HDP'li Oya Ersoy'dan 4. Kadın Raporu

  • 11:05 11 Ağustos 2021
  • Siyaset
ANKARA – HDP’li Oya Ersoy, 4.Kadın Raporu’nda, kadına yönelik şiddet ve katliamların boyutunun kadın kırımı haline geldiğini vurguladı. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Oya Ersoy, kadına yönelik şiddet ve artan kadın katliamlarına ilişkin hazırladığı 4. Kadın Raporu’nu yayınladı. Raporda, İstanbul Sözleşmesi’nden tek taraflı çekilme kararının ardından 20 Mart-10 Ağustos tarihleri arasında 124 kadının erkekler tarafından katledildiğinin belirtildi.
 
Raporda şunlar sıralandı: 
 
“*20 Mart-27 Nisan tarihleri arasında sadece basına yansıyan 32 kadın erkekler tarafından öldürüldü. 10 kadın uzaklaştırma kararına rağmen katledildi. 
 
*28 Nisan-25 Mayıs tarihleri arasında sadece basına yansıyan 22 kadın daha erkekler tarafından öldürüldü. 4 kadın uzaklaştırma kararına rağmen katledildi.
 
*26 Mayıs – 25 Haziran tarihleri arasında sadece basına yansıyan 29 kadın erkekler tarafından öldürüldü. 2 kadın uzaklaştırma kararına rağmen katledildi.
 
*26 Haziran- 10 Ağustos tarihleri arasında sadece basına yansıyan 41 kadın erkekler tarafından öldürüldü. 5 kadın uzaklaştırma kararına rağmen katledildi.
 
*1 Ağustos tarihinden bugüne yani son 10 günde erkekler tarafından 12 kadın katledilmiştir.”
 
‘Şiddet ve katliam kadın kırımı haline geldi’
 
Kadına yönelik şiddet ve kadın katliamlarının boyutunun kadın kırımı haline geldiğinin ifade edildiği raporda,  “Kadınlar en yakınlarındaki erkekler ve hatta tanımadıkları erkekler tarafından evlerinde, işyerlerinde, gündüz sokak ortasında işine giderken, markete giderken katlediliyor. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin boyutu artık bir kadın kırımı haline gelmiştir” denildi. 
 
‘Toplumsal cinsiyeti kaldırmaya yönelik adımlar söz konusu’
 
Raporun devamında, “Bizzat siyasi iktidar tarafından uygulanan cinsiyetçi, gerici, erkek egemen, kadın düşmanı politikalar; kadınların toplum içerisindeki rolünü biyolojik özelliklerine indirgeyip ikinci sınıf vatandaş haline getiren, kadını aile içine hapsedip ev içi emek, hasta, yaşlı ve çocuk bakımını kadınların sırtına yükleyen, erkeklere kadının hayatı, bedeni ve emeği üzerinde karar hakkı veren, ‘makbul kadın’ yaratma çabasıyla topluma pompalanan erkek egemen kadın düşmanı politik söylemler, Toplumsal cinsiyeti ortadan kaldırmaya yönelik atılan her adım kadına ve LGBTİ+’lara yönelik şiddet ve kadın cinayetleri, çocuğa yönelik istismar olarak hayatta karşılık bulmaktadır” diye kaydedildi.
 
‘Faillere koruma kalkanı sağlandı’
 
Sözleşmeden çekilme kararıyla beraber erkek şiddetindeki artışa işaret edilen raporda şu ifadeler kullanıldı: “İstanbul Sözleşmesi’nden tek taraflı çekilme kararı şiddet faili erkekleri memnun etti ve güçlendirdi. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek! Şiddet faili erkekler, kendilerine suçlu gözüyle bakılmayacağını, namus ya da pişmanlık yolu ile koruma kalkanının sağlanacağını bildiklerinden mahkeme salonlarında bunu dile getirmekten çekinmediler. Pınar Gültekin’i boğarak öldürdükten sonra yakan katil Cemal Metin Avcı, Muğla 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada; mağdur olduğunu savunarak, ‘İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesi iyi oldu’ savunmasını yaparken iktidara teşekkürlerini sunmuş oldu.”
 
‘Akıl mı aldılar birbirlerinden’
 
Faillerin, bilindik ifadelerle kendilerini aklamaya çalıştığının yer verildiği raporda, “Erkekleri güçlendiren cezasızlık politikası sonucunda kadınlar katledilirken, katillerin savunmaları zaten ceplerinde, zihinlerinde, yazılı durmakta; ‘akıl sağlığım yerinde değil’, ‘namus için işledim’, ‘hak etmişti’ peki bu ifadeleri katiller ezberlediler mi? Akıl mı aldılar birilerinden? Aslında hiçbiri, katiller bunları ‘öğrendiler’ evet yanlış değil, cinsiyetçi ve kadın düşmanı söylemleri ile erkek egemen sistem bu katillere bu savunmaları öğretti. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı kadınların yüzyıllardır erkek egemenliğine, cinsiyetçiliğe, ayrımcılığa karşı verdikleri mücadeleyle kazandıkları haklarına, hayatlarına topyekün bir saldırının parçasıdır ve toplumsal cinsiyet eşitliğini ortadan kaldırma amacındadır” diye belirtildi.
 
Hipokrat yemini değiştirildi
 
LGBTİ+’ların hedef gösterilmesine dikkat çekilen raporda, Sakarya ve İnönü Üniversiteleri Tıp Fakültesi mezuniyet töreni öncesi öğrencilerin mesleğe başlamadan önce okunduğu, “Hekimlik Andı” olarak bilinen Hipokrat yeminin değiştirilerek, “cinsiyet, etnik kimlik ve cinsel yönelim ayrımı yapılamayacağına” yönelik bölümün yemin metninden çıkarıldığı bilgisi paylaşıldı. 
 
‘Somut delil’ şartı istismar suçlarını artırıyor’
 
Cinsel istismar suçlarında “somut delil” şartının faili koruyan bir uygulama olduğunun vurgulandığı raporda, “Devletler şiddeti önleme, şiddete karşı kadınları koruma, şiddeti kovuşturma ve politika üretmekle yükümlüdür! Kadına, çocuğa, LGBTİ+’lara yönelik şiddet ve cinsel istismar suçlarında kovuşturma ve cezalandırma mekanizmaları hızlı, mağduru koruyan ve mağduru değil faili yargılayan bir sistem olmalıdır. Ancak 4. Yargı Paketi kapsamında meclisten geçerek uygulanmaya başlayan cinsel istismar suçlarında ‘somut delil’ arama koşulu, beyanı esas alan, mağduru koruyan yasal zemini boşa çıkarmış mağdur aleyhine, faili koruyan bir uygulama haline getirilmiştir. Özellikle mağdur çocuk ise yaşadığı istismar ile mücadele etmesi, anlaması, anlatması uzun zaman alacağından somut delil ispatı istismar faili erkekleri güçlendirecek ve cinsel istismar suçlarını artıracaktır” denildi.  
 
Raporda şunlara dikkat çekildi: “Şanlıurfalı 13 yaşındaki hentbol oyuncusu Merve Akpınar’a ‘Şort giyemezsin, spor yapamazsın sen kızsın’ diyerek gerici ‘mahalle baskısı’ yaratanlara, Olimpiyatlarda Çin’i yenen Milli Kadın Voleybol Takımı’nın formalarını hedef gösteren ilahiyatçı İhsan Şenocak’a, bir kadına indirimdeki kadın pedini söyleyen Market çalışanına şiddet uygulayan erkek eşe güç veren, Kadınların ne giyeceğine, nasıl yaşayacağına, kaç çocuk doğuracağına karar vermeye kalkan, kadınların hayatları ve bedenleri üzerinde erkeklerin karar hakkını ‘dinsel’ dayanaklarla meşrulaştıran iktidar politikaları sonucu yaşandığını, iktidarın dinci gerici politikalarına, en güzel yanıt sokakta şort giydiği için erkekler tarafından taciz edilen kız kardeşimizden geldi: ‘Sana ne lan ne giydiğimden?’ Evet size ne? Ne giydiğimizden, kaç çocuk doğuracağımızdan ya da doğurmayacağımızdan, nasıl yaşayacağımızdan.” 
 
‘Vazgeçmeyeceğiz’
 
Eşitlik ve özgürlük mücadelesinden vazgeçilmeyeceğinin altı çizilen raporda son olarak şöyle denildi: “Kadın dayanışmasından aldığımız güçle, haklarımıza ve hayatlarımıza sahip çıkmaya bu ülkenin dört bir yanında hep bir ağızdan ‘İstanbul Sözleşmesi’nden de birbirimizden de vazgeçmeyeceğiz.”