Kati Piri: Müzakerelerin askıya alınması çağrısında bulunacağım

  • 17:53 4 Temmuz 2018
  • Siyaset
HABER MERKEZİ - AP Türkiye raportörü Kati Piri, gelecek 5 yılda Ankara'nın AB'ye üyelik müzakerelerinin devam edebileceği hayalini bırakması gerektiğini söyleyerek, bu yılki raporunda müzakerelerin askıya alınması çağrısında bulunacağını belirtti.
 
Avrupa Parlamentosu (AP) Türkiye raportörü Hollandalı parlamenter Kati Piri, 24 Haziran seçimleri ve bu seçimler sonrası Türkiye-AB ilişkilerini DW Türkçe'ye değerlendirdi. Kati, AB'ye üyelik modelinin Türkiye için opsiyon olmaktan çıktığı belirterek, Ankara ile üyelik müzakerelerinin formel olarak askıya alınması çağrısında bulunacağını söyledi.
 
'Kuvvetler ayrılığı her siyasiye gerekli'
 
Seçim sonuçları değerlendiren Kati, öncelikle seçim kampanyasının adil olmadığına dikkat çekti. Kati,  "Yeni başkanlık yönetimi başkanın kuvvetler ayrılığı olmaksızın hiçbir demokraside görülmemiş ölçüde güce sahip olacağı anlamına geliyor. Başkan Erdoğan dünyanın en büyük demokratı da olsa kuvvetler ayrılığı her siyasiye gerekli. Ancak yeni sistemde bu yok artık" diye konuştu.
 
'Müzakereler askıya alınmalı'
 
Seçim sonuçlarının AP'de nasıl karşılandığını ise Kati şu şekilde anlattı:  "Biz AP olarak geçen yıl Venedik Komisyonu'nun raporunun ardından, son anayasa değişikliğinin olduğu gibi hayata geçirilmesi halinde Türkiye'nin AB katılım müzakerelerinin formel biçimde askıya alınması çağrısında bulunacağımızı söylemiştik. Ne yazık ki o noktaya gelmiş bulunuyoruz. AP'nin tutumu değişmedi. Ne yazık ki Türk hükümeti de hiçbir değişiklik yapmadı. Bu şartlarda ve en azından gelecek 5 yıl süresince üyelik müzakerelerinin devam edebileceği hayalini bırakmak gerekiyor. Bizim açımızdan kırmızı çizgi aşıldı. Bu yılki Türkiye raporunda müzakerelerin kesin olarak askıya alınması çağrısında bulunacağız."
 
'AB üyeliği için liberal demokrasi gerekiyor'
 
"Başkanlık sistemi AB kriterlerine uyumlu değil" diyen Kati,  "AB üyeliği için liberal bir demokrasi olması gerekiyor. Bu, siyasiler yargıçları atayamaz demektir. Yeni anayasaya bakarsanız, Başkan kararnamelerle ülkeyi yönetiyor. Parlamento veya bir başka ortak yasama organı olmaksızın yasa yapabiliyor. Tek bir kişinin elinde bu kadar güç olması tipik bir liberal demokrasi özelliği değil. Bu anayasa yürürlükte kaldıkça ve Türkiye'de temel haklar, insan hakları ve azınlık hakları konusunda mevcut şartlar devam ettikçe, dürüst olmalı ve ilişkimizin bu şekilde hiçbir yere gidemeyeceğini görmeliyiz" sözlerini kullandı.
 
'Bir ya da iki dostu olacaktır her zaman'
 
Kati devamında şöyle konuştu:  "Müzakerelere devam veya stop demek için 28 ülkenin onayı gerekiyor. Erdoğan'ın AB Konseyi'nde bu tür kesin kararlar alınmasını önleyecek bir ya da iki dostu olacaktır her zaman. Bunun için kendisini suçlayamam. AB'nin. Trump da yapıyor. Putin de deniyor. Erdoğan da AB Konseyi'nde engelle karşılaşmayacağını biliyordu."
 
AB içinde birçok ülkenin, son yıllarda aday ülke olarak görmediği Türkiye ile sadece pragmatik ilişki kurmak istediğini dile getiren Kati, şahsen de üyelik modelinin mevcut şartlarda Türkiye için bir opsiyon olmaktan çıktığı düşüncesinde olsa da, Türkiye halklarının izole edilmemesi gerektiğini vurguladı.
 
'İyimser değilim'
 
 "Türk Hükümeti bu gidişatı nasıl değiştirebilir?" sorusuna ise Kati, "Dürüst olmak gerekirse, son iki yıldır söylediklerimizin hiçbiri dikkate alınmadığından işlerin birdenbire değişeceği konusunda iyimser değilim" diye yanıt verdi.