HDP'li Oya Ersoy: Kadın cinayetleri kadın kırımına dönüştü

  • 14:41 25 Haziran 2021
  • Siyaset
ANKARA - HDP’li Oya Ersoy, İstanbul Sözleşmesi için hazırladığı raporda, sözleşmenin kadın, çocuk ve LGBTİ+ için önemini vurguladı. Oya, “Sözleşme biz kadınlar için yaşamsal” dedi. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Oya Ersoy, İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilme kararı ardından hazırladığı raporların üçüncüsünü Meclis’te basın toplantısı ile duyurdu. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi üzerinden üç ay geçtiğini belirten Oya, son bir ay içerisinde sadece basına yansıdığı kadarıyla 29 kadının katledildiğini belirtti. Sözleşmeden tek taraflı çekilme kararı alındığı günden bu yana ise  83 kadının katledildiğini, yüzlerce kadının şiddete, tecavüze uğradığını söyledi. 
 
Meclis’in kadın düşmanı söylemlerin ve politikaların adresi konumuna getirildiğini kaydeden Oya, Meclis’te kurulan Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Belirlenmesi Araştırma Komisyonu’na çağrılan isimlerin sözleşmenin şiddeti engellemediğinden, çocuk yaşta evlilikleri savunmaya varacak kadar sözler sarf ettiğine işaret etti. 
 
‘Bu komisyon ayrımcılığı yeniden üreten bir yer’
 
Oya şöyle devam etti: “TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Belirlenmesi Araştırma Komisyonu’nda sunum yapan TİHEK Başkanı Süleyman Arslan çocuk yaşta evliliği savunuyor, Üsküdar Üniversitesi Rektörü Nevzat Tarhan ise İstanbul Sözleşmesi’nin eşcinselliği özendirdiğini söylüyor. Yani, iktidarın kurduğu bu komisyon eşitsizliği ve ayrımcılığı yeniden üreten bir yer olarak işletiliyor. İstanbul Sözleşmesi’nden tek taraflı çekilme kararının ardından belli ki bazı gerici, homofobik, transfobik, kadın düşmanı olan, yıllardır kadınları, kadın hareketini ve LGBTİ+ hareketini hedef alan bazı şahıslara görevler verilmiştir.  Özellikle TBMM Kadına Yönelik Şiddeti Araştırma Komisyonu’nda görev alarak kadınları hedef alan sunumlar yapan TİHEK Başkanı Süleyman Arslan ve Üsküdar Üniversitesi Rektörü Nevzat Tarhan’ın burada olmaları bu dönemde manidardır.”
 
Komisyonun sözleşmeden çekilme kararının karşısında durması gerektiğini vurgulayan Oya, ayrıca 6284’ü etkin uygulanması ve kadın örgütlerini sürece dahil ederek politika yapma süreçlerini yürütmesi gerekliliği üzerinde durdu. Oya şu şekilde konuştu: “Oysa kurulan bu komisyon iktidarın kadın haklarını ailenin korunması ile sınırlı tutan ve kadınların yaşamını aile içinde konumlandıran bir makbul kadın yaratma çabasını gütmektedir.. Ne demek bu? İktidar için ailenin korunması gerekiyorsa kadınlar şiddete uğrayabilir, ailenin korunması gerekiyorsa kadınlar hayatlarını bu şekilde şekillendirmelidir, ailenin korunması gerekiyorsa kadınlar bakım emeğini üstenmelidir, çalışmak yerine evde oturup başka bir erkeğe bağımlı kalmayı kabul etmelidir, en az üç çocuk doğurmalıdır, zaten ‘lezbiyen mezbiyen yok öyle bir şey’dir.”
 
‘Aileyi kutsamaya son vermeli’
 
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada yine evliliğe dair söylemlerde bulunduğunu hatırlatan Oya, tepkisini “Gençlerin evlenip evlenmeyeceğine, çocuk doğurup doğurmayacağına karar vermek yerine iktidar kendi sorumluluğunu yerine getirsin. Bugün bu ülkede genç insanların derdi işsizlik, eşitsizlik ve ayrımcılıktır. İktidar bir zahmet buna çözüm bulsun. İktidar, gençleri aile içerisine tıkmaya, aileyi kutsamaya son vermelidir” sözleriyle dile getirdi. 
 
‘Nefes almaya savaş açmış bir iktidar ile karşı karşıyayız’
 
Kadınların muhafazakarlığın hayatlarının şekillendirmesine ve bedenleri üzerinden politikalar yapılmasına izin vermediğinin altını çizen Oya, “ Daha iki gün önce İstanbul Onur Haftası etkinlikleri için Maçka Parkı’nda yapılacak piknik etkinliğine polis saldırdı, insanlar gözaltına alındı ve bir kişinin kolu kırıldı. LGBTİ+’ların toplumda var olmasına, nefes almasına savaş açmış bir iktidar ile karşı karşıyayız. İktidarın namus ve ahlak kalıpları, LGBTİ+’ların sonu düşünülmeden hedef gösterilmesi, bizzat devletin kolluğunun uyguladığı bu şiddet LGBTİ+ları şiddete açık hale getiriyor” dedi. 
 
Oya konuşmasını şu şekilde sürdürdü: 
 
“Bugün vermiş olduğumuz mücadelemizin size ve kadın düşmanı politikalarınıza cevabı; LGBTİ+ gökkuşağı rengini yasakladığınız Boğaziçi kampüsünden, kendi hayatlarına ve haklarına sahip çıktığı için sokaklar da polis şiddetine uğrayan kadınlardan, İkizdere de toprağına sahip çıkan İkizdereli kadınlardan, hani yok saydığınız her seferinde ölüme terk ettiğiniz trans kadınlardan ve hedef gösterilerek göz göre göre katledilen Deniz Poyraz’ın cenazesini omuzlarda taşıyan binlerce kadından gelecek.
 
Vazgeçmeyeceğiz
 
Çocuk tacizcilerinin salınmasında da, kadın katillerine verilecek iyi hal indirimlerine de, çocuk yaşta evlilikleri yasalaştırma çabalarınıza da tek bir cevabımız var. Hayatlarımızdan da haklarımızdan da vazgeçmeyeceğiz!
 
Kadınları hedef alan bir ideoloji
 
İstanbul Sözleşmesi’ni hedef alanların amacı doğrudan kadınları hedef alan bir ideolojinin sonucudur. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı kadınların haklarını ve toplumsal cinsiyet eşitliğini ortadan kaldırma amacındadır.  İstanbul Sözleşmesinin uygulanması kadınların, çocukların LGBTİ+’ların ve şiddet mağduru olan herkesin haklarının ve yaşamlarının korunmasını sağlayacaktır.
 
Kadın cinayetleri kadın kırımına dönüştü
 
Kadın cinayetlerinin artık bir kadın kırımına dönüştüğü bir dönemde İstanbul Sözleşmesi’nden ‘tek taraflı çıktık’ diyen iktidara biz haklarımızdan da hayatlarımızdan da birbirimizden de İstanbul Sözleşmesi’nden de asla vazgeçmiyoruz! diyen tüm kadınlar adına bir kez daha bu yükümlülükleri buradan hatırlatıyoruz:İstanbul Sözleşmesi; Şiddetin kaynağını eşitsizlik olarak tanımlar ve eşitsizliği kaldırmayı hedefler.  
 
Kadına yönelik şiddete karşı taraf devletlere;
 
*Kadına yönelik şiddetin önlenmesi
 
*Şiddet mağdurlarının korunması
 
*Suçluların kovuşturulması, cezalandırılması
 
*Kadına şiddetle mücadelede bütüncül, eş güdümlü ve etkili işbirliği içeren politikaların hayata geçirilmesi için ekonomik, politik, toplumsal ve kültürel alanlarda toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı mücadele edilmesi.
 
Taahhütler Grevio tarafından denetlenir
 
Yani ulusal ve uluslararası kadın örgütleriyle birlikte erkek şiddetini önleyecek bütünlüklü politikalar geliştirme yükümlülüğü verir. İstanbul Sözleşmesine taraf olan ülkelerin verdikleri taahhütler bağımsız uzmanlar grubu Grevio tarafından denetlenir.
 
28 Nisan tarihinde birincisini açıkladığımız raporun üçüncüsünü de yine Sözleşmenin ‘şiddeti önlemek’ için taraf devletlere yüklediği bu 4 önemli yükümlülük çerçevesinde hazırladık.
 
Çünkü bu yükümlülükler bir sözleşme maddesinden ibaret değil, şiddeti engellemek üzere belirlenmiş yükümlülükler ve biz kadınlar için yaşamsal!”