Meral Danış Beştaş: Mafyatik ilişkilerle halk sömürülüyor

  • 13:34 29 Kasım 2023
  • Siyaset

ANKARA- Gündeme dair gelişmeleri değerlendiren HEDEP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, kara para, mafyatik ilişkilerle halkın sömürüldüğünü söyledi. Meral, “Bu yasama yöntemi ne demokratiktir, ne müzakerecidir ne de Anayasaya uygundur. Halk iradesi gasp ediliyor” dedi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Meclis’te basın toplantısı düzenleyerek gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. 
 
‘Erdoğan sanata da savaş açmış durumda’
 
AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın grup toplantısında yeni bir şey söylemediğini, eskileri tekrarladığını belirten Meral,  AKP’nin müjde vermeye doyamadığını kaydetti. Meral, “Bunlar müjde değil, 5 bin lira pula döndü, emekliler açlıktan, yoksulluktan isyan halinde. Bir yandan bir bekleyiş yaratıyor sonradan müjde diye sunuyor, sanki bir lütufmuş gibi sunuyor. Müjde falan değil, Erdoğan her konuda konuştu, operadan söz etti. Keşke sanat alanına el atmasaydı, operadan anlıyor mu? Bilmiyorum soruyorum. Ekonomi kitabı yazmıştı Erdoğan, sık sık söylüyor. Ekonominin durumu ortada batırdı, yerle bir oldu, buhran oldu. Pervan Çakar üzerinden operaya da savaş açmış ve bizce sebep şu; operacıların sesi çok yüksek çıkıyor ya iyi seslendiriyorlar. Erdoğan’ın sesi üzerine ses çıkmamalı aslında bundan çok rahatsız bu nedenle operaya savaş açmış durumda ama bunun karşısında operayı sevenler, sanattan anlayanlar galebe çıkacak bunu biliyoruz” dedi.
 
Para saadet zinciri
 
Son günlerde gündemdeki sıcaklığını koruyan kara para aklama durumlarına da değinen Meral, “Dilan Polatlardan sonra şimdi Fatih Terim, Deniz Bank müdürü bir çok kişi fonla ilgili tartışıyor. Türkiye’nin gündemini tamamen işgal etmiş durumda. Bunu ilk başta söyleyeyim; bu yeni ortaya çıkmamış, banka başka ifadelerden anladığımız kadarıyla Nisan ayından beri biliyor fakat neden şimdi açıklandı. Neden şimdi patlatıldı? Bunu soruyoruz, bu saate kadar ne beklediniz, merak ediyoruz. Geçen hafta Dilan Polat ismi olmasa da mafyatik ilişkilerin, para saadet zincirinde olanların araştırılması için araştırma önergesi verdik, fakat AKP- MHP her zaman olduğu gibi bu önergeyi de reddetti. Neymiş sebep demek ki bir şey saklıyorlar. Bu saadet zincirinin siyasi ayağı kendileri olacak ki bunun ortaya çıkmasını da istemiyorlar. Oysa ki şuanda tüm Türkiye yurttaşları bunu özellikle soruyor ve merak ediyor. Peki saadet zinciri nedir? Piramit sistemi, şeması ya da halk arasında bilinen adıyla, saadet zinciri deniliyor. Sisteme katılan bir üyenin başka bir üyeyi dahil ederek bir para kazanma yöntemi. Bir üye bir diğer üyeyi çok güzel dolandırıyor. En üsteki kişi de paraları alıp kaçıyor. Meselenin özeti bu.  Üretim yok, Türkiye’de üretim bitmiş durumda. Bazı aklı evveller paradan para kazanma yolunu bulmuşlar ve yaşamlarını böyle idame ettiriyorlar, lüks ve şatafat içerisinde yaşıyorlar. Bütün televizyonlarda bunu izliyoruz” diye belirtti.
 
“Kara para, mafyatik ilişkilerle ayrıca halk sömürülmeye devam ediyor”
 
Meral şöyle devam etti: “97 yılında Kenan Şeranoğlu'nun kurduğu titan aracılığıyla, saadet zincirini hatırlayanlar vardır. 35 bin üyeye ulaşan bir örgüttü aslında. Peki devlet gerçekten bundan bihaber miydi? Asla bihaber olamaz. Buna ilişkin 2011’den bu yana fleks komutan kervan, Çiftlik Bank, Anadolu Bank, avaişyerim, Solucan Bank, deterjan pazarı gibi onlarca şey yaşandı. Daha neler neler yaşandı. Şimdi de Fatih Terim fonu. Şunu söyleyelim; ucu tam Susurluk’a, Mehmet Ağar’a kadar uzanan bir ağdan söz ediyoruz. Bu kapatılmaya çalışılıyor aslında Mehmet Ağar’ın Bodrum-Marina’yla ilgili meseleleri pandemi zamanında önce güçlü bir şekilde gündeme geldi tabi ki yine üzeri örtüldü. En fazla hayal satılan dönemin AKP iktidarında olması tesadüf mü? Tabi ki değil. Hayal satılmaya çalışılıyor. Onlar parti olarak onlarca hayal sattıkça, köprüyü satan sülün Osmanlar da kartopu gibi çoğalmış vaziyete ve yaşamımızı işgal ediyorlar. Tarihin en eski dolandırıcılık yöntemlerinden olan Ponzi sistemi ve saadet zinciri gibi hayal satmaya devam ediyor. Tabi bu arada gerçek ne? Halk yoksulluk içinde, deprem bölgesinde insanlar konteynerlerde yaşıyor, sel felaketlerinde yaşamlarından oluyorlar, öğrenciler barınma krizi yaşıyor. Yapılmayan asansörlerde maalesef hayatlarını kaybediyorlar. Kara para, mafyatik ilişkilerle ayrıca halk sömürülmeye devam ediyor.”
 
Dolandırıcılık, kara para, fon dolandırıcılığı zeminini yaratan siyasi iktidardır 
 
Bunun birçok ayrıntısı var ama dikkat çeken bir kaç hususu sizinle paylaşmak istiyorum. Bu Seçil Erzan isimli şube müdürü bu kadar para almış, dekont, belge vermemiş. Ortada ne dekont var ne belge var. A4 kağıdı var, araştırdığımız kadarıyla kaşeli, imzalı bir A4 kağıdı vermiş. Bu herhangi bir yurttaş, bir banka müdürüyle iletişime geçerse, para yatıracak, para çekecek, sermayesini değerlendirecek, nasıl belge almaz. Bunu anlamaz mı? Ben bankaya gitsem yüz lira yatırsam onun dekontunu almak isterim. Ya da çektiğimde onun yine dekontunu almak isterim ve vermek zorunda. Burada baştan bir kokuşmuşluk, hile, yasadışılık ortaya çıkıyor. Milyonlarca doları bir de banka hesaplarından havale etmiyor bu ünlü futbolcular. Garip bir şey elden bavullarla para götürüyorlar. Bir kere burada çetecilik mafyacılık var. İnsan düşünmez mi milyon dolar yatırıyorum ama çanta ile götürüyorum. Bir tıkla bir tuşla onu havale edebilecekken paraları çantalara dolduruyorlar. Burada suçlu sadece banka müdürü mü? Dolandıran da bu işin bir parçası değil mi acaba? Birlikte yapmıyorlar mı? Bunu vatandaşın takdirine sunuyorum. Tabi ki Fatih Terim’in adı da mümkün olduğunca kullanılmıyor, bunun da farkındayız. Kızı için, damadı için. Seçil Erzan ile en yakın kişi, her yerde adı geçiyor ama kazanan tek kişi hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam ediyor. Bir soruşturma yok, bir kovuşturma yok ve Seçil Erzan bas bas bağırıyor, ‘bu Fatih Terim fonudur’ diyor. Fakat bunu dikkate alan yok. Hatta Amerika’da Seçil Erzan, Fatih Terim’e bir ev de almış. Bunu öğreniyoruz açıklamalarında. Tüm bu tabloda adıyla para toplanmasına rağmen Fatih Terim şikayetçi bile değil. Şimdi herhangi bir ortalama zekaya sahip bir yurttaş, paradan, bankadan anlamayan da bunun içinde bir organize iş olduğunu aslında anlayabilir o kadar zor bir şey değil. Tabi ki yasa dışı olduğu çok açık bir şekilde ortada. Ben söyleyeyim; bu olayda siyasi ayak tabi ki ortaya çıkarılmayacak, Seçil Erzan’ın bu işte yalnız olduğuna inanmamızı kimse beklemesin, kimsenin hakkı yok. Dolandırıcılık, kara para, fon dolandırıcılığı bunların hepsi biraz önce de söyledim organize işler. Ortaya çıkan çürümenin, kokuşmanın hiç siyasi ayağı yok. Nerede bu siyasi ayak? Bu zemini yaratan bizzat siyasi iktidar değil mi? İnsanlar bu kadar rahat milyon dolarla oynuyor, sosyal medya hesaplarından lüks ve şatafatı ilan ediyor ve burada siyasi ayak yok! Hukuku askıya alan, adaleti ortadan kaldıran, yargıyı siyasallaştıran Türkiye’yi güç merkezi haline getiren bu iktidarın ta kendisidir.”
 
‘Vurguncular, çeteler, mafyalar, dolandırıcılar iktidardan siyasi iltimas görüyor’
 
En büyük yolsuzluk fonunu oluşturanın bizzat AKP iktidarı olduğuna işaret eden Meral, yolsuzlukların Sayıştay raporlarına yansıdığını belirtti. Meral, “Şimdi iktidardaki yolsuzluklarda Fatih Terim adı altında yapılan vurgunlar birbirinden ayrı ele alınabilir mi? alınamaz. Cevabı da biz verelim. Üzüm üzüme baka baka kararır. Tabi ki vatandaş, parası olan da iktidara bakarak; bu o kadar büyük soygun yapıyor, vurgun yapıyor bizde bunu yapabiliyoruz diyor ve yapıyor. Bakıyor üzüme ve o da kararıyor. İktidar mensubuna bakanlar, tepedeki karanlık işleri yürütenler aynı işleri evet yapıyorlar. İktidardakiler çalıyor, biz neden çalmayalım, bizim neyimiz eksik diyorlar. Onlarda bir taraftan intihar, biraz önce söyledim, hele hele emekliye biçilen sefalet ortadayken bu vurgunlar devam ediyor. Fon adı altında bavullarla kaçırılan paralar, yapılan büyük vurgun ve dolandırıcılıklar artık tuz koktu. Tam bir yerli ve mili çürüme yaşanıyor. Hani onlar yerli ve mili demeyi çok seviyorlar ya. Asıl yerlilik burada, çürümede yerli ve buna yerli çürüme diyelim. Bunun yazanı da, oynayanı da, senaristi de, rol alanı da AKP iktidarı. Yolsuzluklarla mücadele kanunu bütün ısrarlı taleplere rağmen çıkarılmadı, programda vardı programdan çıkarıldı. ABD’de istiyordu, iktidar yolsuzlukla mücadele iddiasıyla yola çıktı sonunda yolsuzlukla mücadele kanunu rafa kaldırıldı. Tweet atanlar cezaevinde, her zaman söylediğimiz gibi; barış isteyenler, demokratik siyaset isteyenler cezaevinde ama vurguncular, çeteler, mafyalar, dolandırıcılar iktidardan siyasi iltimas görüyor. Bu ülkenin temel iki sorunu diye nitelersem; rant yasaları, vergi istismarlarıyla iktidar torba kanunlarla araziler, ormanı, dereyi, peşkeş çekiyor kendi yandaşlarına, çetelerine. Şimdilerde torbacıların meclis dışındaki ayağı fon adı altında Çiftlikbank dolandırıcılığı ve kendi bakanlığına dezenfektan satan bakanlar türedi. Etik yasası, yolsuzlukla mücadele kanunu çıkarılmadı, direnildi, AKP’den bir direnç var. İnsan kendi kendisiyle mücadele eder mi? yolsuzluk yapıyorsun, mücadele kanunu çıkarırsan kim kiminle mücadele edecek. Zaten yolsuzluk yapan sensin. iktidar toplumu çürütmeye devam ediyor, kendi çürüdüğü için çürütüyor biz bunun peşini bırakmayacağız” ifadelerini kullandı.
 
‘Halk iradesi gasp ediliyor’
 
Torba kanunun Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşüldüğünü dile getiren Meral, bütçe kanunu Genel Kurul’a gelmeden önce torba kanunun görüşüldüğünü belirtti. Meral, “Alelacele yine verilen sözler var, yine rant var, yine vurgun var. Tek yasa diye bakmada 80 madde. Bir de utanmadan uyumlaştırma yasası olduğunu iddia ediyorlar. Halbuki bir çuvallama yasasıdır. Bir oldu bittiye getirmek istiyorlar. Her zaman söylediğimiz gibi torba kanun yöntemi. Yüzde 70’lere vardı. Sarayda hazırlanan ve tıpkı hazır giyim ürünü gibi meclis alelacele çalışıyor. Alan belli, satan belli aslında ikisi de aynı kişi. İktidar kendi yandaşlarına vermeye karar veriyor. Yandaşı alıyor. Bir cepten diğer cebe gidiyor aslında. Bu normal hale getiriliyor ama asla normal değil. Bu yasama yöntemi ne demokratiktir, ne müzakerecidir ne de Anayasaya uygundur. Halk iradesi gasp ediliyor” dedi.
 
Meral’in konuşmasının satır başları şöyle:
 
“Ülkede resmi enflasyon yüzde 62. Bağımsız kuruluşlara göre yüzde 126’ya dayanmış. Emekliler 7500 lira gibi bir sefalet ücretine mahkum edilmiş ama öncelik bunlar değil. Öncelik olması gereken onlar değil öncelikli her zamanki gibi  sermayedarlar ve AKP yandaşları oluyor. Bu 80 madde bir dolu gerekçe saymışlar. AKP eskilerine ulufe dağıtmaya devam ediyor. Birisi huzur hakkı başlığı adı altında. Sahada çok karşılaştığımız bir şey. Gittiğimiz illerde AKP’nin aday adayları çok olur. Yüzlerce hatta binlerce olur. Seçilemeyecek yerde olan kişiler sordum neden diye. ‘Olur mu benim titrimde AKP aday adayı yazacak. Ben yarın öbür gün iş alacağım, doktorsam tayinimi alacağım, avukatsam istediğim davaları alacağım.’ Bu gerçek, hayat bu. AKP ile bir temasınız varsa mutlak bir fayda görürsünüz mantığı yerleştirildi. Bu da tam da öyle bir şey. Eski bakan mısınız, vekil misiniz, aday adayı mısınız her neyse mutlaka boş kalmazsınız. Ya bir üniversiteye ya bir kuruma yönetici olursunuz. Orada da boş kalmazsınız huzur hakkı alırsınız. İki üç yerden birden maaş alırsınız. Pek çok kamu kurumuna bankalara yönetim kurulu üyesi olarak atanırsınız. Orada da huzur hakkı adı altında bir kaç toplantıya gireceksiniz ve ballı ballı maaşlarınızı alıp yiyeceksiniz. Zehir zıkkım olsun. O bizim vergilerimizle oluyor. Erdoğan bir nevi bürokratik makam dağıtarak AKP’nin eskilerine ulufe dağıtıyor, mükafatlandırıyor. Halkın parasıdır bunlar. Zaten iki üç maaş alıyorlar. Vicdansızlığın dibidir bu. Hakikaten 7 bin 500 lira ile geçinmek zorunda olan emekli bir yanda 5-6 mal alan, yetmemiş bu torba kanunla huzur hakkı adı altında yeni paralar dağıtıyorlar. AKP’nin gerçeği budur halk görsün keseni ağzını onlara açıyor. Vicdanları kurusun diyorum başka bir şey demek istiyorum. 
 
Yandaş müteahhitleri kar etsinler diye madde düzenliyorlar 
 
Huzur hakkı dışında AYM kararlarına uygun kanun değiştiriyorlar. Kanunlar AYM’ye gidiyorya işte şurası kanuna aykırı burası aykırı diye karar çıkıyor, mahkeme diyorki bunu uydurmak zorundasın diye önümüze sık sık geliyor. AYM’nin kararlarını kanuna dönüştürüyoruz. AYM kararları alakart menü değil. İstediğinizi seçip uygulamayamazsınız. AYM kararları fiks menüdür. Herkes tarafından uygulanır. Ortada’da Can Atalay kararı var. Bir de bir yandan Bütçe’ye böyle bir madde konulmuş gerçekten yüzleri hiç kızarmıyor. İstediğim kararı tanırım istediğimi tanımam denilen bir hukuktan uzak keyfi çetecilik yöntemleriyle bu ülke yönetiliyor. Tek adam rejimi yetkiye doymuyor. Bu rejimi güçlendirmek için yetki devirleri yapılmaya devam ediliyor. Bu arada çok iştahlılar, yediler neredeyse vatandaşı yiyecekler. Neredeyse yamyamlık dönemine dönüp insan yiyecekler. Yetkiye doymuyorlar şimdi, Cumhurbaşkanına bir yetki daha verilmiş KDV kapsamını belirleme ve iade hakkının kısmen ya da tamamen kaldırılması veya yeniden konulması yetkisi veriliyor. Halkın parasını kullanma yetkisi Erdoğan’da ya da tek adamda. Peki bu yetkilerle kime ya da kimlere servet transferi yapacağınıza tek başınıza karar veriyorsunuz. Bu aynı zamanda parlamentonun yetki gaspıdır. Bu yetkinin sahibi parlamentodur. KKM’yi çok konuştuk önemli bir buluştu onlar için. Yoksullardan zenginlere para aktadırımıydı. Şimdi AKP ve MHP iktidarı bu dövizi olan zenginler zarar etmesin diye vergileri toplayın dövizi olanlara harcamıştı. Şimdi de KKM’cilere vergi istisnası getiriyorlar. Zengine verdikçe veriyorlar yoksuldan aldıkça alıyorlar. Birileri ölsün ama birileri yatlarda, katlarda, lüks hayat sürsün istiyorlar. Ekonomi tercihleri budur işte. Yine yandaş müteahhitlere kolaylık sağlanıyor, burada da ek süre düzenleniyor. Yani onların yandaş müteahhitleri kar etsinler diye madde düzenliyorlar bunun kamu zararına olduğunu biliyoruz. 
 
“Vergiyi düşürüyoruz” düzenlemesi parayı getir gerisini bana bırak düzenlemesi
 
Vergiyi düşürüyoruz yeter ki yurtdışından para getir. Bir diğer düzenleme bu. Her türlü sermaye girişine olanak tanınıyor. Yurtdışında getirilen bazı ürünlere istisna ve muafiyet getiriyor. AKP şunu yapıyor vatandaşa. Para getir gerisini bana bırak senden vergi almayayım. Bildiklerini okumaya devam ediyorlar. Bu şirketlerden para dilenme maddesidir. Para getirin biz hallederiz. 
 
Vatandaş devlet eliyle yasal ve yasadışı kumar çukuruna itiliyor
 
Son olarak kumar haramdı diyorlar ya faizde harammış. Ama yaptıkları maddeler hiç öyle haram maram demiyor. Ballı ballı dağıtıyorlar. Ne diyor şans oyunlarında ikramiye üst sınırını yüzde 83’ten 93’e çıkarıyorlar. Yani Şans oyunlarını oynatan şirketler karar aldırabilirlerse dağıtılan ikramiyenin yüzde 93’ünü ikramiye olarak dağıtacaklar. Vergiyi de sadece 6 aydaki artış resmi verilere göre yüzde 2,550 oldu. Buna milyarca liralık bahis operasyonları eklendiğinde emeği ile alın teriyle bir ev ya da araba sahibi olma umudu kalmayan yurttaşların yasal ya da yasadışı kumar çukuruna devlet eliyle itildiğini gösteriyor. Bu düzenleme ile Demirören Grubuna verilerek özelleştirilen Milli Piyango’nun yılbaşı ikramiyesi de artırılmak isteniyor olabilir. Bunu önümüzdeki günlerde göreceğiz. Milli Piyango Demirören Grubu’na verildiği günden beri yurttaşlar artık piyangoya da inanmıyor. Diyorlar ki biz alıyoruz bileti mutlaka önceden birilerine verilmiştir. Buna karşı mücadele etmeye devam edeceğiz.”