Sümeyye Boz: Asıl korkunuz kadın özgürlükçü paradigmamız

  • 16:54 5 Aralık 2023
  • Siyaset
 
ANKARA - Genel Kurul’da konuşan HEDEP Mûş Milletvekili Sümeyye Boz, siyasetin demokratikleşmesi açısından eşbaşkanlığın temel bir hamle olduğuna dikkat çekerken, “asıl korku yaratanın demokratik siyasetin kadın özgürlükçü paradigması” olduğunu vurguladı. 
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Mûş Milletvekili Sümeyye Boz, Meclis Genel Kurulu’nda gündem dışı konuştu. 
 
Cezaevlerinde bulunan kadın siyasetçiler olmak üzere demokratik siyaset yürütenleri selamlayarak konuşmasına başlayan Sümeyye, 5 Aralık 1934 tarihinde kadın mücadelesi ve kadın kazanımları sonucunda seçme ve seçilme hakkının elde edildiğini kaydetti.
 
‘Kadının seçme ve seçilme hakkına ipotek konuldu’
 
1923 tarihinde Kadınlar Halk Fırkası’nın kurulduğunu ifade eden Sümeyye, "Türkiye'de kadın ve erkeğin toplumsal, siyasal ve ekonomik eşitliğidir" şeklinde ifade ettiğini ancak kadınların şimdiye kadar elde etmiş oldukları bütün kazanımları kendi mücadeleleri sonucunda elde ettiklerini vurguladı. Sümeyye devamında, “Seçme ve seçilme hakkı da yine kadın mücadelesiyle elde edilen, alınan bir haktır. Şimdi, bugün baktığımızda, bugün iktidarın, bu zihniyetin kadınlara nasıl geri adım attırmaya çalıştığını her politikasında görebiliyoruz. Yerel seçimlerin arifesinde belediyelerde kaçırılan mallar, paralar, yandaşa peşkeş çekilen ihaleler, taşınmazlar Sayıştay raporlarıyla ayyuka çıkmışken biz bugün burada Kürt halk iradesine konulan ipoteği; kadın iradesine, kadının seçme ve seçilme hakkına konulan ipoteği konuşmak durumunda kalıyoruz ne yazık ki. Elbette konu seçme ve seçilme hakkı olarak değerlendirilebilecek bir mesele değil çok ötesinde bir konu” dedi.
 
‘Kürt kadınların ve halkın iradesine ipotek konulmadı mı?’
 
Kadınların özgürlüğünün, siyasete katılımının bir seçime indirgenemeyecek bir mesele olduğuna dikkat çeken Sümeyye, bu durumun bir özgürlük ve eşitlik meselesi olduğunun yanı sıra bir zihniyet meselesi olduğuna dikkat çekti. Sümeyye, “Çünkü yasalar ne kadar özgürlükçü olursa olsun eğer erişim mümkün değilse orada bir problem var demektir. Yani hâlihazırda İstanbul Sözleşmesi varken ya da 6284 varken yine de kadına yönelik şiddet söz konusu değil miydi? Bunu sorgulamak gerekiyor. Burada sadece siyasi ve hukuki yönüne değil toplumsal ve ahlaki olan yönüne de gönderme yapmak gerekiyor tıpkı şu anda da olduğu gibi. Seçme ve seçilme hakkından bahsetmek lazım ancak seçme ve seçilme hakkı varken bile eğer Kürt kadınlarının ve Kürt halkının iradesine ipotek konuluyorsa bunun ne kadar geçerli olduğunu tartışmak gerekiyor” diye belirtti.
 
‘Gasp edilen haklar’
 
Sümeyye sözlerine şunları ekledi: “Kürt sorunundan bahsederken biz sürekli bir haritayı işaret ediyoruz, umumi müfettişliklerden şark ıslahat planlarına ve OHAL'e kadar Kurdistan’da bir toplum mühendisliği inşa etmeye çalışılıyor, tıpkı 1930'dan günümüze kadar. Şimdi 1930'dan günümüze kadar belediye başkanlarının bölgeye göre dağılımına baktığımızda, Kurdistan’da kadınlar açık ara önde. Şimdi, son doksan üç yılda 150 belediye başkanı kadın olarak söz konusuydu ve bunların yarısı Kurdistan bölgesinden seçilen kadınlar. Bu da aslında Kurdistan’da kadınların seçme ve seçilme hakkının, politikaların ne kadar yaşama geçirilmiş olduğunun bize göstergesi. Dolayısıyla Kürt halkının iradesine sömürge valileri gibi kayyım atanması sadece Kürt düşmanlığıyla açıklanmaz, aynı zamanda kadın düşmanlığıyla da açıklanabilir elbette. Çünkü eğer öyle olmasaydı eşbaşkanlık sistemini kayyımların getirilmesi için gerekçe olarak göstermezlerdi, eğer öyle olmamış olsaydı onlarca kapatılan yani kayyumlar tarafından kapatılan kadın kurumlarından ve gasp edilen kadın haklarından bahsetmemiş olurduk.
 
Eşbaşkanlık demokratikleşme açısından temel bir hamledir
 
Eşbaşkanlık sisteminin aslında onların nezdinde bir eşit yetki ve eşit iktidar paylaşımı olarak görüldüğünü görüyoruz ancak eşbaşkanlık sistemi onların düşündüğü gibi değil. Eşbaşkanlık sistemi aslında seçilmiş olan kadın ve erkeğin eşit temsiliyetine dayanarak demokratik, toplumsal siyasetin kurumsal kimliği olarak örgütlenmesi ve Meclis sistemiyle kolektif olarak eş güdümlü bir şekilde yürütülmesini amaçlamakta. Bu anlamda siyasetin demokratikleşmesi açısından aslında temel bir hamledir. Bu anlamda da korku sadece kadın ve erkek eşbaşkanlardan kaynaklı değil, asıl korku yaratan demokratik siyasetin kadın özgürlükçü paradigmasının bir yönetim olarak hafıza yaratması ve bu hafızanın toplumdaki etkisidir. Ancak şunu söylüyoruz: Bu hafıza hâlâ dipdiri, hâlâ taptaze.”
 
‘Kayyım zihniyetini teşhir etmeye devam edeceğiz’
 
Kürt kadınlarının, yönetim hafızasını canlandıracağı ve dünyaya örnek olan önerdiği modeli uygulayacağı alanları ve koşulları mutlaka yaratacağının altını çizen Sümeyye, “Türkiye, totaliter bir rejime doğru dört nala giderken, işte Türkiye ve Türkiye halklarını kurtaracak olan bir yönetim biçimi, eşbaşkanlıkla beraber, kadın özgürlükçü paradigmanın hayata geçirilmesidir. Bu sebeple, her zaman, bu erkek zihniyetine, kayyım zihniyetine bulunduğumuz her yerden mücadele etmeye ve bu politikaları teşhir etmeye devam edeceğiz” ifadelerine yer verdi. 
 
Sümeyye’nin sözlerinin sonunda kullandığı Kürtçe cümleler ise, “(*) olarak kayıtlara geçti.