HDP ve DBP'liler yargı kıskacında: Yok etme politikası yürütülüyor

  • 09:05 26 Temmuz 2018
  • Siyaset
ANKARA - HDP ve DBP’li siyasetçilere yönelik baskılara dikkat çeken HDP Muş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Bütün kazanımları yok etmeye dönük bir politika yürütülüyor. Yargı eliyle üye ve yöneticiler en olmayacak konularla yargılanıp en ağır cezalarla cezalandırılıyorlar” dedi.  
 
Kürt siyaseti ve siyasetçilerine dönük baskılara her gün yenileri ekleniyor. 24 Haziran seçimlerinde Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) Hakkâri Milletvekili seçilen Leyla Güven, yapılan itirazlara rağmen görülen son duruşmasında mahkeme heyetinin değişmesinden dolayı tahliye edilmedi. Leyla, vekil seçilmesine rağmen Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) yemin edemedi. Birçok Kürt siyasetçi cezaevlerinde bu şekilde tutulurken, birçoğu hakkında da tahliye kararı verilmesine rağmen savcılık tarafından yapılan itirazlar nedeniyle daha cezaevi kapılarında tekrar gözaltına alınarak tutuklanıyor. Bunlara en son Bulanık Belediye Eşbaşkanı Figen Yaşar da eklendi.  
 
Figen'in 17 Temmuz tarihinde Ağrı'nın Patnos ilçesinde duruşması görüldü.  Figen ile aynı dosyadan yargılanan Bulanık Belediye Eşbaşkanı Rahmi Çelik'e "Örgüt üyesi olmak" suçlamasıyla 10 yıl 6 ay hapis cezası verilirken, Figen'in dosyası ayrılarak tahliyesine karar verildi. Figen, tahliyesinin üzerinden 10 saat geçmeden savcılığın itirazı sonucu yeniden tutuklandı.  
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Muş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit,  son dönemlerde özellikle Kürt siyasetçilere dönük yargı baskısını değerlendirdi.  
 
'HDP ve DBP'nin siyasi gücünü sınırlamak istiyor'
 
Gülistan, AKP'nin seçimlerle iktidar çoğunluğunu kaybettiğini ve bu durumdan kaynaklı kendi söylem ve politik hattında ciddi temel değişikliklere gittiğini söyledi. Gülistan, "Bu değişikliklerin başında da çözüm ve müzakere sürecini sonlandırıp, yeniden eski siyasi yöntemi benimsedi. Bu yönetimin kendisi 'İttihat ve terakki' zihniyetin devamı niteliğindeydi. Bugün içinde bulunduğumuz politik atmosferin kendisi bu söylemin AKP'nin kendisine kazandırdığının görüldüğü ve bu kazancı kalıcı kılmanın yolunun da Kürt siyasal hareketini tasfiye etmekten geçtiğini düşünüyor. Bu nedenle de bütün toplumsal muhalefeti ama özelde HDP ve Demokratik Bölgeler Partisi'ni (DBP) kriminalize ederek, yaygın tutuklama ve gözaltı operasyonları ile etkisiz kılmak, toplumsal ve siyasal gücünü sınırlamak istiyor" dedi. 
 
‘Yok etmeye yönelik bir politika yürütülüyor’
 
AKP'nin milliyetçi, cinsiyetçi ve militarist politikalarla iktidarı elinde tutmayı hedeflediğini söyleyen Gülistan, şöyle dedi: "Politik söylemle toplumu bölmeyi ve yönetmeyi başarıyor. 15 Temmuz darbe girişimi AKP'nin bütün bu politikalarını pratikleştirmek için bir 'lütuf' işlevi gördü. 20 Temmuz'da ilan edilen OHAL ve çıkarılan KHK'ler eliyle yargı iktidarın emrine sunulmuş oldu. Mevcut durumda bu yargı eliyle HDP ve DBP'li üye ve yöneticiler en olmayacak konularda yargılanıp en ağır cezalarla cezalandırılıyorlar. Bu cezalandırmalara paralel olarak da HDP ve DBP'nin bütün kazanımlarını yok etmeye dönük bir politika yürütüyor. Belediyelere kayyum atanmasından tutalım sivil toplum alanındaki bütün kurumların kapatılması ve çalışanlarına soruşturma açılması da bunların devamı ve tamamlayıcı ayakları olarak görmek gerekir."   
 
'Bağımsız olması gereken yargı siyasal iktidarın uzantısı halinde'
 
Figen Yaşar'ın tahliye edilmesinin hemen ardından yeniden tutuklanmasına tepki gösteren Gülistan, "Bu durumun kendisi yargının ne kadar siyasallaştığının somut göstergesidir. Tahliye sonrası savcılığın yeniden tutuklama çıkarmada ısrarcı olmasının kendisi, nasıl bir siyasallaşmış yargı sistemi ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Türkiye yargı sistemi şu anda kurulan yeni rejimin kurucu işlevini gören mekanizmalardan birine dönmüş durumda. Bağımsız ve tarafsız olması gereken yargı kendini siyasal iktidarın bir uzantısı, bir tamamlayıcısı olarak konumlandırmış bulunuyor. Siyasal iktidar da bu durumu her geçen gün daha sistemli hale getirmenin yol ve yöntemlerini arıyor. Türkiye'de yargı muhalefeti sınırlama ve tasfiye etme aracına dönüşmüş durumda" ifadelerini kullandı.  
 
'Halk kavramını sadece kendilerine oy verenler için kullanıyorlar'
 
Gülistan, HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven'in de halkın iradesi ile seçilmiş olmasına rağmen hala cezaevinde  tutulduğunu vurgulayarak,  Leyla Güven'e önceden tahliye veren savcının daha sonra kararı bozmasının hukuk tarihine kara bir leke olarak geçeceğini belirtti. Gülistan, "Yargı,  Anayasayı ve yasaları açıkça ihlal ederek bir karar oluşturdu. Seçmen iradesi ve milletvekili olmaktan doğan dokunulmazlık ve yargılamanın durdurulması gibi açık kanuni hükümler hiçe sayıldı. Bu yapılanların her biri nasıl bir ülkede yaşadığımızın ve kurulan yeni rejimin kendini hiçbir güçle sınırlamadığının açık göstergeleridir. Akşama kadar  'halk' diyenler halkın iradesini tanımadıklarını ve halk kavramından sadece kendilerine oy veren kesimi kast ettiklerini göstermiş oluyorlar" dedi.  
 
'Kadın mücadelesini kitleselleştireceğiz'
 
AKP'nin iktidarı boyunca kadın kazanımlarına ve bu anlamda siyaset yapan kadın siyasetçilere saldırdığını ifade eden Gülistan, AKP'nin hedefinde her zaman kadınların olduğunu dile getirdi. Gülistan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Kadınların bütün kazanımlarını yok etmek ve kurdukları yeni rejimin 'makbul kadını' yaratmaya çalıştıklarını da görüyoruz. Tabi ki bizler HDK ve HDP Kadın Meclisleri olarak en temel görevimiz kadın örgütlülüğünü geliştirmek ve kadınların eşitlik, özgürlük mücadelesini kitleselleştirmektir. Bunun yolunun örgütlenmekten geçtiğini ve kadınların bütün sorunlarını görünür kılmak, bütün sorunları çözecek toplumsal mekanizmalar kurmaktan geçtiğinin bilincindeyiz. Bu perspektifle mücadele etmeye devam edeceğiz."