AİHM’in Abdullah Öcalan kararına tepki: Egemenlerin ortak dayanışması

  • 09:07 28 Eylül 2018
  • Siyaset
ANKARA - PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatlarının AİHM’e yaptığı işkence ve kötü muamele başvurusunun reddedilmesine tepki gösteren HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya, kararın egemenlerin ortak dayanışma içerisinde verdikleri bir karar olduğunu belirtti. HDP Siirt Milletvekili Meral Danış ise, “İmralı Adası kapalı kutu haline büründürüldü” dedi.
 
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM ), PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatlarının, 2010 yılında yaptığı işkence ve kötü muamele başvurusunu reddetti. HDP’li vekiller Meral Danış Beştaş ve Hüda Kaya karara tepki gösterdi.
 
‘Tecrit işkencedir, AİHM’in kararı bu gerçeği değiştirmez’
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, AİHM’in verdiği ret kararının kendi kendilerini inkar etme anlamına geldiğini belirtti. Tecrit ve işkencenin İnsan Hakları Mahkemesi’nin evrensel hukuk normlarından birisi olduğunu belirten Meral, “Bu hiçbir yönüyle kabul edilemez. Şu anda İmralı Adası’nda tutulan Sayın Öcalan’a yönelik uygulanan tecrit hiçbir hukuk normuyla ve uygulamayla örtüşmemektedir. Kişiye özel tümüyle siyasi bir kararın neticesidir. Kim olursa olsun hukukta şahsa yönelik bir uygulamanın kabul edilebilir bir yanı olamaz. Tecrit kesinlikle bir işkence yöntemidir. Avrupa İnsan Haklarının bunu reddetmesi bu gerçeği değiştirmez” dedi. 
 
‘AİHM hızla yön değiştirmektedir’
 
AİHM’in son dönemlerde vermiş olduğu kararların mercek altına alınması gerektiğini söyleyen Meral, sadece Abdullah Öcalan’a yönelik değil, yakın geçmişteki kararlarında mercek altına alınması gerektiğini vurguladı. Meral konuşmasını şöyle sürdürdü: “AİHM yön değiştirmiştir. Direksiyonunu hızla hukuktan uzaklaştırma yönünde kırmaktadır. Buda Avrupa’nın yüzyıl savaşları bu kadar yoğun katliamlar, soykırımlar, ikinci dünya savaşı ve bildiğimiz tarihlerden sonra kurulan Avrupa Birliği sisteminin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, maalesef amacından ve kendi kuruluş felsefesinden uzaklaştığını ortaya koymaktadır. Avrupa Birliği üyesi ülkelerin bu işte onayı yoksa bu ortak kararda birlikte değilse; bu konuda kesinlikte tutum almaları gerekmektedir. Ayrıca AİHM Türkiye’ye ilişkin vermiş olduğu kararlarda adeta Türkiye hükümeti gibi düşünmektedir. Buda siyasi amacın ne kadar  etkili olduğunu ortaya koymaktadır.”
 
'İzahı yok'
 
2010 yılında yapılan başvuruya olumsuz yanıt verilmesinin ciddiyetsizlik olduğunun altını çizen Meral, 8 yıl sonra işkenceyi gündemine almamasının izahı olmadığını belirtti. Meral, verilen kararı kabul etmelerinin mümkün olmadığını kaydederek, 2010 yılından bu yana ciddi gelişmelerin yaşandığını ve bu gelişmelerin göz önünde bulundurulması gerektiğini dile getirdi. Meral, “Sayın Öcalan 5 Nisan 2015‘ten bu yana hiç kimseyle sadece bir defa kardeşiyle görüşmüştür. Şuanda kamuoyu, ailesi, avukatları ve siyasi gruplar hiçbir fikre sahip değiliz. Bizler İmralı Adası’nda neler oluyor?  Gerçekten bu tecrit dışında ayrıca kötü bir muamele işkence var mı? Sağlık durumu nedir? Hükümet bu konuda neler yapıyor? İçeride bu kadar vahim uygulamalar varken, 15 Temmuz gibi süreç atlatılmışken, faşizm tahakküm edilmeye çalışılırken, bir siyasi şahsiyetin içeride neler ile karşılaştığı konusunda tümüyle bilgi sahibi değiliz. İmralı adası şuan kapalı kutu durumuna getirilmiştir” diye konuştu. 
 
‘Yüzyılın yüz karartıcı kararı’
 
AİHM’in,  AYM’nin ve bütün yargı mekanizmalarının bu durumu kendi içtihatlarına göre değerlendirmesi gerektiğini belirten Meral, bu durumun AİHM’in görev ve sorumluluğunda olduğunu vurguladı.  Meral, “Doğrudan reddetmesi bir kere hukuktan uzaklaşma konusunda çok korkunç bir mesafe olduğunu gösterir. Hukukla aralarındaki açı git gide büyümektedir. AİHM bir siyasi organ gibi karar veremez. Ama şuanda bir siyasi organ gibi karar veriyor. Sayın Öcalan’a ilişkin durum yaşama dairdir. İşkence ve yaşam hakkı, sağlık hakkı ve birçok yönden ihlaller tartışma dışıdır ki ihlal vardır. Bunu AİHM söylemedi diye İmralı’da işkence yoktur denilemez. Bunu kimse kabul etmez. Kişi ve güvenlik hakkı vardır denilemez. Hukukçular bunu objektif değerlendirirlerse çok keskin bir tutum koymaları gerekiyor. Bu karar yüzyılımızın yüz karartıcı karar olarak değerlendiriyorum” ifadelerinde bulundu. 
 
‘Sayın Öcalan sadece kendisini temsil eden bir mahpus değil’
 
Uluslararası mekanizmaların ve siyasi mahkemelerin Kürt halkına yönelik politikalarının sonucunda bu kararın verildiğini söyleyen Meral, “Bu karar Türkiye ve Ortadoğu’da yaşanan gelişmelerden bağımsız düşünülemez. Çünkü Sayın Öcalan sadece kendisini temsil eden bir mahpus değil, bunun da unutulmaması gerekiyor. Ayrıca AİHM daha önce Sayın Öcalan ile ilgili ihlal kararı vermişti. O ihlal kararlarını uyulmadı, milyonlarca insanın özgürlüğünü istediği bir şahsiyetten söz ediyoruz. Dilekçelerin Avrupa mekanizmalarına verildiği bir şahsiyetten söz ediyoruz. Bütün bunlarında gözetilmesi gerekiyor, sadece işkence vardır ya da yoktur diye bu işin içinden çıkamaz. Bu karar yüz karatıcı bir utanç vesikası olarak değerlendiriyorum” dedi. 
 
‘Görüşülememesi başlı başına bir insanlık suçudur’
 
HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya ise, 2010 yılında yapılan bir başvurunun 2018’in sonlarında cevap verilmesinin ayrı bir hukuk garabeti olduğunu belirtti. Hüda, “Onu da bırakalım. Şimdi karar verme aşamasına gelmişler. Sadece şunu bile dikkate alsalar ortada nasıl bir mağduriyet, insan hakları ihlalleri ve işkence pratiğinin olduğunu görmek mümkündür. Çözüm sürecinden sonra yıllardır iletişimin kesik olması, haber alınamaması, avukatlarının ve ailesinin görüştürülmemesi başlı başına bir insanlık suçudur” dedi. 
 
‘Egemenlerin dayanışmaları sonucu ortaya çıkan bir karardır’
 
AİHM kararının egemen bir zihniyetin ortaklaşarak verdiği bir karar olduğunu söyleyen Hüda, “Sadece bu son birkaç yıldır pratikten yola çıkarak bile bu kararı vermiş olsalardı, alenen bir işkence ve insan haklarının ihlallerinin olduğu görülebilirdi. AİHM’in kararının politik bir egemen dayanışma örneği olduğunu görüyoruz. AİHM’in kararı tamamen egemenlerin kendi dayanışmaları sonucu ortaya çıkan bir karardır. Bu insani haklar ve evrensel değerlerin kriterlere uymayan bir karardır. Hukuki olarak bu süreç mücadelesini devam ettireceğiz. Bu politikalardan bir an önce vazgeçilmeli, Sayın Öcalan ile görüşmeler sağlanmalıdır” diye vurguladı.