Yeni yasama yılında kadınların gözü Meclis’in üzerinde olacak

  • 09:04 1 Ekim 2021
  • Siyaset
ANKARA - EŞİK üyesi Avukat Yelda Koçak, yeni yasama yılına başlayacak olan Meclisi takip edeceklerini, gözlerinin Meclis üzerinde olacağını söyledi.
 
Temmuz ayında çalışmalarına ara veren Meclis, yasama yılına bu gün başlıyor. Kadınların mücadelesi sonucu Türkiye’nin imzaladığı İstanbul Sözleşmesi’nin mart ayında AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyup Erdoğan tarafından gece yarısı feshedilmesi 1 Temmuz’da da tamamen yürürlükten kaldırılması, AKP-MHP iktidarının bu kez de Medeni Kanunu’nu hedef alacağı tartışmalarını beraberinde getirdi. Meclis’in açılması ile gündeme gelecek olan 5’inci Yargı Paketi ile kadınların bu alandaki kazanımlarının da hedef alacağına yönelik kaygılar yeni yasama yılında kadınların gözünün Meclis üzerinde olacağına işaret ediyor.
 
Eşitlik için Kadın Platformu (EŞİK) Üyesi Avukat Yelda Koçak, Meclis’in 1 Ekim’de açılmasıyla birlikte gündeme gelecek 5’inci Yargı Reformu Paketine ve buna bağlı olarak Medeni Kanun’a yönelik tartışlara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Parça parça hayata geçiriyorlar’
 
Yelda, Meclis’in açılmasıyla birlikte 5’inci Yargı Reformu Paketi’nin gündeme geleceğini ve bu yargı paketinin içeriğinin tam olarak açıklanmadığını ancak tartışılan ve ipucu verilen konuların olduğunu söyledi. Medeni Kanun’daki değişikliklerin özellikle aile hukukunu ilgilendiren konulara, kadınların boşanma hakkı ve nafaka hakkına ilişkin olabileceğinin tahmin edildiğini belirten Yelda, 2016’da “Boşanmaların Önlenmesi Komisyonu’nun” hazırladığı raporu örnek verdi. Yayınlanan raporda kadınların nafaka hakkının kısıtlandığına ve boşanmaktan caydırılmaya çalışıldığını ifade eden Yelda, “2016’dan bu yana Meclis’in gündemine sunulan kısa adı ‘Boşanmaların Önlenmesi Komisyonu’ olan komisyonun hazırladığı raporun içeriğinde olan maddeleri parça parça hayata geçirmeye çalışıyorlar” dedi. 
 
‘Eşitliği temel alıyor’
 
Medeni Kanun’un ilk hazırlandığı dönemde eksikliklerinin olmasına rağmen günden güne değişip dönüştüğünü ve kadınlara yönelik kazanımları içerdiğine değinen Yelda, “Medeni Kanun toplumsal ve kişisel alanda kadın erkek eşitliğini temel alan bir kanundur ve bizi tebaa durumundan yurttaş durumuna getirmiştir. Aile hukukuna dair bütün düzenlemeler Medeni Kanun’da yer alır. Kadınların sosyal ve ekonomik haklarının büyük bir çoğunluğu Medeni Kanun’da düzenlenmiştir. O yüzden diğer kanunlardan daha temelde duran bir kanun. Tam anlamıyla laikliğin temel güvence taşlarından biri” şeklinde konuştu.
 
‘Kaygılarımız var’
 
 İstanbul Sözleşmesi’nden çıkış sürecinin aslında herkese örnek olması gerektiğini belirten Yelda,  iktidarın kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi’ne karşıtlığı  yaratmaya çalıştığını söyledi. Dinci, laiklik karşıtı, kadın düşmanı odakların bu durumu kendileri açısından  bir kazanım olarak gördüğünü,  bu yüzden de aynı grupların iktidardan aldıkları cesaretle kadın haklarına saldırılarda bulunmaya devam ettiğini ifade eden Yelda ,“6284 Sayılı Kanunu şu anda hedef tahtasına oturttular. Medeni Kanun’un belli başlı hükümlerini seçip bunu hedefe koyuyorlar.  Bunlardan biri de nafaka hakkı ve kadınların boşanmasıyla ilgili olan maddeler. Bütün bunların Meclis gündemine gelebilme ihtimali var. Örneğin boşanma konusunda İstanbul Sözleşmesi her türlü yargı dışı alternatif çözüm yollarını yasaklıyordu. Bizim arabuluculuk kanunumuz da aile hukukunda yasak ancak bu konuda değişiklik yapma tehditleri var. Çok büyük sakıncaları olan arabuluculukla boşanmayı getirebilirler. ‘Mağdur Babalar Platformu’, ‘Boşanmış Erkekler Platformu’ gibi değişik isimlerle aynı insanlar, aynı gruplar sürekli hem kadınların hem çocukların nafaka hakkının kısıtlanmasını istiyor. Yine bu nafakayla hakkıyla bağlantılı olarak kadınların velayet hakkının da kısıtlanmasını istiyorlar. Kadın hareketi olarak 5’inci Yargı Reformu’nun böyle tehlikeli düzenlemelerin olacağına dair kaygılarımız var” ifadelerini kullandı. 
 
‘AKP istismarcıları affetme arzusundan vazgeçmiyor’
 
İktidarın son yıllarda tek hedefinin çocuk istismarının önünü açmak ve suç olmaktan çıkarmak olduğuna dikkat çeken Yelda, AKP’nin her yasama döneminde bir kez istismarcıları affetme girişiminde bulunduğunu söyledi. Yelda, “Bunu defalarca denediler. Örneğin pandemi sürecinde cezaevi koşullarının iyileştirilmesi gibi bir sağlık gerekçesiyle bir infaz kanunu değişikliği yapılırken bile son anda TCK 103 çocuk istismarı maddesi dediğimiz maddeye dair düzenleme hamlesi yaptılar. Kelime oyunlarıyla, çeşitli zaman sınırlamaları getirerek bu tarz hamleler yaptıklarını biliyoruz. Daha önce gece yarısı Meclis’e sundular. Hiç olmayan torba yasaların içine milletvekillerinden imza alarak önergelerle bu kanunu eklemeye çalıştılar.  Ancak kadın mücadelesi, istismarcıları affetme girişimlerine asla izin vermedi, engel oldu. Şimdi Meclis’in açılmasıyla bizi bekleyen en büyük tehlikelerden biri bu. Medeni Kanun bu haliyle bile yetersiz. 16 yaşında hakim izniyle 17 yaşında aile veya ebeveyn izniyle evlenebileceğine dair düzenlemelerin kaldırılması gerekirken, evlilik yaşını 18’in de altına düşürmek istiyorlar. Yaş tartışması yapıyorlar, evlilik yaşını 12’ye çekmeye çalışıyorlar. AKP istismarcıları affetme arzusundan asla vazgeçmiyor, yine gelecektir diye tahmin ediyoruz” diye konuştu.
 
‘AKP açıktan laiklik karşıtlığı yürütüyor’
 
Yelda, Diyanet’in son dönemde öne çıkmasıyla birlikte AKP iktidarının daha açıktan bir laiklik karşıtlığı yürüttüğünü ve Medeni Kanun’un birçok maddesine saldırıların da bununla çok bağlantılı olduğunu dile getirdi. Laikliğin önümüzdeki dönemde ısrarla çok daha gür sesle savunulması gereken bir ilke haline geleceğini söyleyen Yelda, “Kadın erkek eşitliği, çocukların güvenliği, çocuk istismarına karşı evlilik yaşı, kadınların miras hakkı, velayet hakkı, nafaka hakkı, aile reisinden izin alıp almaması, tek eşlilik… Diyanetin bu kadar aktif olması, bu kadar açıktan laiklik karşıtlığı yapması da bu sinyalleri daha güçlü veriyor bize” diye konuştu.
 
‘Meclis takip edilmeli’
 
EŞİK olarak gözlerinin Meclis’in üzerinde olduğunu ve yeni yasama dönemine hazır olduklarını ifade eden Yelda, İstanbul Sözleşmesi sürecinde Meclis’in eylemliliklerin ve Sivil Toplum Örgütleri’nin (STÖ) gerisinde kaldığını, yeni dönemde bunun aynı şekilde olmaması için uğraştıklarını, mücadelelerinin çok yönlü olduğuna dikkat çeken Yelda, yasaların ve Meclis’in takip edilmesi gerektiğini vurgulayarak,  “Yasaları, Meclis’i takip etmeliyiz. Halkın, kadınların oylarıyla Meclis’e gönderilen milletvekillerinden taleplerde bulunması da çok doğal hakkı, daha çok takip edeceğiz” ifadelerini kullandı.