve topluluklarına yönelindiğinin altını çizdi. “Korkuyorlar çünkü kampüslerden dolup taşarak 8 Mart alanlarına yığıldığımızı, ‘İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz’ diyerek barikatları devirdiğimizi, üniversitelerimizi kayyumların ve YÖK’ün cinsiyetçi politikalarına karşı savunduğumuzu biliyorlar” diyen Özge, “Özgürlük mücadelemiz için bugüne kadar yaptıklarımızdan daha fazlasını yapacağımızın onlar da farkındalar. Korktukları ne varsa başlarına gelecek. Biz öğrencilerin cevabı belli: Bugüne kadar her ne yaptıysak onu yapmaya devam etmek örgütlenip direnişi büyütmek. Bizleri mahkum etmek istedikleri kötü yaşam koşullarını, bize dayattıkları korku atmosferini kabul etmeyeceğiz. Kurduğumuz kulüplerde, dayanışma ağlarında, inisiyatiflerde bir araya gelerek haklarımız için ısrarlı, net ve istikrarlı bir direniş çizgisi oluşturacağız. Bize vermedikleri haklarımızı örgütlü gücümüzle alacağız, üniversitelerimizi özgürleştireceğiz” diye ekledi.
Genelgenin içi boş
Genelgede yurtların fahiş fiyatlarına dair somut çalışmaya dair bir bilginin yer almadığına dikkat çeken Boğaziçi Üniversitesi Yüksek Lisans öğrencisi Buse Mine Lülenler de “Öğrenciler için şuan yurtların fiyatlarını ödemek zor. Devlet yurtlarının bile böyle fiyatlara ulaştığı yerde özel sektörün fahiş fiyatlara ulaşmaması beklenemez. Buradaki yurtların fiyatlarından ziyade sorun yurttaki öğrencilerin sokulmak istendiği siyasi kılıf. Çünkü KYK yurdunda kalmış hiçbir öğrenciye iktidara değen hiçbir siyasi faaliyete izin verilmiyor. Bunları göz önüne aldığımızda genelgenin yurt sorununa çözüm olarak sunabileceği bir şey yok. İçi boş olan bir genelge” yorumunu yaptı.
Öğrenci faaliyetlerinin önü kapatılmaya çalışılıyor
Genelgenin 12 Eylül darbe döneminde kurulan Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) ile aynı zihniyete hizmet ettiğini kaydeden Buse, “terör” kılıfı altında güvenlik önlemlerinin artırılmak istenmesi ile başta devrimciler olmak üzere kadın örgütlerinin, kadın platformlarının, öğrenci kulüplerinin üniversitelerde yürüttükleri siyasi faaliyetlerinin önünün kapatılmasının amaçlandığını belirtti. Genelgenin diğer bir açıdan da muhalif kadınları ve kadın mücadelesini de hedef aldığını vurgulayan Buse, devamında şunları ifade etti: “Bu genelgeyi yazanlar muradına eremeyecek. Karşılığı olmayan bir genelgeden ibaret olacak. Bu genelge bize iki yol gösteriyor; Ya üniversitelerdeki kısmi ve yerel sorunlarla hapsolmayıp demokrasi mücadelesi veren kesimlerle birleşerek ortak bir mücadele hattı ile Cumhur İttifakına karşı kitlesel bir seferberliği büyütürüz ya da iktidarın sunduğu genelgeye karşı köşemize sinerek daha ağır biçimde gelecek saldırılarla karşı karşıya kalırız.”
Faşist öğrencilere izin var muhaliflere yok
Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğrencisi Elif Baysal ise “Üniversite içerisinde kadınların bir araya gelişleri engelleniyor. Devlet politikasıyla ve yayınlanan genelge ile birlikte hem kadınların hem de muhalif öğrencilerin muhalif fikir üretme kanalları ifşalanarak, kriminalize edilerek önleri kesiliyor. Faşist gruplar okulda eylemler gerçekleştirirken, istemedikleri düşünceyi yok etmek üzerine politika gerçekleştiriyorlar” diyerek öğrencilerin ideolojilerine göre devletin yaklaşımın farklılık gösterdiğini söyledi.
Birlikte hareket etme gücü yasaklanıyor
Üniversitelerde yaşananların ülke atmosferinden farklı olmadığının altını çizen Elif, fakat buna karşı bir direnişin de büyütülmesi gerektiğini belirtti. Elif, iktidarın sonunun gençlikten geleceğini gördüğü için gençlik üzerinde baskı uyguladığını dile getirerek, “Genelgeler ile yasaklanmaya çalışılan kulüplerin ve platformların öğrencilerin bir araya gelmesi, dayanışmayı ve örgütlüğü büyütmesi. Yapmaya çalıştığımız her işi aslında bilinç yükseltemeye, aklı kollektifleştirmeye ve iktidara karşı bir duruş sergilemeye yönelikti. Kulüplerde film tartışması yapılır, kitap okunur ya da kadınlarla birlikte bilinç yükseltme toplantıları yapılır. Buralardan birlikte hareket etme gücü doğar. İktidar bunu yasaklamaya yönelik hamleler geliştiriyor. Kadınlar hayatın her alanına hem erkeklikle hem de erkek devletle karşı karşıya. Bu yan yana gelişlerimize vurulan ketle birlikte biraz daha yalnızlaştırılmaya çalışılıyoruz. Buna karşı direncin gerçekleşmesi gerekiyor” çağrısı yaptı.