Sarı çizmeli havuz medya
- 09:04 21 Ağustos 2022
- Medya Kritik
Fatma Gökhan
HABER MERKEZİ - Hakikat sonrası çağ kavramı son yıllarda en çok tartışılan kavramlardan biri oldu. Özünde yalan düzeninin nasıl kurumsallaştığını belirten bu kavram tam olarak, ‘Nesnel olan bir gerçeklik karşısında halk kitlelerinin kişisel duygular ve çeşitli çıkarların ağırlık kazanması ile nesnel gerçekliğin silikleştirilmesi ve kamuoyunu etkilemesi’ olarak tanımlanıyor. Yani toplumu var olan gerçek sorun ve gündemlerden uzaklaştırarak manipüle etmek, çeşitli algı operasyonlarıyla yanıltmak ve hakikatleri gölgelemek amacıyla yürütülen yalan düzeninin kurumsallaşması olarak değerlendirebiliriz.
İktidarlar yaratılan kriz ve kaosları görünmez kılmak için çeşitli algı operasyonlarına başvururlar. Amaç sadece zihni yönlendirmek değil aynı zamanda kontrol altında da tutmaktır. İnsan zihnini kontrol altında tutmak sorgulama yeteneğini dumura uğratacağı için tepkisiz bir toplum yaratılmış olur. Ve insanlar asıl gerçekler dışında başka yerlere yönlendirilir. Bu türlü yönlendirmelerin en iyi yapıldığı alan görsel alandır. Reklamcılık ve basın yayın faaliyetleri, görsel kullanımdan dolayı algı yönetiminin en çok yapıldığı alandır.
Türkiye’de yaşanan sorunları ve ekonomik kriz gerçekliğini gizlemek için kullanılan yandaş basın bu algı yönetiminin başat gücü olarak kullanılıyor. Toplumu aldatan ve iktidara yakınlığı ile bilinen havuz medya yaptığı yalan haberlerle toplum karşıtı bir misyon yüklenmiş durumdadır. Elbette ki bu yeni bir durum değildir. İktidarın bütün suçlarına rağmen propagandasını yapan ve gerektiğinde yanlış giden her şeyden sorumlu bir düşman yaratmak havuz medyanın temel faaliyetidir.
Yapılan toplum kırımını ve iktidarın kurumsallaştırdığı yalan düzenini besleyen yandaş basının birkaç pratiğini inceleyelim.
Yalan söylerken yakalanmanın cezası yok yandaş için
Ankara Valisi, şiddetli fırtına ve yağış nedeniyle Yenimahalle’deki bir inşaat kolonun devrilmesi sonucu bir kişinin hayatını kaybettiğini belirtince, cevval A Haber muhabirleri hemen yaşanan felaketi görüntülemek için olay yerine hareket ettiler. Ve birden Ankara sokaklarında sarı çizmeli bir muhabir belirdi. Hava güneşli ve tek damla yağmur yok. Peki bu çizmelerde neyin nesi ? Ankara’da yağmur yağmıştı yağmasına ama haber yapılan yerde tek damla yoktu. Bu durum yurttaşların dikkatini çekmiş olacak ki hemen telefonlarıyla çekmeye başlamışlar. Yandaş basını teşir eden toplum basını oldu. Yağmur olmayan bir yerde sel haberi yapmaya niyetlenen muhabirler suçüstü yakalanmış oldu. Ama yalan söylerken yakalanmanın cezası yok yandaş için! Bu basına yansıyan ilk pratik değil elbette ki, bunun gibi birçok örnek var. Her ne kadar yüzü kızarmayan bir yandaş basın olsa da onu teşir etmekten hiçbir zaman vazgeçmeyen bir özgür basın ve halk basını da olacaktır.
Kim demiş bu ülkede ekonomik kriz var diye!
Yine havuz medya günlerce Tarım ve Kredi Kooperatif Marketleri’nde yapılan dev indirimi tartıştı. Televizyonları başına kilitlenen yurttaşlar merakla bu süreci izledi. Ve tabi ki bu marketlere akın etti. Yapılan dev indirimi nasıl anlatacağını şaşıran Ülke TV sunucusu bu zor işin içinden çıkabilmek için eline hesap makinesini aldı ve tuşlara basmaya başladı. Sonuç inanılır gibi değildi. Tamı tamına 1 TL’lik indirim yapıldığını heyecanla duyurdu. Kim demiş bu ülkede ekonomik kriz var diye.
Heyecanları fiyatları görene kadar süren yurttaşlar ise isyan etti. Aslında öyle anlatıldığı gibi büyük bir indirim yoktu. Tepkileri dijital medyaya yansıyan yurttaşlardan biri Cumhurbaşkanına toz konduramadığından olsa gerek ‘reislerinin’ yanıltılmış olabileceğinden kuşkulandığını belirtti.
Marketten aldığı unu açınca şok olan diğer bir yurttaşın, “Bakın kooperatif malıymış. Bu un değil takoz. Takoz olarak aldım. Götürüp iade edeceğim. Fişim de yanımda fakat daha tövbeler tövbesi , Reisin dediği yerden valla almam, billa almam. Reisime uydum. Özür diliyorum. Şikayetçiyim, buralar neden denetlenmiyor?” sözleri durumun vahametini gösterdi.
Tarım Kredi Kooperatifi Marketleri’ne giden başka bir yurttaşta bir muhabirin sorusu karşısında gülerek, trajikomik olan durumu şöyle ifade etti: “Ne indirimi ya, milleti kandırıyorlar, tavuk kanata 100 TL fiyat koymuş. Diğer marketlerden daha kazık.”
İstatistik biliminin dili olsa isyan ederdi
AKP’li Cumhurbaşkanı, Tarım Kredi Kooperatif Marketleri’nde yapılan dev indirim duyurusuyla aslında bir yandan ekonomik krizi itiraf etmiş oldu ama bir yandan da sorun büyük sermayedarların yarattığı bir sorun demeye getirdi. Tabi bunları anlatırken çiftçinin durumuna ve artan maliyetlere değinmedi.
Türkiye, ekilebilir tarım toprakları açısından zengin olan ülkelerden biri olmasına rağmen ekonomik krizin maliyetleri yükseltmesinden dolayı çiftçi sayısı son 5 yılda yüzde 29, son 10 yılda ise yüzde 55 düştü. Kurdaki artış, savaşlar, başta gübre olmak üzere girdi maliyetlerinin artması çiftçileri üretimden uzaklaştırdı. Bu konu yandaş medyanın gündemine girmediği gibi Anadolu Ajansı ve A Haber başta olmak üzere iktidara yakın değil tam da dibinde olan basın, ülkenin ve çiftçilerin durumuna dair güzellemeler yapmaya devam ediyor. Dünya bir gıda kriziyle karşı karşıyayken onlar üretimin ne kadar iyi olduğunu, rekoltelerin bilmem yüzde kaç attığından söz ediyor. İstatistik biliminin dili olsaydı isyan ederdi. Bu kadar yalana alet ediliyor olmak zor olsa gerek!
Gözlerdeki ekonomik veriler
Gözlerindeki ışığı hiçbir zaman göremediğimiz ama toplumun ışığını söndürdüğü kesin olan Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati, resmi enflasyonun bile 3 haneli rakamlara dayandığı bir süreçte “Brüt rezevler 3 haftada 15,4 milyar dolar arttı” diyebiliyor. Kısa vadeli borç 182.5 milyar dolarla tarihi bir rekor kırmışken, Kur korumalıya 5 ayda bütçeden 60 milyar lira harcanmışken, çakılan Merkez Bankası(MB) rezervlerinde nasıl artış olabiliyor? Nurettin’nin reklamını yapmakla uğraşan iktidar basını bu gerçekleri görmediği gibi icralık olan 30 milyon insanı da görmedi. Yine AKP’nin 20 yıllık iktidarı boyunca toplanan 2.2 trilyon dolarlık verginin 1.5 trilyon dolarının akıbetinin belli olmadığını da görmedi.
Özgür basın hep hakikat çağında olacak
Kötülüğün tarafı olan basın yayın organları şunu bilmeli ki ısrarla görmek istemedikleri, Kuzey ve Doğu Suriye’deki katliamları yapanlar kadar görmeyenlerde insanlık suçu işliyor. SİHA’larla katledilen çocukların hayallerini yaşatmak için gerçekleri yazan kalemler hiçbir çağda susmayacaktır.
Toplumsal ve ahlaki bağların zayıfladığı, dürüstlükten ve haktan uzaklaşıldığı tezleri üzerinden gelişen bir hakikat sonrası çağ kavramı olsa da sosyalist bir geleceğin kurucusu olacak bir söylem geliştiren özgür basın geleneği hep hakikat çağında kalacaktır. Doğruluktan ziyade yalana inanan ve toplumdan ziyade bireysel iktidar hırsıyla hareket eden sistemler karşısında gerçekler için mücadele eden hakikat çağının insanları hep var olacaktır.