HDP'li Ayşe Sürücü: Abdullah Öcalan’ın kenti olan Urfa’da tecrit iki kat hissediliyor

  • 09:03 28 Ekim 2021
  • Siyaset
Derya Ren
 
URFA - İmralı’da uygulanan tecridin her geçen gün ağırlaştırıldığının altını çizen HDP Urfa Milletvekili Ayşe Sürücü, “Bugün Türkiye’de çok büyük bir tıkanma var. Bu tıkanmadan kurtulmak için de tecrit son bulmalıdır. Sayın Öcalan’la demokratik çözüm yoluna gidilmelidir.
 
İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan başta olmak üzere 2015 yılında İmralı’ya götürülen Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş’a yönelik ağırlaştırılmış tecrit sürüyor. Avrupa Konseyi İşkencenin Önlenmesi Komitesi (CPT), PKK Lideri Abdullah Öcalan ve İmralı’daki diğer tutsaklarla 2019’da yaptığı ziyarete dair 2020 yılında yayımladığı raporda, “Tüm tutuklular, çoğu zaman tecride tabi tutuluyorlar” derken, İmralı’daki rejimin “tamamen gözden geçirilmesi gerektiğini” kaydetti. Raporda, tutsaklara uygulanan cezaevi sisteminde, 2016’daki benzer ziyaretten bu yana herhangi bir “iyileşme olmadığı” kaydedildi. Ancak İmralı tecridinin son bulmasına dair hiçbir talep iktidar tarafından dikkate alınmadı.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Urfa Milletvekili Ayşe Sürücü, İmralı tecridine ve tecridin bölge kentlerine, özelde Urfa’ya yansımalarını değerlendirdi.
 
‘Sayın Öcalan’la demokratik çözüm yoluna gidilmelidir’
 
Tecridin insanlık suçu olduğunu belirten Ayşe, sistemin Abdullah Öcalan’ı tecrit ederken, tüm toplumu tecrit ettiğini ifade etti. Ayşe, dünyanın hiçbir yerinde bir insanın 22 yıl boyunca tecrit şartlarında tutulmadığına dikkat çekerken, “22 yıldır Sayın Abdullah Öcalan İmralı Adası’nda esir tutulmakta. Dışarıyla olan bağlantısı tamamen koparılmış. Sistem Sayın Öcalan’ın toplumdaki önemini ve rolünü, Türkiye siyasetinde, Kürt halkında, Ortadoğu’da nasıl karşılık bulduğunu çok iyi biliyor. Bundan kaynaklı da çok büyük bir tecrit uyguluyor. Bugün Türkiye’de çok büyük bir tıkanma var. Bu tıkanmadan kurtulmak için de tecrit son bulmalıdır. Sayın Öcalan’la demokratik çözüm yoluna gidilmelidir” dedi.
 
‘Sistem tecridi yaygınlaştırıyor’
 
Kürt sorununun çözümünde Abdullah Öcalan’ın rolüne işaret eden Ayşe, “Sistem ne zaman sıkışsa yönünü İmralı’ya veriyor. Yıllardır Sayın Öcalan üzerinde tecrit uygulanıyor. CPT de bu tecrit durumunu raporunda açıkladı. İmralı’da yaşananlar sıradan şeyler değil. Avukatları ile görüşemiyor, her tutsağın sahip olduğu haklar kendisine verilmiyor. Sayın Öcalan, en son kardeşi ile 3-4 dakikalık bir görüşme gerçekleştirdi. Ondan sonra hiçbir görüşme gerçekleşmedi. Ancak bu sistem kaos ve kriz üzerinden kendini yönetiyor. Sayın Öcalan’ın da isteği demokratik Türkiye’yi inşa etmektir. Ancak bu sistem demokrasiden korkuyor, demokratik Türkiye’den rahatsız oluyor. Kürt sorunun çözülmesini istemiyor, bundan kaynaklı İmralı’daki tecridi daha çok yaygınlaştırıyor” ifadelerini kullandı.
 
‘Sayın Öcalan’ın paradigması, Ortadoğu halklarında etki yaratmıştır’
 
Tecridin yaygınlaşmasıyla beraber Türkiye’nin geldiği duruma değinen Ayşe, insan haklarının yok sayıldığını, kadınları koruyan yasaların iptal edildiğini, her şeyin tek kişide toplandığı bir sistemin inşa edilmeye çalışıldığını söyledi. Ayşe, var olan sistemin ırkçılık ve cinsiyetçilik üzerinden kendini var ettiğinin altını çizerken, “Ataerkil sistem yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Sayın Öcalan her şeyden önce ataerkil sisteme başkaldırmıştır. Her iki cins arasında eşitliği savunun bir yerde duruyor. Bunun üzerinden paradigma oluşturmuştur. Ve paradigması ile Ortadoğu toplumları üzerinde büyük bir etki yaratmıştır” sözlerine yer verdi.
 
‘Urfa’da işkencelerin nedeni tecrittir’
 
Tecrit politikalarının Urfa halkı üzerinde farklı bir boyutta uygulandığını vurgulayan Ayşe, bu politikaları şu sözler ile ifade etti: “2013-2015 yılları arasında Sayın Öcalan ile görüşmeler gerçekleştirildi. Bu görüşmeler daha sonra son buldu. Ve akabinde ‘çözüm süreci’ de son buldu. Dikkat çekmek isterim ki çözüm sürecinin bitmesi Urfa’nın Ceylanpınar ilçesinde iki polisin öldürülmesi ile oldu. Ancak o polislerin kim tarafından öldürüldüğü tespit edilemedi. Biz HDP olarak Meclis’te konunun araştırılmasını istedik. Ancak bu önerimiz AKP ve MHP milletvekillerinin oyuyla reddedildi. Her iki polisin öldürülmesini bahane edip çözüm sürecini bitirdiler ve savaş ilan ettiler. Tüm bunlara baktığımızda Urfa sistematik işkencenin yaşandığı yerlerden bir tanesidir. Urfa’da kadınlar, gençler, çocuklar üzerinde uygulanan işkence hiçbir yerde yaşanmamıştır. Urfa’da özel bir güç işkence yapmak için görevlendirilmiş. Bunun temel nedeni tecrittir.”
 
‘Urfa’nın nefes almasını istemiyorlar’
 
Sistemin Urfa’yı özel olarak seçtiğini kaydeden Ayşe, “Urfa üzerinde bu denli tecridin yaygınlaştırılmasının nedeni Sayın Abdullah Öcalan’ın kenti olmasıdır, sınır bölgesinde yer almasıdır. Çünkü Kobanê’ye sınırı olan bir yerdir. Öte yandan Urfa’nın gelişmesi tüm bölgeyi etkiler. Yıllardan beri gelen her iktidar Malatya, Antep, Adıyaman, Maraş gibi illerde Kürtlüğü yok etmek istiyor. Ancak Urfa’nın en küçük bir kazanımı bu kentleri etkilemekte. Bundan kaynaklı da Urfa’da örgütlülüğü yok etmek istiyorlar. Urfa’da özgürlük mücadelesini bitirmek istiyorlar. Urfa’nın nefes almasını istemiyorlar. Burada örgütlenmenin oluşmasını istemiyorlar. Şu an baktığımızda neredeyse her sokakta çocuk diyeceğimiz yaşta olan kişiler uyuşturucu kullanıyor. Polis buna göz yummasa böyle yapamazlar” diye konuştu.
 
‘Tecrit son bulmalı’
 
Türkiye ve bölgede uygulanan politikaların tecrit ile bağlantısının olduğuna işaret eden Ayşe, “Sayın Öcalan’ın tecrit edilmesi ile Kürdistan’da, Türkiye’de özelde de Urfa’da bir çürüme yaşanıyor. Bu çürümeden kurtulmak için tecridin son bulması gerekiyor. Sayın Öcalan’ın özgürlüğü için gerekli koşulların oluşturulması için mücadelemizi daha çok yükseltmeliyiz” şeklinde konuştu.