Hüda Kaya: Halkımız bu bütçeyi helal etmiyor

  • 13:36 15 Aralık 2020
  • Siyaset
ANKARA - Meclis Genel Kurulu'nda Diyanet bütçesine ilişkin konuşan HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya, “13 bakanlığı aşan bütçesiyle, yüz binlerce kadrosuyla Diyanet  83 milyon insanımızı temsil ediyor mu ki böylesine devasa bir bütçeye sahip? Bu, halkımızın razı olmadığı bir bütçedir ve onların helal etmediği bir bütçedir” dedi. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili, Meclis Genel Kurulu’nda Diyanet bütçesi üzerine konuştu. 
 
‘Halkımızın helal etmediği bir bütçe’
 
Sistemin her kurumunda adaletsizlikler yaşandığına dikkat çeken Hüda,  insanların inanç adına bir ehliyet atfettikleri Diyanet'in diğer tüm kurumlardan daha fazla bir vebal, haksızlık, bağnazlık, adaletsizlik ve çürümüşlük içerisinde olduğunu vurguladı. “13 bakanlığı aşan bütçesiyle, yüz binlerce kadrosuyla Diyanet  83 milyon insanımızı temsil ediyor mu ki böylesine devasa bir bütçeye sahip?” diyen Hüda, şöyle devam etti: “Elbette, bu bütçe Diyanet'e boşuna verilmiyor, bu çarpık düzenin, tahrip olmuş dinciliğin temsilcisi olarak Diyanet'in varlığı saraylar için bir beka meselesidir; halk için, millet için değil, kendi saltanatları için bir beka sorunudur. Diyanet'e tahsis edilen ödenekte bütün vatandaşlarımızın hakkı vardır ama Diyanet sadece Sünni ve Hanife geleneği üzerine bir tedrisata sahiptir. Türkiye'de Hristiyan, Yahudi, Êzidî, Süryani, Alevi, Caferi, Şafii hatta inanmayan tüm vatandaşlarımız, herkes gibi onlar da vergilerini vermektedirler. Camiye gidenden de gitmeyenden de bu vergi zorla alınmaktadır. Bu, halkımızın razı olmadığı bir bütçedir ve onların helal etmediği bir bütçedir.”
 
‘Müslümanlara sorgulamayı haram biat etmeyi helal öğrettiler’
 
Devletin dini ve mezhebi olamayacağını vurgulayan Hüda, “Devletin dini de mezhebi de adalettir, o kadar. Diyanet'in tek bir mezhebe hizmet ettiği bir toplumda eşit vatandaşlıktan bahsedemeyiz, adaletten bahsedemeyiz. Dünyada 208 ülke var. Bu kadar aç ve yoksul insan varken tek bir mezhebe 10 bakanlıktan fazla para veren bir başka ülke yok arkadaşlar. Gerçekleri tahrif ederek, bir karşı darbe yaparak elçilerin kaldırmaya çalıştığı cahiliyeyi bir din hâline getirerek kurumsallaştırmasının bugünkü temsiliyeti Diyanet kurumudur. Yüzyıllardır işte bu kurumlarla Müslüman toplumlara düşünmeyi, sorgulamayı haram olarak, aklını kullanmadan kayıtsız şartsız biat etmeyi de helal olarak öğrettiler ve insanları köleleştirmeye çalıştılar. İşte bu kurumlarla Allah adına yetki almışlar gibi yazarak, konuşarak dinî hayata egemen olan bu ‘Ferisigiller’ sınıfı ile saraylar, saltanatlar ve onların zulümleri, katliamları meşrulaştırıldı” ifadelerini kullandı. 
 
‘Gonca Kuriş şahsında katledilen kadınları saygıyla selamlıyorum’
 
Emevi saltanatı döneminde camilerde hutbelerde yüz elli yıl ehlibeyt ve destekçilerinin halka "terörist" olarak anlatıldığını ve dualarda lanetler okunduğunu anımsatan Hüda, sözlerini şöyle sürdürdü: ”Bugün de aynı anlayışın temsilcileri halkımızı bin yıllardır gittikleri camilerden uzaklaştıran uygulamalarıyla hiç de atalarından geri kalmadıklarını gösteriyorlar. Saraylar, saltanatlar yaşasın diye kurdukları dinci konforları bozulmasın diye hem dinî hem siyasi düşünen, konuşan insanlara yaşam hakkı tanımıyorlar. İnsanlar hapsediliyor, meslekleri engelleniyor, geçinme, çalışma, güvenlik hakları yok ediliyor. Tam da bu çarpıtılan din anlayışı ve kurumları hakkında konuşurken, bu vesileyle başta dini devlet kurumu hâline getiren, saray dini hâline getiren Emevi zulmüne karşı direnen Kerbelâ yoldaşları, Afganistan'da dinci, bağnaz cahiller tarafından linç edilen Ferhunde Malik Zade ve Türkiye'de Gonca Kuriş şahsında tarih boyunca tüm bu zihniyetler tarafından zulmedilen, katledilen bütün kadınları ve tüm canları saygıyla selamlıyorum.”
 
‘Farklı düşünenler lince maruz kalıyor’
 
Bugün de aynı anlayışların kendilerinden farklı düşünen herkese karşı aynı tahammülsüzlüğü, linci yaşatmaya devam ettiğini belirten Hüda, son dönemlerde yaşanan dinci, bağnaz lince uğrayanları  örnek vererek konuşmasına devam etti. Hüda, “Biri, Marmara Üniversitesi'ndeki görevinden ayrılmak zorunda kalan Mustafa Öztürk Hocadır. ‘Tarihselci yorumlarına katılmıyoruz’ diye bir ilim insanının onurunu incitmek, işinden etmek, tehdit etmek, ülkesinde yaşayamayacak hâle gelmesine sebep olacak atmosfere yol açmak yerli bir engizisyondur. Diğer bir örnek ise Fatma Yavuz, Diyanet'ten ihraç edilen Fatma Yavuz'un, bakın, ihraç edilme sebebi: ‘Ehlisünnet çizgisindeki Müslümanları kastederek dinci, şeriatçı gibi tahkir edici ifadeleri İslam fıkhı, İslam şeriatı ve din konusunda cinayet fıkhı, saçma sapan hukuk, böyle dine inanacağıma çöp tenekesine inanmayı tercih ederim gibi, yeşile boyanmış faşizme karşı mücadeleyi görev addederim gibi eleştiri sınırlarını aşan, küçük düşürücü, aşağılayıcı niteleme ve beyanları, tarihteki İslam âlimlerini aşağılayacak nitelikte sözleri ve sahih hadisleri ihtiva eden Buhari ve Müslim'i değersizleştiren, önemsizleştiren, hadislerin itibarını zedeleyen ifadeleri” dedi.