‘Komplo 20’inci yılında güncellenerek hayata geçirilmek isteniyor’

  • 09:06 9 Ekim 2018
  • Siyaset
DİYARBAKIR - DTK Diyarbakır Delege Eş Sözcüsü Zelal Bilgin, Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkarıldığı 9 Ekim sürecinin bugün tecritle devam ettiğini belirterek, “Tecrit net olarak uluslararası komplonun devamıdır diyebiliriz. Sonuç itibariyle uluslararası camia bu tecride bu denli sessiz kalabiliyor ve yanlışları görmüyorsa bu demektir ki komplo hala bitmedi ve hala iş başındalar” dedi.
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın 9 Ekim 1998 tarihinde Suriye'den çıkarılmasıyla başlayan uluslararası komplo süreci 20’nci yılında. Abdullah Öcalan’ın 15 Şubat 1999 tarihinde Türkiye’ye getirilmesi, üç aylık bir diplomatik baskı ve ortak operasyon sonucu gerçekleşti.
 
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Diyarbakır Delege Eş Sözcüsü Zelal Bilgin, uluslararası güçlerin hesaplarından bugünkü İmralı politikalarına kadar birçok konuyu değerlendirdi. Bu sürecin haklar üzerinde yarattığı etkiye değinen Zelal, “Uluslararası komplo 20’nci yılında güncellenerek  bir kez daha hayata geçirilmek isteniyor” dedi.  
 
‘Amaç tasfiye etmekti’
 
Bu dönemin Kürt halkının bu komploya karşı Abdullah Öcalan’ın etrafında kenetlendiği bir dönem olduğunu kaydeden Zelal, “9 Ekim’de komployu ilk duyduğumuzda savaşın ne kadar  derinleştirileceğini hisseder bir durumdaydık. Komploya karşı tepkilerimizi bir o kadar net ortaya koyduk. Birçok eylemsellikler gerçekleştirildi. Birçok yoldaşımız bedenini ateşe verdi. Çok sayıda kişi açlık grevi başlattı. Birçok kadın ise o gün karalar giyinip komployu protesto etmek üzere alanlara çıktı” diye konuştu. 
 
Bu süreçte Kürt halkının tasfiye edilmek istendiğini dile getiren Zelal, “Komplo sonucunda Abdullah Öcalan’ın gözaltına alınma ve sonrasında ise Türkiye’ye getiriliş şekli Kürt idaresini kırmaya çalışmaya yönelikti. Kürt Halk Önderi’ne gösterilen bu tarz ve yaklaşım biz Kürt halkında ciddi endişe yaratıyordu. 40 yıllık bir mücadelenin önderi olan Abdullah Öcalan’ın uluslararası bir komplo sonucu Türkiye’ye getirilip İmralı Adası’nda esaret altına alınması kabul edilebilir bir durum değildi” ifadelerini kullandı.
 
‘En büyük yanıtı kadınlar verdi’
 
Komplondan en fazla etkilenen kesimin kadınlar olduğunu belirten Zelal, buna karşı en büyük tavır ve mücadelenin de yine kadınlar tarafından verildiğini söyledi. Kürt kadın özgürlük mücadelesinin her konuda önünü açan Abdullah Öcalan’a yönelik gerçekleştirilen komployla aslında kadınların ve verdikleri mücadelenin hedef alındığını dile getiren Zelal, şöyle dedi: “O gün kadınlar sokaklardaydı, alanlardaydı. Birçok kadın açlık grevine başladı, bedenini ateşe verdi ve gözaltına alınıp tutuklandı. Abdullah Öcalan, Kürt kadın mücadelesinin önünü açan ve siyasal anlamda rol ve misyon biçen bir liderdi. Bu liderin böylesi bir komplo ile İmralı Adası’nda esarete mahkûm edilmesi elbette ki en çok da Kürt kadınını etkiledi. Çünkü Kürt kadını o dönemde mücadelesini yükseltmiş artık siyasi, askeri alanlarda çok ciddi başarıların altına imza atmış bir noktadaydı.” 
 
‘Kürt halkı için kara bir gündü’
 
Kürdistan’daki kadınların yıllardır 15 Şubat’ta karalar giyindiğini belirten Zelal, komplo devam ettiği sürece kadınların siyah giyinmeye devam edeceğini söyledi. Zelal, “9 Ekim 1998 günü kara bir gündü. Kürt özgürlük mücadelesini sekteye uğratmaya çalışan ve Kürtlerin soykırımdan geçirilmek istendiği bir gündü. O günü yaşayan ve hisseden tüm kadınlar siyahlar giyinmeye devam ediyor, edecek de. Çünkü uluslararası komplo hala bitmiş değil ve 20’inci yılında güncellenerek, tekrar hayata geçirilmeye çalışılıyor” diye konuştu. 
 
‘Tecrit komplonun devamıdır’
 
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Abdullah Öcalan ile ilgili verdiği kararı hatırlatan Zelal, Avrupa Konseyi’nin ilgisizliği ve CPT’nin tutumunu eleştirdi. Alınan kararır siyasi olduğunu dile getiren Zelal, İmralı’da sürdürülen tecridin komplodan ayrı ele alınamayacağını söyledi.  Komployu gerçekleştirenlerin yeni planlar içinde olduğunu belirten Zelal, “Tecrit net olarak uluslararası komplonun devamıdır diyebiliriz. Çünkü sonuç itibari ile uluslararası camia bu tecride bu denli sessiz kalabiliyor ve yanlışları görmüyorsa bu demektir ki komplo hala bitmedi ve hala iş başındalar” dedi.