Pervin Buldan: Tecrit Türkiye halklarının gündemi olmalı

  • 09:54 23 Temmuz 2018
  • Siyaset
VAN - Bundan sonra mücadeleyi güçlendirmek için mücadele vermek zorunda olduklarını belirten HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Bütün bu durumlar aslında tecritle başlayan ve tecridin kaldırılmasıyla sona erebilecek meseleler. Eğer tecrit kaldırılırsa Türkiye'nin yaşadığı hemen hemen birçok krizin aşılacağına inanıyorum. Çünkü bu durumu deneyimledik, gördük” dedi. 
 
Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) eş genel başkanları ve milletvekilleri 20-22 Temmuz tarihlerinde Van’da bir araya gelerek, yeni dönemin politik çizgisi ve mücadele hattını belirledi. Basına kapalı olarak gerçekleştirilen 3 günlük çalışma kampının ardından ajansımıza konuşan HDP Eş Gene Başkanı Pervin Buldan, HDP olarak kuruluşlarından bu güne kadar barış, demokrasi, insan hakları, adalet ve özgürlükleri savunan bir parti olduklarının altını çizdi. Pervin, HDP olarak yeni dönemde de bu ilkeleri güçlendirecek bir mücadele vereceklerini vurguladı.
 
'Seçim başarısında kadınların imzası var'
 
Binlerce parti çalışanı, belediye eşbaşkanları ve milletvekillerinin tutuklu olduğu ve partilerine yönelik medya ambargosunun yaşandığı bir süreçte HDP'nin yüzde 10'luk seçim barajını aştığını kaydeden Pervin, "HDP dışında diğer partilerin baraj sorunu yoktu. OHAL koşullarında ve bütün bu olumsuzluklara rağmen hem Kürt hem de Türk halkının HDP'yi yalnız bırakmadığını gördük. Aynı zamanda 7 Haziran seçimlerine yakın bir sonuç almamız büyük bir başarıydı. Bu başarının altında özellikle kadınların imzasının olduğunu söylemek isterim. Seçim döneminde en büyük emeği veren yine kadınlar oldu" diye konuştu. 
 
‘Türkiye halklarını daha büyük görev ve sorumluluk bekliyor’
 
24 Haziran seçimlerinde sadece parlamento seçimlerinin değil aynı zamanda başkanlık seçiminin de yapıldığını anımsatan Pervin, "Başkanlık sistemiyle ilgili meşru olmayan bir seçim sürecini yaşadık. Türkiye halklarının yüzde 50'sinden fazlasının başkanlık sistemine onay vermediğini biliyoruz fakat iktidarın her türlü hileye başvurduğunu da biliyoruz. Sistem değişikliği ile birlikte HDP'nin üstlenmiş olduğu rol ve misyon arttı. HDP kuruluşundan bu güne barış, demokrasi, insan hakları, adalet ve özgürlükleri savunan bir parti oldu. Bundan sonra da bu mücadeleyi güçlendirmek için mücadele vermek zorundayız. Türkiye halklarını bu dönemde daha büyük görev ve sorumluluklar bekliyor. Hukukun, insan haklarının askıya alındığı bir dönemde Türkiye halkları daha büyük bir mücadele vermek zorunda. O yüzden Van'da gerçekleştirdiğimiz kampımızda hem seçim dönemini hem de bundan sonra yürüteceğimiz mücadele hattı ile yol haritamızı belirliyoruz. Nasıl bir yol haritası, nasıl bir politik hat? Türkiye'de yaşanan krizlerin-sorunların bertaraf edilebilmesi için nasıl bir mücadele vereceğiz bütün bunları kamp boyunca tartıştık” dedi. 
 
'Faşizme karşı mücadelede tek güç HDP'
 
Mevcut tablo içerisinde kurumsallaşmaya çalışan bir faşizm olduğunu ve buna karşı mücadele edecek tek gücün HDP olduğunun altını çizen Pervin, "HDP içerisinde bulunan yapı itibariyle kadınıyla, genciyle, Ermeni'si, Süryani'si, sol ve sosyalist kesimlerle birlikte bütün bu sürecin üstesinden gelebilecek tek güçtür. Bunu da vereceğimiz mücadele ile kanıtlamak zorundayız. O yüzden bundan sonra ki dönemde HDP olarak faşizme karşı politik bir mücadele hattı ile aynı zamanda tekrar demokratik parlamenter sistemin hayata geçmesi, yeni bir Anayasa ihtiyacı, Türkiye halklarının yaşadığı her türlü sorunu çözebilme ve bu sorunlar karşısında direnebilme mücadelesini vereceğiz. Bu durum bizim açımızdan elbette ki önemli, bundan sonra ki dönemde bütün bunları Türkiye halklarıyla başarabileceğimizi biliyoruz çünkü kendimize güveniyoruz" ifadelerini kullandı. 
 
HDP'nin bu güveni de Türkiye halklarının kendisine verdiği destekten aldığını ifade eden Pervin, bu güveni oluşturan 6 milyon insanın umudu olduğunu ve yeni dönem açısından en büyük görevlerinin bu umudu büyütmek ve yeşertmek olduğunu aktardı. 
 
'Sol, sosyalist kesimlere büyük bir yönelim olacak'
 
Pervin, HDP'nin Türkiye'nin her sorunuyla ilgilenebilecek güce sahip olduğunu vurguladı. Olağanüstü Hal’in (OHAL) Türkiye'de hiçbir zaman kalkmadığını hatırlatan Pervin, şöyle devam etti, "Özellikle Kürdistan açısından ifade etmek istiyorum sürekli bir OHAL yaşanıyor. Bu dönem geçici OHAL'in kaldırıldığı ancak 3 yıllığına kalıcı bir OHAL ile karşı karşıyayız. Valilere verilen yetkiler başta olmak üzere her türlü hukuksuzluğun, baskının, inkârın yapılacağı yeni bir döneme giriyoruz. Bu durumun göstergeleri de mevcut. Seçim sonrası hükümet cephesinden yapılan açıklamalar, yaşanan katliamlar, kadın meselesi, çocukların kaçırılması ve öldürülmesi meselesine baktığımız zaman kalıcı bir OHAL'den bahsetmek mümkün. Biz OHAL ile mücadele açısından yine Türkiye halklarıyla bir araya gelerek, ortak bir cephede buluşarak ve demokratik siyasetin yollarını arayacağız. Yine aynı zamanda sadece Kürtler açısından ifade etmek de doğru değil bundan sonra ki süreç açısından Türkiye'de ki diğer muhalif kesimlere de büyük bir yönelim olacağının göstergesi mevcut.  Sol ve sosyalist kesimlere de çok büyük yönelimlerin olacağını okuyabiliyoruz. Örneğin, son 33 insanın yaşamını yitirdiği Suruç Katliamı’nın anmasına bile yapılan müdahale aslında bundan sonra ki dönemde diğer kesimlere de yönelimin olacağı izlenimini veriyor bize."
 
'Demokratik siyaseti büyüterek OHAL'i anlamsızlaştıracağız'
 
"OHAL, iktidarın iki dudağı arasında" diyen Pervin, kalıcı OHAL ile birlikte Valilere verilen yetkilerin katmerleşerek artacağı zulüm politikasına dönüşeceğini dile getirdi. Pervin, "OHAL karşısında HDP'nin mücadelesinin, halkla birlikte yürüteceği siyasetin önemine de vurgu yapmak lazım. Sadece parlamento içerisinde değil halkla vereceğimiz mücadeleyi önemsediğimizi belirtmek istiyoruz. Bu dönem açısından daha farklı bir yol ve yöntemle siyaseti halkın içerisinde yapacağız. Zaten milletvekillerimizi halkın içerisinden seçti ve sokaklarda, meydanlarda, mahallelerde insanlara bütün bu olumsuzlukları anlatarak demokratik cephede buluşmanın yol ve yöntemleri anlatarak bu süreci aşabileceğimize inanıyoruz. Demokratik mücadele hattını büyüterek, genişleterek ve çoğaltarak hayata geçirebilirsek o zaman OHAL'in de en azından halk cephesinde bir anlamı kalmayacaktır. Yeter ki biz kendi gücümüze inanalım" dedi. 
 
‘Sayın Öcalan’ın dâhil olduğu süreç en olumlu dönemdi’
 
Tecridin insanlık suçu olduğunu ve PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde uygulan bir sistem olduğunu ifade eden Pervin, "Tecrit zaman zaman farklı cezaevlerinde de uygulandı. Fakat özellikle son 3 yılda yani 5 Nisan 2015 yılından bu yana Sayın Öcalan üzerinde çok daha ağır bir tecridin uygulandığına tanıklık ediyoruz. Ailesiyle, avukatlarıyla görüştürülmemesi ve kendisinden haber alınamıyor olması Sayın Öcalan'ın geçmiş dönemde ki rol ve misyonunun aslında siyasi irade tarafından görmezden gelindiği, yok edilmeye çalışıldığı bir döneme girdik. 3 yıllık bir barış ve müzakere süreci yaşandı ve bu süreç elbette ki Türkiye siyaseti açısından önemli bir süreçti. Sayın Öcalan'ın dâhil olduğu bu süreç Türkiye'de huzurun, güvenin var olduğu bir dönemdi ve bu süreçte insanlar yaşamını yitirmedi. Türkiye siyasetinin en olumlu dönemi olarak geçti" dedi.
 
‘Tecrit Türkiye halklarının gündeminde olmalı’
 
Abdullah Öcalan ile görüşmelerin bitirilmesiyle birlikte çatışmalı sürecin yeninden başladığına dikkat çeken Pervin, bu durumla birlikte Türkiye'de birçok krizin yaşandığını da kaydetti. Son 3 yıldır PKK Lideri’nden haber alınmadığını anımsatan Pervin, şöyle dedi: "Sayın Öcalan'dan 3 yıldır haber alınamıyor ve bu anlamda siyasi iradenin almış olduğu bir karar var. Tecridin kaldırılması elzemdir. Sayın Öcalan'ın bir insan olarak aslında insani ve hukuki haklardan faydalanması gerektiği gerçekliği var. Ancak tüm bunların göz ardı edildiği, yasaklandığı, yok sayıldığı bir dönem. HDP olarak başından beri Sayın Öcalan üzerinde uygulanan tecridin acil kaldırılması gerektiğini ifade ediyoruz. Sayın Öcalan'ın bir an önce ağırlaştırılmış tecrit ortamından çıkarılarak başta ailesi ve avukatları olmak üzere görüşmelerinin yapılması gerektiğini savunuyoruz. Bu konuya ilişkinde bulunduğumuz her platformda görüş ve düşüncelerimizi her kesimle paylaşıyoruz. Tecrit meselesi başta Kürtler olmak üzere aslında Türkiye halklarının gündeminde olması gerekiyor." 
 
'Tecrit kalkarsa kriz aşılır'
 
Türkiye halklarının tecride daha duyarlı ve daha ciddi yaklaşması gerektiğini vurgulayan Pervin, "Çünkü yaşanan çatışmalı ortam sadece Kürtleri mağduriyete uğratmıyor. Bütün bu durumlar aslında tecritle başlayan ve tecridin kaldırılmasıyla sona erebilecek meseleler. Eğer Sayın Öcalan üzerinde ki tecrit kaldırılırsa Türkiye'nin yaşadığı hemen hemen birçok krizin aşılacağına inanıyorum. Çünkü bu durumu deneyimledik, gördük. Böyle bir sürecin başlamasının anlamlı olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.