Saliha Aydeniz: Her direniş aslında tecride karşı

  • 09:01 10 Eylül 2021
  • Siyaset
Melike Aydın 
 
İZMİR - Kürt sorununda çözümsüzlüğü dayatan iktidarın Ortadoğu’daki krizin derinleşmesini istediğini söyleyen DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz,  tüm bu dayatmalar karşısında tecride karşı Ortadoğu’dan Avrupa’ya kadar her yerde bir direniş söz konusu olduğunu belirtti. Saliha, halkların direnişinin PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için olduğunu vurguladı. 
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecride karşı tutsakların başlattığı süresiz dönüşümlü açlık grevi direnişi 288’inci gününde devam ederken, tecride karşı her kesimden tepkiler yükselmeye devam ediyor. Yaşamın her alanına sirayet eden tecridin daha derin ele alınması gerektiği üzerinde durulurken, buna karşı sürdürülen açlık grevi direnişinin de önemine dikkat çekiliyor. 
 
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, tecride ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Kriz derinleşsin isteniyor’
 
Saliha, faşizme karşı gerçekleştirilen her direnişin aslında tecride karşı gerçekleştirildiğini söyledi. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği paradigmanın toplumların onurlu ve özgür yaşamasını öngördüğünü ve bunun halklar üzerinde etkisine dikkat çeken Saliha, söz konusu etkinin iktidarlar tarafından bilindiğini ifade etti. Saliha, “Bunun için iktidar 22 yıldır ne zaman dara düşse sayın Öcalan’a başvuruyor. Uluslararası bir komplo ile tecrit edildi. Aslında Ortadoğu’da Kürt sorununa çözüm üretilmesin, kriz hem Türkiye’de hem de Ortadoğu’da derinleşsin isteniyor” dedi.  
 
Yönetememe krizinin özeti: tecrit, kayyım ve savaş politikaları
 
Türkiye’nin içinde bulunduğu durumun tecritle bağlantılı olduğunu, bunun da direkt savaş politikalarıyla yürütüldüğünü kaydeden Saliha,  bu nedenle mevcut siyasi ve ekonomik açıdan yönetememe krizinin de tecrit ile ilişkili olduğunu vurguladı.  Saliha, “Aslında iktidar yönetimi büyük bir kriz yaşamakta. Türkiye’nin yönetim şekli tecrit ve kayyım politikalarının kendisidir.  Tecrit, tüm halkın gündemidir. Yaşanan kriz ve kaos da tecridin ta kendisidir. Tecrit, Türkiye gündeminin bütünüdür. Sadece Kürdistan değil, Türkiye’de de halklar tecrit altında. Türkiye halkları kriz halinde yönetiliyor. Bir yalnızlaştırma politikası güdülüyor” sözlerini kullandı. 
 
‘Sayın Öcalan ile çözüm olabileceğini herkes gördü’
 
Hem muhalefetin hem de iktidarın İmralı tecridini dile getirmese de politik etkisi altında olduğunu kaydeden Saliha, şöyle devam etti: “Muhalefetten sivil topluma, herkes 2013-2015 dönemini yaşadı. 2015’de Sayın Abdullah Öcalan’ın misyonunu tüm Türkiye gördü. Kalıcı bir barışın, tüm Türkiye toplumu üzerindeki etkisini gördü. Sayın Öcalan ile yapılan görüşmelerle çözüm olabileceğini gördü. Dolmabahçe Mutabakatı 10 maddeydi. Bunların sadece Kürt halkı değil tüm Türkiye için bir çözüm olduğunu, bütün Türkiye için ortak bir çare oluşturmaya çalıştığını herkes gördü. Ekonomik, siyasal, toplumsal olarak birlikte yaşamın mümkün olabileceğine dair büyük bir umut gelişmişti. Bunun yaşanabileceğinden aslında herkes haberdar.”
 
‘Onurlu bir yaşam Sayın Öcalan ile sağlanabilir’
 
Kürt halkının savaşa karşı olduğunu ve demokrasi istediğini ifade eden Saliha, şunları dile getirdi: “Sayın Öcalan’ın misyonunu çok iyi anlamış durumdalar. Bunun için iktidar, 22 yılda ne zaman dara düşse Sayın Öcalan’a başvuruyor. Uluslararası bir komplo ile tecrit edildi. Ortadoğu’da Kürt sorununa çözüm üretilmesin, kriz hem Türkiye’de hem de Ortadoğu’da derinleşsin isteniyor. İktidar bu nedenle ne zaman dara düşse İmralı’nın kapısını çaldı. Çünkü onlar da, iktidar da muhalefet de biliyor ki onurlu bir yaşam Sayın Öcalan ile sağlanabilir. Çünkü onun sıradan bir şahsiyet olmadığını biliyorlar. Sadece Kürt halkı üzerinde değil tüm Ortadoğu halkları üzerinde etkili, büyük bir öneme sahiptir. Bugün Sayın Öcalan için dünyada eylemler yapılıyor. Onun belirttiği sistem aslında bir umut vadediyor.” 
 
‘Cezaevlerindeki direniş Sayın Öcalan’ın özgürleşmesi içindir’
 
AKP-MHP iktidarının kendisini savaş politikaları ile ayakta tutabildiğine işaret eden Saliha, ne iç ne de dış siyasette bu iktidarın meşruiyetinin kalmadığını söyledi. Saliha, “İktidarın Kürt halkı üzerindeki tecridi derinleştirmesinin nedeni Sayın Öcalan’ın Kürt halkı üzerindeki etkisini bilmeleridir. Bu, bir algı yönetimidir. Bu algı üzerinden hem seçim çalışması yürütmek hem de yönetimdeki çaresizliklerini yönetmek istiyor. Kürt halkı Newroz’da ve 8 Mart’ta mesajlarını çok net verdi. ‘Biz sadece söz, görüşme istemiyoruz, zaman başkanımızın özgürlük zamanıdır’ dedi. Diyalog gereklidir, bu doğru ama artık İmralı kapısının kırılması gerekiyor. Bunun yanında Türkiye’de ve Kürdistan’daki siyasi tutsakların cezaevlerindeki direnişleri, tecridin kırılması değil Sayın Öcalan’ın özgürleşmesi içindir” dedi. 
 
‘Cezaevlerinde insanlık suçu işleniyor’
 
Tecridin İmralı Cezaevi’nde başlatıldığını ve tüm cezaevlerinde devam ettirildiğini yineleyen Saliha, cezaevlerinde insanlık suçlarının işlenmeye devam edildiğini kaydetti. Saliha, “Bunun için bir görüşme sağlanmıyor diyebiliriz. Açlık grevleri devam ediyor. Talepleri Sayın Öcalan özgürleşsin, cezaevi şartları düzelsin, ama görüyoruz ki her gün bir hasta tutsak daha hayatını kaybediyor. Her gün infaz yakma ve disiplin cezaları uygulanıyor, çıplak arama dayatmaları, hukuksuzluklar yaşanıyor, insanlık suçları işleniyor” diyerek, cezaevlerindeki durumu özetledi. 
 
‘Halk somut adım görmek istiyor’
 
Ortadoğu’dan Avrupa’ya tecride karşı bir direniş söz konusu olduğunun altını çizen Saliha şu sözleri kullandı:  “Önderliğin sistemi, dünya ve Ortadoğu’daki krizlere çözüm olarak gösterildi. Çünkü ortak ve onurlu bir yaşamın mümkün olduğunu ortaya koyuyor. Herkes biliyor ki bu bir algı yönetimidir. İktidarın bu konuda bir niyeti varsa da sözden ibarettir. Bugün söz değil gerçekçi adımların atılma günüdür. Kendi hukuk ve mahkemelerine göre de adım atmaları gerekiyor ama onu da atamıyorlar. Sadece göstermelik adımlar atılmasının bir nedeni de seçimdir. Sadece 3-4 köşe yazarı yazıyor, onlara da zaten toplum inanmıyor. Çünkü toplum nezdinde inandırıcılıkları yok. Halk artık somut adımlar görmek istiyor.”
 
‘Bütün eylemsellikler tecride karşı direniştir’
 
Birçok alanda verilen mücadelenin tecridin kırılması için olduğunu, herkesin kendine göre tecridi adlandırdığını kaydeden Saliha, bölge kentlerindeki yangına, Karadeniz kentlerindeki sele veya Ege’deki orman yangınlarına karşı verilen mücadele arasındaki benzerliğe işaret etti. Saliha şöyle konuştu: “Çünkü politikalar, tecrit yönetiminin sürdürülmesi içindir. Bu yönetim sadece İmralı’da değil her yerde var. Ekoloji alanından kadın katliamlarına, çocuğa yönelik işlenen suçlardan, emek alanına kadar her şey tecrit politikalarına bağlıdır. Bütün bu mücadele tecridi durdurmak içindir. Ama siyasi tutsaklar ve aileler üzerinden görülse de aslında bütün mitingler, mücadeleler bu tecrit politikasına ve faşizme karşı verilmektedir.”