Saliha Aydeniz: Tarihsel bir dönemden geçiyoruz ve tek yol ulusal birlik

  • 09:11 15 Aralık 2020
  • Siyaset
 
DİYARBAKIR - Federe Kürdistan Bölgesi'nde yaşananları değerlendiren DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, Kürtler açısından tarihi bir dönemden geçildiğini, bu dönemin doğru değerlendirilemezse tüm Kürt kazanımlarının heba olacağına dikkat çekerek, yapılacak tek şeyin kazanımlara sahip çıkarak ulusal birliği sağlamak olduğunun altını çizdi. 
 
Federe Kürdistan Bölgesi’nde Türkiye’nin desteğiyle Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) eliyle gerilim yaratılırken, uzun süredir bölgede siyasi kriz ve yoksulluk nedeniyle yurttaşlar protesto gerçekleştiriyor. Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, bölgede yaşananları değerlendirdi.
 
Federe Kürdistan Bölgesi'nde yaşananların, Türkiye'de halkın yaşadıklarından farklı olmadığının altını çizen Saliha, insanların aylıklarını alamamaya itiraz ettikleri için baskı altında olduğunu belirtti. Bunun ilk kez yaşanmadığını hatırlatan Saliha, geçtiğimiz yıllarda da insanların ücretlerini alamadıkları için ve yönetimin baskıları nedeniyle eylem gerçekleştirdiklerinin altını çizdi. Federe Kürdistan'da yaşanan protestoların baskıcı ve tekçi sistemin yansıması olduğunu vurgulayan Saliha, yönetimin halkın taleplerine, istemlerine, toplumun çıkarlarına göre hareket etmesi gerektiğini söyledi.
 
'Türkiye'nin payı var'
 
Federe Kürdistan Bölgesi’nde Türkiye'ye ait 37 askeri üs olduğunu hatırlatan Saliha, "Her sokağı her mahallesi MİT üssüne dönüştürülmüş durumda. Türkiye'nin işgali söz konusu. Orada yaşanan bu baskıcı ve tekçi zihniyetin, Türkiye'nin dışında gelişen bir durum değil. Orada halk bedeller ödeyerek bir statü elde etti. Bu statünün toplumsal zeminde işletilmesi gereken bir yönetim olması gerekiyor. Bugün aylardır maaşlarını alamayan memurların yaptığı protestolara müdahale ediliyor. Sert müdahaleler yaşanıyor. Eğer bir protesto varsa bence yönetim politikalarını ve yönetim şeklini gözden geçirmelidir. Çünkü orada bütün halk bedel ödeyerek bir statü elde etti. Bu statü gereği toplumun yararına politikalar belirlenmelidir. Bölge devletlerin işgalci devletlerin çıkarlarına göre değil" dedi.
 
'Ambargo  Kürt düşmanlığının bir parçası'
 
Yine Türkiye'nin baskısı ile Maxmur'da ambargo uygulandığının altını çizen Saliha şöyle devam etti: "Maxmur halkı 1990'lı yıllarda Türkiye'nin baskı politikalarından kaçıp Güney Kürdistan topraklarına yerleşti. Ayrıca Maxmur kampı birleşmiş milletlerin güvencesi altında olan bir kamp. Türkiye'nin baskısıyla bir yıldır buraya bir ambargo uygulanıyor. Bu ambargo öyle sıradan bir ambargo değil. Maxmur kampı bütün baskıcı sisteme rağmen kendi içinde sistemini oluşturdu. Maxmur kampına yönelik ambargo Türkiye'nin bugün Güney Kürdistan'da yaratmak istediği Kürt düşmanlığının bir parçasıdır. Kürdistan coğrafyasını misak-i milli çerçevesinde işgal etmeye çalışıyor. Biz biliyoruz ki bölgesel devletlerin özellikle de Türkiye'nin asıl amacı Kürt kazanımlarını bitirmektir. Osmanlıcılık hayallerini hayata geçirmek için düşmanlık beslemekten kaçınmıyor. Ambargo işgalin bir parçasıdır. İşgal ise kazanılmış statüye yönelik bir saldırıdır. Nasıl ki bugün Rojava'ya yönelik saldırıyorsa aynı şekilde Güney Kürdistan'da Kürtlerin statüsünü bitirmeye çalışıyor."
 
'Şengal halkının talepleri doğrultusunda bir tutum belirlenmeli'
 
Bağdat ve Federe Kürdistan Yönetimi'nin Şengal'e ilişkin yaptığı anlaşmaya değinen Saliha, 2014 yılında DAİŞ'in Şengal'e yönelik saldırısını hatırlattı. 2014 yılında Êzidî halkını koruması gerekenlerin o gün onları yalnız bırakarak kaçtığını dile getiren Saliha, "İŞİD, Şengal'e saldırdığında orada yaptığı katliama karşı Êzidî halkı kendilerini koruyamadı. Güney Kürdistan Hükümeti ve Irak Hükümeti Êzidî halkını korumadığından 5 bin kadın kaçırıldı. Binlerce Êzidî halkı katledildi. O günden bu güne Êzidî halkı kendi kendisini savunması, koruması gerektiğini anladı. Kendisini korumazsa başka güçlerin onları korumayacağını biliyor. Dolayısıyla o günden bugüne Şengal halkı kendini yönetmek için özerkliğini oluşturarak hem savunmasını hem de yaşamını idame etmek için bir politika belirledi. Êzidî halkı 75'inci fermanı yaşamamak için bir kere güven duyması gerekiyor. 2014'te yaşadıkları güven kırılmasının asıl noktasıydı. Öncelikle Şengal halkının talepleri doğrultusunda bir tutum belirlenmelidir. Önemli olan şey hegemonik ülkelerin veya bölgesel devletlerin çıkarlarına göre değil Kürtlerin bin bir emekle oluşturmuş oldukları kazanımları korumaktır. Bunun için ulusal birliğin oluşturulması gerekiyor" diye konuştu.
 
'Acil ulusal birlik oluşturulmalı'
 
Kürtlerin ulusal birliklerini oluşturmadığı sürece benzer saldırılarla karşı karşıya kalacağının altını çizen Saliha, "Tarih de bize bunu gösterdi. İçinden geçmiş olduğumuz süreç de bunu gösteriyor. Çok tarihsel bir süreç içerisindeyiz. Bir taraftan Kürtlerin kendi birliklerini oluşturarak bu kazanımlarını muazzam bir statüye dönüştürebileceği bir dönemdeyiz. Bir taraftan ise kendi içinde parçalılığı yaratarak kazanımlarını heba edebileceği bir dönem olarak değerlendiriyoruz. Yapmamız gereken şey Kürtlerin kendi içinde ulusal birliklerini oluşturması. Kendi yönetimlerini, kendi kendilerini yönetebilme kararlılığı göstermelidir. Çünkü Kürtler son kırk yıldır vermiş oldukları mücadele ile muazzam bir direniş sergiliyor. Kürtler yüzyıl öncesinin Kürtleri değil. Hem kurumları, siyasi temsilcileri var. Bununla birlikte bilinçli bir halk var. Cesaretli ve kararlıdır. Bunlar göz önünde bulundurularak Kürtlerin acil olarak ulusal birliklerini oluşturması gerekiyor" şeklinde belirtti.