HEDEP Sözcüsü Ayşegül Doğan: Kısa adımız olan ‘HEDEP’ değiştirilecek

  • 11:33 24 Kasım 2023
  • Siyaset
ANKARA - HEDEP Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, Yargıtay’ın HEDEP isminin değiştirilmesine dair verdiği karara ilişkin HADEP ve HEDEP’in karıştırılma ihtimalinin ve aynı parti olduğunu iddia etmenin partilerinin ne olduğunu bilmemekte ısrar olduğunu söyledi. Ayşegül, “Yine partinin yeni kısa adının ne olacağı konusunda da çalışmalarımız devam ediyor. Partimizin uzun ismi olan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi ismi değiştirilmeyecek. Sadece kısa adımız olan HEDEP değiştirilecek” dedi.  
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, gündemdeki gelişmelere ilişkin Meclis’te haftalık basın toplantısı düzenledi. 
 
‘Afetleri felaketlere dönüştüren bir sistemde yaşıyoruz’
 
Öncelikle 2024 bütçesinin Merkez Yürütme Kurulu’nun (MYK) gündemlerinde olduğunu söyleyen Ayşegül, bugün sonuçlanması beklenen bütçenin sermayenin, savaşın ve yoksulluğun bütçesi olduğunu söyledi. Ayşegül, alın teri ile geçinen milyonlarca yurttaşın emeğinin bu bütçede olmadığına dikkat çekti. Ayşegül, “Aksine onların daha da yoksullaşması pahasına sermayenin çıkarları gözetilerek bu bütçe hazırlanmış. Yine toplumsal talepleri yok sayılmış. Bu bütçeye barışın değil savaşın bütçesi diyoruz. Niye böyle diyoruz? Kaynakları savaşa ayırıyor bu bütçe. Çünkü bütçenin yüzde 10'undan daha fazlası güvenlik ve savunma harcamasına tekabül ediyor. Yani en az 40 milyar dolarlık devasa bir büyüklükten bahsediyoruz. 
 
O yüzden bu bütçe savaşın bütçesi. Neden halkın bütçesi değil? Kadınlar yok, çocuklar yok, gençler yok, öğrenciler, engelliler, EYT’liler,  işçiler, işsizler, çiftçiler ve asgari ücretliler yok. Açlık ve yoksulluk sınırındaki yurttaşlar da yok, deprem bölgesindeki insanlar yok. Yani toplumsal talepler ve itirazlar, isyanlar bu bütçede yok. Ne var. Rant var, yandaş şirketlere teşvik var, zam var, faiz var, belli tarikat ve cemaatlere ödenek var. Vergi indirimi var yandaş şirketler için ama yine halkın bütçesi yok. O yüzden adını sermayenin yoksulluğun, savaşın ve yandaşın bütçesi olarak koyuyoruz. O yüzden diyoruz ki demokratik bir hak olan bütçe hakkı ihlal ediliyor. Biz bu bütçe görüşmeleri boyunca ne yaptık, kıyasıya bir mücadele verdik. Bütçenin halkın bütçesi olması için sözümüzü en gür şekilde söylemeye çalıştık. Yeşil mor ekonominin önceliklerini taşıyan bu bütçeye tekçi zihniyete karşı mücadele eden halkların dillerin kimliklerin inançların sesini taşıdık. Kesintisiz bir biçimde tam 4,5 hafta süren en az 50 önerge verdiğimiz bu bütçede her şeye rağmen tek bir virgül dahi değiştirilmedi. Bu bütçe halktan kaçırıldı ve demokratik bir hak olan bütçe hakkı ihlal edildi” sözlerini kullandı. 
 
Dışişleri Bakanlığı görüşmeleri
 
Plan ve Bütçe görüşmelerinde görülen Dışişleri Bakanlığı görüşmesine değinen Ayşegül, Dışişleri Bakanlığı bütçesinde, yeni dönem siyasetinde içeride ve dışarıda Kürtleri görmezden gelen yaklaşımlarda ısrarcı olunduğunu gözlemlediklerini kaydetti. Ayşegül, “Bu açık bir biçimde ortaya çıktı. Yine Dışişleri Bakanı dedi ki; ‘kategorik olarak sanki devletimiz bir Kürt düşmanlığı  yapıyormuş gibi bir algı oluşturuyorlar’. Bir kere onlara yanıt vermek isteriz; bu bir algı değil, bu bir hakikat. Her ne kadar Kürt düşmanı kavramını kullandığımızda bazı kesimler hop oturup hop kalkıyorsa da bu gerçeği ifade etmek ve vurgulamak durumundayız. Çünkü bu gerçek sümen altı edildikçe Türkiye bu sistem krizinden çıkamayacak. Yine Dışişleri Bakanı değişim üzerine konuştu yaptığı sunumunda. 40 yıllık çatışmaya yüzyıllık devlet refleksiyle cevap verdi. Bu zaten başlı başına çok şeyi anlatıyor. Buradan bir kez daha bakana tavsiyemiz, uzun uzun Dışişleri Bakanı personel eksikliği, yeniden yapılandırmasını anlatmadan önce yüz yıldır devam eden bu inkar ve inkarla birlikte güvenlikçi politikaların geliştirildiği soruna dair yaklaşımı değiştirmeyi düşünmeleri. Aksi takdirde hiçbir değişim yani personel değişikliğiyle zihniyet değişikliği olmuyor, hiçbir değişim Türkiye’ye kalıcı bir kazanımı sağlanmasına neden olmayacak” ifadelerini kullandı.
 
‘Rojbaş dediğimizde madde 3 hatırlatılıyor’
 
Türkiye’de Kürt düşmanlığının kurumsallaştığına dikkat çeken Ayşegül, Batman Cezaevi’nde bulunan ağır hasta tutsak Yusuf Arslan’ın durumuna işaret etti. Ayşegül, “Bir Kürt tutsak. Ameliyat sonrası yatağına kelepçelendi. Bu, Kürt düşmanlığının fotoğrafı değil de neyin fotoğrafı olabilir. Hadi biz yanlış görüyoruz, peki bu fotoğraflar ne olarak ortaya çıkıyor? Eğer bir düşmanlık değilse. Yine Mardin’de bir tatlı firması Kürtçe istek parçasına yasak dedi. Son günlerde çokça konuşuluyor. Kürt opera sanatçısı Pervin Çakar, konserinden dolayı linç ediliyor. Bu örnekleri arttırabiliriz. Hatta bütçe görüşmelerinde ortaya çıkan ve Meclis Genel Kurulu’nda yaşadığımız ve Türkiye kamuoyunun dikkatle izlediği bilinmeyen dili geçtim ‘x’ olarak geçiyor. Ama anadilimizde Rojbaş dediğimizde bize madde 3 hatırlatılıyor. Ya da Kürt, Kurdistan kelimelerini kullandığımız zaman anayasadan bazı maddeler hatırlatılıyor ve sözümüz kesiliyor. Bunlar sadece bu haftadan bazı örneklerle yaşananlardan bazılarıydı” diye devam etti.
 
Ayşegül’ün konuşmasının satır başlıkları şöyle;
 
“Varlığımız, vatanı tehdit ediyormuş gibi bir algı yaratılmaya çalışılıyor. Biz herhangi bir algı yaratmaya çalışmıyoruz. Asıl onlar böyle bir algı yaratmaya çalışıyor o yüzden eğip bükmeye gerek yok. Sadece kargolarda elimize verilmeye çalışılan cenazeler, sadece kayyım rejimine bakarsak bile bu kategorik düşmanlığın saf halini görmemiz mümkün. Peki, bizim bugüne kadar söyleyip de Dışişleri Bakanlığı’nın teyit ettiği şey neydi. Altını çizmekte fayda var. Dışişleri Bakanı’nın verdiği yanıtlardan biri de Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Can Atalay kararlarında AYM ve AİHM kararlarının uygulanmaması. Biz biliyoruz ve bunu yıllardır söylüyoruz. Zaten Kobanê Kumpas Davası da bu siyasi hasmane tutum nedeniyle kumpas davası olarak tarafımızdan adlandırılıyor. Peki ne dedi Dışişleri Bakanı Hakan Fidan? ‘Siyasallaşan davalar olduğu için siyasal davranıyoruz ve bunu muhataplarımıza da söyledik.’ 
 
Kararları uygulayın
 
Şimdi buradan bir kez daha sormak isteriz; AİHM,  Avrupa Konseyi, AB bu açıklamaları dinliyorlar onlar ne diyorlar? Onlar bu siyasal davaları onaylıyorlar mı? Buradan bir bilgi notunu paylaşmak isterim, Strasbourg'ta toplanan Avrupa Birliği parlamenterler asamblesi Ekim ayında Osman Kavala davasının insan hakları sözleşmesinin temellerini baltaladığını belirterek bir karar verdi. Bu karara göre eğer Ocak 2024’e kadar Kavala serbest bırakılmazsa Türkiye delegasyonun oy hakkının askıya alınmasına karar verdi. Üye devletlerden de Türkiye’ye yaptırım uygulanmasını istedi. Biz bu sonuçların çıkmasını istemeyiz aksine bu kararları uygulayın. AB’den baskı değil,  Türkiye’nin AB üyelik sürecinin tamamlanması için katkı sunsun. Yıllardır bunu vurguluyoruz. AİHM ve AYM kararlarını uygulayın Türkiye’yi bu yaptırımlarla karşı karşıya bırakmayın. 
 
İsmimizi değiştirmemizi talep ediyorlar
 
Yargının kumpasları bitmiyor özellikle bizim siyasi geleneğimize ve partimize yönelik kumpaslar dur durak bilmeden devam ediyor. Yeni bir kumpas kararını paylaşacağım. Yargıtay’ın verdiği yeni karar. 15 Ekim’de her türlü engelleme baskı ve zora karşı son derece görkemli bir kongre gerçekleştirdik Kongrede isim değiştirerek ismimizi Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi, kısaltma adıyla (HEDEP) olarak değiştirdik. Buna niye ihtiyaç duyduk? HDP hakkındaki kapatma davası sürdüğü ve seçime girememe riski belirdiği için biz geçen seçimlere Yeşil Sol Parti olarak girdik. Peki, şimdi ne ile karşı karşıyayız? Yerel seçimlere birkaç ay kala bir yandan il, ilçe kongrelerimiz devam ederken aday adaylığı başvurularımıza günler kala Yargıtay Siyasi Parti Bürosu tarafından tarafımıza partimizin kısa ismi HEDEP’e itiraz geldi. Şaşırdık mı hayır şaşırmadık, yine bir yargı kıskacına alma girişimi. HADEP’i çağrıştırdığını ifade ediyor Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı. Yargıtay’ın ifadesiyle paylaşmak isterim. ‘Aynı olmamakla birlikte iltibasa mahal verecek şekilde ve her iki siyasi partinin birbiriyle karıştırılmasına elverişli olduğu kanaatine varılmıştır.’ 
 
Hatırlatalım; HADEP kapatılmıştı dolayısıyla her iki partinin birbiriyle karıştırılması mümkün değil. Bilmeyenler için hatırlamayanlar için bunu not olarak düşelim. Yasayı evirip çevirip HADEP’i çağrıştığını ifade ediyorlar ve ismimizi değiştirmemizi talep ediyorlar. Savcılık diyor ki bu karar yerine getirilmezse bu talebimizi dikkate almaz belirlediğimiz sürede gerekli değişiklikleri yapmazsanız, AYM’ye ihtar davası açmakla bizi tehdit ediyor. Tüzük ile ilgili bazı değişiklikler yapmamızı istiyor HEDEP’e itiraz dışında. HADEP kapatma davasıyla ilgili Türkiye haksız bulundu ve mahkum edildi. Elbette geldiğimiz geleneği inkar edecek değiliz. HADEP mücadelemizde önemli köşe taşlarından birini oluşturuyor. Ama bu kararı verenler bize bu itirazı yapanlar da biliyor ki HADEP ile HEDEP aynı değil. Ama tabii ki bir geleneğin devamı tabii ki bağrında bu geleneğini taşıyor sadece bağrında HADEP geleneğini de sürdürmüyor. HADEP ile HEDEP’in karıştırılma ihtimali bir yana aynı parti olduğunu iddia etmek bizi okumamak takip etmemek ne olduğumuzu bilmemekte ısrardır. HDP kapatma davası, kumpas davası partililerimizin yargılanması AYM kapatılmalıdır açıklamaları AYM’yi fiili olarak kapatmaya çalışanlar yerel seçim öncesi bizi zor durumda bırakmaya çalışıyorlar.
 
Kısa isim olan HEDEP değiştirilecek
 
Burada bizi takip edenler oy verenlere gözü gönlü kalbi bizimle atanlara bir kez daha hatırlatalım ki bunlar bizi yıldıramaz. Bunlara karşı her türlü tedbirimiz var, biz HEDEP’in hangi çağrışımları yaptığını ve hangi çağrışımlardan korkulduğunu gayet iyi biliyoruz. Bunun farkındayız inadımızdan ısrarımızdan vazgeçmiyor oluşumuzdan ve demokratik siyaset alanını terk etmiyor oluşumuzdan korkuluyor. Burada büyüyor ve çağ alıyor oluşumuzdan korkuluyor. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi sadece bir partiden ibaret değildir, HEDEP’ten ibaret değildir. O yüzden hukuk dışı müdahalelerle önümüzü kesmeye çalışıyorlar. Bundan sonra ne yapacağız. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na şunu da söyleyelim; Bundan sonra bu tür itirazlarına bir de kullanma kılavuzu iliştirseler sakıncalı harfler kelimeler hangi harfler yan yana gelirse sakıncalı olur gibi bir kılavuz gelirse onlarda fazla mesai yapmaz biz de yapmayız. Yerel seçim öncesi herhangi bir risk almamak için bu itiraza ilişkin çalışmalarımıza başladığımızı duyurmak isterim. İstenen maddelere ilişkin tüzükte bazı değişiklikler yapılacak. Bunlar sadece Yargıtay’ın istediği sınırlarda olacak bunun dışında başka bir değişiklik yapılmayacak bunu en kısa zamanda yapacağız. Yine partinin yeni kısa adının ne olacağı konusunda da çalışmalarımız devam ediyor. Partimizin uzun ismi olan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi ismi değiştirilmeyecek. Sadece kısa adımız olan HEDEP değiştirilecek.  
 
Belediyeleri geri alacağız
 
Gelelim yerel seçimlere. Tebliğ edilen bu karar gösteriyor ki iktidar partimizin yerel seçim başarısından şimdiden korkuyor ve elindeki tüm araçlarla saldırmaya başladı. Neden korkuyorlar? Çünkü bizim yerel yönetim anlayışımızda rant yok, yolsuzluk yok, usulsüzlük yok, talan yok, kayırmacılık yok. Demokratik, katılımcı, cinsiyet özgürlükçü, ekolojik bir yönetim anlayışı var. Emek var, kaynakların ihtiyaçlarına göre kullanılması var. Yerellerde yaşayan halkların, yönetimde söz ve karar süreçlerinde demokratik katılımı var. İşte bu yüzden korkuyorlar. Bu seçimler bizim için neden önemli? Çünkü 2014 ve 2019 yerel seçimlerinde kazandığımız belediyeler, halktan alınıp kayyımların tekeline konulan belediyelerimizin hepsini geri alacağız. Eşbaşkanlarımızı hukuksuz bir biçimde halkın iradesine rağmen hapsedildi, sürgün edildi, şehirlerimiz her şeyiyle talan edildi, demografik yapısı, kültürel ve tarihi mirası, müşterekleri ve kent hakkı yok sayıldı. Kent hakkı kentlerde ezilenlerin itiraz çığlığıdır. Kenti değiştirme ve yeniden inşa etme kararlılığı ve iradesidir. İşte biz, bizden zorla alınanın hepsini geri alacağız. Bu yüzden de korkuyorlar, şimdiden böyle oyunlarla önümüzü kesmeye çalışıyorlar. Ama başaramayacaklarını gayet iyi biliyorlar, nitekim bizim siyasi geleneğimizde, geçmiş deneyimimiz ve tecrübemizle bunu ortaya koyuyor.
 
Kimse bizi kayyım rejimiyle tehdit etmesin
 
Şimdi buradan kamuoyuna da bir çağrı yapmak istiyorum. 31 Mart’a kadar dur durak bilmeden, canla, başla gece gündüz çalışmak zorundayız. Bizden zorla geri alınanı inadımız ve ısrarımızla vazgeçmeyerek, yeniden almalı ve halka iradesini yeniden teslim etmeliyiz. Her birimi 31 Mart, akşamı evimize kazandık duygusuyla dönmeliyiz. Kimse bizi kayyım rejimiyle de tehdit etmeye kalkmasın. Buna izin vermeyeceğiz, değerlerimizden, ilkelerimizden ve yerel demokrasiden vazgeçmeyeceğiz. Belediyelerimizi birer ganimet gibi görüp Kürt düşmanı politikaların uygulayıcısı olan bu kayyımları kesinlikle kentlerimizden söküp atacağız, belediyelerimizi özgürleştireceğiz, hak, hukuk, etik, irade, seçme ve seçilme hakkına inanana, saygı duyan herkesin de mevcut kayyım rejimine karşı hayır demesi gerekir. Bunun için HEDEP’li olmaya, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi üyesi olmaya gönüllüsü olmaya, destekçisi olmaya da gerek yok. Türkiye’nin demokrasisini isteyen, demokratikleşmesini sağlayan her birey aynı şekilde bundan sorumluluk duymalıdır. 
 
Adaylar kent uzlaşısıyla çıkarılıp halkın takdir ettiği şekilde belirlenecek
 
Yeni dönemde mottomuz, kaybettirmek, kazandırmak yerine kazanmak olacaktır. O nedenle birinci ve ikinci parti olduğumuz her yerde kendi adaylarımızla seçime gireceğiz. Kayyımları göndermekle yetinmeyeceğiz, kazan kazan politikası ile hareket edeceğiz. Bu konuyla ilgili tartışmalarımız ve çalışmalarımız devam ediyor. Türkiye’nin her yerinde kazanma odaklı bir stratejimiz olacak. Halklarımıza, kamuoyuna aday adaylığı süreci ile ilgili teknik bazı bilgilendirmeler de yapacağım. Adaylarımızı en geniş mutabakatla belirleyeceğiz, adaylarımızı PM üyelerimiz, bileşen partilerimizin üyeleri, geçmişten bugüne kadar yönetim kademelerimizde görev almış, emek vermiş yöneticilerimiz, ailelerimiz, demokratik kitle örgütleri ve kent için emek veren herkesin katılımı ve uzlaşısı ile belirleyeceğiz. Yani adaylarımızı bir kent uzlaşısıyla ortaya çıkartıp halkın takdir ettiği şekilde belirleyeceğiz. En demokratik yöntemle belirleyeceğiz. Buradan aklınıza şöyle bir tablo gelmesin. Klasik bir ön seçim modeliyle belirlemeyeceğiz adaylarımızı. Yalnızca partimizin üyeleri ya da bileşen partimizin üyeleriyle değil, hakikaten şehrin en geniş kesimlerine ulaşıp en katılımcı, en kapsayıcı ve en demokratik biçimde adaylarımızı belirleyerek 2024 yerel seçimlerinde belediyelerimizi geri almak ve her yerde kazanmak için çalışacağız. Sandık kuracağız, adaylarımızı seçimle belirleyeceğiz, seçimin yöntemine ilişkin ayrıntıları kısa sürece içinde Merkezi Seçim Koordinasyonumuz ve Yerel Yönetimler Kurulumuz açıklayacak. 
 
Kadın ve gençlere başvuru çağrısı  
 
Eşbaşkanlık sistemi kadınların ve demokrasinin kazanımı olarak gördüğünüz bir sistem bu sistemden asla vazgeçmiyoruz, vazgeçmeyeceğiz. Bu yalnızca belediye eşbaşkanlıklarında değil aynı zamanda meclis üyeliklerinde ve tüm yönetim kademelerinde bugüne kadar olduğu gibi eşit temsiliyet ilkesi ile hareket edeceğiz. Yine yerelde yaşayan tüm halkların inanç ve kimlerin yere yönetimlerde söz ve karar sahibi olmasında da ısrarcı olacağız. Aday adaylığı başvurularımız 27 Kasım’da yani pazartesi günü başlıyor başvurular iki hafta sürecek 10 Aralık tarihine kadar sürecek. Özellikle kadınlara ve gençlere bir çağrı yapmak istiyorum. Aday adaylığı başvurularımız başlıyor en çok kadınların ve gençlerin başvurmasını istiyoruz. Bu ülkenin tek en gerçek muhalefet partisinin yerel yönetim mekanizmasında yer almak için lütfen başvurularınızı yapın gelin birlikte kazanalım ve beraber yönetelim.”